Nikontürk

Doğan hocam, kendim şartları görmeden ezbere bir şeyler yazıyorum: Sanırım o makro lensin en yakın çekim mesafesine göre flaşın aydınlatma alanı uzun kalıyor, yani daha uzağı aydınlatıyor, mum dibini aydınlatmıyor olayı. Hatt-ı zatında bu tür çalışmalar için bilezik türü flaşlar ya da Nikon'da SB R1C1 türü kullanılır, çünkü amaç yakını en doğru değerde aydınlatmaktır. Bundan dolayı zaten flaşın üzerinde daha geniş alanı aydınlatması için özel bir düzenek bulunuyor. Bu sistem gerek dağıtıcı camı çekip kullanmaya başlayınca, gerekse plastik diffuzer adaptöre flaşa taktığımızda devreye giriyor. Bu sistem devreye girdiğinde flaşın üzerindeki mesafe bilgisinin kaç mm ye düştüğünü kontrol ederseniz duruma daha vakıf olursunuz. Madem makro deniyorsunuz mevcut ekipmanlarla benim çalışma metodum farklı olurdu: D700'ün dahili flaşı zaten commander olarak çalışıyor. SB910 u makinadan bağımsız olarak kullanmak makro için daha başarılı sonuçlar vereceği kesindir. Gerek bir düzenekle (tripod, basit flaş ayağı), gerekse kendi ayağı üzerinde, hatta elde bile SB910 tutularak makinanın flaşıyla sürülebilir. Bunu denemenizi tavsiye ederim, makina üzerinden gerekli flaş ayarını yapıp ihtiyaç halinde değerlerle oynayın. çok iyi sonuçlar alacağınızdan eminim.

Live view özelliğinde ayna+perde kalkar, sensöre düşen görüntü canlı olarak lcd ye iletilir, bu esnada video çekimi yap komutu verirseniz mevcut bilgi video olarak kaydedilmeye başlar. Ancak, fotoğraf çek komutu verdiğinizde ise şu eylemler gerçekleşir: Perde iner, ayna düşer, netlik+ışık ölçümü+renk sıcaklığı ölçümü ayna yansıması ve RGB sensör üzerinden yapılır, ardından ayna açılır, perde açılır ve çekim gerçekleşir. Bu kadar hareket de mecburen belli bir titreşime sebep olur. Bu kadar hızla gerçekleşen bir netleme hareketi ne kadar optimal olur tahmin edersiniz. Dolayısıyla vizörden bakarak yaptığınız çekimlerin (şartlara göre değişebilme ihtimali her zaman var!) daha keskin olması tabii bir durumdur.

Cabir, Günümüzün hiçbir DSLR makinalarında siyah beyaz sensör yoktur, yani sensörlerin tümü renklidir ve çekimler de mecburen renkli olur. Raw dosya, sensörden gelen, işlenmemiş ham dosyadır, bundan dolayı o dosya da renkli bir çekimdir. Senin, makina üzerinde siyah beyaz seçimi yapman demek, sensörden gelen ham dosyayı, yani raw dosyasını, makina içindeki yazılım ve işlemci ile işleyip jpg dosyasına dönüştürürken aynı zamanda siyah beyaza çevir demektir. Şimdi diyeceksin ki, ben bu raw dosyasını CNX ile açınca neden siyah beyaz? Cevabı şu: Nikon raw dosyasının içine gömülü bir de jpg dosyası vardır; bu dosya senin o andaki jpg tercihlerini içeren bir çekimdir. CNX raw dosyasını açarken bu dosyanın içine gömülü jpg dosyasını referans alır, o ayarlara göre raw dosyasını açar.

2.4.3 versiyonunu workstationda, 2.4.6 versiyonunu laptopda kullanıyorum. Her ikisi de host dosyası münipüleli, net bağlantısı ihtiyacı yok. 2.4.3 bana daha stabil geliyor, sanırım hazırlayanlarla ilgisi var bunun, delik deşik ederken gözlerinden kaçırdıkları noktalar olabilir. D610 için 2.4.4 yeterli, stabilitesi henüz kanıtlanmamış 2.4.6 yerine 2.4.4 denemek belki daha mantıklı olabilir. Yazılımın mantığı başlangıçta size ters gelebilir, bunu sendromu herkes yaşıyor. Sabredip inatla devam ederseniz kazanırsınız; bana göre şu an için Nikon rawını en performanslı işleyen tek yazılım çünkü.

Nikon 18-105mm F/3.5-5.6 Nikon 16-85mm F/3,5-5,6 Her iki lens de gerek başlangıç odak noktasında gerekse en son zoom yapabildiği odak noktasında aynı diyafram değerine sahiptir. Bundan dolayı içeri giren ışık miktarı aynıdır. Bu da aralarında netleme hızında büyük bir fark olmayacağı manasına gelir.

