Nikontürk

Nikon SB28, SB28DX, SB80, SB80DX modelleri de TTL'dir. Ama sadece Nikon D100 ve şimdi kesin olarak bilmediğim bir iki çok eski model ile tam uyumlu çalışırlar. E nooldu şimdi bizim TTL ibaresi? Yani her hocanın arkasında namaz kılmıycan. i-TTL diye anahtarı vermişler, "intelligent - trough the lens" kelimelerinin kısaltılmışı. ÜçÜncÜ markalar TTL ibaresini yazmakla kanunen kendilerini kurtarıyorlar, doğru, TTL tekniğiyle çalışıyor Ürettiği flaş, yani lensin içinden gelen ışık miktarına göre ölçÜmÜ yapıp gerekli gÜçte sÜrÜyor flaşı, peki ama gÜnÜmÜzÜn Nikon modeliyle tam uyumlu çalışması için bu yeterli geliyor mu? Hayır. Üretici firmaların modellerle ilgili tablolarına bakıp hangi model ile tam uyumlu çalıştığını kontrol etmeden satın almamalısın.

Çekimin yapılacağı ortamı, alanı, genişliği görmeden lens tavsiyesinde bulunmak zor olur bence. 120 cm lik bir ürünün bulunduğu alan yeterince geniş değilse mecburen düşük odak uzaklıklarında Çalışmak zorunda kalınır, bu da üründe bombelenmeye neden olur. Eğer gövdenin pixel miktarı yüksekse croplayarak bi şeyler elde edilebilir küÇük ürünlerde, ama tercih edilir mi bilinmez. Ortalama 75-120 mm arasında kalmakta fayda var. Bu size ürünün deformesiz görüntüsünü verir. Dediğim gibi bu aralıkta kalabilmek iÇin yeterince alan gerekebilir, yani gerilere gidip uzaktan Çekimi yapmak zorundasınız. Bir kaÇ gün önce siteye bir bardak seti fotoğrafı yüklemiştim. O karedeki amacım uÇ ekipmanların elzem olmadığını anlatmaktı, sadece OrÇun Bey konuyu farketti sanırım. Yani bir D5100 üzerindeki kitlens 18-55 mm ile de bu işler gayet güzel yapılabiliyor. Lens mi yoktu yanımda, vardı tabii ki, benim amacım gitlensin durumunu anlatmaktı.

HDR için en doğru yöntem, en az 3 karenin makineden -1, 0 ve +1 pozlamayla çekilmesi, ardından PS veya Photomatix gibi yazılımlarla 3 karenin HDR uygulaması olarak birleştirilmesidir. PS için HDR adı altında Youtube üzerinden aratınız.

@ Zülfü Mehmet, Bahsettiğin Yongnuo markasının hem manuel hem de i-TTL destekli flaşları var; ancak i-TTL sistemi ne kadar kararlı çalışıyor diye sorarsan hiç kimse memnunum demiyecektir. Lazım mı, evet lazım, Gökhan Yazıcı'nın dediği gibi tek bir kare fotoğrafı düzgün çekebilmek için bazen 5 kare çekmek zorunda kalırsın, tabii o insanlar seni beklerse. Nerde kullanılır bu ucuz manuel flaşlar dersen sadece stüdyo ortamında, ya da tecrübeli fotoğrafçının elinde uzaktan tetikleme ile dolgu flaşı türünde. Yani özetle bunlara hiç girip başını ağrıtma diyorum anlıyor musun? Ne yapıcaz? Abi ne yapıp yapıp, gerekirse bayağı bi kasıp Nikon flaş alıcaz. SB400 bunun en küçük kardeşi, dahili flaştan bir iki numara daha güçlü, en azından makinenin pilini yemez ve tavana sektirip sert flaş ışığından yırtarsın, yeterli mi, bu görecelidir, gönül ister ki en az bi SB600 olsun. Ya para var dersen bu kez yürü yukarı doğru, SB700, SB800, SB900, SB910. Şimdilik Nikon cephesinde senin elindeki makineyle yüzde 1500 uyumlu çalışacak modeller bunlar. Hiç kafa yormadan, i-TTL modunda yani tam otamatik abi, sadece deklanşöre basman yeterli. İkinci markalara yöneldiğin zaman sıralamada Yongnuo gibi markalar en sonda gelir, kötü demiyorum, hatta o markanın tetikleyicisini kullanıyorum, vazifesini yapıyor, bu markanın flaşı senin derdine deva olmaz, tam tersine saçını yoldurur. E hangisi? Metz. Duymadın di mi? E bizim piyasada Tokina markası da az bilinir, ne sokarsan gümrükten o tanınır bizde. Bu marka çok güçlü ve aynı zamanda profesyonel flaşlar yapar, öyle ki bir flaşı için bazen 800 dolar ödersin. Yanlış bilmiyorsam 36, 40, 44, 48, 54 gibi rakamlarla anılan full i-TTL destekli flaşları var ve bana göre Nikon'dan sonra alınabilecek en güvenilir marka. Ardından Sigma'nın flaşlarını tercih ediyorum. 500 serisi var mesela, 100 dolardan başlayıp 500 dolara varan modelleri var. Bu iki markadan sonra gelelim senin çin markalarına: Mesela Triopo var, kendim kullanmadım ama kullanan iki kişiden iyi şeyler duydum, stabil olmayan bir Yongnuo almaktansa bunu almayı tercih ederim. Anahtar kelime şu: i-TTL desteği var mı? Dikkat, TTL ile i-TTL farklı şeyler. çünkü bir SB80DX modeli de TTL ama i-TTL değil, bundan dolayı günümüz modern DSLR leri ile çalışmaz.

