Genel Araştırma
'kamera' etiketi için arama sonuçları.
Araştırmada 4 sonuç bulundu
-
Üçayak üzerindeki kamera sarsıntısı nasıl azaltılır?
Makale Sebahattin Demir gönderdi. Yer : Kütüphane
Hepimizin zaman zaman başına gelir, kameramızı bir üçayak üzerinde kullansak bile kamera sarsıntısı canımızı sıkar. Kamera sarsıntısı bazen birkaç basit adımla tamamen ortadan kaldırılabilir, bazen başa çıkmak imkansız olabilir. Üçayak üzerindeki bir kamera sarsıntısı nasıl azaltılır? Uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici kamera sarsıntısı sorununu azaltmada yardımcı olur mu? Sarsıntıyı tamamen ortadan kaldırmak mümkün mü? Bu gibi soruları sık sık duyduğumdan, özellikle üçayak ile çekim yaparken kameranın sarsıntısının nasıl azaltabileceğini ele alan ayrıntılı bir yazı yazmaya karar verdim. Uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici kamera sarsıntısı azaltmada yardımcı olur mu? Uzunca bir süredir atölye çalışmalarına katılıyorum. Birçok fotoğrafçı, düşük ışık koşullarında fotoğraf çekerken çok sayıda bulanık görüntüler elde ederek, bunlardan kurtulmak için ilk olarak işleri ciddi şekilde istikrarsız hale getiren ucuz üçayaklar ve üçayak başlıkları satın almak ile başlar. Ardından birçok kişi bir kablolu uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici satın almanın problemi bir şekilde hafifleteceğini ve daha net görüntüler elde edeceğini düşünür ve satın alır. Aslında, bu tür durumlarda kablolu deklanşör tetikleyici sorunu daha da kötüleştirmektedir. Neden mi? Birincisi, bazen bize kurulum yapmak için sahadaki çok değerli zamanımızı harcatırlar. Sıfırın altında bir havada yüksek bir üçayak üzerindeki bir DSLR'ye kablolu deklanşör tetikleyici kablosunu takmayı denemişseniz, tam olarak ne demek istediğimi anlarsınız :-). İkincisi, eğer bu bir kablolu deklanşör tetikleyici ise, bu, kameranızdan sarkan başka bir cihaz demektir, bu da rüzgarlı koşullarda daha fazla stabilizasyon problemi anlamına gelir. Üçüncüsü, tetikleyiciyi taktığınız konnektördeki pinler sık kullanım sonrası eğilme ve kırılma eğilimi gösterir, bu da pahalı onarımlara ve sahada zaman kaybına neden olur. Ve son olarak, uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyicileri seyahat ederken sıkça kırılmaya ve kaybolmaya eğilimlidirler, en azından benim için öyledir ;-). Bu ve diğer nedenlerden ötürü şahsen uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyicimi kesinlikle ona çok ihtiyacım olduğunda, en son çare olarak kullanmayı tercih ediyorum. İyi haber şu ki, günümüzde yeni nesil DSLR veya aynasız bir fotoğraf makinesiyle çekim yapıyorsanız, muhtemelen kameranızı sabit tutmak için özel bir uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyiciye ihtiyacınız yoktur. Artık birçok kamera, 30 saniyeden uzun pozlamalar çekmemize olanak tanıyan Bulb moduna sahip. Öyleyse, gerçekten iyi çalışan kameranın stabilize edilmesinin yeni yolları nelerdir, bunlar bir deklanşör tetikleyicinin sunabileceği şeylerden daha mı iyidir? Hadi bunlara bir bakalım. Ama önce, stabilizasyon sorunları ve bunları sabit bir üçayak kurulumu ile nasıl ele alabileceğinizi konuşalım. Zaten iyi bir üçayak setiniz varsa aşağıdaki bölümü atlayın. Sağlam bir üçayak kullanın Kamera sarsıntısından kurtulmak amacıyla deklanşör tetikleyiciyi kullanmayı düşünmeden önce, öncelikle üçayak setinizi ve kamera kurulumunuzu değerlendirmelisiniz. Bu sorunla fotoğrafçılarda sıkça karşılaşıyorum, başlangıçta çok ucuz bir üçayak yatırımı yaparlar ve gerçekten sağlam bir üçayak sistemine yatırım yapmak zorunda olduklarını farkedene kadar en az 2-3 defa üçayak değiştirirler. İşte tipik bir üçayak satınalma senaryosu: Fotoğrafçı ilk olarak bir üçayağın ne olduğunu keşfeder ve aniden bir tane istediğini fark eder. Hemen bir mağazadan en ucuz alüminyum üçayağı alıp ilk uzun pozlama çekimlerini yapar. Sonra, çektiği fotoğrafların harika