İçeriğe git

Ümit Alper TÜMEN

Forum Editörü
  • İçerik sayısı

    1.289
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Gün Kazandı

    146

Ümit Alper TÜMEN kullanıcısının paylaşımları

  1. Ümit Alper TÜMEN

    Brükselde bir kilise

    Teşekkürler Mustafa bey ama bence asıl emek 1/8 perde hızında elde çekim yapıp bu kadar az titremiş bir görüntü almak.. Dia hali daha muhteşem ama dijitale aktarınca maalesef çokşey kaybediyor. Selamlar,
  2. Cem Bey, Merhaba; Hayır, şu anki yaygın CMOS sensörleri kullanan teknoloji ile renklerin % 100 sensörler tarafından doğru algılanması imkansızdır. Çünkü sensörün üzerindeki renk algılayan hücrelerin mimari dizilişi (Bayer dizilimi) gereği bu imkansız. Yukarıdaki yazıda hatırlayın; KIRMIZI rengi tespit eden hücrenin etrafında 4 YEŞİL ve 4 MAVİ renk tespit hücresi, MAVİ rengi tespit eden hücrenin etrafında 4 KIRMIZI ve 4 YEŞİL renk tespit hücresi ama YEŞİL renk tespit eden hücrenin etrafında sadece 2 KIRMIZI ve 2 MAVİ renk tespit hücresi bulunmaktadır. Bu durumda kameranın mikro bilgisayarı YEŞİL renk tespit hücresinin etrafındaki 2 KIRMIZI ve 2 MAVİ rengi tespit eden hücrelerin eksikliği nedeniyle YEŞİL rengi direkt olarak görememekte ve bunu interpolasyon denilen hesaplama tekniğine göre hesaplamaktadır. Bu sadece işin renksel yönü. Birde olayın kontrast, doygunluk, aydınlanma ve gölgelerdeki detay zenginliği yönleri var. Bunların dijitalde olmadığından veya yeterli olmadığından bahsetmiştim. Selamlar,
  3. Ümit Alper TÜMEN

    D800 ??!

    Merhaba, Ertan Abi; Estağfurullah ne demek kıpkırmızı olmak. Hepimiz insanız ve hata yapma potansiyeline sahibiz. Hata yapmayan insan hiçbir şey yapamaz. Bazen küçücük bir ayrıntı bile bizi çok uğraştırabiliyor. Şaka bir yana çok sevindim problemi çözmenize. Güzel fotoğraflar çekmeniz dileklerimle... BKT Fonksiyonu konusunda kameranız itibariyle sizin kameranıza en yakın modele sahip olan değerli arkadaşlarım Duha, Mehmet ve Kemal beyler sanırım size yazarlar... Selamlar, saygılar
  4. Ümit Alper TÜMEN

    Brükselde bir kilise

    Merhaba, Cem; Çok teşekkür ederim. Batı hayranı değilim ama onların; tarihlerini ve bir daha geri gelmeyecek eserlerini korumaları karşısında saygıyla eğiliyorum ve Allah bizimkilere de nasip etsin diyorum.. Selamlar,
  5. Ümit Alper TÜMEN

    Brükselde bir kilise

    2005 Brüksel Fotoğraf sehpa kurulumuna izin vermedikleri için elde, Filmli Nikon F80D ve Sigma 12-24 mm f:4.5-5.6 geniş açı lens ile 12 mm odakta 1/8 Perde hızında f:4.5 diyaframda ve dia Fujifilm 100 ISO ile çekilmiştir. Dia tarayıcıdan dijitale aktarılmış ve haliyle kayıplar oluşmuştur.

    © Ümit Alper TÜMEN

  6. Mehmet Bey; Dijitale geçeli 5 yıl oldu ama halen benimde dia'da elde ettiğim ama dijitalde müdahaleli olduğu halde istediğim gibi olmayan kareler konusunda kanayan yaralarım çok. Dijitalde bir türlü istediğim renk, doygunluk, kontrast'ı alamıyorum. Dia, sizinde belirttiğiniz gibi mükemmeldi. Umarım dijital teknoloji günün birinde bu isteğimizi de gerçekleştirebilir. Selamlar,
  7. Ümit Alper TÜMEN

    D800 ??!

