Nikontürk

Akşam üstü derken hava tam karardı mı? Hanig marka/model flaşı kullandınız da sizin hızınıza yetişemedi? Bir D7000 modeli sahip olduğu iso performansı ile "akşam üstü" durumunda flaşsız bile iş çıkarır diye düşünüyorum.

Bu durum her yerde aynı aslında. Ben de ikinci el ilanlarından önce piyasadaki sıfır fiyatları bir araştırıyorum. DSLR ler herkesin alabildiği fiyatlara inince kullanıcı profili değişti. Bu da malın ikinci el değerinin mantıksız yükselmesine neden oldu.

Güvenilir markaların kalibre edilmiş monitörlerinde, özellikle IPS panelin son jenerasyonlarını kullanıp Adobe standardında yüzde 98'lik bir gamayı destekleyen monitörlerde dinamik aralığın farkının görülebildiğine inanıyorum ben. Bir de ışıklandırma LED değilse bu daha iyi bana göre. Tabii burada standart windows fotoğraf gösterici değil, yazılımların kendi performanslarından bahsediyorum. Burada hem monitörün renk ayar modu hem de kullandığınız yazılımın renk modu aynı olmalı: Birinde sRGB diğerinde Adobe RGB olmamalı mesela. Ben D300 ile çalıştığım ilk günlerde bu 14 bit seçeneğinin gelin-damat çekimlerinde faydasını çok gördüm. Tabii ki bütün çekimlerim Raw ve dönüştürme Tiff! çünkü eğer jpg yaparsam 8 bite düşme zorunluluğu var.

Doğrudur, ama S5 Pro üzerinde yüzde 400 DR diye bir seçenek var, kullanıp da bilmek lazım, specteki bilgiler standart ayarlardaki bilgi.

Webde D800 için 14,4 EVS dinamik aralık yazıyor. 5DMark III için ise 11.7 yazmışlar. Yanlış-doğru bilemem artık. Bu derin bir konu, beni aşar, Ertan hocaya bağlanmak lazım

14 bitin farkını en çok dinamik aralıkta farkedersiniz. Gelin-damat fotoğrafçılğında beyaz gelinlikten siyah damatlığa bu durum önem arzeder. Ayrıca bu işe uygun bilgisayar ekranı kullanıyorsanız renklerin gözünüze daha hoş geldiğini farkedersiniz. D300'de 14 bit raw çalıştığınızda makinanın çekim hızının yavaşlamasına şaşırmayınız, bu normaldir.

1,5kg mı? Bu durumda ben tam bir ağır sanayi işçisiyim

En son eklediğimi kareyi düşündüm sizin bu son cümlenizden sonra: FF üzerinde 180 mm odak noktası, hem de makro bir çalışma ve ben üçayak kullanmadım! 70mm de bu kadar oynuyorsa sizin işiniz oldukça zor demektir. Tamam, VR bazen hayat kurtarırır ama bu odak noktasında ve bu kadar açık diyaframa sahip bir lens üzenide VR çok da aranmaz. Demek ki bir 300 mm kullansanız G3 değil Kanas etkisi hissedeceksiniz

