Nikontürk

Buna katılmıyorum Gökhan. Nedeni ise Yongnuo markasından çektiğimdir. Fiyatına göre vazifesini normal şekilde yapıyor bu markanın tetikleyicileri, en azından benim kullandığım RF602 ve RF603 böyle idi. RF 603 modelinden sanırım 3 kopya kullandım. Hepsi, ama hepsi bir yıl sonra hata yapmaya başladılar,stabiliteyi kaybettiler, sadece tek yönlü çalışmaya başladılar vesaire. Bundan dolayıdır ki 500 dolar verip Pocket Wizard aldım. Şimdi sen bunu ikinci el olarak alırsın ama tecrüben arttıkça aslında hatalı bir ürün kullandığını "ancak" farkedebilirsin.

Sanırım farklı ürünlerden bahsediyoruz. Birbirlerine çok benzeyen ama farklı versiyonları olan bir seri bu. Benim işaret ettiğim ürün budur: http://www.fotoshopa...canon-4816.html

Paylaştığın linklere bakılırsa ya bu adamların stoklarında gerçekten bu hala var (ki Avrupa'da bunu bulmak artık imkansız), ya da başka bir bit yeniği var bu işte.

O daha tehlikeli ya! Yeni olduğundan nasıl emin olacaksın? TR den alıyorsan Nikon TR garantisi verebiliyor mu? Avrupa'dan alıyorsan satın aldığın ülkenin kaşesine sahip 2 yıl Nikon garantisi verebiliyor mu? Ben bu saatte D700 modelinin yeni olarak "resmi" satışına inanmakta zorlanıyorum.

Sahip olduğu özelliğe göre çok uygun bir fiyatı var, düşünülebilir: http://www.phottixstore.com/store/strato-ttl-flash-trigger-set-for-canon-nikon.html

Bu saatte D700 modelini hangi çakal satıcı yıllarca deposunda tutup yeni olarak satabiliyor?

Eski Pentax'çı olduğunu söyle de güven gelsin

Çözüm basittir, malum siteye girmezsiniz, okumak iÇin bile uğramazsınız olur biter. Bundan başka Çözüm yoktur. Bunların kazancı siteye gelen ziyaretÇi sayısıdır, yazı yazan kişi sayısıdır. 2005 yılından bu yana ben de karınca kararınca yukarıda adını andığım siteler ve başkalarına da yazdım. Genelde saldırıya uğradım, Çünkü söylediklerim bazılarının ekmeğine zarar veriyordu. Sonradan öğrendim ki ithalatÇılar, bayiler üÇ-beş maşa tutup bu forumları alevlendiriyor. Kendi militanları değil marka bazında, stoklarındaki model bazında bile balon şişiriyor. Hani hep derim ya nedense D90 bizim ülkemizde hala popülerdir ve ikinci eli hala satar, işte buna en iyi örneklerden biri bu. Bunlarla başetmek imkansız. Resmi kanaldan bir kez girişimde bulundum ama nafile, sabit ip kuralı ve internet kanununun yerleşmediği ülkede kimden neyi talep ediyorsun? Ama adı lazım değil merci'leri hedef alan tweet atarsan gelip seni bulabiliyorlar Neyse, işin özeti bu: Ben artık o sitelere girmiyorum, imkan varsa fotoğraflarımı siliyorum, yazılarımı siliyorum, Çünkü haketmiyorlar. Dedim ya, bugün bir fotokritik benim yazılarımı okumak isteyenden para istiyor, yazı sahibi olarak benden de para istiyor! HiÇ uğramayacaksın, ziyaretÇi sayısı yerlere düşmeli ki akılları başlarına gelsin. Bu forum başlığının (bana göre) bir faydası da burayı takip edenlerin şunu öğrenmesine vesile oldu: Bu sitede belki sayımız az, belki trafiğimiz yoğun değil ama buna karşılık bu tür sıkıntılar yaşamıyoruz. Elimizden geldiğince saygılı olmaya Çalışıyoruz, bazen sabrımız taşsa da yine de birbirimizi kırmamaya Çalışıyoruz. Zaman zaman buranın havasını bilmeyen, yeni ve acemi üyelerle küÇük sataşmalar yaşasak da genel manada kesinlikle ve kesinlikle diğer forumlardan Çok daha leziz, daha kaliteli, daha bilimsel ve daha güvenli olduğumuza inanıyorum. Bunda en büyük pay sitenin müdavimlerine aittir, biz editörler sadece bilinmeyen doğrularda devreye giriyoruz. Yani müdavimlerle asayiş berkelam vesselam

