Nikontürk

Yongnuo hariç, Nikon marka flaşlar konusunda sorularınızı cevaplandırabileceğimi sanıyorum (tabii bilmediğim noktalar da vardır). Yongnuo'nun bu modelini kullanan arkadaşlar size yardımcı olsunlar, çünkü ben hiç kullanmadım, tecrübem yok. Öncelikle Öğrenmek istediğiniz noktayı tam olarak belirleyelim: Ne yapmak istiyorsunuz? 1- Hem kablosuz flaş tetiklemek isteyip aynı zamanda tetikleyici mi kullanıyorsunuz? 2- Sadece Nikon'un kendi bünyesinde bulunan tetikleme sistemini mi kullanmak istiyorsunuz? 3- i-TTL olarak sorunsuz kullanıyorum derken, kablosuz mu, yoksa makina üzerine takılı haldeki kullanımı mı kastediyorsunuz? 4- Tetikleyicinin marka ve modeli nedir? Yüksek enstantane hızlarında Nikon desteği var mıdır? 5- Manuel modda tetikleyici ile çalışırken maX 1/160 gibi enstantane hızlarına çıkabileceğinizi, bundan yukarısında manuel modda çalışamayacağınızı biliyor musunuz?

Henüz o makinanın değerini verecek bir alıcı çıkmadı karşıma Ciddi tekliflere açığım, D800 için nakite ihtiyaç var; bu cümleyi ciddi olarak yazdım.

D300s'i bugün sattım. Artık iso performansı daha iyi gövdeye ihtiyaç duyuyorum yaptığım iş itibariyle. Şu an için düşündüğüm gövde D800. Yani demem o ki, D7000 almanız sizin için daha hayırlıdır.

Bugün D300 ile D300s arasında bir fark yok derler, aslında durum öyle değil D300s makyajlanmış bir makina gibi görünse de sensörü tamamen başka bir makina olup başarılı bir video çekim kalitesine de sahip. Şehir efsanesi D300s'in daha fazla iso gürültüsü olduğunu söyler, bana göre ise tam tersi. Zaten ikinci el fiyatlarına bakarsanız aralarında büyük fark var. Yani D300s daha güncel, daha yeni teknoloji ürünü. Ama bir D7000 gibi "Auto" çekim modu yok! İşte segmente farkı burada başlıyor. Ama D7000 hepsinden daha yeni, iso başarımı bu iki versiyondan da yüksek. Mantık, bu saatte D7000 al der. Kime, size. Sizin durumunuz buna uygun. D7000 sizin elinizde çok daha iyi sonuçlar verir. D300 veya S modelini alıp onu öğrenene kadar zaten zamanınız biter, makina elinizde eskir, satarken zarar edersiniz. Bugün orta seviyede iş yapan pek çok fotoğrafçı D7000 kullanıyor. Bu sınıftaki fotoğrafçıların hitap ettiği kesim zaten elindeki makina nedir diye bakabilen seviyedeki müşteri değil. Ama işinde çıtası biraz daha yüksek fotoğrafçı bazı parametreler ve "ye kürküm ye" mentalitesinden dolayı D300 gibi semi-profesyonel gövdelere yönelmek zorunda olduğunu biliyor. Hatta dahasını yazayım size: D600 gibi giriş seviyesi full frame makina ile çalışan fotoğrafçılar bile "işi bilenler" arasında kabul görmüyor bu dünyada. Buna karşılık yazlık semtlerin pahalı otellerindeki tipik fotoğrafçılar bile D800 gibi makinalarla çalışıyorlar: Bu durum, bunların çok iyi fotoğrafçı oldukları manasına gelmiyor; tam tersine çok iyi kazanan, mafyalaşmış kurallarıyla oraya başka fotoğrafçıyı yanaştırmayan, kazancından otele haraç veren tüccardan başka bir şey değildirler. Siz daha fazla tecrübe sorup da aynı noktaya takılıp kalmayın. Madem bi soru sordunuz, cevabı da D7000 ya da D71000 olarak aldınız, gidin bu makinayı satın alın. çünkü bir D300 veya S modeli yeni olarak satışta yok. Bulduğunuz makina da bunu kullanan kesimden dolayı bi hayli yorulmuş makinadır. Bendeki D300s henüz 17 binde, bu istisnai bir durum ama genel olarak bunların ikinci elleri 50-100 bin çekimdedir. Dolayısıyla bir bilenin sözünü dinleyip bir tık alt segmentteki makinayı almak daha mantıklı olur.