göründüğünü fark eder, ama bulanıktırlar. Bazı araştırmalar yaptıktan sonra, sorunun kaynağının aldığı üçayak olduğunu keşfeder, böylece alternatiflere bakmaya başlar. O sürede elindeki üçayak çoktan dolaptaki yerini almıştır. Yeni bir üçayak almayı düşündüğünde, 200 Lira ile 4.000+ Lira aralığında harcama yapabileceğini fark eder. Bir üçayağa fotoğraf makinesine harcadığından daha fazla para harcama fikri ile şok başlar, bu yüzden sözde çok daha iyi bir üçayak için 300 Lira harcar. Birkaç kare çektikten sonra, yeni üçayağın artık dolapta tozlanan eski çirkin olandan çok daha iyi olduğu için mutlu olur. Altı ay daha devam eder ve yeni üçayağın, özellikle de üzerindeki başlığın kamerayı yeterince sabit tutmadığını fark eder. Başlık, kamerayı iyi tutmuyor gibi görünür, üçayağın ayaklarındaki mandallar bazen çalışmaz hale gelir ve üçayak seyahat ihtiyaçları için çok ağır gelmeye başlar. Şimdi tekrar başka bir üçayak satın alma noktasına gelir. Bu sefer, aynı hatayı yapmayacaktır! Şimdi sağlam bir karbon fiber üçayak alacak ve oldukça iyi bir ballhead'e yatırım yapacaktır. Bu sefer hayallerinin üçayağını satın almak için 4.000 Lira harcar. Ve sonunda, bir Gitzo ya da aksesuarlarıyla birlikte bir Manfrotto üçayak satın almayı başarır ve asla harcamayacağını düşündüğü 4.000 Lira'yı harcar... Tanıdık geliyor mu? Benim için kesinlikle tanıdık, çünkü yukarıda okuduğunuz hikaye bu satırların yazarına aittir. Şimdi, tüm harcamaları toplayın, neden sağlam bir üçayağa yatırım yapmaya değeceğini anlayacaksınız. Siz aynı hatayı yapmayın, bir kez ve sağlam bir üçayak satın alın. Manfrotto'yu yıllardır kullanıyorum ve bu beni asla üzmedi. Her kullanımdan sonra temizlerim, temiz kullanırım, görenler yeni aldığımı sanıyor. Gelecekte daha uzun yıllar bana hizmet edeceğini biliyorum. Onu kumsalda, suların içinde ve sıfırın altındaki sıcaklıklarda kullandım. Sağlam bir üçayak sistemine yatırım yaptığınızda, geriye dönüp yeni satınalmalar yapmanıza gerek kalmaz, hızlı bir şekilde kendini öder. Fotoğrafçılığınız konusunda ciddi iseniz, her zaman güvenebileceğiniz ekipmanlar satın alın, suçu onların üzerine atmayın. Kamera Sarsıntısı probleminin diğer kaynakları Sabit bir üçayak sisteminiz varsa bir sonraki adım, diğer kamera sarsıntısı kaynaklarını değerlendirmek olmalıdır. Kamera sarsıntısı başka nerelerden gelir? Hadi bir bakalım: Kamera kayışı Elleriniz Titreşim azaltma / Görüntü sabitleme VR/IS/OS sistemi DSLR'de Ayna hareketi Deklanşör şoku / titreşimi Uzun Odak Uzaklığı Çevresel faktörler (Rüzgar, Su, Kum, vb) Sarkan kamera kayışını çıkararak, kameranızı bir üçayak üzerine monte ederek, görüntü sabitlemeyi kapatarak, vb. birçok yöntemle bazılarının üstesinden gelmek çok kolay olsa da, özellikle çok uzun odak uzunluklarında çekim yaparken diğerleri sorun yaratabilir. Kamera sarsıntısı problemlerini azaltmak için faydalı bazı yöntemlere bir göz atalım. Kamera kayışı Kamera kayışları kameranızı elinizde tuttuğunuzda size çok yardımcı olsa da, özellikle rüzgarlı koşullarda çekim yaparken kameranızı bir üçayak üzerine monte ettikten sonra güçlükler çıkarmaya başlar. Rüzgar esmeye başladığında, kamera kayışınız kameranıza ya da üçayak ayaklarınıza çarpmaya başlayabilir, dengesizleşmeye ve neticesinde bulanık görüntülere neden olabilir. Bu nedenle, hızlı açılan bir mekanizma ile kolayca çıkarılabilen kamera kayışları kullanmak, rüzgara tepki vermeyen tek el tutamağı kullanmak veya hiç kamera kayışı kullanmamak en iyisidir. Bazı çekimlerimde bunu engellemek için insanların kamera kayışlarını üçayak üzerindeki kameralarına sardıklarını görüyorum, bunun, rüzgarlı havada yelkenlerini açmış bir yelkenliden farkı yoktur. Rüzgardan kaynaklanan titreşimi daha da arttırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Elleriniz Elleriniz ve parmaklarınız kameranın dengesini bozmak için çok büyük bir rol oynayabilir. Kameranızdaki