Arkadaşlar, bazı kısaltmaları tekrarlamakta fayda görüyorum. Bazı arkadaşlar hala G ve D harflerinin dahili motor ile ilgisi olduğunu sanıyor. Aynı şekilde bu harflerin fiyata etkisini lensin diyafram açıklığından daha fazla sanıyor. Atalay beyin işaret ettiği linkte bu bilgiler markanın kendi belgesiyle ingilizce olarak anlatılmış. Buna göre: G harfi lensin üzerinde diyafram halkası olmadığını gösterir. Bu harfin lensin dahili netleme motoruna sahip olup olmasıyla uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. örnek olarak bakınız: Bu lens ve bu lens diyafram halkasına sahip olmadığı için G harfiyle işaretlenmiştir, buna rağmen içinde dahili netleme motoru yoktur. Bünyesinde netleme motoru bulunduran lensler Nikon literatüründe AF-S harfleriyle adlandırılmıştır. Bunun açılımını Auto Focus Silent Wave Motor olarak biliyorum ben. Eğer bir lensin üzerinde sadece AF ibaresini görürseniz şunu anlamalısınız: Bu lens, gövdede bulunan netleme motoru vasıtasıyla otomatik netleme yapabilir, ama lensin içinde "dahili netleme motoru" yoktur! Yine çok karıştırılan bir ibare de D harfidir. Bu harf, lensin içinde mesafe (distance) bilgisini gövdeye ileten bir tür yonga (chip) bulunduğu manasındadır. Bu sayede giriş ve orta seviyelerdeki makinalar flaşlı çekimlerde daha doğru ışık ölçümü ve uygun flaş gücünü seçebilmektedirler. Şimdi bu son paragraftaki bilgiyle pekiştirmemiz gereken bir nokta daha var: Eğer bir lensin üzerinde G ibaresi varsa, o lensin içinde zaten mesafe bilgisini aktaran yonga vardır, çünkü yeni nesil bir üretimdir, bundan dolayı ayrıca D harfi kullanılmamaktadır. Aynı şekilde lensin üzerinde AF-S ibaresi olan lensler de yeni nesil olarak kabul edilir ve mesafe bilgisini ölçen yongaya sahip lenslerdir; bundan dolayı ayrıca D harfi kullanılmamaktadır. Şimdi gelelim Murat ünal'ın sorusuna: G ile D arasında fiyat farkı olmamasının sebebini bu üstte yazdığım bilgiler ışığında değerlendirmek gerekir. Hatta ekstra bir diyafram bileziği maliyeti artırır, bana göre G serisi daha ucuz olmalıdır, amaaaaaaa, burda bahsi geçen lensin G değil AF-S olarak isimlendirilmesi gerekirdi, çünkü bahsettiğiniz normlarda bir lens yok. Dolayısıyla AF-S bir lensin üzerindeki netleme motorunun maliyetini unutuyoruz! Yani, diyafram halkasından tasarruf ettik ama netleme motoru için tekrar masraf ettik. Asıl fark 1,8 ile 1,4 diyafram arasında demişsiniz: Bu konuyu mükerrer sefer yazdık bizim forumda. Daha açık diyafram demek daha geniş çaplı cam demektir. Lens camı üretimi oldukça maliyetli bir iştir. Fiyata etkisi çok normaldir. Sözün özeti, sizin için 1,8 değerli bir lens fazlasıyla yeterlidir. 1,4 daha fazla çekim konforu sunarken aynı zamanda 1,8 diyaframda alamadığınız keskinliği de sunar, bundan başka bir getirisi olmaz. Her zaman bu kadar düşük değerlerde kullanmadığımıza göre, en azından 2 F stop daha yukarda kalma kuralı olduğuna göre, 1,4'ün sizin için bir esprisi kalmaz.

Teşekkürler arkadaşlar, daha iyi modellere sizler ulaşırsınız inşaallah. Ramiz, sanırım detayın kabul edilebilir olduğu durumlar için bu yöntem tercih ediliyor. Sonuçta 36 mp nin durumu belli, buna ihtiyaç olmayan durumlar için ışını kapan fotodiyotlardan tasarruf yoluna gidiliyor sanırım. Ertan hoca daha iyi açıklar durumu aslında: Bu sıklıkta bütün diyotları kullanmak yerine birini kullanıp bir sonrakini pas geçip, üçüncü kullanıp yine bir sonraki pas geçerek elde edilen verinin daha az olmasıyla dosya boyutunda küçültme sağlanıyor olabilir. Burada amaç sensörün tüm yüzeyinin yine kullanılması, yani bir DX modu gibi sensörün sadece orta kısımların kullanılması değil.