Merhaba Mehmet bey, Herşeyden önce özel mesaj yoluyla kesinlikle ekipman tavsiyesinde bulunmuyorum. Yine aynı şekilde donanım sorunları ve benzer konularda forumda başlık açarak herkesle paylaşılmasından yanayım. Bu yüzden özel mesajınıza cevap vermedim. Sadece özel bir durum arzeden, kişinin herkesle paylaşamayacağı konulara cevap yazarım. Eğer bu işe yeni başlayan biri iseniz size uygun olan makina D7000'dir. Bu işten para kazanan, aynı zamanda fotoğrafçılığı meslek olarak yapan biri iseniz (düğün şipşakçılarını bu kavramdan muaf tutuyorum) zaten bu soruyu sormaz, gider D300 segmentinde bir makina alırsınız. Bunan neden diye sormak isteyeceksiniz, biliyorum. Nedenlerini merak ediyorsanız gidin D7000 alın.

Arkadaşların yazdıkları kafanızı karıştırmış olabilir belki. Ben size özetliyeyim: 1- Makinanız yaklaşık 26 bin çekim yapmış. 2- Itriyat malzemesinin olduğu kare F5 diyafram değerinde çekilmiş, bu değerde sensör üzerindeki tozları görmezsiniz. 3- Yüzüklerin bulunduğu kare F20 diyafram değerinde çekilmiş, bu değerlerde sensör üzerindeki tozları, lekeleri görmeye başlarsınız. 4- 26 bin çekime gelmiş bir D7000 modelinde meşhur şehir efsanesi yağ sıçraması olmaz. Yani bu lekeler yağ zerreciği değil, alışılageldik toz taneleridir. 5- ümit hocanın söylediği gibi işinin ehli bir tamirci/uzman fotoğrafçıya makinanızın sensörünü temizlettiriniz. Bu işlem oldukça hassas bir iş olup herkesin becerebileceği bir iş değildir. En küçük bir hatada sensörünüz zarar görebilir. Sensörü değiştirmek demek, makinanın ne pahalı parçasını değiştirmek demektir. 6- Toz, her ortama rahatlıkla girebilen bir nesnedir. Temizlikten sonra sensörün tekrar kirlenmeyeceğini kimse garanti edemez. Sıklıkla lens değişiminde sensore toz girmesi ihtimali artar. Hiç lens değiştirmeseniz bile yine toz bir yerlerden içeri girecektir; en basit ihtimalle zoom yapan lensinizin içeriye pompaladığı hava ile birlikte!

Ben ihtiyarladım, kesin. Artık heavy metal, hard rock da dinleyemiyorum zaten Bu nasıl bir ruh halidir anlamak mümkün değil: Bıçakla ekmeği de kesersin, adamı da.

Tam adı ya da kendisiyle ilgili bir link paylaşabilir misin? Benim şahsi yorumum şu: Çektiğiniz fotoğraflar sizin ruh halinizi yansıtır.

Bir fotoğraf makinası tamircisine makinanızı gösteriniz. ölü pixeller için Capture NX2 ile otomatik olarak bir işlem yapılması mümkün. Ancak önizlemedeki sorun makinada bir sıkıntı olması ihtimalini güçlendiriyor. önce gerekli tamiri yaptırın, sonrasıda ölü pixeller için gerekli yöntemi öğrenmeyi deneyin. Renkler konusunda şikayetiniz ile ilgili olarak bir raw dosyasını bana gönderirseniz bir yorumda bulunabilirim.

Çok genel. Yazayım desem nereden başlıyayım bilmiyorum. İki sayfa yazmak gerek en az. Madem yansıma derdin var, 1 metreyi bulan Çekim Çadırlarına yönel, umarım ürünler iÇine sığabilecek boyutlardadır.

Yaklaşık 2 yıl D300 kullandım, kelepir D300s düştü ve değiştirdim. Halen ciddi projeleri D300s+70-200mm Nano ve D3+24-70mm Nano ikilisiyle yapıyorum. Eğer makinanın bir eksiği olsaydı D3 yanında beni yorardı. Belki flaşsız çalışmak zorunda kaldığım sahne sanatlarında düşük ışık şartlarında bir D3 olamaz ama bu zaten adil bir kıyas değil. Bundan 10 yıl önceki gövdelerle çalışmış insanlar şimdiki teknoloji ürünlerinin kıymetini iyi bilirler. Sözün özeti, artık kötü makina yok, tıpkı artık kötü araba olmadığı gibi, Sadece kötü şoför var!