deklanşöre bastıktan sonra elinizi hala kameradan çekmediğinizi farkederseniz, yanlış yapıyorsunuz demektir. Fotoğrafın çekimi esnasında kameranın bir ucunu tutuyorsanız, yanlış yapıyorsunuz demektir. Aynı şey üçayağınızı tuttuğunuz zaman da geçerlidir, fotoğrafın çekilmesi öncesinde ve işlem sırasında ellerinizi ve parmaklarınızı ekipmanlarınızdan uzak tutun. Kameranın deklanşörüne basışta parmaklarınızı kullanmanızın kabul edildiği tek bir durum vardır o da, bir otomatik zamanlayıcı kullanıldığı durumdur, aşağıda değiniyoruz. Titreşim azaltma / Görüntü sabitleme (VR/IS/OS) Bazı kameralarda üçayak kullandığını tespit edip VR/IS sistemini otomatik olarak devre dışı bırakan sistemler olsa da, bir üçayak ile çekim yaparken VR/IS sistemini devre dışı bırakmak en iyisidir. Kurulumunuz ve üzerinde durduğunuz platform stabil olduğunda, görüntü sabitleme görüntüleriniz için çok zararlı olabilir. Dolayısıyla, objektifinizde bir görüntü sabitleme anahtarınız varsa, çekim yaparken onu “Kapalı” konuma getirdiğinizden emin olun. Yandaki resimde gösterildiği gibi, genellikle lensin yan tarafında bir anahtar olur, VR Açık / Kapalı Anahtarına dikkat edin. Gövde içi görüntü sabitleme (IBIS) sistemi olan bir kameranız varsa, bu özelliği kamera menüsünden kapattığınızdan emin olun. Görüntü sabitleme, markaya göre farklı şekilde adlandırılabilir. Nikon lenslerde “Titreşim Azaltma”, Canon'da "Görüntü Sabitleme" diğerlerinde “Titreşim Telafisi”, “Optik Görüntü Sabitleme” veya “SteadyShot” olarak adlandırılabilir. Örneğin, eğer gövde içi sabitleme özelliği olan bir Sony kamera ile çekim yaparsanız, kamera menüsünde “SteadyShot” için bir seçeneğiniz olacaktır, bunun çekimden önce "Kapalı" olarak ayarlandığından emin olun. Görüntü sabitlemeyi açık tutmanız gerekebilecek nadir durumlar vardır. Örneğin, Nikon süper telefoto lenslerin bazılarında görüntü sabitleme bir üçayak üzerinde kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Diğer zamanlarda bir üçayak üzerinde görüntü sabitleme, tekne veya titreyen bir köprü gibi stabil olmayan bir platformdan çekim yaparken yardımcı olabilir. Görüntü sabitlenmesinin hangi durumlarda devreye girip girmeyeceğini görmek için kamera ve objektiflerinizin kullanım kılavuzlarına bakın. DSLR'de Ayna hareketi Bir DSLR kamera kullanıyorsanız, düşük ışık koşullarında çekim yaparken, ayna hareketi bir fotoğraf makinesi sarsıntısı kaynağı olabilir. Birçok modern DSLR, ayna hareketinin kamera sarsıntısına neden olmasını önlemeye yönelik özelliklere sahiptir. Bu yöntemlerden biri, "Mup" Ayna kalkık modunu kullanmaktır. Bu modda, kamera deklanşöre ilk basışta önce aynayı kaldırır, ardından ikinci basışta Pozlama başlatılır. Mup Ayna kaklkık modu, ayna sarsıntısını ortadan kaldırmak için harika çalışırken, bir uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici kullanılmasını gerektirir. Ne yazık ki, çoğu Mup uygulaması bir zamanlayıcı ile çalışmaz. Şahsen tercih ettiğim ve %90 kullandığım başka bir yöntem ise "Pozlama Gecikme Modu"dur. Pozlama Gecikme Modu açıkken, kamera önce aynayı kaldıracak, ayna sarsıntısının sönümlenmesi için sizin ayarladığınız bir süre kadar (1-3 saniye) bekleyecek ve ayna sarsıntısının ortadan kaldırıldığı bir fotoğraf çekecektir. Bu mod her kamerada mevcut değildir. Eğer mevcutsa, uzaktan kumandanızın olmadığı durumlarda bir otomatik zamanlama ile birlikte gerçekten harika çalışan bir yöntemdir. Deklanşör şoku / titreşimi Başka bir büyük kamera sarsıntısı kaynağı ise bazı yerlerde “deklanşör şoku” olarak adlandırılan perde mekanizmasının yarattığı sarsıntıdır. Çoğu DSLR kameralarda ayna hareketinden kaynaklı sarsıntılarla başa çıkma yolları olsa da, bazı kameralar deklanşör şokuyla baş edebilmeniz için değişik yöntemler sunarlar. Deklanşör şoku sadece DSLR fotoğraf makinelerinde değil, aynasız kameralarda da önemli bir sorundur! Deklanşör şoku sorunu, pozlama başlamadan önce deklanşörün hareket etmesinden, yani ilk perdenin inmesi esnasında oluşan sarsıntıdan kaynaklanır, bu yüzden de ayna mekanizmasından daha fazla bulanık görüntülere neden olabilir. Deklanşör şoku, özellikle belirli Enstantane hızlarında görüntülere oldukça zarar verebilir. Nikon D800 kameram ile aynı sahnenin önce 1/2 saniye ardından 1/10 saniye gibi deklanşör hızlarında çektiğim 2 fotoğrafa göz atın: 1. Fotoğraf Yukarıdaki fotoğrafta olan görüntüdeki bulanıklık, deklanşör mekanizmasından geldi! 