Nikontürk

En ekonomik olanı 50 mm F1.8 AF-S veya 35 mm F1.8 AF-S lens satın almak Gerçekten en ekonomik olanı bu. Bunun nedenleri o kadar çok ki. Bir de şu an giriş seviyesinde bir kullanıcı olduğunuz tahmin ediyorum, karşılacağınız sıkıntıları gözönüne alınca en ucuzu verdiğim 2 örnekten birin almanız: -Eski lenslerdeki manuel diyafram sıkıntısı ve bunun D5100 üzerindeki problemleri -Eski lenslerdeki manuel netleme derdi, tam lazım olduğu anda netleyememk gibi! -Uzağa netleyememe, bunun için mecburen optik destekli adaptör kullanmak; sonuçta araya giren her bir merceğin keskinliğe negatif etkisi. -Modern bir makinede bu tür lensleri kullanırken makine üzerindeki diyafram koluyla ilgili oluşabilecek kazalar.

Soru zor, makinenin kendi içinde HDR yapabilme özelliği olunca yanlış bir cevap olur diye korkarım hep. Benim kazandığım nokta odur, bilmediğim ya da içinde başka faktörlerin olduğu konularda ahkam kesmem. Kesin bildiğim bir şey varsa konuşurum, işkembeden atanları da anında eleştiririm. Şimdi: HDR uygulaması için en az 3 adet farklı poz değerleriyle çekilmiş kareye ihtiyaç var. Yani biz bunu pc ortamında yazılımla yapıyoruz. Eğer daha fazla kare varsa kalite daha iyi olabilir. Bu farklı poz değerleriyle aynı karenin otomatik olarak makine tarafından yapılabilmesi için bracketing denen özelliği kullanıyoruz. Verdiğimiz artı ve eksi poz değerlerine göre makine yine bizim verdiğimiz adet sınırı kadar kareyi kendisi otomatik çekiyor. Sonra bu kareleri alıp uygun yazılımla pc ortamında işliyoruz. D800 bunu kendi içinde yapabiliyor. Ama bunu yaparken bracketing özelliğini mi kullanıyor, yoksa yazılımsal olarak başka bir hareket mi yapıyor bilmiyorum. İşte bundan dolayı işkembeden atmak yerine mikrofonu bu aleti kullanmayı bilenlere uzatıyorum. "Yarım usta ev yıkar, yarım molla din yıkar!" O yüzden, ağzımızdan çıkana dikkat etmeliyiz.

D800 kullanıcıları, buyrun, mikrofon sizde

Faydalı hareketler bunlar....

Fatih, soru çok genel oldu, tam olarak neyi kastettin? Braketing olayı mı yoksa bu modelin içinde zaten var olan HDR olayı mı? Ertan hoca en iyi cevabı verecektir, çünkü onda bu model var. Benim D800 de gayet kullanışlı bulduğum özellik HDR değil, time lapse filmini kendinin yapabiliyor olması

O rawı yine açmaz Ramiz bey.

Düşün ki senin bir fabrikan var ve bu ürün için bahsettiğin türden bir tutucu yapacaksın. Toplamda kaç adet satabilirsin bu aparattan? üretim maliyetlerini karşılar mı? Bence kendin yapmalısın.

Bu kadar kasmaya ne gerek var? Hiçbir imkan yoksa view nx ile aç, yüksek kalitede jpg dönüşümü yap, git PS ile aç. Camera raw denen eklenti view nx veya capture nx den daha mı performanslı? Bence sadece alışkanlıklar bunlar.

Baştan şunu bi iyi anlayalım: Paylaştığınız karedeki ürünlerin tümünün tek seferde çekildiğini mi ima ediyorsunuz? Bu ürünlerin tümü "benim bildiğim" tek tek çekilir. Tabii ki makine ve lens sabittir, ürünün oturduğu bir platform/bir düzenek kesinlikle vardır, büyük ihitmalle saydam ama aynı zamanda yansıma yapmayan bir madde kullanılır. Sonrasında polarize filtre ile "istenmeyen" yansımalar alınır; özellikle istenen "yıldız" türü yansımalar için fiber sistemler kullanılır.

O bazı kataloglardaki çekimleri yapanların sadece kullandıkları flaş sistemi fiber tüylü olarak yaklaşık 10 bin eurolardan başlıyor. ürün fotoğrafçılığının en zor türü takı, kuyum, mücevherat çekimidir. Bu işi bilenlerin bile sır gibi sakladıkları tekniklerinden dolayı yardımcı olacaklarını sanmıyorum.