O fotograflar hızlandırılmış kursun ilk dersinden Gokhan. Dolayısıyla bu tür püf noktalarının boyle hızlı kurslarda irdelenmesi beklenmez. FRize degerli ustalari bunyesinde barindiran, universiteden ogretim gorevlilerinin de bulundugu resmi bir kurum olup ozel kurslarla alakasi yoktur. Sozkonusu dersler universitenin yerleskesindeki salonlarda verilmektedir, bu imkani her sehirde bulamazsiniz. Son birkac gundur bu tur Nikon hatalari basliklarinin artmasi sizin de dikkatinizi cekiyor mu? Yok iso basarimi dusuk, yok conan daha iyi video ceker, yok 6D D600 u dover! Neler oluyor Allahaskina?

Zaten doğru adrese gitmişsin! Erdoğan Muradoğlu ve Murat Topal'ın yanına git makinanla birlikte! Temel fotoğraf bilgini geliştirmeden bunun nedenlerini sana anlatsak da anlayamazsın. Selamlarımı da ilet bi zahmet

Auto ISO fonksiyonunun kapalı olduğundan emin olun. Nette gördüğünüz videoların efektsiz olduğuna kimse garanti veremez. Efekt eklentileriyle bir miktar iso gürültüsü azaltılmış olabilir.

D300 ü içeride, yani ışığın emrinde olduğu bir stüdyoda kullanmışlar. Buna karşılık D200 ü de dışarıda , yani ışığın Allah'ın emrinde olduğu bir ortamda kullanmaya çalışmışlar, verim alamamışlar. Bunun tam tersini yapmaları gerektiğini söyledim. Fakat onların maddi durumu daha yeni teknoloji ürünü makinalar almaya müsaitmiş. Basarım parayı alırım en iyi makinayı ve bu sorunu böylece çözerim demişler. Belli ki hitap ettikleri müşteri kitlesi için gerekli olan budur; yani makinasıyla, fotoğrafçısıyla lazım olan setup seviyesi budur. O halde bizim söyleyecek bir sözümüz yok. Keşke bize danışıp da bizi boş boş yazdırmasaydılar.

Sizin gibi duyarlı arkadaşlar bize yük olmuyor zaten. Keşke herkes sizin gibi olabilse. Bizi en çok üzen konu şu: "Ne alayım?" "Şu model sizin seviyeniz için uygundur." "Ama bunda şu özellik yooook?" : "E O ZAMAN BİZE SORMA KARDEŞİM, SEN ZATEN BİZDEN DAHA İYİ BİLİYORSUN, GİT İSTEDİĞİNİ AL" dediğimiz zaman biz sert moderatör oluyoruz. Hem soruyor, hem cevabı beğenmeyip çemkiriyor, karşılığını alınca da küsüp gidiyor.

Sitede D800 kullanan, aynı zamanda bu konuya hakim olan Ertan hocamız var. Gerek forum topiklerindeki cevaplarını, gerekse kendi kişisel sitesindeki D800 incelemesini okumanızı tavsiye ederim. Ben bu konu hakkında uzun süredir yazılanlarla elde ettiğim tecrübemle size iki satır yazmak isterim: D800'ün üzerine netleme hatası yapışmıştır, ama bu her zaman doğru değildir. Çünkü neredeyse orta format boyutlarına yakın sensörde hatasız Çekim yapmak herkesin harcı değildir. Bir APSC sensörde 1/30 enstantane ile Çekebildiğiniz kareyi bir D800 üzerinde 1/160 larda Çekmek zorunda kalabilirsiniz. Bunun sebebini Ertan hocanın blogunda bulabilirsiniz (halkboyleistiyor). özetle, makinanızda netleme hatası olabilir de olmayabilir de.

Aslında bu arkadaşlar haklılar. Makinadan jpg çıktı alıyor olabilirler, raw çekiyorlarsa beyaz dengesini işlemede bilgileri yeterli olmayabilir. En başından doğru kalibre edilmiş mümkünse led ışıklandırmaya sahip olmayan ips monitör kullanmıyorlardır. Geçen hafta iki fotoğrafçı bir gelin damat çekimi yaptılar. Firmanın bir Canon 6D + 24-105 mm si ve bir de D90+16-85mm si vardı. Fotoğrafçının kabiliyeti burada da ortaya çıktı. Bana göre D90 daha doğru renkler verirken şaşırtıcı bir şekilde gelinlikte ışık patlaması yapmamıştı. Buna karşılık 6D yi kullanan sanırım makinaya hakim olamadı ki gelinlikte ışık patlamaları, tam siyah olmayan damatlık gibi durumlar vardı. Ha, bunu anlayan kim vardı derseniz, hiç kimse!

