İçeriğe git

Dolgu flaşı çalışma prensıbı anlatımı


Recommended Posts

Normal şartlar altında gün ışığına yakın renk ısısında ışık da verseler, gün ışığı peşinde koşan bizler her zaman flaşların yarattığı ışığı sevmeyiz ve bize sundukları renkleri biraz “yapay†ve “mekanik†buluruz. Ancak iyi bir fotoğrafçı flaş ile fotoğraf kotarmak yerine, gün ışığını doğru kullanarak fotoğrafın peşine düşmeli ama elinde bulunan flaş opsiyonunu da “dolgu flaşı†şeklinde fotoğrafına (gerektiği yerlerde) katabilmelidir.

Flaşları tarihsel gelişimi içinde kısaca (daha eskilere gitmeden) 5 ana grupta inceleyebiliriz:

1) Manüel Flaşlar: Bu tür flaşlar genel anlamda otomatik bir ayarın olmadığı, tüm ayarlamaların fotoğrafçı tarafından yapıldığı flaşlardır. Bu tür flaşları efektif kullanabilmek için, fotoğrafçının o flaşın Guide Number ını (Flaşın kısaca gücünü ifade eden referans parametresini) bilmesi gerekir. Peki, nedir Guide Number?

Her flaşın gücü aynı değildir. Bazı flaşlar çok uzaktaki nesnelerin fotoğrafını bile çekerken gerekli ışık şiddetini sağlayabilirken bazıları ise ancak yakın nesneleri aydınlatabilirler. Guide Nunber; belirli testlerle her flaş modeli için ayrı hesaplanır. Teknik detaya girmek gereksiz, önemli olan şu bilinmeli: Flaşın Guide Numberi büyükse flaş o kadar uzak mesafeler için kullanılabilir ve daha kısa sürede dolar.

Eğer bu çeşit bir manüel flaş kullanıyorsak, bilmemiz gereken, fotoğrafı çekeceğimiz nesneye ne kadar uzakta olmamız gerektiğidir değil mi, Guide Number işte burada işe yarar.

Guide Number = diyafram x nesnenin flaşa olan uzaklığı.

Buradan;

Nesneye olan uzaklığımız = Guide Number / diyafram

Her bir GN, belirli bir ASA için verilir. Farklı ASA da bir film takarsak, Flaşın GN ı da değişecektir. ASA değeri her bir stop yükseldiğinde, GN ı 0,7 ile çarpmamız gerekecektir.

Yani sonuç olarak eski tip, manüel flaş kullanacaksak, kullanacağımız flaşın Guide Number ı nı bilmemiz ve buradan çekeceğimiz diyafram değeri için gerekli olan uzaklığı hesap etmemiz gerekir.

2 )Otomatik Flaşlar: Manüel flaşların yanında, bir takım hesaplamaları bizim üzerimizden alan, kendi ölçüm sistemleri olan otomatik flaşlar da mevcuttur. Bu tür flaşlar ya diyafram değerini otomatik olarak makınadan okur, ya da biz elle gireriz. Flaşın üzerinde bir algılayıcı vardır, siz deklanşöre bastığınızda flaş patlar, karşıda objeye çarpar geri döner ve flaşın üzerindeki algılayıcı geri dönen flaş yansımasını ölçmeye başlar. İçinde bulunan karar mekanizması, geri dönen flaş ışığı belirli bir seviyeye ulaşınca flaşın enerjisini keser. Böylece siz bir mesafe ayarlamak zorunda kalmazsınız.

Yalnız bu sistemin zaman içinde bazı sıkıntıları ortaya çıkmıştır. özellikle, flaşın yansıyan kısmını ölçen sensor objektifle hiçbir bağlantısı olmadığı için, her objektif için aynı değeri kullanmaktadır. Bu ise geniş açılarda konunun karanlık kalmasına neden olurken, daha dar açılarda patlamalara neden olabilmektedir. Bunun üzerine bu sensoru flaşın üzerinden alıp, makinenin içine koymak fikri ortaya çıkmıştır.

