Nikontürk

Okumuyorsunuz arkadaşlar. Aynı soruyu mükerrer defa soruyorsunuz. Acaba forumun içinde aramayı daha da basitleştirecek bir sistem mi lazım bize? http://www.nikonturk.com/konu/1004-18-55-vr-vs-50-mm/

Maliyet açısından iki lens arasında büyük fark olduğunu sanıyorum: - DX çarpanlı gövdeler için üretilen lenslerin cam çapları daha küçüktür, bu da daha az cam kullanılması demektir. Daha küçük çaplı camların işlenmesi daha az maliyetlidir. . Diğer lens FX gövdeler için tasarlanmıştır.- Dizayn olarak farklı mühendisliğe sahip olduklarını tahmin ediyorum. Gruplama, kullanılan lens adedi gibi. - Nano kaplama başlı başına farklı bir teknolojidir ve maliyeti oldukça yüksektir. Nikon'un geliştirdiği bu teknikle üretilmiş lensler hep prime sınıfta yer almaktadır ve performansları ispatlanmıştır. - Prime sınıfı lensler her türlü optik hatanın minimize edildiği lenslerdir. Bundan dolayı sahip oldukları mühendislik ve dizayn diğer lenslere göre daha uzun süreç ve maliyete tekabül eder. Bir de Carl Zeis markasının bu sınıftakı lenslerini düşünmenizi isterim. Adamlar tamamen manuel bir lens yapıyor ve fiyat olarak bu modelin 2-3 katı. Otomatik netleme yok, diyaframı bileziği çevirerek ayarlıyorsunuz.

Bilgisayarı fare ile tanıyan yeni nesil maalesef bu ve bunun gibi konularda hata yapabiliyor. MS-DOS'dan bi habere firmware update yaptırmak bazen büyük kayıplara yol açabiliyor. Anakartlara yanlış firmware yüklenmesi sonucu hem de söketsiz bios entegrelerini yüzlerce kez söküp, başka anakart üzerinde klonlama yaparak tekrar yerine lehimlemek zorunda kaldım bundan 10 yıl önceki işimde. Teknik temel ingilizce terimlerini bilmeyen arkadaşların hiç denemedikleri bu önemli işi tek başına yapmalarını tavsiye edemem, yanlarında bir bilen olmasında fayda var. Kaldı ki yapılacak bir hata makinenin servise gönderilmek zorunda kalınmasına, bir kaç yüz lira masraf edilmesine yol açabilir. Her kullanıcı senin gibi teknik konularda yetenekli olmayabilir.

Ben bu yazıyı Ertan hoca sitemize üye olmadan çok önce paylaşmıştım. Şimdi Ertan hocanın kendisi burada. Bu hobinin ekipman ve tekniği noktasında oldukça büyük birikime sahip bir insan; mesleği de mühendislik olunca bilimsel olarak çok güzel incelemelere imza atıyor. Kendi bloğunu uzun süredir takip ediyorum ben. Bana göre site için büyük bir kazanımdır Ertan hocanın burada olması.

çok yaşlı değilim hemşehrim, saygıya kelimesine gerek yok, selamın başım üstüne (bir Mesohorlu)

Sitede bulunan en son firmware'yi yükleyiniz. Eğer nasıl yapılacağını bilmiyorsanız kesinlikle tarifle bunu öğrenmeye çalışmayınız, sonuçları vahim olabilir. Bir bilene yaptırınız.

SB700 hep dolgu flaşı vazifesi yapar! Normal pozisyona döndürebilmek için makinayı matrix ölçümden çıkarmak zorunda kalırsın. Sözlerim yanlış anlaşılıyor, tekrar okumanızı tavsiye ederim.

Kral, sen D300 alıyorsun, konu kapanmıştır

D300 ü ikinci gövde olarak kullanma kısmını açalım biraz: D3 + 24-70 mm Nano D300 + 70-200 mm VRII Nano şeklinde kullanıyordum. Şimdi ise bu settte D300'ün yerine D5100 geldi. Yani çalışırken her iki makina da yanımda. Bundan başka sokağa çıkarken D5100 yanımda. Tamam, bir D300'ün çalışma anında sağladığı tuş erişimi gibi kolaylıkları sağlamaz ama ben sensörün performansının gerçekten çok iyi olduğunu belirtmek istedim. D7000' de de aynı sensör var. Eğer para kazanma amaçlı bu işi yapıyorsanız Ertan hocanın da dediği gibi seçiminiz D300 olmalı, yani atınız hızlı ve sağlam olmalı, güven verir. Ama bu işten para kazanmıyorsanız, hobi amaçlı ise o zaman daha yeni teknolojiye para vermek mantığın gereğidir. D5100'ün sensörü 16 mp ve teknoloji olarak D300'ün üretildiği yıllardan çok sonra üretildiği için daha üstün. Yani bu sensörü bir D300 gibi o segmentteki bir kasaya oturtmuş olsalardı çok daha farklı olurdu. Hatta D7000 modeli bile D300'den pek çok noktada daha üstün olarak değerlendiriliyor. Gerçek bu.