2. Fotoğraf Perde mekanizmasındaki titreşimlerle baş etmenin en iyi yolu, “Elektronik Ön Perde Deklanşörü”, “Elektronik İlk Perde” veya “Canlı Görünüm Sessiz Modu” olarak adlandırılan bir özellik kullanmaktır. Ne yazık ki, bugün piyasadaki çoğu giriş seviyesi ve orta seviye kameralar böyle bir moda sahip değildir, bu da birçok kullanıcıda hayal kırıklığı yaratır. Yukarıda verdiğim Nikon D800 örneğinde kameramda "Elektronik ön perde deklanşörü" özelliği yoktu, bu modelin ardından çıkan Nikon D810 ve Nikon D850 modellerinde bu özellik neyse ki mevcut artık. Bu nedenle, kameranızda böyle bir seçeneği bulamıyorsanız, temelde şansınız kalmaz ve tek seçeneğiniz, yukarıda açıklanan “Mup” modunu ve/veya Pozlama gecikme modunun bir kombinasyonunu kullanmaktır. Kameranızda, kısaca "Elektronik Shutter" olarak da bilinen "Elektronik Ön Perde Deklanşörü" moduna sahipseniz, kamera özelliklerinin bir kombinasyonuyla, kameranın neden olduğu titreşimleri tamamen ortadan kaldırabilirsiniz. Elektronik Shutter devreye girdiğinde, makine pozlamanın başlangıcında deklanşör mekanizmasını tetiklemez, obtüratör zaten açıktır ve fotoğraf makinesi sadece pozlamanın sonunda deklanşöre geçer. Bu, kameranın aslında Elektronik Shutter için belirli bir modda olması gerektiği anlamına gelir. Bir DSLR fotoğraf makinesinde, Elektronik Shutter, Mup Ayna kalkık modu ile çalışabilir (böylece; deklanşöre ilk basışta ayna kalkar, birinci perde açılır ve deklanşöre ikinci basışta pozlama başlatılır) veya Canlı Önizleme (Live view) modunda çalışır. Aynasız bir fotoğraf makinesi ile çekim yaparsanız, sadece Elektronik Shutter'ın açık olduğundan emin olmalısınız, birinci perde açılırsa hiç bir ses duymamalısınız, sadece fotoğraf çekildikten yani pozlama bittikten sonra bir ses duyulur, o da perdelerin kapanış sesidir. Uzun Odak Uzaklığı Çok uzun bir odak mesafesinden çekim yaptıysanız, kameranıza dokunduğunuzda özellikle de tele-foto lenslerle kameranızın çılgın gibi sallandığını ve elinizi çektikten bir süre sonra daha bunu yapmaya devam ettiğini fark etmiş olabilirsiniz. Bu özellikle kalitesiz bir üçayak ile çekim yaparken daha çok fark edilir. Daha uzun odak uzaklıklarının zorlu olmasının nedeni, çerçevenin küçük bir bölümünü böylesine büyütmeniz nedeniyle titreşimin çok daha belirgin olmasından kaynaklanmaktadır. Aşağıdaki şekili kullanarak bunun sebebi açıklayalım: Burada odak uzaklığındaki artışla sarsıntı potansiyelinin nasıl arttığını görebilirsiniz. Elde tutulduğunda kameranın ne kadar sarsılabileceği olasılığını temsil eden kırmızı noktalı çizgiler 80mm'de 400 mm'den daha kısa bir açıklığa sahiptir. Bunun nedeni, kamera sarsıntısının odak uzaklığındaki artışla büyütülmesidir. Gördüğünüz gibi, daha kısa odak uzaklıklarında kameranın hafif titreşimleri çok fazla problem yaratmazken, çok uzun odak uzunlukları söz konusu olduğunda, 200 mm ve ötesinde kamera titremesi çok daha belirgin hale geliyor. Üçayak setinizin stabilizasyonunu test etmek isterseniz, kameranıza bir süper telefoto lens takın ve 200mm ve üzeri odak uzaklıklarında, canlı önizlemede %100 oranında zum yapmayı deneyin. Kameraya dokunduktan sonra titreşimlerin ne kadar çılgın olduğunu göreceksiniz! Bu gibi durumlarda, Elektronik Shutter gerçekten çok faydalı olabilir. Çok uzun odak uzaklıkları kullanırken bunu aklınızda bulundurun. Çevresel faktörler Tüm