3) TTL Flaşlar. Bu kez flaşın algılayıcı sensoru, flaşın üzerinde “harici†olarak durmak yerine, makinenin içine alınmıştır. Bu sayede artık konudan geri dönen flaş yansıması objektiften geçerek sensora ulaşacağı için, bu ölçüm sistemi objektiflerimizin çapına bağlı bir karar verebilmektedir. Bu sistem ise şöyle çalışıyor: Yine tam deklanşör basılıyor, perde açılıyor, flaş patlıyor, bu arada hem pozometre hem de flaş sensoru devreye giriyor. Flaş ışığı konuyu aydınlatıyor, geri dönen flaş ışığı objektiften içeri giriyor, içerdeki flaş sensoru ölçüm yapıyor ve flaş ışığının yansıma değeri belli bir değer e ulaşınca flaşın enerjisini kesiyor.

Her şey güzel ama 3 ana önemli sorun yaşanmış.

a) Konu veya konunun önünde bulunduğu fon yüksek yansıtıcı bir özellik taşıyorsa, flaş sensoru yanılır.

B) Eğer konumuz merkezde değil de kenara yakın bir yerdeyse kadraj içinde (ki genelde pek merkezde olmaz, olması istenmez) , flaş sensoru konunun üzerinden değil de daha çok fon dan yansıyan ışığı ölçüp ona göre karar vermeye başlıyor ki bu da hatayı beraberinde getiriyor.

c) Flaş sensoru ile normal pozometremizin değerleri çakışabiliyor. Şöyle ki; yarım deklanşör yaptınız, konunun üzerinden yansıyan ışığı (gün ışığını veya ambient ışığı) ölçtünüz, henüz flaş devrede değil. Sonra tam deklanşör yaptınız ve yarım deklanşör yaptığınız durumda pozometrenizin ölçtüğü ışığa göre makineniz fotoğraf çekecek ama deklanşöre basınca bir de ekstradan flaş ışığı devreye girdi (ki hiç hesapta yoktu) , bu nedenle 2 farklı ışık ölçüm sistemi çakıştı.

Bu sorunlar nedeniyle, makine üreticileri flaş sistemleri üzerine çalışmalarını devam ettirmişler ve bir diğer yenilik gelmiş:

4) ATTL Flaşlar (Advanced Through The Lens): Bu sistemde “preflaşâ€ devreye girdi. Yani artık deklanşöre bastığımızda tüm flaşın patlaması yerine, bir “önflaşâ€ çakılıyor, bu ön flaş ışığı konuya çarpıp geri dönüyor. Bir başka değişiklik ise makinenin içindeki flaş sensorunu, çakışmalar nedeniyle, tekrar dışarıya, flaşın üzerine alınmıştır. Bu kez devre şöyle çalışıyor; yarım deklanşör bastığımızda, bir ön flaş çakıyor, bu ön flaş konuya gidip çarpıp geri yansıyor, ve flaşın üzerindeki harici sensor tarafından algılanıyor. Ve bu algılanan yansıyan önflaşın şiddetine göre bir flaş süresi belirleniyor. Gerekli limiti geçince enerji kesiliyor…

Bu sisteminde zaman içinde bazı sorunları ortaya çıkmış; şöyle ki;

1) ilk olarak bu sistemde üretilen flaşlar, özellikle bounce flaş durumunda (yani yansıtma flaş olarak kullanıldığında) büyük alanlarda karartılar bırakmışlar.

2) Yarım deklanşör ile önflaş patlatılması sisteminin, özellikle insan fotoğraflarında, karşımızdaki insanı çok rahatsız ettiği anlaşılmış. (Düşünsenize bir basın toplantısında onlarca muhabir yarım deklanşörle devamlı konuşan kişinin net fotoğrafını yakalamaya çalışırken, daha flaşlar patlamadan onlarca kez önflaşlar patlıyor.)

3) Yine sensor flaşın üzerine yerleştirildiği için, objektifin üzerinde bir filtre olması durumunda, flaş sensoru bu filtreyi görmeyeceğinden hatalar oluyordu.

4) P modu haricindeki, Av, Tv ve M modlarında flaş sensoru doğru değerlerden sapabiliyordu.

Bu önemli aksaklıklar nedeniyle bir sonraki flaş ünitesi olan ETTL flaşlar üretildi.