    Arkadaşlar Merhaba; Ertan beyin yazdıklarından anladığım kadarıyla bu işi uzun zamandır yapan bir abimiz ve kameranın BRACKETING yapacağını kaçıracağını pek düşünmüyorum ama inşallah öyle birşeydir. Zamanında bende gecikmeli deklanşörde böyle bir problem yaşamıştım. Basıyorum deklanşöre kamere belli bir süre sonra fotoğraf çekiyor... 10 dakika falan uğraştım... Sonunda çözdüm ve derin bir nefes aldım.. Selamlar,
  8. Rica ederim Mehmet bey. LBCAST sensörü ile ilgili çalışmalara Nikon devam edebilseydi belki de şu anda rakipsiz ve kendi sensörünü üretebilen bir firma olacaktı. Gerçi bu çok sorun değil ama Sony'den sensör almakla kendi fikirlerinin bir kısmını da Sony yetkilileriyle paylaşmak durumunda kalıyorlar. Rakibiniz olan bir firmaya üreteceğiniz kameranın en önemli komponentini ürettireceksiniz ve adamlar sizden aldıkları fikirleri kendi kameralarına da uygulayacaklar ve piyasada size rakip olacaklar. Neyse.. LBCAST sensörü gibi değişik bir mantıkla sensör üreten Sigma'nın FAVEON sensörüne de; Sigma hariç kimsenin ilgi göstermediğini düşünüyorum. Herkes bildiği yoldan gitti ama keşke gerek Nikon'un LBCAST sensörü ve gerekse Sigmanın FAVEON sensörüleri için ciddi araştırma bütçeleri ayrılarak üzerinde yeterli çalışmalar yapılsaydı, belki bugün klasik bayer renk algılayıcı dizilimli CMOS sensörlerinde kullanılan renk tahmin etme yöntemine (interpolasyon) gerek kalmazdı. Tıpkı dia filmde çektiğimiz karenin, E6 banyo işleminden sonra kontrast, renk ve aydınlanma yönünden CUK oturması gibi kareleri büyük bir ihtimalle DSLR kameralarımızda çekebilecektik. Gerçi renk tahmin etme yöntemi olan interpolasyonda ve görüntü işlemede çok ileri seviyerlere gelindiğini düşünüyorum ama yine de gönül isterdi ki kameraların sensörleri bunu daha görüntüyü algılarken yapabilsin. Selamlar,
  9. Çeşitli kaynaklardan Çevirerek derlediğim ve Nikon firmasının 2003 yılında D2H kamerasında kullandığı ve adına LBCAST denen sensör hakkında bilgi Nikon firması Temmuz 2003’de Nikon’un amiral gemisi konumundaki D2H kamerasını LBCAST isminde CCD ve CMOS dan farklı yeni bir sensör kullanarak pazara sunduğunu aÇıkladı. Bu sensör hızlı, düşük noise ve enerjiyi verimli kullanıyordu. Nikonun LBCAST sensörü ne CMOS nede CCD idi. Bu sensör, Nikon’ un CCD ve CMOS teknolojilerinin avantajlarının birleştirilmesiyle geliştirilmiş yepyeni bir kavramdır. Geleneksel sensörlerden farklı olarak enerjiyi az kullanır. Daha az karanlık parazit üretirler. Görüntü işleme, renk, kontrast ve hassasiyette daha iyidirler. Nikon 1980 yılından bu yana CCD’den farklı bir sensör geliştirmeye Çalışıyordu ve sonunda başarmıştı. LBCAST sensörü CCD ve CMOS ile kıyasladığımızda; CMOS’un enerji verimi ve makinenin Çekime hazır hale gelme hızına karşı CCD genellikle daha az parazit (noise) üretir. Bu anlamda LBCAST sensörün her iki teknolojiyi de birleştiren bir kavramdır. Akla hemen LBCAST sensörü CMOS tabanlı mıdır sorusu gelmektedir?. Nikon Çalışmaya başladığı 1980’li yıllarda düşük sinyalleri yüksekten sensörler zaten mevcuttu ve CMOS diye bir isim de yoktu. CMOS, LBCAST iÇin Çevresel devre olarak kullanılabilir. AYDINLANMA öNCELİKLİ NE DEMEK? Eğer bir filmin katmanlarına bakıyor olsaydık, hangi katmanda hangi rengin oluştuğunu söylememiz zor olacaktı. Çünkü ışık filme Çarparak görüntüyü oluşturur. Bu Çarpma anında yüzlerce polimerden oluşan şeffaf katmanlar bu ilginÇ dizaynı oluşturmaktadır. Değişik aÇılardan yansıyan ışıklar, değişik uzunluklardadır, Çünkü değişik aÇılardan gelmektedirler. Bu ışık teorisinin bir parÇasıdır. Şimdi sormamız gereken soru; Işığın, fotoğrafla arasındaki bağlantısı nedir ve film renkleri nasıl kaydeder. Değişik dalga boyundaki ışıklar, farklı aÇılarla filmin üzerinde bulunan birbirinden farklı katmanlara Çarparak onunla