Sürekli aynı yerde, her türlü ISO şartlarında, her zaman çıkıyor mu?

Konuya biraz çomak sokalım Ben D300'ümü sattım ve bir D5100 satın aldım. Ne alaka di mi? D300'ü ikinci gövde olarak kullanıyordum, tartışma götürmez bir makina, dinamik aralık olarak çok iyi, tabii 14 bit raw çekip işlemesini bilene. Ama madem ikinci gövde, o halde D5100'ün avantajlarına değer dedim ve yanılmamışım, D300'ü hiç aramadım. Yeni başlayan arkadaşların kafası karışacak, belki bazıları yanlış düşündüğümü söyleyecek ama Halep ordaysa arşın burda. Tabii D5100'ün önüne standart lensleri takmıyorum, yanılmayın. D3'e ne takıyorsam aynı lensleri onda kullanıyorum.

Hangisi daha başarılı sorusuna her iki modelin iç yapısını bilenlerin cevap vermesi imkansız. çünkü yaptığınız iş ile alakalı bir durum. SB800 zamanın en güçlü flaşlarından, GN numarası olarak SB900 ve SB910 isimli abilerinden bile daha üstün. Ama bu ne zaman başarılı olarak adlandırılır? çünkü, sahip olmadığı koruma modundan dolayı bu kadar yüksek güç üretip acemi ellerde üst üste çakılan bu modellerin pekçoğu sonuçta tristör yakıp servisin yolunu tutmuştur. O zaman başarısız mı? Bana göre değil ama Nikon bundan sonraki modellere, yani SB700, 900 ve 910 modellerine koruma ünitesi ekledi; flaş belli bir ısıya erişince kendini bloke ediyor, enaz bilmem ne dakika beklemek zorundasınız, hatta bundan dolayı SB900 ü millet tutmadı, şimdilerde SB910 da bu süre sanki kısaltılmış gibi ama aslında değil, sadece şarj süresini uzatarak bu durumu manipüle ettiler. SB700 daha yeni teknoloji ürünü ama GN numarası olarak oldukça düşük. Buna karşılık sahip olduğu switch tuşlarla oldukça hızlı kullanım sunuyor. Tıpkı SB800 gibi onunda commander modu var. Hatta ortamın ışık sıcaklığını ölçüp ten renginde harikalar yaratması sadece ustalar tarafından farkediliyor. Ama benim sevmediğim bir tarafı var; makinada matrix modunu seçmişsem flaşı otomatikman dolgu moduna (BL) ye geçiyor, bunu akıl edip benim gibi pekçok fotoğraçıyı illet eden Nikon mühendislerini saygıyla anıyorum. Ne yapacaksınız? Evde, aile ortamında, bazen dışarda hobi olarak bu işle uğraşıyorsanız SB700 sizin için daha hoş anılar sunar. Düğün salonunda şipşakçılık yapacaksanız, dışarda bol güneş altında modelinizin yüzü karanlık çıkmasın diye softbox ve şemsiyelerle uğraşıp dolgu flaşı olarak kullanacaksanız, yani güce ihtiyacınız varsa ve yok demeden bütün elektronik parçalarını yakma pahasına sürekli çakan bir flaş istiyorsanız SB800 sizin için idealdir.

Biraz karışık oldu şimdi. Bu bilgilerde ya eksiklik ya da yanlış algılama var. Bu bilgilerle çok hatalı satın almalar yapma ihtimali yüksek. Bazı standartları ve şartları ancak konuşarak izah edebilirim, yazı yoluyla bi hayli uzun olur, sizin için de okumak meşakkatli olur. Beni arayabilirsiniz, hem vesile olur belkide ailecek bir kahve içeriz.

ÜçÜncÜ markalarda geniş açı lensleri kendi tercihime göre sıralıyorum: Tokina 12-24 mm ATX II (yani lens Üzerinde fokus motoru bulunan versiyon) Sigma 12-24 mm HSM Sigma 10-20 mm Tamron 10-24 mm. Ben kendim bunlarda Sigma 12-24 mm HSM modelini kullanıyorum, full frame uyumlu bir lenstir, parasına göre kendinden bekleneni yerine getiriyor.