5) ETTL (Evaluative Through The Lens) Flaşlar: ATTL ile gelen “preflaşâ€ sistemi bu kez hatalardan ve sıkıntılardan arınmak adına bir yeni boyuta taşındı. Bu kez Preflaş (ön flaş) yarım deklanşörde değil de, tam deklanşörde, yanı biz artık fotoğrafı çekecekken çakmaya başladı. Bu sayede artık çekim öncesinde pek çok önflaş patlaması (değim yerindeyse preflaş kirlenmesi ) yerine, artık her şey ölçüldükten sonra, biz deklanşöre basınca, flaş devreye giriyor, ön flaş çakıyor, ve geriye dönen preflaş yansıması o anda makinemizde aktif olan ışık ölçüm sistemi içinde değerlendirilip, ona göre flaşın enerjisinin kesileceği zaman hesaplanıyor. Bu sayede hem normal pozometremiz yanılmıyor, hem de karşımızdaki insan birçok patlayan preflaşlara muhatap olmuyor.

Evet, biraz tarihsel gelişim süreci içerisinde flaş teknolojisinde kat edilen mesafeyi anlatabilmek adına farklı flaş sistemlerini anlatmaya çalıştım. Peki, kullandığımız flaşlarda hangi özellikler önemlidir. Biraz da bunlardan bahsetmeye çalışalım.

Bu noktada flaşları iki ayrı gruba ayırabiliriz:

1) Makinelerin üzerinde olan küçük flaşlar: Bunlar genelde amatör ve bazı ileri amatör makinelerde makinenin üzerinde olan flaş üniteleridir. Zor durumlarda bize yardımcı olurlar ama tek noktadan aydınlatabildikleri için ve güçleri çok sınırlı olduğu için çoğu zaman her ihtiyacımıza cevap veremezler.

2) Harici takılan “kafa†flaşları: Bu tür flaşlar makinelerimiz flaş haznesine sonradan monte edilirler. Farklı yönlere dönebilme özellikleri olduğu için, bounce flaş şeklinde kullanılabilirler. Yani aydınlatmak zorunda olduğumuz konunun direkt üzerine değil de, mesela tavana doğru flaşı patlatır bu sayede keskin flaş ışığı ile aydınlatıp fotoğraflamak yerine, tavandan yansıyıp dönen difüze ışıkla konumuzu aydınlatmış oluruz.

Buna ek olarak, bu tür ileri flaşlarda mesela “Master – slave†şekline kullanım olasıdır. Yani makinemizin üzerine bir Remote ünitesi takar, sonra bu flaşımızı ( veya birden fazla flaşa da 4 ayrı kanaldan hükmedebiliriz) Slave haline getirir, flaşı makinemizin üzerinden değil de, istediğimiz herhangi bir noktaya yerleştirerek, aydınlatmayı farklı açılardan sağlayabiliriz.

Bu noktada önemli bir durumu açıklamak gerek sanırım. Her makinenin bir flaş enstantanesi vardır. Yani her makine örneğin P moduna alınıp flaş devreye sokulduğunda size bir diyafram ve bir enstantane verir, kı bu çoğu zaman 1/60, veya 1/125 dir. Tamamen mekanik nedenlerden dolayı bu enstantanenin üzerinde enstantane hızlarında flaş tam işlevini göremez ve tam anlamıyla aydınlatamaz. çünkü obtüretör mekanik bir düzenektir ve elektronik bir düzenek gibi belirli hızların üzerine bölgesel olarak aydınlatma sağlayamaz. örneğin sizin makinenizin Flaş enstantanesi 1/60 ise, siz hem 1/125 hızda fotoğraf çekip de flaş patlatamazsınız. Ya makineniz buna müsade etmez, ya da etse bile flaş tam anlamıyla aydınlatma yapmaz.

Oysa ileri düzey gelişmiş “kafa†flaşlarında bu hızı hem daha fazladır, hem de Yüksek hız senkronizasyonu (High Speed Sync, FP) mümkün kılınır.

Flaş uyum hızının üzerindeki hızlarda flaş kullanabilmek için "yüksek hız senkronizasyonu" (High speed sync) denen bir özellik kullanılır. Ancak bu özelliğin kullanılan flaş ünitesi tarafından desteklenmesi gereklidir. Yüksek hız senkronizasyonu seçildiğinde flaş bir kere değil birden fazla kere patlayarak sensorun o anda ışık gören her yerinin pozlanmasını sağlar. Sensor yüksek hızlarda bütün olarak değil de bir şerit halinde ışığa maruz kalmasına rağmen flaş bunu hesaplayarak çok kısa aralıklarla birden fazla patlayarak sensoru tam olarak pozlar. Bu durum çok kısa bir süre içinde olduğu için insan gözü algılayamaz, flaş yine bir kere patlamış gibi görünür.