Netleme hızına etki eden faktörler: - Gövdenin sahip olduğu AF teknolojisi, kullanılan (Nikon için RGB) sensörün nesli. - Aynı teknolojiyi kullandığı halde küçük farklardan dolayı oluşan netleme hız farkı (bakınız: D3 ve D300s) - Seçilen netleme noktasının pozisyonu; mesela kenarlardan bir nokta seçersiniz, o noktanın denk geldiği yerde yeterli kontrast yoktur, bu da netlemeye negatif etki edebilir.) - Ortamın ışık durumu; bu sadece ışık seviyesi değil mevcut ışığın sıcaklığı da önemlidir. - Kullanılan lensin F değeri ( ne kadar açık diyafram o kadar çok ışık kazanımı) - Lensin AF veya AF-S durumu; üzerinde motor barındıran lensler "genelde" daha hızlı netleme yapar, istisnai durumlar hariç! Biraz karışık gelmiş olabilir. Detaylı bilgi için Ertan hocanın şu yazısını okumanızı tavsiye ederim: http://halkboyleistiyor.com/wp/?p=81

Dolayısıyla paylaştığın linklerin kendine ait bir işyeri olduğunu kabul ediyor musun? Sitemizin kuralları gereği reklam yapabilmen için ücret ödemek zorundasın, bunu da biliyor musun? O halde varsayımlarım doğru demektir. Bu saatten sonra yazdıklarını silsem bile sen amacına ulaştın nasılsa. Senin amacın sitenin veya ticarethanenin reklamını yapmaktı, onu da yaptın nasılsa değil mi? çok uyanıksın.

3000 TL yaklaşık olarak 1000 € eder mi? Eder. Ben o paraya Nikkor 70-200mm F2.8 alırım! Bunlar nasıl fiyatlar böyle. Bu işi bilen, piyasayı bilen adam bunlara bu kadar para veriyor mudur? Sanırım TR'de veriyorlardır. Yazık ya. Allah yardımcınız olsun. Gökhan sonuna kadar haklı. Bu lenslerin bir önceki versiyonlarını kısa süreli kullanma imkanım oldu, bunlar aynı serinin üzerinde titreşim önleyici devresi bulunan yeni versiyonları, benim için yine de bir Nikkor etmiyorlar: Netleme hızı her şey demek değildir.

Alp, Site reklamı yaptın, ticari kaygıyla mesaj yazdın, misafirsin diye mesajını silmedik, bunun üzerine yazdıklarına bak bir de, lütfen biraz saygılı ol. Teknik konularda seninle tartışmaya girmeye lüzum görmüyorum bile, sözkonusu tarayıcılarla yıllarca çalıştım merak etmeyin. Ayrıca o tarayıcılar TR de 3-4 bin TL olabilir, ben burdan 100-200 euroya TR deki arkadaşlara gönderiyorum, bu forumda da bu arkadaşlardan var eğer ispat istiyorsan. Sirkeci'de film banyosu yapan, ardından bunları hızlıca tarayıp müşterisine satan işyerlerinin çıktı kalitelerini çok iyi biliyorum. Flat türdeki tarayıcılarla çalışan işyerlerinin çıktı kalitesi yüksek olmuyor, bunu benden daha iyi biliyorsun. Dolayısıyla ticari reklamını burda yapan biri de standart kalitede çıktı sunacaktır düşüncesindeyim. Ama müşteri ben şu dpi yi istiyorum, şu marka model tarayıcıyla tarar mısın dendiğinde fiyatların ne kadar yükseldiğini de çok iyi biliyorum. Ben dinazorum, kabul; sen dinazor olabilmek için daha çok yıllara ihtiyacın var. Dinazor ol gel, o zaman konuşalım seninle.

16-85 'in kıymetini bil bence, diğerinin daha keskin olduğunu ben hiç duymadım, ilginç geldi bu durum bana. D300 daha ne ki, sen bi de 2013 üretimi makinaların menülerini gör.

Bana göre de direkt jpg çıktı alırken Fuji açık ara önde. Son günlerde bir Nikkor 70-210 mm F4 sahibi oldum, elimden hiç düşürmüyorum. Bahar geldi bu ülkeye, bu lens sürekli Fuji'nin üzerinde takılı geziyorum.

Bir de şöyle bir ilan resmi Nikon sitesinde: http://www.nikon.com/news/2014/0328_01.htm Türkiye'de durum ne olur merak ediyorum doğrusu.

Ah Orçun, keşke herkes senin gibi olabilse. Yazdıkların doğru, sadece Nikon için geçerli değil o kadar, dolayısıyla benim gözümde bu bir hata bile değil, basit bir yanılma, herkes bunun gibi püf noktası ayrıntıda gizli konularda hata yapabilir. Davranışına, saygına, empatine şapka çıkarıyorum: Umarım bu yazdıkların bazı sözünü bilmeyen, ne kadar az bildiğinin farkında olmayanlara örnek olur.