üçayak, objektif ve kameranın neden olduğu stabilizasyon sorunlarının üstesinden geldiğinizde, bulunduğunuz ortamın kameranın titremesine neden olup olmadığını kontrol etmek de önemlidir. Örneğin, çok rüzgarlı koşullarda çekim yaparsanız, güçlü rüzgarın bir sonucu olarak fotoğraf makinenizin sallanması beklenir ve Rüzgarlı havada net fotoğraf çekimi zorlaşır. Eğer üçayağınız deniz, nehir gibi bir yerdeyse, dalgalar üçayak bacaklarına çarparak kameranın titremesine neden olabilir. Yumuşak kum gibi kararsız bir ortamda çekim yaparsanız, üçayak bacakları yavaşça kuma batar ve uzun pozlamalarda bulanıklığa neden olabilir. Fotoğraf makinesine fiziksel olarak dokunan bir nesne gibi başka faktörler de olabilir. Her zaman ortamınızı da değerlendirin ve hem kameranızı hem de üçayak setinizi diğer nesnelerden uzak tutun. Böylece sabit, hareketli olmayan, stabil bir platformda olduğunuzdan emin olun. Özet Gördüğünüz gibi, üçayak üzerindeki bir kameranın sarsıntısını azaltmak basit bir konu gibi görünebilir, kamera teknolojisinde gördüğümüz tüm özellikler ve gelişmeler biraz karmaşık olabilir. İyi haber şu ki, kurulumunuzu stabilize etmek ve keskin görüntüler ile geri dönmek için birçok seçeneğe sahipsiniz. Kötü haber, bazen basit şeyleri unutabilirsiniz veya değişen ortamlara yeterince hızlı tepki verme şansınız olmayabilir. Her zaman kamera özelliklerinizi öğrenin ve yukarıda sunulanlar gibi kritik bilgileri bir yere yazın, böylece doğru çözümü sahada sorunlara hızlı bir şekilde uygulayabilirsiniz. Bunu tekrar ettikçe, kas hafızanız gelişecek ve çekimlerinizden keskin görüntüler ile geri döneceksiniz! Pozlama Gecikme Modu + Zamanlayıcıyı Kullanma Yukarıda belirttiğim gibi, manzara çekiminde %90 Pozlama Gecikme Modu + Otomatik Zamanlayıcı'yı kullanıyorum. Bu mod, ayna sarsıntısını ortadan kaldırmak için çok iyi çalışıyor ve en son Nikon DSLR fotoğraf makineleriyle çekim yaparken, deklanşör mekanizması eski modellere göre daha yumuşak olduğundan, deklanşör şokunun etkisini çok sık görmüyorum. Kameranız "Elektronik Ön Perde Deklanşörü" özelliğine sahip değilse, Pozlama Gecikme Modu + Otomatik Zamanlayıcı'yı kullanmak çoğu durumda gerçekten iyi çalışır ve çoğu zaman makine titremesini ortadan kaldırır. Bununla birlikte, Elektronik Shutter'ın gerekli olduğu bazı durumlar da yok değildir, bir üçayak üzerinde süper telefoto objektiflerle çekim yapıyorsanız ve düşük ışık koşullarında çekim yaparken en iyi keskinliği istiyorsanız (ay veya uzaktaki nesneleri fotoğraflamak için), Elektronik Shutter gerçekten aynadan ve deklanşör mekanizmalarından kaynaklı kamera sarsıntısı problemini tamamen ortadan kaldırır. Umarım tüm kamera üreticileri bu önemli özelliği gelecekteki tüm kameralara eklemeye devam ederler. Elektronik Ön Perde Deklanşörü konusunu tüm detaylarıyla ve örneklerle açıkladığım yeni bir makalemi çok yakında blogumda sizinle paylaşacağım. Sizin de bu konuda deneyimleriniz, ilave görüş ve yorumlarınız varsa "Yorumlar" kısmından benimle paylaşın. Işığınız bol olsun.-
- üçayak
- üzerindeki
-
(ve 4 adet daha )
İle Etiketlenmiş :
-
Son birkaç yıldır dijital fotoğraf makinesi pazarında istikrarlı bir düşüş gözlemleniyor. Bazıları bunun nedenini akıllı telefonlara bağlarken, bazıları diğer başka faktörlere de bağlıyor. Ben de satışların küçülmesine katkıda bulunan çeşitli etkenlerin olduğuna inanıyorum. Bu faktörlerden biri, son zamanlarda birçok fotoğrafçının yaşadığı "Yeni Kamera Satınalma Sendromu" olabilir. Görüntü algılayıcıları yani sensörler yenilik duvarına oldukça fazla çarpmaya başladılar, kamera üreticilerinin son zamanlarda daha fazla çözünürlüğü ve özelliği sunmakta zorlandıklarını görüyoruz ve bu da potansiyel alıcılarda kararsızlık olarak geri dönüyor. Giriş seviyesi kameralara bir göz atarsak; hepsi kamera kirliliğine katkıda bulunuyormuş gibi görünüyor, piyasada onları öne çıkarak, ses getirecek, heyecan verici özellikte yeni bir model üretemiyorlar. Daha önceki yıllarda gördüğümüz gibi görüntü kalitesinde büyük bir sıçrama görmüyoruz. 