etkileşime girer ve fotoğrafı oluştururlar. Filmde her 3 ana rengin tespit edildiği katmanlar bulunmaktadır. Diğer renkler ise bu katmanların Çeşitli etkileşimleriyle oluşmaktadır. Diğer taraftan; dünyayı nasıl gördüğümüze bir bakalım. Gözlerimiz, detayları ışık iÇinde görür. Nesneleri kameranın gördüğü şekilde yani kırmızı, yeşil ve mavi katmanları olarak görmeyiz. Film katmanları arasına değişik dalga boyunda ışık geldiğinde uygun katmanda görüntüyü tespit etmek üzere, görüntüyü oluşturan mekanizmayı tetikler. Gözlerimiz nesneleri filmden farklı görürler. Detaylar en üstte yer alan aydınlanma katmanında yakalanırlar. Bu aydınlanma katmanı LB-CAST sensörünün netliği ve detayı en Çok yakaladığı yerdedir. Aydınlanma öncelikli renkli algılayıcının (LPCS) yapısı Bir LPCS algılayıcı bir sürü algılayıcı elementin yerleştirildiği yarı iletken tabanlı bir teknolojidir. Bu algılayıcı elementlerin 2 tane görevi vardır. 1-) Yarı iletken alt tabakasının dışında yer alan renkleri algılayan katman; Frekans bandındaki ışığın yoğunluğunu ölÇerek, en az bir tane renge karşılık gelen değeri algılar. 2-) En az bir rengin algılandığı katmanın dışındaki katmanda aydınlanmayı ölÇer. Bu icadın yapılmasındaki ana amaÇ elektronik bir algılayıcının üzerindeki bir katmanda oluşan aydınlanmanın insan gözüyle Çok benzer tepkiler vermesidir. Bu nokta normal CCD ve CMOS’ ta farklılık göstermektedir. Bu anlamda LPCS algılayıcı insan gözüne en yakın sistem olarak düşünülebilir. Hatırlayın aydınlanma=detay’dır. Çok aydınlanma sağlarsanız Çok detay elde edersiniz. Bu Photoshop’taki netleştirme özelliği gibidir. PS’ nin sırrı netleştirilen bir fotoğraftadır. PS’da fotoğrafın uÇ noktaları etrafındaki özel yerlerden gelen renklerden Çoğu zaman yalnızca BEYAZ rengin aydınlığını kullanarak netlik yapmaktadır. PS’nin algoritması konunun uÇ noktalarındaki temel renklerin aydınlığından yararlanma eğiliminde olup, netleştirmeyi bu sayede yapmaktadır. Aydınlanma öncelikli renkli algılayıcı ne demek? Renk algılama sönsörünün ilk algılama tabakası; Işık kaynağından gelen ışığın ilk spektrumuna tepki verecek şekilde dizayn edilmiştir. Ayrıca en az bir tane ikincil spektruma tepki verecek ve ilk spektruma tepki veren katmandan farklı bir ikinci katman daha bulunur. İkincil spektruma tepki verecek katman, ilk spektruma tepki verecek katmanı dengelemek iÇin dikey düzlemde yerleştirilmiştir. Geleneksel CCD ve Aydınlanma öncelikli renkli algılayıcı 802: Renkleri algılayan tabaka 804: CCD algılaycı 806: Diod 808: Yeşil renk filtresi 810: Işık demeti 812: Mavi filtre 814: Kırmızı filtre (802) Renkli matriks tabaka CCD algılayıcısının (804) üstüne ince bir tabaka halinde yerleştirilmiştir. Her bir diodun (806) üstünde renkleri yakalayan bir filtre vardır (808). Bu filtre ışık demetini (810) filtre eder. Bu tipik Bayer dizilimi, birÇok dijital makine ve aygıt iÇin kullanılmaktadır. 1002: Basit CCD katmanı; Görünüşe göre CCD’de değişemeyecek bir katman. 1004: Bilinen CCD algılayıcı dizilimi. Bu da yeni değil 1006: Kırmızı renk yutuluyor. Yeşil renk 1004 nolu katmanın üstünden geÇiyor. Bu filtre SARI filtrenin altınadır. 1008: Diğer bir CCD algılayıcı dizisi katmanı. 1010: 1008 katmanı üzerine yerleştirilmiş diğer bir sarı filtre 1012: En üste bir dizi algılayıcı yerleştirilmiştir. 1014: Bir kırmızı ışık demeti 1006 nolu CYAN filtre onu yutmadan önce 1008 ve 1012 katmanları tarafından teşvik edilerek geÇişi.. 1016: Bir yeşil ışık demetinin algılayıcıya girişi 1004, 1008 ve 1012 katmanları tarafından teşvik ediliyor. Yeşilin yakalanma seviyesi maksimumda. 