Nikontürk

Arkadaşlar, VR güzel bir niğmet. Zorda kaldığınızda imdadınıza yetişiyor. Özellikle ikinci nesil olanı (Nikon VR II) daha bi güzel. Ancak VR'ye ihtiyaç olmadığı hallerde kullanılması hiç doğru değil. Yani gerçekte zaten oldukça net/keskin çıkacak bir kareyi boşyere daha da flu yaparsınız. Yani olursa iyi olursa, ama olmazsa da olur, çok elzem değil. Bir aracın klimasının otomatik olmasıyla manuel olması gibi bi şey yani. Fotoğraf mı çekiyoruz, o halde titretmeyeceğiz. Abi titriyor, hele benim gibi yaşlı bi adam titretmeden çok zor! O zaman bir üçayak kullanacağız. Tembellik yaptık üçayak getirmedik; orda VR seni kurtarır ama bütçen yeterse! ümit hocam, tüfek icad oldu mertlik bozuldu tam buraya gÖre...

Ümit hoca, benim merak ettiğim bi nokta var: Nikon'un VR sisteminde bir veya bir grup mercek sistem tarafından sÜrÜlerek/hareket ettirilerek amaca ulaşılıyor. Peki, gövde Üzerined bu sistem neyi sÜrÜyor/hareket ettiriyor? SensörÜ olabilir mi?

"Yanımda canan kullanan çekebiliyordu demişsiniz. Peki Canan hanım hangi modu kullanıyordu." Usta sen çok yaşa emi.

Ya da benim gibi makinayı elinde tutamayıp düşürenler için bir tür modifiye görevi görür batterygrip Evet ama öyle, özellikle son yıllarda makinalar bi hayli küçüldü, elime oturmuyor, toplam 2 ya da 2,5 parmakla gripi kavrıyorum. Mesela bir D70'in avuca oturmasıyla bir D80-D90 aynı değil, makinayı düşürmemek için sıkı sıkı kavrıyorsunuz ve gün sonunda yorgun bir elle eve dönüyorsunuz.. D70'ten sonra oldukça zorlanmıştım, ta ki D300 alınca ancak D70'in ele oturuş hissini tekrar yakalamıştım. Bundan dolayı ağırlığı sineye çekip genelde grip ile çalışmayı yeğlemiştim. D3'ten sonra gripsiz makina ile çalışırken çok dikkat ediyorum. Sanırım alışkanlık yapıyor bu grip olayı. Ama yeni başlayan arkadaşlar sadece yedek pil ile şimdilik yollarına devam edebilirler.

Bu konu çok bilinen bir konudur ve daha önce bununla ilgili bir başlık açılmıştı. Aradaki 100 mm lik fazla zoom farkı size hiçbir fayda sağlamıyor. 200 mm den sonraki keskinlik yeterli gelmiyor Sigma ve Tamron 70-300 mm lenslerde. Siz birkaç ay sonra pişman olmak istemiyorsanız 55-200 mm alın. Sigma ve Tamron'daki 1:2 lik makro argümanına da takılmayın, o sadece anı kurtarmak içindir, ama beklentilerdeki makro değildir.

Hayırlı olsun. Sanırım sizin deneyimlerinizi bekleyeceğiz.

İstediğiniz şeyi 800 TL ye yapmak zor. Yani bir Nikon 70-300 VR diycem onun da yenisi 400 eurolarda. Hayvanın türüne göre durum değişir, bazen 200 mm yeterlidir, ama ürküp kaçan hayvanlar için 500 mm den başlayan lenslere ihtiyaç duyulur. Belki Sigma, Tokina ve Tamronun 70-200 ve 80-200 mm F/2,8 leri ikinci elde 300-400 euroya bulunabilir. TR piyasası nasıldır bilemiyorum.

Hem konser hem de gece diyorsanız bu tür lenslerle iyi bir performans elde etmek zor. Günü kurtarırsınız o kadar. Çünkü D90'da 1600 iso'dan daha yukarı Çıkmak pek noise konusunda tercih edilmez. Bu amaca en iyi hizmet eden lensler 70-200 F2,8 türündeki lenslerdir. Hatta sahneye yakınsanız bu kez , 50mm F1.8/F1.4, 85 mm F1.8/F1.4 gibi lenslerle oldukÇa iyi kareler yakalayabilirsiniz. Düşük ışık şartlarında 85 mm nin performansı tartışılmaz. BütÇeniz şimdilik elvermiyorsa yine de 50 mm F1,8 gibi en ucuz Çözümü bi denemenizi öneririm.