2012 yılında Nikon'un D800 ve D800E kameralarını ve Canon'un 5D Mark III'ü piyasaya çıkardığı dönemde belki de kamera ekipmanına olan ilginin en büyüklerinden biri yaşanıyordu. Bu dönem çok iyi bir dönem oldu. Nikon fotoğrafçıları 12MP sensörler kullanırken, D800 / D800E ile 36MP görüntülere geçmenin ne kadar büyük bir sıçrayış olduğunu fark ederken, Canon 5D Mark III ile film kayıt endüstrisinde kuralları değiştirdi. Nikon'un ön siparişleri karşılaması bile aylar aldı, çünkü talep çok yüksekti. Nikon o sıralar kendi pazarı için daha fazla f/1.8 objektiflerle birinci sınıf objektif hattını yeniden canlandırmakla meşguldü. Ve Canon, 5D Mark III'ü ve bir sürü yeni lensi yepyeni bir pazar segmentine satmakla meşguldü. Kuşkusuz 2012 büyük ikili için altın yıl oldu. Yenilik eksikliği Dört yıl ilerleyelim. Ne Nikon ne de Canon pazara yenilikçi bir şey getiremedi. Nikon D810 modelini duyurdu, bu çok marjinal ancak fonksiyonel bir yükseltmeydi, tartışmasız Nikon D800 / D800E kameranın ardından piyasaya sürülmesi gereken bir kameraydı. Bunu, D800 çıktığında herkes gibi o sele kapılarak alıp kullanan biri olarak söylüyorum, neyse ki D810 anons edildi ve hemen almış oldum. Çünkü D800 ve D800E yutturmacası çok geç anlaşıldı. Bence Nikon D800 ve D800E ile çok iyi bir teknolojik hamle yaparken bazı şeyleri biraz aceleye getirdi ve bu modellerde sonradan çıkan tatminsizlikleri hızlıca farkedip bu eksiklikleri Nikon D810 ile tamamladı, yani bence asıl teknolojik hamle D810 oldu Nikon için. D600 fiyaskosundan sonra Nikon çok dengeli D750 modelini çıkardı ama arzu ettiği büyük satışları yapamadı. Canon, 50MP 5DS ve 5DSR fotoğraf makineleri ile sert bir baskı uyguladı; ancak bu da gerçek anlamda bir yenilik olarak algılanmadı ve 5D Mark IV video özellikleri ile ilgilenen birçok insan için hayal kırıklığı yarattı. Bu arada, diğer kamera üreticileri aynasız teknolojiyi ellerinden geldiğince çabuk yayıyorlardı. Aynasız kameralar DSLR pazarından kesinlikle önemli bir pazar payı kazanmış olmalarına rağmen, hızlı hareket eden nesneleri yakalamak açısından AF Sistemlerinde bazı dezavantajlara sahip oldukları için üst segment DSLR'lere henüz tam olarak rakip olamıyorlar. Aynasız kameraların sunduğu birçok teknolojik çekiciliğe rağmen, pazar penetrasyonu ve sonuçta ortaya çıkan satışlar oldukça düşük kaldı. "Dijital Kameralarda AF Sistemi Nasıl Çalışır?" başlığı ile, aynasız kameraları da kapsayan AF Sistemleri hakkındaki detaylı yazımda; günümüz aynasız kameraların hareketli nesnelerin takibinde henüz güçlü bir DSLR kadar kararlı ve başarılı olamadıklarını belirtmiştim. Bu düşünceme aynasız kamera kullanan birkaç dostumdan itiraz gelmişti. Hala aynı düşüncedeyim. Şu anda Nikon D810, Nikon D850 ve biri APSC diğeri M4/3 sensörlü iki üst segment aynasız kamera kullanan ve aksiyon çekmeyi seven bir fotoğraf gönüllüsü olarak söylüyorum; profesyonel bir spor müsabakasında aynasız kamera kullanan profesyonel spor muhabirleri görmeye başladığımda bu düşüncemi değiştireceğim, söz :-) Daha fazla çözünürlük, özellik ve daha büyük sensörler Daha fazla çözünürlük sunmak pazarın hızlı bir şekilde toparlanmasına yetmedi, ekstra özellikler eklemek de işe yaramıyor gibi görünüyor; kamera üreticileri bu nedenle taktik değiştirdiler, "Daha büyük, daha iyi" veya "Daha küçük, daha hafif" gibi iki ayrı kampa bölündüler. Tam çerçeve (FF) kameralar hiç bu kadar ucuz olmamıştı. Fuji ile Hasselblad daha büyük boyutta sensörler isteyen profesyonel fotoğrafçılar için "uygun fiyatlı" orta format alanını açtılar. Bence, FF kameralardaki marjinal gelişmeler ve odak kitlesinin azlığı nedeniyle, orta format büyük olasılıkla çok küçük bir yerde kalacak ve bu nedenle büyük resmi fazla etkilemeyecektir. Günün sonunda, tüm