Aslında bu bir sorun. Ben bu kumanda ile sanırım max 15 saniye denemişimdir. Bundan daha uzun süreli pozlamalar için kablolu kumandam ile çalıştım her zaman. çünkü kablolu orjinal kumandanın deklanşörü mekanik ve kilitleme imkanı var. Benim anlamadığım nokta aynanın düşmesidir. Eğer ayna düştüyse perde de kapanmalı ve çekim sona ermelidir. Acaba bi yerlerde gözden kaçan bir nokta mı var?

Evet, doğru, parmağınız ağrımaz ise istediğiniz kadar basılı tutun, ta ki kumanda içindeki 2 adet ince kalem pil bitene kadar Bu tuş kumanda C modunda iken tıpkı makine üzerindeki deklanşör tuşu gibi hareket ediyor. Mesela sürekli hızlı çekimler için gayet elverişli bir durum. Bu arada tuşa basılı tuttuğunuz sürece o led yanıp sönüyor, tam test etmedim ama her bir flaşlama umarım 1 saniyeye tekabül eder, böylece kısa zamanlamalar bu ledin yanıp sönmesi sayılarak ayarlanabilir )

Fotoğrafını paylaştığınız modeli kullanıyorum. Bu kumandanın özelliği tıpkı makine üzerindeki deklanşör düğmesi gibi davranmasıdır. Bu model kumanda dizayn edilirken bu amaca hizmet etmesi için tasarlanmış bir modeldir. Bundan dolayı sizin istediğiniz uzun pozlama çekimleri bu kumanda ile rahat yapılamayabilir. çünkü, kumandayı S yani single moduna aldığınızda, kumanda üzerindeki deklanşör tuşuna basıp bıraksanız ya da basılı tutsanız bile, makine kendi üzerindeki enstantaneye göre çekimi yapar. Burada kumanda üzerindeki deklanşör tuşu tıpkı makine üzerindeki deklanşör tuşu gibi yarım basınca yapması gerekenleri, tam basınca da çekimi başlatır. Yine aynı şekilde kumanda üzerindeki tuşu C yani contunue pozisyonuna aldığınızda; makine de bulb modunda ise, kumanda üzerindeki tuşa basılı tuttuğunuz sürece ayna+perde kalkar, çekim taki siz tuşu bırakana kadar devam eder. Peki, TR'de bir ürünü satın aldıktan sonraki 15 gün içinde sorgusuz sualsiz geri verme hakkı yok mu? Yani ambalajı yırtılmamış, ürün herşeyiyle eksiksiz tam olmak şartıyla? Sonuçta sizin amacınıza hizmet etmeyen bir ürün. Bundan dolayı üçüncü markaların zaman ayarlı kumandaları tercih ediliyor zaten.

Net alan derinliği ve diyaframın buna etkisini google üzerinde aratıp okuyunuz. Ramiz beyin dediği gibi otomatik olarak D90 ile bu mümkün değil, bunu yapan bir makine var mıdır, ne amaçla böyle bir makine icad edilmiştir o da bir soru işareti.

Daha önce D600 modelinde perde mekanizmasından kopan kaplamalar konusunda detaylı test yapan bir ekipman kiralama firması bu. Konuyla ilgili yazısını linkiyle birlikte forumda paylaşmıştım. Panikleyen arkadaşların yüreğine su serpmiş olduk. Çünkü, sözkonusu sorun 1000-2000 Çekimde başlıyor, en fazla 5000 Çekime kadar sürüyor, bu sürede bir iki kez temizlik yeterli geliyordu. Bu adamlar bu testi ellerinde bulunan toplam 40 adet D600 modelinde uygulamışlar, sorunu ilk bunlar duyurmuş, Çözümünü de yine bunlar bulmuşlardı. Yani temizlik yap, yoluna devam et, nasılsa birkaÇ bin Çekimden sonra düşecek kaplama kalmıyordu. Şimdi aynı konuyla ilgili olarak paranoyaklık seviyesindeki perde kaplamasının soyulup toz halinde düşmesi olayını D610 iÇin de test etmişler. Bu firma ekipman kiraladığı iÇin hangi makinenin nereye gittiği konusunda bilgi sahibi değiller. Bazen kiralanan gövde bir stüdyoda, bazen de bir plajda kullanılmış olabilir; buna bağlı olarak az yada fazla miktarda tozlanmış sensör ile geri dönmesi gayet normal bir durum. Bu verilere göre kiraya verdikleri D610'lar iÇin tozlanma durumu normal makinelerde karşılaşılan seviyede imiş. Yani bir D600'deki sıkıntıya bu modelde rastlamamışlar. Hatta perde mekanizmasının birebir D600 modeli ile aynı olduğuna dikkat Çekmişler.