1018: Bir mavi ışık demetinin algılayıcıya girişi sadece en üstteki katman 1012 tarafından teşvik ediliyor. öZET Görüntüyü oluşturan her noktaya olan erişim eşit miktarda ve 3 renginde bulunduğu düzlemde gerÇekleşmekte ve bu sayede parlak bir nokta veya dar beyaz bir Çizgi bile aynı renk üzerinde diğerlerinden bağımsız olarak algılanarak matriks ile hizalanmaktadır. Bu buluş ile; Mevcut teknolojide renkte insan eliyle yapılmış izlenimini uyandıran harelenmeler ortadan kaldırılmıştır. Burada CCD ve JEFT LBCAST algılayıcı arasındaki fark anlatılmaktadır. Dijital kameralara algılayıcılar yerleştirilmeye başlandığından bu yana KIRMIZI, YEŞİL ve MAVİ renge aynı anda ve eşit miktarda erişim CCD’de maalesef mümkün değildir. Çünkü renkleri yakalayan hücrelerin yerleşim mimarisi gereği bu imkansızdır. Aşağıdaki şekilde bir CCD algılayıcıdaki renk yakalama hücrelerinin dizilimi görülmektedir. Buraya dikkat; KIRMIZI rengi tespit eden hücrenin etrafında 4 YEŞİL ve 4 MAVİ renk tespit hücresi, MAVİ rengi tespit eden hücrenin etrafında 4 KIRMIZI ve 4 YEŞİL renk tespit hücresi ama YEŞİL renk tespit eden hücrenin etrafında sadece 2 KIRMIZI ve 2 MAVİ renk tespit hücresi bulunmaktadır. Bu durumda kameranın mikro bilgisayarı, YEŞİL renk tespit hücresinin etrafındaki 2 KIRMIZI ve 2 MAVİ rengi tespit eden hücrelerin yokluğu nedeniyle YEŞİL rengi direkt olarak görememekte ve bunu interpolasyon denilen tekniğe göre hesaplamaktadır. LB-CAST sensörde ise renk yakalama birden Çok filtre kullanarak yapılabilmektedir. Bu filtreler yansıma yaparak tüm renklere erişimi sağlamaktadır. Bu yöntem ise harelenme etkisini azaltmaktadır, Çünkü renk yakalama olayı katmanlarda gerÇekleşmektedir ve renk yakalama hücrelerin sıralamasına bağlı değildir. Algılayıcının dizaynından dolayı mavi renk 2 defa yansıdığı ve kırmızı rengin ise yine dizayn nedeniyle doğal olarak algılayıcıyı daha fazla etkilediğinden, algılayıcıda elde edile IŞIK/AYDINLANMA oranı birbirine eşit olmaktadır. Bu algılayıcı ile ilgili patent kurulunun görüşü; Dijital fotoğrafÇılık iÇin dramatik bir iyileşmeyi temsil eden, pazarda tüm elektronik cihazlarda kullanılabilecek yeni bir dünyanın kapılarını aÇacak pratik bir algılayıcı olduğu yönündedir. Aydınlanma öncelikli bu sensör görüntü netliği ve renklerde oluşan harelenme etkisini minimize ettiği ve yarattığı yenilikler nedeniyle kendisinden önce gelen tüm bu teknolojileri geride bırakmıştır. Çok ilginÇ bir aÇıklama değil mi? tek katmanlı bir algılayıcı da en az 3 farklı katmandan oluşan bir algılayıcı kadar renk algılama gibi benzer bir fonksiyonu yerine getirebilmektedir. Bu olay sadece dijital fotoğraf makinelerinde değil, diğer video kameralarda da kullanılabilecektir. Bir Çoğumuz 3 CCD'li yüksek teknoloji ürünü kameralar alırken, bu algılayıcı sayesinde bu güne kadar görüntü algılayıcıları hakkında öğrendiklerimiz değişeceğe benziyor. Peki Nikon neden bu algılayıcıyı sadece DH2 modelinde kullandı ve sonra kullanıma devam etmedi. Bunun kesin cevabını Nikon yetkilileri verebilir ama izin verirseniz bende bir tahminde bulunmak istiyorum. LBCAST sensörünün geliştirme maliyetinin Çok yüksek olduğunu Nikon yetkilileri bildirmişlerdi. Hatta 1 sensörün, 1 kameranın fiyatından daha pahalıya mal olduğunu da aÇıklayan yine Nikon yetkilileriydi. Büyük bir ihtimalle, bu sensörün sadece Nikon marka kameralarda kullanılması durumunda üretim maliyeti yine yüksekte kalacağı iÇin, araştırmaya daha fazla para ayırmak istemeyerek en ölümcül hatayı yaptılar. DSLR kameraları iÇin CCD sensör kullanmaya karar verdiler. Bu onlar iÇin resmen yıkım olacaktı. Çünkü düşük ışık koşullarında 400 ISO’da bile inanılmaz GREN (noise, kumlama, parazit, gürültü..) oluşuyordu. O dönemde birÇok profesyonel Nikon kullanıcısı; Hem bu CCD sensör kullanımı sonucu oluşan GREN nedeniyle hemde Nikon’un piyasada tam kare algılayıcılı kamerası olmadığı iÇin Canon 5D’ye geÇtiler.
  10. Ben sorarım ona, bunun hesanın, sen merak etme Mert:)
  11. Ümit Alper TÜMEN