@Gökhan Yazıcı, durum tam olarak öyle değil. Net alan derinliği için mecburen diyafram kısılıyor, senin verdiğin tablo 35 mm film bazlı testlerin verileri; kaldı ki bu lens filmli zamanın tasarımı, ne tesadüfdür ki günümüz dijtilallerinde Cosina markası adı altında "bana göre" en iyi lenstir. Bir de bunu 6x6 gibi daha geniş yüzeyli satıhlar için düşünecek olursak diyaframın çok yukarılara çıktığını görürüz, Hünecke en Meschke'nin makro kitabındaki şu tabloya bi bakalım: 35mm 6 x 6 cm 9 x 12 cm 1 : 10 30 45 91 1 : 2 22 33 67 1 : 1 17 25 50 2 : 1 11 17 33 5 : 1 6 8 17 10: 1 3 5 9 Bu tablo farklı boyutlardaki filmler için farklı büyütme oranlarındaki optimal diyaframı veriyor. Buna göre 1:1 büyütme oranında 35 mm film bazlı büyüklükteki bir sensörde F17 diyaframı optimal olarak verilirken, aynı şeyi 9x12 boyutundaki bir film/sensörde 50 yapmamız gerekiyor. Benim nette okuduklarıma göre bu işi yapanlar F18 ile F32 diyafram arasında dolaşıyorlar. Buna rağmen mikro çekimlerde mecburen basamaklama tekniği kullanmak zorunda kalıyorlar, çünkü net alan derinliği yine de az. Acaba sen ışık saçılması olayını mı kastediyorsun?

Hocam, şimdi tam yeri: Madem bu lowpas filtre UV ışınlarını engelliyor o zaman neden hala UV filtreleri insanlara kakalamaya çalışıyor bu tezgahtarlar?

MSI markası bir dönem üst segment laptoplarının yanında çok kaliteli fiber mendil veriyordu, sözkonusu laptopların ekranını temizlemek için. Tesadüfen 2 tane elime geçti ve çok memnunum, uzun süredir bunun üzerine bi mendil tanımadım. Elektronikte kullanılan methil alkol (metanol) şimdiye kadar bildiğim en zararsız olanı bu temzilik işleri için. Eğer öyle olmasaydı sensör temizliğinde kullanılmazdı. Dikkat edin her metanol aynı değil! Suyla karışım oranında farklılıklar var. Ancak şu ana kadar hiçbir lensimin camını bu tür bir solüsyonla temizleme ihtiyacı hissetmedim. önce çok ama çok yumuşak fırça ile tozunu ortadan yanlana dairesel olarak süpürüyorum. El pompası ile tozları yerlerinden uçuruyorum. Sonrasında 2007 den bu yana bıraktığım sigaranın güveniyle "hoh" luyorum, tabii ki nefeste kimyasal var, ama yine de çok zararlı olduğuna inanmıyorum, çünkü bu işi sürekli yapmıyorum. çeşme suyunda bile en az 500 çeşit element var, bunu su arıtma cihazından geçirdiğinizde cihazın kalitesine göre 16 ila 80 arasında bir rakama iner bu element çeşitliği. özellikle bakırı çok hissedersiniz. Eğer yeterinece kurutmazsanız camdaki kaplamaya zarar verme ihtimali tabii ki vardır. Gözlük camları, yani suni güderi, fiberiniz olmadığı yerde tabii ki yeterlidir. Tabii ki bir kumaş parçasıyla temizlemekten daha güvenlidir. Sakın ha camsil gibi ürünlerle lenslerinizi temizlemeyin, çünkü hangi merdiven altında hangi kimyasal karışımyla üretildiğini bilemiyoruz, kaplamaya nasıl etki edeceği konusunda ne bilebiliriz ki? Sensörü ve lensi, üzerinde kalan tozların mendille silme işlemi esnasındaki zımparalama fiili çizer.