Arkadaşlar, ben de aranıza katıldım; D800'ü dün satın aldım. Artık ben de bol bol soracam sizlere bu netliği Bir şeyler söylemek için çok erken. Şimdilik sadece şunu söyleyebilirim: D3'ten sonra güvenebildiğim ilk gövde. çünkü D3 yanında pek çok APS-C sensörlü makina kullandım, hiçbiri bunun kadar bana güven vermemişti. İşin zor kısmıyla başladım: Elde 180 mm Sigma makro ile şunu denedim, bu sensörle tripodsuz bu iş imkansız gibi, net alan derinliği ise ayrı bir dert, ben çok beğenmedim bu yaptığım işi şahsen:

http://sfglobe.com/?id=799&src=share_fb_new_799

Karşıma çıkan ilginç karelerden biri , yer Hollanda

Beni boşverin de, Ertan hoca onca işin arasında habire yeni çıkan gövdeleri alıp alıp bi de test etmiyor mu, helal olsun gerçekten. Hani maddi olarak bir sıkıntısı yok nasılsa diye düşünenleriniz olabilir ama abi bu tamamen zaman işi ya. İş, aile, hobi tamam da inceleme yazısı ne abi ya? Teker teker onca incelikle hata yapmadan kareleri çek, yorumunu yaz, bilimsellikten ödün verme. 2005 li yıllarda fotokritik denen sitede ustalar yazmaya başlamıştı, hasbelkader benim de biraz karalamışlığım var bilgim olan konularda. Adamlar öyle uyanık çıktı ki, şimdilerde bu yazıları okuyabilmek için bile para yatırmak zorundasınız, yani fotokritik oldu sana fotokıytırık. Şimdi bu durumda Ertan hoca önümüzdeki beş yıla kalmadan ücret mukabilinde blog okutursa haksız sayılmaz Demem o ki, gerçekten emek harcanmış bir kaynak. Böyle bilimsel dayanaklı kaynak bulmak zor. Kıymetini bilmek lazım.

Fotoğrafçı detaycıdır

Canon fotoları da iyi olmuş yani bu siteye

Ertan hocanın bloğunda bu konuyla ilgili bir yazı okuduğumu hatırlıyorum. Bir atölye çalışması ya da eğitim videosu gibi işler tamamen zaman işi. Ümit hocanın fotoğraf çekmeye bile zaman bulamadığı bir dönem. Ertan hoca bloğu canlı tutabiliyorsa ben seviniyorum şahsen. Benim ise bu konudaki teknik bilgim yetersiz, kaş yaparken göz çıkarmak istemem yani. Sadece şunu biliyorum; makinalardaki bu yazılım bu değerlerin ortalamasını alma prensibi Üzerine çalışıyor. Ben şahsen kullanmıyorum, çÜnkÜ kontrolÜn benden çıkması işime gelmez, eski kafayız, idare edin. Bu arada D5100'Ümde yazılımın yÜzleri tanıyabildiğini hatırlıyorum, gÜzel bir oyuncak gibi, aile fertlerinin makinayı kullanmasında faydalı olabilir bu fonksiyon.

Evet, bu modelleri kullanıyorum. Verdiğin linkte iki ayrı flaşı birden kullanabilmek için 2 alıcı ve 1 vericiyi set yapmışlar. Burada sana bir ipucu vereyim: Linkteki görselde gördüğün küçük boyutlu ünite sadece verici olarak çalışır. Diğer 2 adet ünite ise hem alıcı ve hem verici olarak çalışır. Bu üniteleri tek tek satın alırken arada 10-20 dolar gibi bir fiyat farkı vardır. Ayrıca küçüt boyutlu verici ünitenin pili her yerde bulunamayan bir pildir. Mantıklı olan büyük boyutlu olan üniteden almaktır, çünkü hem alıcı hem de verici olarak kullanabilirsin.