    sRGB mi yoksa Adobe RGB mi?

    Yiğit Bey, Merhaba; Öncelikle kameranızda renk uzayı seçmek, eğer JPEG fotoğraf çekiyorsanız anlam taşıyor. çünkü çektiğiniz fotoğraflar seçtiğiniz renk uzayına gÖre işlenerek JPEG formatına dÖnüştürülür. Eğer RAW çekiyorsanız; Renk uzayınızın sRGB veya Adobe RGB olmasının bir Önemi yoktur. çünkü RAW fotoğrafı açtığınızda fotoğrafı işlerken hangi renk uzayını kullanacaksanız ona gÖre seçerseniz. Gelelim sorduğunuz soruya ; Adobe RGB, sRGB' yi kapsar ve sRGB daha çok bilgisayar ekranlarında yapılan fotoğraf düzenlemelerin sonucunun internet ortamlarında herkes tarafından aynı gÖrülmesi sağlanır. Adobe RGB ise daha çok baskıda Ön plana çıkar ve daha geniş renk aralığına sahiptir ama farkı anlayabilmeniz için çok kaliteli ve profesyonel seviye yazıcılarda baskılarınızı almanız gerekir. Sorunuza cevap oldu mu? Selamlar,
  12. Mert Bey, Hayırlı olsun. Güle güle kullanın. Çok güzel fotoğraflar Çekin. Selamımı söylediniz mi arkadaşım Resul'e... Selamlar,
  13. Mehmet Bey; Chipworks'un sensör üretmekten kastettiği; Eğer Sony'den üretilen sensörün, Nikon mühendisleri tarafından son işlem denen yada modifikasyon denen bir işlemden geçirilerek Nikon gövdelere takılmasından bahsediliyorsa evet bu doğru ama konu; Nikon'un sıfırdan bir sensörü üretmesi ise, o zaman Nikon daha öncede yaptığı gibi bu konuyu, onu geliştirenlerin ağzından yazıp çizip kendi web sitesinde yayınlamaz mıydı? Varsayalım ki Chipwork'un yazdıkları doğru o zaman Nikon neden bunu açıklamadı? Bana diğer kameralar için sensör vermez diye Sony'den mi çekindi veya neden ne olabilir? Bana mantıklı gelmiyor. Bu arada sırası geldi. Nikon'un 2003 yılında Nikon DH2 modelinde kullandığı LBCAST sensörle ilgili olarak yakında bir çeviri yayınlayacağım. Selamlar,
  14. Mehmet Bey, Merhaba; Bilgilendirme için çok teşekkür ederim. Selamlar,
  15. Arkadaşlar, Merhaba; Nikon Temmuz 2003'de amiral gemisi DH2 modelinde Ne CCD nede CMOS olmayan LBCAST isminde bir sensör denedi. Bu sensörün üretim maliyeti bir kameradan daha pahalıya geliyordu ve bundan sonra Nikon sensör geliştirmeyi bırakarak veya Mehmet kardeşimizin paylaştığı bilgi doğruysa gizli bir şekilde geliştirerek yoluna devam etti. Mehmet Bey; Nikon eğer tekrar sensör üretmeye başlamışsa neden bunu gizlesin, bence bir mantığı yok. Hatta bunu gururla paylaşmaz mıydı? kendi sitesinde. Ne dersiniz? Selamlar,
  16. Mehmet Bey; Yazık değil, bu KAZIK bize müstehak, biz bunu hak ediyoruz. Hepinizden çok özür dileyerek aşağıdaki yazıyı tepkisizliğimiz anısına paylaşıyorum. Vezirler huzura çıkmışlar: - Padişahım, hazinede para kalmadı. Yeni vergilere ihtiyacımız var, diyerekten. Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış; - Eeee! Ne vergisi koyalım?, demiş. - Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar! Padişah, (BU KDV'NİN İLK çIKIŞI OLUYOR) - Tamam, demiş. Aradan bir süre geçtikten sonra sormuş vezirlerine: - Tepki var mı? - Hiç bir tepki yok! - İyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın! (BU İSE öTV) Aradan bir süre geçmiş, Padişah - Var mı şikayet? - Yok! Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş: - Köprülerin ortasına da iri yarı bir zenci koyun, gelip geçeni becersin! (BUNUN ADINI BİLEMİYORUM) Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini; -Halkı dinleyelim hele bir, demiş. Gitmişler köye, Padişah sormuş: - Var mı şikayet? Ses yok. Padişah tekrar : -Var mı şikayet? Şikayeti olan söylesin! diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş: -Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!.. - Eeee!, demiş Padişah bir umutla... - Aksamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, bir adam daha koysanız...