55-300 sahip olduğu aralık itibarıyla kendisinden bekleneni veriyor. Kötü bir lens değil, fiyat olarak da uygun. Eğer bütçe yetiyorsa tabii ki 70-300 VR öncelikle tercih edilir. Yine acı bir gerçek var ki 55-200 mm keskinlik olarak hepsinden daha üstün. Bu noktada unutulmaması gereken konu şu: Ne kadar geniş zoom aralığı o kadar keskinlikten feragat demektir. Bunun hesabı şu şekilde yapılır: Başlangıç mm'si X maksimum 3,5. Şimdi bakın profesyonel lenslere. 24-70 mm, 70-200 mm, 17-55 mm. Dikkat ederseniz ortalama 3 katı zoom özelliğine sahip. Bu aralıktan daha fazla zoom kabiliyeti demek hem keskinlik, hem ışık/kontrast olarak ödün verme zorunluluğu demek. 200 mm den sonra performans düşüyor demişsiniz; performansı en iyi olan 70-300 Nikkor VR bile aynı dertten muzdarip, ama kendi klasındaki en iyi lens şu anda. Yeni başlayanlar için Sigma 70-300 mm APO EX DG versiyonu uygundur, ama gözü keskinliğe duyarlı olan titiz kullanıcılar bu lensten memnun kalmayabilir. Hele ışık biraz düşükse sizi çok yorar Sigma.

Özel durumlar hariç normal sağlıklı bir insan gerek 70-200 gerekse 55-200 gibi lenslerle 200 mm de gayet rahat çekimler yapabilir, bunun için tripod şart değildir, tabii burda 1/50 gibi bir değerden bahsediyorsanız durum farklı. O mesafede belli bir enstantanenin altına düşmemeniz gerekiyor. Ben 70-200 mm'nin VRII Nano modelini yaklaşık 2 yıldır kullanıyorum, VR Özelliğini sadece gerçekten ihtiyaç olduğu durumlarda kullanıyorum. Onun haricinde VR'nin keskinliğe etkisini bildiğim için kullanmamaya Özen gÖsteriyorum. Ama şu bir gerçek ki bir 55-200 mm Nikkor gerek normal gerekse VR li modeli her halukarda Sigma ve Tamron'nun 70-300 mm lerinden daha iyi performansa sahip. 1:2 lik makro büyütme oranıyla azda olsa makro çalışabilirim deyip satın alanlar bu hobide bir miktar tecrübe kazandıktan sonra nedense hemen satıyorlar. 70-300 mm leri ikinci elde 60-80 euro aralığında bulabilirken bir 55-200 Nikkor için ikinci elde en az 120 euro isteniyor.

70-200 mm aralığa sahip lensleri kullanıyorlar. Bütçe sıkıntısı olmayanlar ise 300 mm F2.8 gibi uçuk lensleri alıyorlar.

http://www.nikonturk.com/konu/484-70-300-tele-objektif-ile-elde-kaliteli-fotograf-cekmek/page__fromsearch__1 Sözün özü: Giriş seviyesindeki DX kullanıcıları için fiyat/kalite/performans babında 55-200 VR'den daha iyi bir lens yoktur.

Ümit hoca merhaba, Merak ettiğim iki konu var: - Bu 3D tracking sistemini kullanmak çok zevkli, hele yeterince hızlı bir lensiniz varsa makina coşuyor. Peki bu sistemin benzeri Canon'da var mıdır, hangi modellerde vardır? - Yıllardır yÜzde 18 gri tanımlama sistemiyle dijital makinalarını Üreten Canon hangi yıl/modelden sonra tam olarak RGB sensör ile gerek beyaz dengesi gerekse AF sistemini geliştirdi? Burda öğrendik ki Nikon bunu analog makinalarında dahi kullanıyordu. Burada anlatmak istediğim şu: Genel tanı Nikon ÜrÜnlerinin daha pahalı olduğu yönÜnde; bunun sebebi içinde barındırdığı ama son kullanıcının bilmediği ya da anlayamadığı, ama maliyeti yÜkselten teknoloji olabilir mi?

Hocam hoşgeldin. Bir geldin ama pir geldin, eline sağlık.

Akın, mızıkçılık yapacaksan al misketlerini başka mahalleye git

Hayırdır Akın, ne oldu, rahatsız mı oldun "iki de bir NL" den bahsetmemden? Bu ülkede yaşadığım için verdiğim bilgiler/örnekler bu ülkeyle ilgili, bundan daha doğal ne olabilir? Ki verdiğim bilgi sözkonusu ekipmanın fiyatı sadece. TR fiyatını zaten sizler biliyorsunuz, onu söylememe gerek var mı?

Benim pek ümidim yok bu yöntem için. çünkü: Burda dosya önce karta yazılacak, yani bir tür buffer (tampon) bölge, ardından wifi üzerinden networke aktarılacak, bu biraz zaman alır, biz ise görüntüyü bir an evvel görmek ve ona göre makinaya müdahale etmek isteriz, hele ki raw için sıkıştırılmamış bir dosya boyutunu ortalama 25 mb iken. 460 mbps lik usb bağlantısı üzerinden bile bi kaç saniye gecikme oluyor ve bu da canımızı sıkıyor. Sanırım iyi ekranlanmış 3 metrelik bir usb kablosu edinmek gerek, şimdilik diğer ürüne 600 euro verip satın almak mantıklı görünmüyor.