Birkaç yıldır bu sitede dilim döndüğünce insanlara yardımcı olmak amacıyla bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Ancak dikkatimi çeken bir şey var ki gelen soruların büyük çoğunluğu "hangi ekipmanı almalıyım" odaklı oluyor. Artık bu temeldeki sorulara cevap yazmaktan yorulduk, bıktık. Ekipman konusunda tabii ki yardımcı olmak istiyoruz. Karşılaşılan problemlerde bildiğimizi kimseden saklamıyor, elimizden geldiğince doğru yönlendirmeye çalışıyoruz. Ancak 10 sorudan 9'u hangi gövdeyi alayım, bu lens diğerinden daha keskin mi tarzında olunca değil cevap yazmak, okumaya bile zahmet etmez olduk. Bu durum bana göre forumun kalitesini de düşürüyor. Değil fotoğraf sanatını, fotoğraf çekme tekniğini, çekimlerde Nikon karakterini konuşmayı; daha doğru fotoğrafın olmazsa olmazı kadrajı bile konuşamıyoruz. Daha bunun doğru pozlaması, beyaz dengesi, net alan derinliği, doğru zaman dilimi gibi pek çok ayrıntısı var. Soruyorum sizlere arkadaşlar, biz nerede hata yaptık da soruların tümün hangi model ekipman üzerine kurulu? Bildiklerimizi paylaşırken size iki harf öğretmede yetersiz mi kaldık?

1:1'den çok daha büyük büyütme oranlarına çıkabilmek için 50 mm yeterli gelmiyor. Ters bağlamada lensin odak mesafesi ne kadar kısalırsa büyütme oranı o kadar artıyor. Becerisi olanlar bu durumu 18-55 mm kitlens ile farketmişlerdir. Eski manuel lenslerin 20-24-28 mm gibi versiyonları bu iş için oldukça uygundur. Tabii bu kadar büyütmenin de bir dezavantajı var; net alan derinliği. Ciddi kareler yakalamak için mecburen stacking tekniği uygulamak gerekiyor. Ayrıca yeterli ışıklandırma ihtiyacı da işin cabası. Yani o sineği öldürmeden amacınıza ulaşmanız neredeyse imkansız. Ya da dondurucu sprey kullanacaksınız. Gürkan Oral arkadaşımızın tavsiyesinin bir bölümüne katılıyorum. çünkü mevcut lensi ile vakti bol birinin 5-10 dolarlık ters bağlama adaptörü ile kendi kendine bir kurs vermiş oluyor. Böylece optiğin makrodaki kurallarını deneme yanılma yöntemiyle öğreniyorsunuz. Meraklı ve sabırlı insanlar için çok iyi bir öğrenme yöntemi. Sonuca gitmek için acelesi olanlar zaten bunu bir kez dener ve bırakır; zaten bu karakterdeki arkadaşlarımızın ileride çok iyi fotoğrafçı olamadıklarına sıkça şahit oldum. E herkesin çantasında bir adet 50 mm zaten olmazsa olmaz olmuş günümüzde, alın bir ters bağlama adaptörü ve bol bol terlemeye başlayın. Sonuçta hepiniz günün birinde en ucuzundan da olsa bir makro lens alıp belki de yılda sadece 2 kez kullanacaksınız.

USB kablosu bu iş için önemlidir; eğer kablo belli normlara haiz değilse yani ucuz bir çin menşeeli ürün ise bu tür sorunlar olabilir. Kablonun uzunluğu, kullanılan liflerin sayısı/kalınlığı, sarmal karakteri bunlara etki eder. Mıknatısların (ferrit) kaliteye etkisi pozitif etkisi vardır ancak bu daha çok dış radyo frekans sarkmaları gibi konular içindir. (Ekranlama maliyetini düşürmek için).

Yoo, değmez. Performansları birbirlerine yakın olsa da Nikon F2,8 avantajıyla önde. Facede bazı karelerim var Tokina ile çekilmiş bakmak istersen. Tokina, sahip olduğu aralık ve sabit F değeriyle sınıfında alternatif bir lens. Aynı lensin Sigma veya diğer markadaki türevleri için ciddi paraları gözden çıkarmak zorundasın. Ebay'da Tokina için ortalama 400-600 dolar istiyorlar, sadece hastası bu paraları veriyor. Tabii iyi ve keskin bir kopya olma şartıyla.

Makina uzerinde, menude usb baglantisiyla ilgili sekmede 2 secenek var: bunu ptp moduna aliniz.