Benim kafam iyice karıştı. Objektiften bakınca bu tozları nasıl görüyorsunuz? Dikkatinizi çekerim, objektif diyorsunuz. Tahminimce bakaç yani vizörden aldığınız görüntüdeki tozu kastediyorsunuz siz. Burdan gördüğünüz toz ile sensör üzerindeki toz ya da yağ durumu farklı şeylerdir. Birbirine karıştırmamak lazım.

Bu lekeler çekilen karelerde mi yoksa "objektiften baktığınızda" mı görÜlÜyor?

TR de ikinci fiyatları nedir bilemiyorum ama burada 130-150 avro arasında ikinci elde bulunabiliyor.

Eğer Nikon flaşın yoksa Pocket Wizard türü tetikleyiciler ne işine yarayacak ki?

Arkadaşlar, 1/200 ün üzerindeki hızlarda yan sanayi flaşların ne kadar başarılı olduğunu bilemiyorum. Ancak bu hızlarda çalışmak isteyen uç noktadaki fotoğrafseverlerin hepsinin Nikon-Canon flaşlarını kullandığını netten görüyorum. Burda bahsedilen konu 1/8000 de bir F2.8 veya F1.4 gibi değerlerde yaz güneşinin altında çalışabilmek. ND filtre ile ne kadar hızlı ve ne kadar performans alınır denemek lazım, ancak benim çekim esnasında o kadar vaktim olmuyor. Bana göre eğer hız konusunda senkron problemi yaşanmamış olsaydı bunca fotoğrafçı tonlarca para ödeyip mevcut Nikon-Canon flaş sistemleri için radio popper türü frekans dönüştürücülü tetikleyiciler almazlardı. Dış mekandaki çekimlerimde ben de bu sistemi kullanıyorum, özellikle sert güneş altında başka çarem yok. çünkü yansıtıcı ile modelin yüzüne birkaç saniye boyunca ışığı denk getirmek model için rahatsız edici ve performans olarak bir flaş kadar etkili değil. Ayrıca yansıtıcıyla aktarılan ışık ısınmaya sebep olup bir sürü para ödenen makyajı berbat etmesi, terlemeye yol açması da cabası. 2x5 metre diffüzer çatı kullanacak kadar elemanım da yok. Bu durumda en az adamla en hızlı ve verimli iş, bu flaşlarla çalışmaktan geçiyor benim için. http://www.pocketwiz.../flextt5-nikon/ Tetikleyicilerin pahalı olmasından muzdarip olan arkadaşlar için forumda bir başka başlıkta Aokatech AK-TTL isimli tetikleyiciden bahsetmiştim. Bu setten bir adet de ben sipariş verdim ve kullanıyorum, gayet başarılı bir set.

Ucuz etin yahnisi yavan oluyor. Ben flaşta Nikon'dan başkasını kullanmıyorum, tabii stüdyo flaşları hariç. Dolayısıyla yüksek enstantanede diğer yan sanayi mamüller ne kadar başarılı bilemiyorum. En ucuzu bir SB-600 ile bu işi halletmek. Bu serideki en ucuz model bu, ama her türlü desteği var, commander modu hariç, bu mod zaten senin gövdende var, dolayısıyla masrafsız bi şekilde amacına ulaşmış olursun.

Tek yolu iTTL destekli orjinal Nikon flaşlar. İster makina üzerine takarak, istersen uzaktan tetikleyen Nikon CLS sisteminin IR desteğiyle, istersen Pocket Wizard gibi markaların radyo frekansı desteğiyle kullan, farketmez, 1/8000 enstantanede F1,4 ile çekim yapmanın sırrı bunda. Neden? 1/200 veya bazı Nikon gövdelerde FP fonksiyonuyla 1/320 enstantaneye kadar desteklerde flaş aslında bir ön ölçüm için çakıyor, ardından da bir kez perdenin tam açık kaldığı süre zarfında sadece bir kez çakıyor. Eğer enstantaneyi daha yukarılara çekerseniz perde hızının yüksekliğinden dolayı fotoğraflarınız ya siyah bir bant, daha yüksek enstantanelerde tamamen karanlık bir görüntü alırsınız. Bunun sebebi flaşın hızının yetmemesi. Nikon burda farklı bir teknik kullanarak yüksek enstantanelerde flaşı birden fazla kere çaktırıyor, böylece perde açılıp kapanırken açık kalan bant/şerit halindeki yüzeye sürekli olarak flaş tarafından ışık pompalanmış oluyor. Yan sanayi modeller bunu yapamadığı için sıkıntı oluyor. Bazı modellerde bu desteğin olduğu söyleniyor, mesela YN-568EX, iyi araştırmak lazım.