  17. Aslında ifadeyi NIKONTURK ARKASINDA yerine NIKONTURK DESTEKLİYOR şekliyle yazılsa belki o güzel Türkçemizdeki ve maalesef bay arkadaşlar arasındaki anlam yükleri oluşmaz..
  18. Mert Bey, Merhaba; Ben sanırım 20 Nisan civarıydı. Arkadaşımın dükkanından piyasada makina yok diye 100 TL farkla 1.600 TL' ye Nikon D5100 aldım eşime. Normal piyasası o zamanlar 1.500 TL idi kit lensle. Gelelim, garanti konusuna; Bu tip cihazları düşürmeyip suya sokmadıktan sonra kolay kolay birşey olmaz, merak etmeyin. Aldığınız dükkanlar da size kendi garantilerini vereceklerdir. Sorun olacağını zannetmiyorum. Selamlar
  19. Mert Bey; Marka ve model belirtirseniz belki fiyat yönünden de bildiğimiz vardır. Hayyam pasajında 1996 yılından bu yana tanıdığım ve selamımı söylerseniz size her türlü yardımcı olacak BOZDAĞ FOTOĞRAFÇILIK var. Sahibi Resul BOZDAĞ arkadaşım ve hep oradan alış-veriş yaparım. Tüm dükkanları gezin dolaşın ve en son kendisine gidin; önce selamımı söyleyin, sonra da isteklerinizi. Size yardımcı olacaktır. Dükkan Telefonu:0212 528 81 09 Cep: 0535 732 31 20 Selamlar,
  20. Mehmet Bey, Merhaba; Öyleyse ilk soru benden olsun; Nikon SB-800' ün filmli kameralarda ve dijital kameralarla uyumlu çalıştığını kesin biliyorum ama SB-900 ve SB-910 ile ilgili yukarıda yaptığım çeviri haricinde bir bilgiye rastlayamadım. Derinlemesine bir araştırma yaparsam eminim ki bulurum ama işin tembelliğine kaçmak daha keyifli... Bilginiz varsa paylaşır mısınız? Teşekkürler Selamlar,
  21. Aslında bu konuda belki de en son yazı yayınlayacak kişi benim ama ben yine de çeşitli kaynaklardan derlediğim Nikon markasının bir eşi daha olmayan flaş ölçüm tekniğinin evrimi konusunda elde ettiğim bilgilerimi paylaşacağım. Bir anlamda tarihsel bir bilgilendirme olacak bu konu. Ayrıca Sevgili MEHMET KöSE kardeşimizden de konuyla ilgili görüşünü ve eklemek istediği noktalar varsa bunları bizimle paylaşmasını istiyoruz. Kendisine değerli katkılarından dolayı şimdiden çok teşekkür ediyorum. Flaşın ana ışık kaynağı olduğu durumlarda; Flaşın pozometrik kontrollü çakma gücü, ya manuel bir şekilde yada “Auto-Thyristor†ile kontrol ediliyordu. Thyristor, flaşın içindeki bir devreya bağlı olarak çalışan ve bir ışık sensörü tarafından kontrol edilen bir parçaydı. Pozlama sırasında kareye yeterli derecede flaş ışığı geldiğinde flaşı kapatıyordu. Günümüzde “Auto-Thyristor†ile yapılan flaş kontrolüne “Non-TTL Auto†flaş kontrolüde denmektedir. çünkü otomatik flaş kontrolü kameranın TTL kapasitesi dışında yapılmaktadır. Mart 1980’de filmli Nikon F3 ve Speedlight 12 flaş, Nikon tarafından TTL otomatik flaş pozometre kontrolü olarak piyasaya çıkarıldı. İsimden de anlaşılacağı gibi TTL (Through The Lens) sensör lensten geçen ışığı ölçüyordu. Bu büyük gelişme “Auto-Thyristor†modu ile kıyaslandığında; Flaşın kamera üzerinde olmadan kullanıldığı durumda “Auto-Thyristor†flaşın üzerinde olduğu ve o zamanlar kablosuz teknoloji olmadığı için kameraya gerekli bilgiyi gönderemiyordu. TTL ölçüm geldikten sonra flaşın nerede olduğunun bir önemi yoktu. çünkü flaştan gelen ışık lensten geçerek kameranın içindeki flaş sensöründe değerlendiriliyordu. Yalnız TTL ölçüm yaparken küçük bir sorun vardı. Pozlama sırasında