kamera sistemleri belirli bir sensör boyutu için çok benzer görüntü kalitesi üretiyorlar ve daha küçük 1" (2.35cm) sensörler çoğu fotoğrafçı için mükemmel bir seçenek olabilir. Fotoğraf makinesi satın almak artık bir yatırım değil Piyasada pek çok farklı kamera marka ve modeli için çok fazla seçenek var. Geçmişte kameralar hakkında konuşurken "yatırım" kelimesini kullanılırdı, bir kamera aldığınızda ona ciddi paralar öderdiniz ve yıllarca kullanmak üzere alırdınız. Bu nedenle, kamera sistemlerini değiştirme ve yükseltme maliyeti birçok kişi için engelleyici bir unsurdu. Eldeki donanımın özellikleri yapılan işte artık tükendiğinde, yani mecbur kalındığında yeni bir yatırım yapmaya karar verilirdi. Bugün ise sensör teknolojisi konusunda sanki inovasyon girdabına girmişiz gibi hissediyorum, o nedenle çoğu fotoğrafçı geçmişte olduğu gibi işi gereği en yeniye sahip olma isteği hissetmiyor. Çünkü elindeki ile yeni alacağı arasındaki fark onda bir sıçrama hissi uyandırmıyor, üstelik üzerine verilecek hatırı sayılır ekstra maliyet de cabası. Şimdi merak ediyor olabilirsiniz, "Yeni Kamera Satınalma Sendromu" nun bununla ne ilgisi var? Yeni Kamera Satınalma Sendromu nedir? Yeni Kamera Satınalma Sendromu, hep hayalini kurduğunuz bir kamerayı artık satın alma niyetine girdiğinizde yaşanır. Burada niyet, yeterince iyi çözünürlüğe, çekim hızına, ISO performansına ve ihtiyaçlarına yönelik özelliklere sahip bir kamera bulmaktır; böylece daha sonra bu özelliklere ihtiyaç duymak zorunda kalmayacaksınızdır. Şahsen, kelimenin hastalığa benzer bir olumsuzluğu çağrıştırması nedeniyle bu durumu açıklamak için "sendrom" kelimesinden hoşlanmadım. Fakat bence uzun yıllar başka bir kamera satın almak istememek kötü bir şey değil, bu nedenle bu terimi "Yeni Kamera Satınalma Evresi" gibi daha dostça bir tanımla değiştirmeye ne dersiniz? Yeni Kamera Satınalma Evresi - Fotoğrafçılar için iyi, Kamera üreticileri için kötü Sensörler daha iyi hale gelmezse kameraları yıllarca yükseltmemeyi seçmek fotoğrafçılar için kesinlikle iyi bir durumdur. Gerek yoksa neden para harcayasınız? Daha az ekipman merakı ve sonuçta alımlardaki azalma, kamera ekipmanının daha uzun süreli kullanımına ve değerine dönüşür. Yeni kameralar daha az satın alınırsa, ikinci el piyasa mevcuttaki gibi çöplüğe dönüşmez. Ve belki de bir gün bir kamera satın almak yine "Yatırım" olarak düşünülebilir. Bu davranış ile daha da azalacak pazar hacmi kamera üreticilerinin alt çizgisini olumsuz etkileyecektir. Satışların düşmesi, kamera üreticilerinin Pazarlama ve Ar-Ge bütçelerini küçültmesine ve bunun sonucunda yalnızca belirli dönemlerde başlatılan kamera modellerinin sayısının azalmasına değil, uzun vadede kamera fiyatlarının potansiyel olarak artmasına da neden olur, bu BİZİM için kötü olur. Satışlar gerçekten de kötü giderse daha küçük oyuncular yarıştan tamamen çıkabilir ve bu kesinlikle HERKES için kötü olur. En İyi "Yeni Kamera"? İhtiyaçlarınıza göre en iyi kamerayı seçecek olsaydınız ne yapardınız? Şahsen tüm ihtiyaçlarıma cevap verebilecek tek bir marka model bulamıyorum, keşke olsaydı. Burada farklı fotoğrafçılık alanları için kişisel olarak nasıl bir kombinasyon seçerdim, bunun hızlı bir özetini bulabilirsiniz. Bunlar elbette benim seçimim. Eminim sizin bundan çok farklı seçimleriniz, önerileriniz olabilecektir. Gündelik İhtiyaçlar: Bir Fuji X-T2 ve bir adet Fujinon 23mm prime veya bir adet 18-135mm zum lens veya eşdeğerinde M4/3 (Micro Four Thirds) kamera ve lensler.Nikon D750, hafif Nikkor f/1.8 prime lensleriyle birleşince de çok iyi görüntü kalitesi için mükemmel bir seçim olacaktır. Manzara / Mimari Fotoğrafçılık: Nikon D850 veya D810 ve Kutsal Üçleme'li f/2.8 serisi (14-24mm, 24-70mm, 70-200mm). Spor / Yaban Hayatı Fotoğrafları: 200-500mm VR süper telefoto lensli bir Nikon D500. Portre Fotoğrafçılığı: Konu / yüz izleme özelliği iyi olan herhangi bir APS-C veya tam çerçeve aynasız kamera (Fuji X-T2, Sony A7 serisi, vb.). Sizce bu listede neler olmalı? Bunları ve varsa diğer öneri, yorum ve eleştirilerinizi "Yorumlar" kısmından benimle paylaşın. Işığınız bol olsun. Kaynak : Arthenos.com Yazı linki : Yeni kamera satınalma sendromu