Şimdi, eğer bir lensi yeni alıyorsam ve bu lenste öne/arkaya netleme sorunu varsa satıcı/üretici bundan sorumludur. Ama ben lensi ikinci el alıyorsam ve bu hatasını bilip uygun fiyatından dolayı sineye çekiyorsam o zaman AF ince ayarla işi çözeceğim demektir. Sigma'da kötü kopya daha fazla da X markasında daha az tezine bi yorum yapamam, bilgim olmadığı konuda haksızca markaları karalayamam. 85 mm lens, üretildiği amaca uygun kullanıldığında gayet başarılı bir lens, hele f1,4 versiyonu çok daha iyi deniyor. Ancak, dış çekim yapacak birinin sabit odaklı bir lens ile kendini dar alana hapsetmesi bana göre mantıklı değil. Aynı işi ben de yapıyorum, kısa bi dönem 85 mm F1,8 denedim, ama bir 70-200 ya da 80-200'ün avantajını bana vermedi. Eğer işiniz bu ise önce 50-150/80-200/70-200 gibi lenslerle başlayıp, daha sonra bütçe elveriyorsa 85 mm yi de setinize eklemelisiniz. Benim hala bir 85 mm'em yok mesela, buna karşılık 24-70, 70-200, 50 mm F1,4, 100 mm F2,8 gibi lenslerim var; çünkü bu lensler benim yaptığım işler için daha uygun. Bütçem elverdiğinde alacağım ilk lens 14-24 mm ve ardından 85 mm'nin F1,4 olanıdır.

Microfiber bez ve sigara içmeyen bir insanın nefesi

Sanırım bu forumda böyle bir sorunla karşılaşan arkadaş yok, bundan dolayı cevap alamadınız. Burada buna sıklıkla rastlarız, bilgisi olmayan arkadaşlar bilinçsizle yazıp insanları yanlış yönlendirmezler, diğer sitelerden farkımız budur zaten. Sizin kendi imkanlarınızla yapabileceğiniz fazla bir şey yok bu durumda, semptomu çok açık bi şekilde yazmışsınız, bir elektronikçi olarak benim de konu hakkında hiçbir bilgim yok, daha önce hiç karşılaşmadım. Konusunda uzman bir "fotoğraf makinesi tamircisi" ne başvurmanızı tavsiye edebilirim.

Tokina ile Sigma kendi kulvarlarında oldukça başarılı iki lens. Sigma daha hafif yapısıyla tercih ediliyor. "Dış mekan" dediğinizde bu iki lensten birini almanız gerekir, özellikle F2,8 çalışacaksanız Tokina bir tık daha iyi. 85 mm ile bel üstü veya göğüs üstü portre yaparsınız o kadar; yani dış mekan kelimesinin kapsadığı tüm fiillere yetmeyebilir, çünkü bir APS-C sensör ile çalışıyorsunuz. AF ince ayarı olmazsa ne gibi sorun oluşuyor anlayamadım. Yazdığınız harflerle anlatmak istediğiniz nedir?

Sanırım dinamik aralık yüzünden filmli makineye dönüyordur. Bugün için dijitalde bundan başka bi sıkıntı kalmadı sayılır.

Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla makineye tam olarak hakim değilsiniz. Bundan dolayı buradan sizi yönlendirmek oldukça zor. Yakınınızda bu gövdeleri tanıyan birinden yardım almanızı öneriyorum.

Neden satıcı kızlar ısrarla UV filtre satmak ister? çÜnkÜ bu tÜr kÜçÜk ÜrÜnlerde kar marjı daha yÜksektir. Üreticiler pro modellerden değil, giriş seviyesi (ben ev hanımı ÜrÜnleri diyorum kısaca ) ÜrÜnlerde daha yÜksek kar marjlarına sahiptir. 500 dolarlık lens alırsınız, satıcı kız ısrarla size bir de UV kakalamaya çalışır. Bu dÜnyanın her yerinde böyle, NL de de aynı. Ben lenslerimi her zaman takılı duran parasoleyler ile koruyorum, çÜnk UV bir kez lensimi yaraladı. Herkesin tercihi farklı, bu benim kendi dÜşÜncem, isteyen katılır, istemeyen katılmaz.