ayna; Işığın, filme gitmesi için yukarı kalktığında yukarda prizma içinde bulunan CCD sensörüne ışık gelmiyor ve problem oluşuyordu. Bu sorunu aşmak için Nikon F3’ ün ayna kutusunun altına ikinci bir ölçüm sistemi; Flaşı TTL ölçmek ve kontrol etmek amacıyla yerleştirdi. Yukarıdaki şekilde sistemin şemasını görüyorsunuz. Bu sistemde flaşın ışığı, özel olarak geliştirilmiş 5 parçalı bir flaş sensöründe değerlendirilerek, kameranın netlik noktasına veya ışığı ölçme moduna bağlı olmaksızın merkez ağrılıklı olarak hesaplamaktaydı. Bu orjinal flaş pozometre sistemi Nikon tarafından TTL olarak adlandırıldı. çünkü ikinci sensör; Flaşın ışığını konuya çarparak geri döndüğünde gerçek zamanlı olarak flaşın aydınlatma etkisini sanki film üzerindeymiş gibi ölçüyordu. Yine gerçek zamanlı olarak pozometrik sistem konunun doğru pozlandığı onayını verdiğinde ise flaşa; Artık senin ışığına ihtiyacım yok sinyalini göndererek flaşı kapatıyordu. Aşağıda TTL sistemin nasıl işlediğinin sıralaması bulunmaktadır. 1-) Ayna yukarı kalkar 2-) Perde filme ışığı göndermek için açılır 3-) Ana flaş, sonrasında ise sisteme kablo veya uzaktan kumanda ile bağlı tüm flaşlar patlar. 4-) 5 Parçalı flaş sensörü, flaşın ışığını film yüzeyindeki gibi simüle ederek izler 5-) Kameranın içindeki bilgisayar gerçek zamanlı olarak flaş sensöründen gelen verileri analiz ederek, pozlamanın doğru yapıldığından emin olduktan sonra flaşa kendisini kapatması için sinyal gönderir. 6-) Perde kapanır 7-) Ayna aşağı iner Bu sistem kablosuz sistem olan SU-4’ lü sistemi de desteklemektedir. SU-4’ de bulunan manuel mod sayesinde, komuta edecek (Commander) bir flaşın ışığını görünce devreye girecek şekilde tetiklenebileceği optik bir sensörü bulunmaktadır. Ayrıca birde otomatik modu vardır ki bu modda; Ana flaşın patlaması durduğunda uzaktan kumanda edilen flaşın durmasını sağlar. TTL flaş mantığının sanki film yüzeyinden ölçüm yaparak çalıştığı gerçeğini kameradaki bilgisayar dikkate alarak çevredeki diğer flaşların da çekilecek konuyu aydınlatmalarını sağlar. Kameradaki bilgisayar tüm flaşlardan pozlamanın doğru yapıldığına dair ölçümünü tamamladığında tüm flaşlara artık ışığa ihtiyacı olmadığını bildiren sinyal gönderir. Dijital kameralarda filmin yerini sensörler aldığında bir problem oluşacaktı. 1999 yılında Nikon D1 piyasaya çıktığında; Kamerada ne film nede aynanın altında film yüzeyinden flaşın ışığını ölçecek bir sistem vardı ve zaten bu sisteme gerek de yoktu. Görüntü sensörünün parlak yüzeyi ölçüm için uygun olmamaya başlamıştı. Nikon mühendisleri bu sorunu; Gerçek zamanlı ölçüm yerine perde açılmadan hemen önce öN AYDINLATMA yaparak çözmüşlerdi. Bu iş için perdenin gri donuk yüzeyi ölçüm için mükemmeldi. Sistemin işleyişi; Ana flaş çakmadan insan gözünün farkedemeyeceği şekilde flaş çakar ve konuya çarpıp geri döndüğünde kameranın sensörü ana flaşın çakması ile ilgili tüm verileri toplamış olur ve ana flaşı en optimum güçte çaktırır. İşleyiş aşağıdaki şekildeki gibidir. 1-) Ayna yukarı kalkar 2-) Kameranın üstündeki flaş, sonrasında ise sisteme kablo veya uzaktan kumanda ile bağlı tüm flaşlar patlar. 3-) 5 Parçalı TTL flaş sensörü flaş pozlandırmasını perde üzerinden ölçer. 4-) Kameranın bilgisayarı bu ölçümü analiz ederek flaşın, doğru pozlama için çakma süresini hesaplar. 5-) Perde açılır 6-) Ana flaş çakar 7-) 4. Adımda yapılan hesaplama gereği doğru poza ulaşıldığında kamera flaş veya flaşlara sönmesi için sinyal gönderir. 