Orçun, sanırım bu yöntem Canon ve diğer bazı markaların lensleri için kullanılabilir. çünkü: Nikon lenslerde gerek AF, AF-D, AF-S ve gerekse G tipi lenslerde diyafram bir kol vasıtasıyla mekanik olarak ayarlanıyor, sadece pozisyonunun rakamsal karşılğı elektronik olarak gövdeye iletiliyor. Diğer taraftan Fujinon lensler ve "sanırım" Canon lenslerin diyaframı elektronik olarak lens içindeki bir mekanizmayla ayarlanıyor. Elimde Canon lens yok, ayrıca nette lensin arka tarafını tam olarak görebileceğim iyi bir fotoğraf bulamadım, bundan dolayı hangi Canon lenslerde mekanik, hangilerinde tam olarak elektronik diyafram sistemi vardır bilemiyorum. Ertan hoca bu noktayı daha iyi izah edebilecek bilgi, tecrübe ve ekipmana sahip, vakip ayırıp da bilgilendirirse seviniriz.

Fuji S5 Pro + Nikkor 70210mm F4 AF

Fuji S5 Pro + Nikkor 70210mm F4 AF

D300s + Nikkor 70-210 F/4 AF.

D300s + Nikkor 70-210 F/4 AF.

Diyaframın en açık değerde olduğu makro çekimler net alan derinliği olarak oldukça yetersiz sonuçlar verir. Dolayısıyla, elinizdeki G serisi yeni lensleri bu yöntemle kullanmanız diyafram kapalılık sorununu çözse bile makro çalışmalarda hiçbir işe yaramayacaktır.

Benim tahminim de Dragan efekten yana.

Son cümlemi iyi anlamamışsınız üzeyir bey. Işık sızması gövdeye dışarıdan giren ışığı belirtir. Bir de Gökhan'ın yazdıklarına göz atalım: Gördüğümüz gibi Gökhan da bu konuya işaret etmiş, ancak daha sonra yanılgıya düşmüş, ışık sızmasının hep aynı yerde etkili olmayacağını sanmış. Neyse, biz elimizden geleni yazdık, derdinize deva bulabilmeniz için çırpındık. Sonuçta siz bir şekilde sonuca ulaştınız, önemli olan da budur. Geçmiş olsun.

Tamam, bunu da anladım, yani sensör yanmasın diye mi 181 dakikayı bulan toplam çekim süresini 100 adet kareye böldüler? Yani her bir kare için 181/100=18 dakikalık sürelerde çekim yaptılar? Sonra her bir 18 dakikakdan sonra 15 dakika ila yarım saat makinayı soğuttular mı? Bu mola süresince o yıldızların konumları değişmez mi? Ben bu yıldız pozlamalarını daha farklı öğrenmiştim. Acaba hangisi doğru merak ettim şimdi? Ben bildiğimi yazayım, siz de buna göre karşıt argümanlarınızı yazın: Burada mesele yıldızların hareketini belirlemek. Eğer isoyu kısar, diyaframı kısarsanız yıldızın ilk bulunduğu noktayı pozlayamamış olursunuz. Pozlama süresini tek bir seferde uzun tutarsanız bu kez de overexposure derdiyle karşılaşırsınız. Bundan dolayı kısa fasılalarla, açık diyaframla ve gövdenize güvendiğiniz iso değeriyle bazen 30 saniyeye denk gelen pozlamalarla, bazen ise daha uzun sürelerle çekim yapılır. Ancak her bir çekim arasında uzun soğutma molaları yoktur. Perde kapanır, makina iso temizliğini yapacaksa mecburen beklenir, sonra yine devam edilir, yani aradaki yıldız hareketi kaçırılmamaya çalışılır. Bu durumda sensörün soğumasına zaman kalmamaktadır. Dolayısıyla benim gözümde sensör belirtilen çekim süresi kadar isonun belirlediği besleme voltajını yemiştir ve ısınmıştır. Oluşabilecek pixel sorunları zaten bilinen bir konudur, artık bunu günün modern makinaları da sahip oldukları yazılımla bertaraf edebilmektedirler. İşin özeti, tek kare çekimler olmadığını biliyoruz zaten, ama her bir karenin arasında da sensör soğutma çalışmaları yapılamayacak kadar zamana sahip olmadığımızı da biliyoruz. Günün makinaları ard arda video çekimlerinde ortamın ısı ve nem oranına göre kendini korumaya almasını da biliyor artık. Ben 4-5 saat boyunca hem D5100 ve hem V1 ile en yüksek kalitede video çekimi yapıyorum, kesintisiz hem de; ortam ısısı uygun olduğu zaman makina kendini hiç bloke etmiyor. Ayrıca sensörden ziyade işlemci ısınıyor. Dolayısıyla, sensörü yakarsın, makinayı bozarsın gibi yüzeysel bilgiler yeni başlayan arkadaşlar için sadece korku salınmasına sebep olmaz mı? Bu söylem yerine, biraz daha tecrübe sahibi olduktan sonra uzun pozlama deneyin, yanınızda tecrübeli bir fotoğrafçı varken bunu deneyin, yanlış bir kullanımın sensörünüze zararı olabilir şeklinde telkinde bulunmak daha mantıklı olmaz mı?