Şu forumdan alıntı: Bu durumda UV filtremiz olduğu için UV ışınlarının çok daha etkin olduğu atıyorum 1000 metre rakım ve üzerindeki coğrafyalarda fotoğraf çekmek zorundayız 2012 Kaçkar (Ayder üzerinden) tırmanışında sadece polarize kullandım. Lensim 24-70 mm idi. UV'nin hiçbir etkisini, rahatsızlığını hissetmedim. Bana göre sensördeki filtre zaten bu işi yapıyor. Tonlarca para ödediğimiz lensin önüne 50 dolarlık bir filtre takıp lensin renk, kontrast ve keskinlik performansını frenlemektense hiç kullanmamayı yeğliyorum, profesyonel fotoğrafçılar da böyle yapıyor. Sadece çok özel projeler için çalışan belgeselciler ortamın şartlarından dolayı farklı filtreler kullanıyorlar. Ancak o adamların kullandığı bir UV filtre bile 300 dolar ve üzerinde oluyor. Benim amatör kardeşim lense ancak o parayı verebilirken kaliteli bir UV filtre onun için hayaldir. Nitekim daha önce UV filtre takılı bir 24-70 mm F2.8 lensim çantayla birlikte yere düştü. Lenste ve parasoleyde hiçbir hasar yokken sözkonusu HOYA marka filtrenin (ki konusunda iyi kabul edilir) metal kasnağı ezilme yapıp filtre camının kırılmasına yol açmıştı. Buraya kadar normal. Lensin kasası hasar görmezken filtrenin kasnağı hasar gördü ve kırılan camlar lensin en öndeki camına çarpıp küçük çizikler oluşmasına sebep oldu! Yani filtre olmasaydı lens hiçbir zarar görmeyecekti. Tabii bu farklı bir durum, her zaman aynı senaryonun gerçekleşmesi mümkün değil. Fakat dükkandan yeni bir lens aldığımda satıcının ısrarla UV filtre satma girişimi artık sinirlerimi bozuyor. çünkü bu tür küçük aksesuarların kar marjı çok daha yüksek. Hayırlı pazarlar dileyerek sizleri şu linklerle başbaşa bırakıyorum: http://www.lensrenta...ith-bad-filters http://www.lenstip.c...troduction.html

Kesinlikle doğru, sanırım 2 yıl önce bununla ilgili çok güzel bir örneği bir forum başlığında vermiştim. UV filtre kullanan profesyonel fotoğrafçı gördünüz mü? Dağcılıkla uğraşanları bundan ayrı tutuyorum. Sen gidip 2000 dolara serinin en iyi lensini alacaksın, sonra önüne 50 dolarlık UV takacaksın. Al sana ışık için bir bariyer işte. Polarize filtre için 300 dolar isteyen Hoya'nın bir bildiği vardır elbet.

Problemin ara bellekle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Aynı model gövdeyi battery grip ve D3 pili ile güçlendirilmiş olarak kullanıyorum, çünkü futbol maçlarında sürate ihtiyaç oluyor, bu hıza rağmen bahsettiğiniz ara bellek sıkıntısını hiç yaşamadım. Bir tahmin yürütmek gerekirse makine netlemeyi yapamıyorsa çekime de izin vermiyor olabilir. çünkü netleme AF-S modundadır, netlik kazanılmadan çekime izin verilmez. Eğer AF-C modunda olsaydı bu kez netleyemese bile yine de çekim gerçekleşirdi. Sorunu ara bellek ya da hafıza kartında aramayın, diğer noktaları kontrol edin.

http://www.aokatec.com/ http://www.aokatec.com/Shop.html Bu sayfadaki ürünler arasında bulunan GPS alıcı, fiyat olara çok daha makul diye biliyorum. Sistemi tıpkı Kemal'in bahsettiği ürüne benziyor. Bu markanın kablosuz i-TTL radyo frekanslı flaş tetikleyicisini kullanıyorum, memnunum.

Küçük boyutu ve üçte bir enerji kullanımı bu ürünün en iyi yönleri; GP-1 satın alacağıma bunu alırım diyecekken fiyatını görünce vazgeçtim.