Sen o "da" yı anladun daaaaa! Bana İstanbul'lu ayağı yapma şimdi. Örnek verdiğin lensler sanırım F/1,8 versiyonları. Şimdi bir 85 mm F/1,4 AF-D mi yoksa AF-S mi diye sor bakalım bu işin erbablarına. Aldığın cevap seni ters kÖşeye yatırmasın. Aynı şekilde bir 135 mm F/2,0 Defocus Control lensi bi incele bakalım. Tamam, AF-S lerin (ki tümü değil, her yıl teknoloji gelişti, kaplama türleri-teknikleri değişti, buna bağlı olarak performansları da farklı) bahsettiğin performansı yok. Aslında seni anlıyorum, kastettiğin 2011 ve sonrasında çıkan AF-S lensler. E haklısın, 2005'li yıllarda çıkan AF-S lerden haberin yok, ama benim için onlar da AF-S maalesef. AF-S lenslerin belli bir yıldan sonra üretilmiş olanları günün modern makineleri tarafından tanınıyor. CA ve diğer kusurları zaten bilinen lenslerin bu yÖntemle kusurları kapatılabiliyor. Bu konuyu Ertan hoca derinlemesine biliyor, bi sor derim. Kağıt üzerindeki farklara her zaman inanmamak lazım, malum, satış politikası. Yani demem o ki çok güvendiğin o AF-S lensler seni aldatmasın. Haa, bana bir 35 mm F/1,4 dersen, ya da bir 24 mm F1,4 dersen bunu anlayabilirim. Bu lenslerin fiyatı zaten belli, üzerlerindeki mühendislik emekleri belli, hataları en düşük seviyeye çekilmiş lenslerdir bunlar. Ama senin 18-70 mm AF-S lensin bunların ancak contası olabilir

Ya Gökhan bi kafa karıştırma da! G serisi ile şaha kalkan gövdenin önündeki lens nedir ki? Ben FF de hala D serisi kullanıyorum, mesela hem 300 mm F/4 AF-D var elimde hem de 70-200 mm F/2,8 AF-S VRII Nano var. Her ikisinde aynı şartlarda yaklaşık aynı performans var; tek fark nano kaplamanın renge etkisi. Her G serisinde nano kaplama yok, kaldı ki G dediğin zaman sadece üzerined diyafram halkası olmayan lensler akla gelir. Her gördüğün G senin kastettiğin türdeki lens değildir ki? örnek mi? Al sana Nikkor 28-80 mm F3,5-4,5 G! Ne motor var ne de başka bi şey. Bir önceki aynı lensin diyafram bileziksiz olanı. Farkı ne? Hattı daha kötü bile. Al sana 70-300 mm F4,5-5,6 G. Eskisinden daha da kötü benim gözümde. Yani bazı kodları doğru bilmek ve az bilen arkadaşları da yanlış yönlendirmemek lazım. Bu noktada G ile AF-S, G ile AF-D hep karıştırılıyor, bu da içinden çıkılmaz bir ikileme sokuyor insanları. Burda G harfini kullandığın zaman aynı zamanda AF-S ibaresini kullanırsan o zaman demek istediğini anlarım. Hatta G harfini hiç kullanma, AF-S de yeterlidir tekniği kuvvetli insan için. Dolayısıyla ister APS-C ister Full Frame sensörlü gövdede bir AF-S lens ile AF-D lens arasındaki farkı görecek gözün zaten uygun monitörü ve kaliteli baskısı vardır. Burda AF-S serisinin son temsilcileri sözkonusuysa kaplamadan ötürü sensörden gelen yansımalar minimize edildiği için bir tık daha iyi kabul edilmektedir; ama bunu Ertan hoca gibi insanların tecrübe ve imkanları farkedebilmektedir. Sen bugünkü bir tozu bile mevcut işyeri monitöründe göremedin mesela? Burak, bol bol çek, vakti gelince gövdeyi değiştirirsin, acele etme, uzun bir süre daha limitsiz kullanabileceğin bir gövdeye sahipsin.

Rica ederim, ben usta olamadım ki amatörleri terkedeyim? Hem kimmiş o amatörler merak ettim doğrusu? Cabir, iyi dileklerin için sağol ama o methiye beni aşar, haddimi bilmekte ısrar ederim.