Bu çok normal Türk forum sitelerinde. Kim parayı basıyorsa onun dediği oluyor; doğru yanlış kimin umrunda? 2005 yılından bu yana okuduğum, takip ettiğim, yazdığım fotokritikte şimdi kendi yazılarımı okuyabilmek için para ödemek zorundayım! Netfotoğrafta sizin bu anlattığınız olayın aynısıyla karşı karşıya kaldım. çünkü ithalatçıların, yerel bayilerin hep bu tür maşaları forum sitelerinde cirit atıyor. Sözkonusu site kullanıcının bilgilerini vermedi, hem de resmi yazışmalara rağmen. çünkü TR de o zamanlar ipler sabit değilmiş! özetle, daha çok ekmek yememiz lazım. İşte zaten bundan dolayı sadece burada yazıyorum.

Baştan herkes 2 flaşa heves eder, çünkü başına geleceklerden, gölgelerden, sert gölgelerden habersizdir. Ama zaman geçtikçe, tecrübe kazandıkça, özellikle maddi kazançlı işlere gidildikçe tek flaşla çalışma tercihi artar. çünkü daha hızlısındır, daha az sıkıntı vardır. Birden fazla flaş işini sadece evinde, sabit bir mekanda, stüdyo tarzı işlerde kullanırsın.

Ramiz bey, Bakmayın benim Pocket Wizard dediğime. Ben de herkes gibi Yongnuo RF602, sonrasında RF603 gibi manuel tetikleyiciler kullandım. Ardından tam TTL destekli tetikleyici arayışına girdim. Phottix Odin piyasaya çıkınca fiyatı herkesi halay kırıklığına uğrattı, çünkü Pocekt Wizard'a yakın bir fiyatı vardı. Gerçi şimdi oldukça düşmüş bildiğim kadarıyla. İşte bu noktada, montajı çok da pratik olmayan, ama performans, kararlılık, doğru ölçüm ve buna bağlı doğru güçte flaş çakımı gibi noktalarda fiyatıyla beni şaşırtan Aokatech oldu. AK-TTL modeli her marka DSLR ile uyumlu çalışıyordu. O dönemde sadece Aokatech firmasının kendi sitesinden sipariş edilebiliyordu, şimdilerde gerek Ebay gerekse DX türü her sitede bulmak mümkün. 1 verici ve 2 alıcı ünite satın aldım ve yaklaşık 1 yıl kullandım. İşe başlamadan önce montaj aşaması çok pratik değil; kullanılacak flaşa gözü doğru oturtmak gerekiyor. Ama dikkatli çalışan biri için bu hi ç sorun değil. Ve fiyatına göre çok iyi iş çıkarıyor. Yani, ucuz birşey istiyorsan Aokatech gayet iyi. Gökhanın paylaştığı Yongnuo fiyat olarak nedir bilmiyorum, performansını bir sormak lazım, çünkü montajı daha pratik görünüyor. Ama dediğim gibi, radyo frekanslı tetikleyiciler güneş ışığı altında veya uzak mesafelerde tercih edilir. Eğer içeride çalışıyorsan şimdilik makinenin kendi dahili Commander moduyla denemeler yapıp bilgini artırmanı tavsiye ederim. Tetikleyiciye nasılsa sıra gelecektir.