8-) Perde kapanır 9-) Ayna aşağı iner Nikon bu değişikliğe uğratılmış sistemi D-TTL olarak adlandırdı. Burada D dijitali temsil ediyordu. D-TTL sadece şu kameralarda bulunuyordu. D1, D1H, D1X, D2H, D2Hs, D2X, D2Xs ve D100. Birçok yönden D-TTL orjinal sistemden bir adım geride kalmıştı. çünkü patlayan flaş insanların gözlerini kırpıştırmalarına neden oluyordu. Bu sistemde; Flaşın uzaktan kumanda edildiği yöntemde kullanılan flaş adaptörü SU-4’ deki otomatik modda kullanılamıyordu ve bu yeteneği kaybolmuştu. D-TTL Sadece 4 yıl sürdü ve Nikon D-TTL’yi de destekleyen 5 tane flaş piyasaya sürdü. Bunlar SB-28DX, SB-50DX, SB-80DX, SB-600 ve SB-800 idi. Bunlardan SB-600 ve SB-800 i-TTL flaşı da destekliyordu. 2003 Yılında Nikon D2H modelinde flaş sisteminde büyük değişiklik yaptı. Flaş ölçümünü yapacak aynanın altına TTL sensör yerleştirmek veya ön aydınlatmalı flaş sistemi kullanmak yerine; kameranın yukarısındaki prizmaya yerleştirdikleri ana pozometrik değerleri okuyan RGB-CCD sensöre hem pozometrik değerleri okuma hemde flaş değerlerini hesaplama görevi verdiler. Yeni sisteme i-TTL yani AKILLI sistem adını verdiler ve sistem Nikon’un 3D Color matrix ölçümünü flaş içinde yapabiliyordu. i-TTL piyasaya çıktığında Nikon; uzaktan kumandalı flaş sistemini kablosuz olarak değiştirerek piyasaya çıkardı ve sistemin işleyişi tekrar değişti. 1-) Kameranın üstündeki veya aktif olarak gruplanmış flaşlar ön aydınlatmalı olarak çakarlar 2-) Prizmanın tepesindeki RGB-CCD sensörü flaştan gelen ışığı ölçer. 3-) Kameradaki bilgisayar bu ölçümü analiz ederek flaşın çakma gücünü tayin eder. 4-) Ayna yukarı kalkar 5-) Perde açılır 6-) Komuta (Commander) modundaki ana flaş, kendisine bağlı flaşlara; Ne kadar uzun süre ışık vereceklerini bildirir 7-) Ana flaş ve diğer flaşlar kameranın belirlediği sürelerde ve şiddette çakarlar 8-) Perde kapanır 9-) Ayna aşağı iner Nikon 5 parçalı flaş sensörünü filmli Nikon F6 ve tüm D2 serisi kameralarda kullandı. Sonuç olarak F6 uygun flaşlar kullanıldığında hem TTL hemde i-TTL ölçümünü kullanabildi. D2 serisi kameralar ise uygun flaşlarla hem D-TTL hemde i-TTL ölçm sistemini kullanabildi. 2004 Yılından bu yana yani Nikon D70’den sonraki tüm kameralar ise sadece i-TTL flaş ölçümünü kullanabiliyorlar. Nikon’un SB-800, SB-900 ve SB-910 flaşları halen eski filmli kameralardaki flaş ölçüm teknolojisi olan “Auto-Thyristor†modunu yani “Non-TTL†modunu kullanmanıza izin veriyorlar. Basit ışık gereksinimi olan ve flaşın kameranın üzerinde olduğu durumlarda “Non-TTL†modunu, i-TTL moduna tercih etmek daha mantıklı geliyor. Karmaşık ışıklar ve flaşların kamera üzerinde olmadığı durumlarda ise elbette i-TTL kullanmak daha akıllıca.
  22. Cem Bey, Ne yapacağım para kolay kazanılmıyor. Parayı vermişken en iyisini almak en iyisi...
  23. Ümit Alper TÜMEN

    Haridwar-Hindistan

    Çok teşekkür ederim Cem bey, Selamlar
  24. Duha bey size katılıyorum. Kuş ve vahşi yaşam fotoğrafı çekebilecek dediğiniz fiyatlı ama 500 mm yetmez o parayı vermişken 800 mm falan olsun ki verdiğimiz paraya değsin..
  25. Ümit Alper TÜMEN

    Haridwar-Hindistan

    Merhaba Tamer, Bey; Çok teşekkür ederim. Selamlar,
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Kullanım Şartları Gizlilik Politikası Bu web sitesini daha iyi hale getirmeye yardımcı olmak için cihazınıza çerezler yerleştirdik. Çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz, aksi takdirde devam etmek için tamam olduğunuzu varsayacağız.