Yüksek hız senkronizasyonu özelliği yüksek perde hızlarında dolgu flaş kullanımına olanak sağlar. Ancak hareketi dondurmak için kullanılamazlar, çünkü perde açılırken flaş birden fazla patlar ve harekette kesikliğe neden olur. Bu nedenle hızlı hareket eden cisimlerde hafif bir "eğiklik" meydana gelir.

Bazı flaşlarda yüksek hız senkronizasyonu FP (Focal Plane) olarak da gösterilir.

Birinci Perde Senkronizasyonu / İkinci Perde Senkronizasyonu (First curtain/second curtain sync)

Makinelerimizde bulunan flaş enstantanelerinden daha kısa hızlarda öbtüratörümüzün açılması prensibi ile ilgili bir sorun yaşanabilir. Nedir bu sorun kısaca değinmeye çalışalım; öbtüratörümüz bildiğimiz gibi 1. perde iner, sensor veya film ışığa maruz kalır ve 2. perde kapanır. Bu noktada eğer makinemiz first curtain sync da ise, 1. perde açılır açılmaz flaş patlar ve daha sonra 2. perde kapanır. özellikle hareketli bir konuyu çekiyorsak, flaşın pozlamanın başında patlaması sanki hareketin tersineymiş gibi kayıt edilmesini getirir. Bu nedenle bu tür fotoğraflar çekilmesi istendiğinde second curtain sync ayarına getirerek, flaşın ilk perde açıldıktan sonra değil de ikinci perde kapanmadan hemen önce patlaması sağlanabilir. Böylece bu “doğal olmayan†hareket efektifinin önüne geçilir.

Stroboskopik Flaş:

Gelişmiş pek çok kafa flaşında, olan bu özellik sayesinde flaşımızı istediğimiz frekansta ve istediğimiz sıklıkta çakmasını sağlayabiliriz. Mesela karanlık bir odada yukarıdan düşen bir beyaz bilardo topunun flaşla fotoğrafını çekeceğiz. Eğer flaşımıza 10 HZ frekansta 100 kez patla dersek, flaşımız 1/10 saniye Aralıklarla 100 kez patlayacak ve bilardo topunun tüm düşüş serüvenini bir devamlı çekilen kareler serisi şeklinde kayıt edebilmemizi sağlayacak.

Dolgu Flaşı:

Dolgu flaşı bizler için çok önemli bir enstrüman aslında. Gün ışığı fotoğrafçıları, flaşı ana aydınlatma kaynağı olarak kullanmak istemezler. çünkü flaşın çok mekanik, soğuk ve bastırıcı bir aydınlatma özelliği vardır. Oysa güneşin yumuşak ışıkları, konularımızı aydınlattığında çok daha lezzetli karelere ulaşmak mümkün olur. Ancak bazı durumlarda,karanlık kısımları aydınlatarak fotografa dahıl etmek için, çukurlukları doldurmak ve daha homojen bir aydınlatma sağlayabilmek adına, flaşlarımızı “dolgu†malzemesi olarak kullanır ve “dolgu flaşı†ile fotoğraf çekeriz. özellikle portre çekimlerinde dolgu flaşı yüzün karanlıkta kalan bölümlerindeki karanlık bölgeleri aydınlatmak ve gözlerden parıltı almak için kullanılır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...
  • 2 yıl sonra...

Harici flaş kullanıyorum(Nissin Di866 Mark II). Genelde TTL olarak kullanıyorum. Flaşta birde Otomatik modu var. bu ikisi arasında ki fark nedir acaba? birde ben TTL modunda çekim yaparken dolgu flaşı olarak mı kullanıyorum yoksa dolgu flaşı için başka şekilde mi kullanmak lazım?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sende sohbete katıl

Önce yorumunu yaz sonra üye ol. Eğer bir hesabınız varsa, hesabınızla göndermek için şimdi oturum açın

Misafir
Bu konuyu yanıtla

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Biçimlendirmeyi Temizle

  Only 75 emoji are allowed.

×   Eklediğiniz Link Otomatik Olarak Embed Çevrilmiştir..   Sadece yazı link haline çevir

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editörü Temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Kullanım Şartları Gizlilik Politikası Bu web sitesini daha iyi hale getirmeye yardımcı olmak için cihazınıza çerezler yerleştirdik. Çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz, aksi takdirde devam etmek için tamam olduğunuzu varsayacağız.