Tamam işte Ertan hoca, seviyeyi düşürmeyelim

Bu konuda onlarca Çin menşeeli ürün var, daha önce başka bir forum başlığı altında bunları yazmıştım. Ama işin sonu Pocket Wizard'a Çıkıyor, başka yolu yok. Gökhan'ın belirttiği model yeni bir model, deneme şansım olmadı.

Umarım kafalar fazla karışmamıştır hocam

Abi, 18 mm de çekiyorsun, objenin dibine kadar giriyorsun, kaldı ki insan çekiyorsun, bu lensin 18 mm deki bombe deformasyonu zaten belli. Bunu değil bu lens ile , 1000 dolarlık Nikon 18 mm sabit lens ile de çeksen aynı durum olur. Şu linkte sözkonusu lensin farklı odak noktalarındaki bombelenme durumunu kendin görebilirsin: http://www.photozone.de/reviews/410-nikkor_18105_3556vr?start=1

Yoo, kesinlikle tuhaf gelmiyor bana, konuyla ilgili tecrübeniz olmaması normal, araştırma-deneme ile bunu kazanıyoruz. Bahsettiğin sahne için pek çok çözüm şekli var: - TTL: Yanal ışığın gücünü dahili flaştan daha yüksekte tutmak (dahili flaşın gücünü tamamen düşür, yandang elen ışığın gücünü artır. - no TTL: Yanal ışığın gücünü dahili flaştan daha yüksekte tut, manuelde bunu yapmak daha etkilidir, hala yeterli gelmezes bu kez diyaframla oynayarak dengeyi tuttur. - Dahili flaşın önüne ışığ geçirmeyen bir nesneyi 45 derece açıyla koy, dahili flaşın ışığının direkt objeye gelmesini bu veya başka yöntemlerle engelle.

https://www.youtube.com/results?search_query=HDR+in+photoshop&sm=12

D600'de commander modu yoksa bu büyük bir hata olur, sansasyon olur, dolayısıyla olmadığına inanmıyorum Zülfü. Bu segment değil, bundan daha düşük segmentteki modellerde bile "dahili flaşı" bulunan modeller olmak kaydıyla tümünde commander modu vardır. Yani SB600 ve sonrasındaki tüm flaşları kablosuz olarak "IR" üzerinden ve "iTTL" olarak tetikler. Bilmeyen arkadaşlar için yazıyorum, Ertan hoca da belirtmiş bunu zaten; Nikon'da kablosuz tetikleme kızılötesi ışınlarıyla gerçekleşir. Kablosuz olarak tetiklemek istediğiniz flaşa gönderilmesi gereken bilgi, dahili flaş aracılığıyla kızılötesi ışınlara bindirilerek gönderilir. Dolayısıyla flaşınız kapalı ise bu sistem çalışmaz; bunun çözümü harici bir kızılötesi verici satın almaktır, bunun adı SU-800 dür. Yaklaşık bir flaş parası da ona yatırmak zorunda kalırsınız. Bu üründen başka yüzlerce manuel ve otomatik olarak çalışabilen radyo frekanslı tetikleyiciler vardır, o konuya girmek istemiyorum, çünkü henüz IR sistemine vakıf olmayan arkadaşlar için oldukça ağır bir konu olur. Sanırım dahili flaşın ışığından rahatsız olan Ramiz arkadaşımız bunu sorma ihtiyacı hissetti: Eğer kablosuz flaş tetikleme tekniğini kullanıyorsanız gerek dahili flaşınız (commender olan) gerekse tetiklemek istediğiniz flaşın gücünü "her modda" ayarlayabilirsiniz. Bu ne demek? İster TTL çalışın, ister manuel çalışın, ister diyaframla bağlantılı Auto çalışın farketmez: Tüm flaşların gücünü makinenin menüsünden kendiniz ayarlayabilirsiniz. Yani dahili flaşın ışığı sizin sahnenize kötü etki ediyorsa, gidin menüden dahili flaşın gücünü düşürün.