Arkadaşlar gerekeni yazmışlar. Bu bilgiler ışığında; madem kuşlarla aynı ortmadasınız, bazı türlerine bizden daha fazla yaklaşma imkanınız olmalı. Bu da ekipman konusunda sizin için avantaj. 55-200 mm VR model lens kabul edilmiş kriterlere göre oldukça başarılı bir lenstir, sadece 200 mm den dolayı bazı durumlarda yetersiz kalabilir; tabii sizin kuşlar sizden kaçmıyorsa hiçbir sorun yok. Bu durumda yine Nikon 70-300 mm VR modeline yönelebilirsiniz, fiyatı doğal olarak biraz daha yüksektir ve VR özelliğinden dolayı size kolaylık sağlayacaktır. Eğer bu model için bütçeniz yetmiyorsa bu kez Sigma 70-300 mm OS versiyonlarına yönelebilirsiniz. Bu lenslerle başlangıcınıız yapabilir, belli bir süre kendinizi meşgul edersiniz. Bu sürede otomatikmen kendinizi geliştirirsiniz. İşte o zaman daha uzak odak noktalı lensler için para biriktirmeye başlarsınız.

- İçinde kullanılan cam sayısı - Camların çapları - Ekstra elekronik aksamlar, konforlar (mesela titreşim engelleyici) - Kaplamalar (mesela nano kaplama) - Vignet, distorsiyon, CA seviyelerini en düşüğe indirgemek için yapılan işlemlerin maliyeti (uzun zaman alan dizayn ve testler) - Camdan başka kullanılan malzemelerin maliyeti (metal, plastik ....) Kısa odaklı lenslerin 1,4-2,8 diyaframa sahip olmasında her zaman yüksek kaliteli olmazlar. Tamam, diyafram düştükçe camların çapı büyür, cam büyüdükçe maliyet artar, bu doğru. Ancak bundan başka yukarıda saydığım örnekler ve daha birçok etken maliyeti artırır. Kısa odak yerine ben de bir 200 mm F1,4 isterdim ama bunun çizimini kaç tane mühendis yapmıştır ki?

"Acil" kelimesinin bizim forumumuzda yeri yoktur, bunu alıştığınız diğer forumlarda kullanınız. Bundan dolayı konu başlığınızı değiştirdim. Bahsettiğiniz bir tüy, kıl, leke ya da başka bir nesne olabilir. Sensör temizliği, bazen sadece sensöre temiz hava üfleme tekniğiyla yapılan temizlik sonucu bertaraf edilebilecek bir basit bir sorundur. Panik yapmayınız. İşinin ehli birine sensör temizliğini yaptırınız. Eğer kendiniz müdahale ederseniz sensörü çizip makinanın tamamen çöpe atılmasına sebep olabilirsiniz.

Nikon'un kendi üzerinde bulunan kablosuz tetikleme sistemi IR ışınıyla çalışır. Yani flaşlar ile iletişim IR üzerinden yapılır. Bu belli bir metre mesafeye kadar çalışır. İkinci etken ise güneş ışınlarının bu IR (infrared) sistemine olan etkisidir. Bundan dolayı açık havada güneşli bir ortamda mevcut IR sistemi çalışmaz ya da sürekli hata yapar. Herşeyden önce Yongnuo flaş markasıyla ilgili bir kelime bile yazamam, çünkü tecrübem yok, hiç kullanmadım. Bu markanın sadece RF602 ve RF603 model tetikleyicilerini bir süre kullandım, sonrasında tam iTTL destekli tetikleyicilere terfi edip zahmetten kurtuldum. Bu yüzden bu marka flaşların tam olarak desteklenip desteklenmediğini bilmiyorum; bu durumda güçlerini kontrol edebilir misin onu da bilemem. Ama nikon flaşlar için bu mümkün, tabii güneş olmayan bir ortamda ya da bulutlu bir havada. Manuel de 1/160 dan yukarı da destekler ama senin perde hızın flaşın 1 kerelik çakma hızından daha hızlıdır, bu yüzden görüntü alamazsın. TTL bu noktada birden fazla kez patlama yaparak bütün perde geçişi boyunca sensörün ışık almasını sağlamaktadır. Yoksa desteklemiyor diye bir şey yok yani. Bu konuda size yazılı olarak faydalı olamayacağımı düşünüyorum. Yakınınızda olan birinden uygulamalı olarak yardım almanız daha kolay bir yöntemdir. çünkü henüz tam olarak temel tecrübeniz oturmamış, bu durum sorunuz için bir bariyer. Kolayl gelsin.