Hö? Arapça, farsça ve türkçenin karışımı bir teksti anlamam imkansız. Yok mu bunun çevirisi

Şimdi basitçe düşünelim: Siz tamircisinizi ve farkıl marka-modellerle karşılaşıyorsunuz. Menülerin içerisinde temizlik için ayna kaldırma fonksiyonunu aramak, bulmak size ne kadar zaman kaybettirir? Şimdi ben Nikon'u tanıyorum ve kolayca bulabiliyorum ama her marka ve model için bu imkansız. Bence bundan dolayı en hızlı şekilde sonuca ulaşmak için bu "riskli" yöntem tercih ediliyor.

Benim elimde birden fazla gövde var ve işim gereği buna ihtiyacım var; bu gövdelerin arasında D5100 de var! Bugün, bu tarih itibariyle D90 ile D5100 arasındaki seçimim tabii ki D5100 olur. Gövdede motor jargonu bizim ülkemize ve bizim acemi fotoğrafseverlerimize ait bir kısır bir döngüdür. Bir başka sebebi de rakip markanın her defasında ısıtıp ısıtıp cahil insanları kandırmak için kullandığı aynı pilavdır; halbuki bilimsel gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Bir önceki mesajımda sizi hedef almadım, sorunuza güven dolu bir cevap alabilesiniz diye kendimi örnek gösterdim sadece. çünkü bu ve bunun gibi soruları nette neredeyse 13 yıldır okuyor, cevaplıyor ve sonuçta gına geliyoruz. Bundan dolayı artık ekipman tavsiyesi de yapmıyor, ikilemde kalmış arkadaşlara biraz da sert algılanan yazı karakterimle tıpkı size söylediğim gibi yazıyorum: "Bu soruyu bana sorduysan demek ki sözlerime güvenin var, işime güvenin var. O halde git şu modeli al, bundan başka da bir soru sorma. Tavsiye ettiğim modeli alırsan ben bir şey kazanmıycam, kaybetmiycem. ödediğin para satıcının, üreticinin kasasına girecek. Ben zaten yurt dışındayım, sana kurs-ders satmaya çalışacak tipik bir fotoğraf simsarı olamam. Olsa bile makine marka/modeliyle kurs satılmaz; bunu yapan biri varsa bu işten anlamıyor demektir. Sana insanlık adına doğru bir tavsiyede bulunmaya çalışıyorum. Benim burada sayfalarca gerekçe yazmam yerine sen yaklaşık 1 yıl sonra bunun sebeplerini zaten otomatikmen idrak edeceksin."

Bir fotoğrafçının icadıyla üretimine başlanmış, belki satış adedi olarak pek yüksek olmayan, aynı zamanda benim de performansını memnun kalarak kullandığım bu tarz bir ürün de şu: http://www.cameranu.nl/nl/strobe-flash/accessoires/softboxen/lastolite-joe-mcnally-white-ezybox-hotshoe-54x54/h2784_10654_222954 Şimdi bunun diğerlerinden tek farkı iç yüzeyde yansıtıcı olarak gümüş/alüminyum renk kaplama yerine beyaz bir kaplama olması. Katlama metodu da özellikle sınırlandırılmış, böylece iç yüzeyde katlama izi oluşmuyor, çünkü katlayamıyorsunuz Bunun 2472 modelini de kullanıyorum, yansıtıcısı alüminyum kaplama, kesinlikle kaliteli bir kaplama ve iyi iş çıkarıyor, 20 cm çapa kadar indireyerek katlayabiliyorsunuz. Peki bu kadar pahalı olması gerekiyor mu? Kesinlikle hayır. Bu Lastolite markasının ürünleri kaliteli, tamam, kabul, ama performans olarak onlardan hiç de aşağı kalmayan, belki uzun süreli kullanımlarda aşınma-kırılma-dayanıklılık konularında daha kötü olan binlerce çin ürünü mevcut. Dolayısıyla, birilerinin aç gözü doysun diye, emekçi Fiat marka, ama başındaki patron Mercedes kullansın diye fiyatların bu hallerde olması "küreselleşen dünya"nın en büyük sorunudur bana göre. Gerçi ben, küreselleşen dünya deyince şunu anlıyorum: Kuzey yarımkürenin güney yarımküreyi talan etmesi! özetle: Bu işi profesyonel olarak yapıyorsanız ve bu sizin için gerekliyse, bunun parasına zaten çıkaracaksınız demektir. Uğraşmayın gidin satın alın. Benim Lastolite seçimim bundan dolayıdır. Benim çok zaman kaybetmeden en iyi ürünü elde etmemi sağlıyor. Ama bu iş sizin hobiniz ise, o zaman öncelikle ekipman kullanma tekniğinizi geliştirin derim. Flaşlar, paraflaşlar, sabit ışık kaynakları en akıllıca ve en ekonomik olarak nasıl kullanılır, nasıl imal edilir. 1990 lı yıllarda kendim softbox yapıyordum, zor bir şey değil, amatör için de oldukça yeterli sonuçları var. Pazarda hacca gidecek vatandaşlara satmak için beyaz şemsiye tezgahı açmış işportacıdan 4 tane birden şemsiye alınca dostlarım bana gülüyordu o yıllarda. Halbuki ben onların sap kısmını kesip bi şekilde ışık kaynağımın önüne monte ediyordum; çünkü bir fotoğraf ekipmanı satıcısından alsam yaklaşık 5 katı bir para ödemem gerekiyordu.