Abi, neden inad ediyorsun? FN tuşuna isoyu atamak zor mu? Senin yüzük parmağın FN tuşuna ulaşamıyor mu? üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek durumu hissediyorum sende

Bu tür kullanıcı tercihleri-tavsiyeleri daha sonraki modellerde dikkate alındı diye biliyorum; ama yine de bir Canon tuş yerleşimi bu noktada daha iyidir asla diyemem. Yıllarca yuvarlak ama ucu sivri tuş dizaynı kullanan Canon, kullanıcının parmaklarını ne kadar acıtmıştır tecrübemle sabit. 7D modeli ve sonrasında bu parmak acısına son vermiştir. Belki sen Canon'un yeni modellerini kullandığın için ya da Pentax geçmişinden dolayı sana daha yakın gelmiş olabilir. Ama şu bir gerçek, 550D modeline kadar giriş seviyeleri, 7D modeline kadar üste yakın seviyeler "logic" değerlendirmede hiç de öyle değillerdi.

Ustasının elinde profesyonel iş çıkarır, korkmadan alabilirsin.

D7000 imaj kalitesi olarak D300 ile aynı ya da daha iyi bile olabilir. Ama bulunduğu segment belli işte, Ümit hocanın deyimiyle amele. Neyse. Şu iso tuşu falan: Sağ elinin yÜzÜk parmağına denk gelen tuşa neden atamıyorsun? Yazılarından anladığım kadarıyla henÜz makineye tam olarak hakimiyet kurulmamış.

Kim kötü dedi ki En azından ben demedim. Sadece tercih etmedim

Orasını bilemem Cabir. Gerçi bunun adil bir kıyaslama olması için aynı makinenin aynı mekanda aynı şartlarda test edilmiş olması gerekir. Aynı gün banttan çıkan aynı ürünün farklı performanslar sergileyebileceğini zaten biliyoruz. Elektronikte kullanılan elemanların her zaman belirtilen değerde olamayacağı, belli bir yüzdeyle toleransa sahip olduğu, test eden operatörün halet-i ruhiyesinin de buna etkili olduğu bilinen bir gerçek. Ertan hocam, son 1 ay içinde D300, D5100 ve D300s modellerini futbol maçında 70-200 VRII ile test ettim. D5100 iso performansı olarak her ne kadar bir tık daha iyi gibi görünse de keskinlik ve renk başarımında aynı şeyi söyleyemeceğim. Bir D90'dan kat kat üstün, bu kesin. Bilirsin, hep raw çalışırım, tümünü CNX2 ile editlerim. Yani şikayetçi olduğum noktalarda kesinlikle eminim. Bu tür hareketli çekim için netleme sistemi zaten beni zorladı, bu tartışma götürmez bir fark. Daha açık yazayım, eğer kendi zevkime çekiyorsam, yani ücret almayacaksam D5100 ile maça gidiyorum, nasılsa hobi. Ama sipariş üzerine gidiyorsam D300s'e bağlı gripte yine D3'ün piliyle çalışıyorum, anladın sen onu . Benim bu tecrübelerime göre: - Bu işe yeni başlayan birine kesinlikle D5100 tavsiye edilmelidir. Onun D300'e hakim olması zaman alabilir. - Bu işte belli bir seviyeye gelmiş, ne aradığını bilen biri pek sormaz bunu sanırım, yapacağı iş güvenilir bir at gerektirdiği için D300 sınıfına yönelir. - D7000 ile D300 arasındaki tercihim yine D300-D300s oldu. Sebebini bilmiyorum, ama gözümle gördüğüme göre hareket ettim.

Biraz hayalci oldum ama kimbilir, belki de spot piyasa, hayyam pasajı, aşırı yüksek resmi distribütör fiyatları bunda en büyük etkendir.