-
Kamerayı nasıl tutmalıyız? Tabiki tripod ile, mümkün değil mi monopod? O da mı olmuyor? O zaman elinize kolunuza kuvvet. Aslında kamera tutuşumuş kişiden kişiye değişiyor yukarıdaki örnekteki gibi. Sadede gelecek olursak DSLR kameralarda tutuşunuz önemlidir. Hatta ortam ışığının azlığına göre hayati önem taşır. Çoğu kişi büyük, ağır kamera daha stabil tutulduğunu iddaa eder ancak aÇıkcası bu görüşe olan inancım kaybolmaya başladı. Kocaman, ağır kamera kullanıyorum ama stabilite olarak daha önce tuttuğum hafif kameralara nazaran Çokda bir getirisi olmadı. Tam aksine ağırlığı yüzünden daha büyük bir işgenceye dönüşebiliyor. önemli olan husus kameranın elinize oturması, kamerayı elinzie aldığınızda "cuk" diye bir ses duyduysanız sıkıntı yok demektir İster solak olun, ister sağlak olun kamera sağ el ile tuttulur, sol el sadece destek verir. Resimdeki örnek eğer lens söküyorsanız doğru bir tutuştur. Ancak fotoğraf Çekiyorsanız o sol el lensin üstünde değil, altında destek verme amaÇlı durmalıdır. Veya ufak altından tutulmayacak düzeyde küÇük bir lens ise sol el gövdenin altından destek vermelidir. Doğru tuttuşa bir örnek. Peki kamerayı tutmayı öğrendik ama nasıl daha stabil tutacağız? İlk cümlemi tekrarlıyorum; Ancak tripod monopod taşımakta amelelik her yere gitmiyor, taşınılmıyor. Hafif ama ucuz olanı kaliteli bir lens parası! herkesin ödeyebileceği bir meblağ değil. Stabilitenizi arttırmanız iÇin birkaÇ tane numara var. Daha doğrusu duruş pozisyonu; kol, bi arkadaşın omuzu, bacak, diz yada ortamda bulunan bir duvar veya korkuluk gibi birşeyden yardım alma durumları var. Fotoğrafa dikkatli bakarsanız ablanın sağ koluda duvara neredeyse bileğine kadar yapışık. Eğer bu durumda nefesinizide kontrol edecek zamanınız olursa, sağa sola sallanmadığınız gibi ileri geride sallanmazsınız. Eğer nefesinizi dengelerseniz göğüs hizanızda fazla hareket etmeyecektir, sağ kolunuz zaten sabitlenmiş sol kolunuz ise ( aslında göğüsünüze bastırılmış olmalı ki o da hareket etmesin ) kamerayı tutmuyor "sadece destek verdiği iÇin" sallantı veremez. Mükemmel pozisyon bence budur. Bunlarda diğer birkaÇ teknik; Yine güzel bir tutuş şeklidir. Sağ eliniz ile kamerayı tutarken, sol elinizle uzanabiliyorsanız sağ omuzunuzdan veya sağ kolunuzdan kendinizi kitler ve nefesinizi kontrol ederek oldukÇa iyi sonuÇlar elde etmek mümkündür. Bazen bir kedi, köpek, kuş, ÇiÇek, böcek bişey görür ve ister istemez bu pozisyonu alırsınız. Çok yanlış bir pozisyondur. Eller detek almadığı iÇin oynar, bacaklar zorlandığı iÇin oynar ışık yoksa iyi sonuÇ elde etmek kesinlikle mümkün değildir. O fotoğrafı Çekecekseniz dizinizin üstüne Çökecekseniz! O pantolonun dizleri yeşile bürünecek arkadaş! Aynı zamanda kollarınızı birleştirip göğüs/mide boşluğuna dayamayı unutmayın. Bir diğer en doğru en güvenilir pozisyonlardan biridir. Ayaklar sağlam, kollar sağlam. Tek yapmanız gereken nefesinizi kontrol edip vucudun ileri geri salınımını en minimuma indirmek. Yine bunlarda titreşimi en minimuma indirmenin diğer yönleri. Fotoğraflar aşağıdaki sitelerden temin edilmiştir. slrlounge, bobbiblogger.wordpress, blogs.hudsonvalley, digital-photography-school
-
Bu sohbetimizde konumuz; Forum Editörlerimizden Mehmet Köse üstadımızın mal varlığı beyanı... Mehmet Köse üstadımızla, yaptığımız sohbette; Sahip olduğu ekipmanların fotoğraflarını ilk kez benimle paylaştı. Bende kendisinden izin alarak, sahip olduğu tüm ekipmanların fotoğrafını sizlerle paylaşmak istedim. üstadımız 7 yaşından bu yana fotoğraf çekiyor.
- 50 yanıt
-
- 16
-
- Mehmet Köse
- kamera
-
(ve 2 adet daha )
İle Etiketlenmiş :