Bugün bir teklif aldım ciddi bir medya kuruluşundan. Şu saatlerdeki düşüncem aynen şu: Eğer yaptığın iş ciddiye alınacak kadar iyiyse bi şekilde sizi buluyorlar. Önümüzdeki hafta detayları/şartları konuşacağız nasipse. Darısı buradaki tüm dostlarımın başına.

Burada en önemli konu bazı arkadaşların da vurguladığı gibi "beyaz dengesi" adı altında anılan led ışığının günümüz sensörlerindeki algılanması. Maalesef led ışık kaynaklarını insan gözünün algıladığı gibi algılamıyor sensörler. Ne demek bu? Siz her ne kadar elinizdeki Kelvin değeri ayarıyla beyaz dengesini yakaladığınızı sansanız da, eliniz altında doğru renkleri verebilen bir monitör ya da kaliteli bir baskı makinesinden çıktı aldığınızda sonuçların aslında hiç de tatmin edici olmadığını farkediyorsunuz. Maalesef led ışıkların pek çoğunda (konusunda kaliteli marka/modelleri bu genellemeden muaf tutuyorum) gerekli renk specturumunu alabileceğimiz bir ışık imkanı yok. Bundan dolayı değil ışıklandırmada, kullandığım monitörlerde bile hala eski ışıklandırma yöntemini tercih ediyorum, yani TL lamp dedikleri bizim dildeki floresan ışıklandırma sistemi. Bana göre bu buz ışık isimli alet abesle iştigal bir alet, bu fiyatı hakedecek ne yapmış diye sorarlar adama? Tek cevapları vardır, gerçek beyaz dengesine en yakın spectruma sahip aynı zamanda oldukça güçlü ışık veren ledlere sahip olduklarıdır. Buna bir de şarj edilebilir akü ve diğer ekipmanlar eklenince toplam maliyetin 100 dolarlara yaklaşmasından dolayı tipik EU/USA pazarlama mentalitesinin sonucu olarak 1/5 hesaplaması size 500 doları getiriyor. Yani hiç şaşırmadım, çünkü içlerinde yaşayınca ne olduklarını daha iyi algılayabiliyorsun. Eğer bu ürün pazarda tercih edilen bir ürün olsaydı merak etmeyin, bizim çinli dostlar kesinlikle 150 dolarlığını piyasaya çoktan sürmüş olurlardı. Benim anlamadığım nokta ise çok başka: Bununla ne yapabilirim? Harici flaş ile yapamadığım ne var ki bu alet ile yapılabilsin? Aklıma tek bir şey geliyor: Harici flaş kullanmayı bilmemek, uzaktan flaş tetiklemeyi bilmemek, flaş telafisi/poz telafisi konularına hakim olamamak. Tabii işin en kolay yolu sürekli ışık kaynağı kullanarak nasıl bir görüntü olduğunuanında vizörde görebilmek; gerekirse ışık kaynağının yerini 50 cm değiştirmek gibi çok sivri dilli olduğumu düşünüyor insanlar ama ne yapayım, yeri geliyor, lafı yazmadan edemiyorum: Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. Bu iş bana göre tam da böyle. Buna verilen parayla gider F değeri çok düşük sabit bir lens alır, flaşsız çalışırım arkadaş

Nikon View NX yazılım hala ücretsiz diye biliyorum. Bu programı kurun ve bununla gerekli jpeg dönüşümünü yapın.