İçeriğe git

Nikontürk

Forum Dedektifi
  • İçerik sayısı

    2.342
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Gün Kazandı

    1

Nikontürk kullanıcısının paylaşımları

  1. Nikontürk

    Nikon D200 mü yoksa D90 mı

    Ertan hoca, bi tane eski dikiş makinesi tavsiye ederim. Usta onunla da fotoğraf çekilebileceğini söylemişti bir röportajında.
  2. Nikontürk

    Nikon D4S Karşınızda!

    D3 ile D3s in arasındaki farkları bul Gökhan. Sonra da aynı durumu D4 ile D4s arasında düşün
  3. Nikontürk

    Nikon D3300 dedikoduları...

    Bu sistem tarafından sömürülmemenin tek yolu satın almamaktır. Bütün sıkıntı burada. İnsanlar bir şekilde bu rakamları ödüyor, daha çok tüketiyor; tüketim üretimi körüklüyor, daha çok üretim patronların iştahını kabartıp rakamlara yansıyor. Bu satınalmayı yapan kitle ise nedense hep giriş seviyesi. Şirketlerin fiyat belirleme ile ilgili birimleri var artık. Maliyetler ve öngörülen kar marjı mantığı artık yok. Artık nerden daha çok kazanabiliriz, hangi ülkede hangi rakama satmalıyız ki zararına sattığımız diğer ülkenin açığını kapatalım gibi pis oyunlar var artık. NL'de 2100 euroya satılan bir ürün UK'da 1400 euroya satılabiliyorsa artık diyecek bir söz yok. Yok efendim biri EU ülkesi ama diğeri birliğe dahil değil, USA hiç değil gibi kağıt üzerindeki oyunları geçelim artık. Belli bir zümre daha ucuza yaşarken diğerleri dünyanın kazığını yiyor. Kaldı ki o zümre diğerlerinden daha çok kazanıyor.
  4. Nikontürk

    Nikon D3300 dedikoduları...

    Bence de doğru bir tesbit. Sarf malzemesinden kazanan printer üreticileri gibi, giriş seviyesi kitlesine her türlü malı kakalamak daha kazanÇlı anlaşılan. Amerikan satış sitelerinden BH, Amazon gibi sitelerde yeni modelin ön siparişleri alınmaya başlanmış. Fiyatlara şöyle bir baktım da, bir 18-55 mm iÇin 200 dolar ödeyecek kullanıcının herhalde aklından zoru vardır. Aynı şekilde hangi full frame kullanıcısı bir 35 mm F1.8 iÇin 600 dolar öder ki? Hayır, lenste nano kaplama var mı yok mu o da muamma, bu parayı hakedecek ne var ki bu lensin iÇinde? Full frame kullacısı 28 mm F2.8 ile yoluna devam eder diye düşünüyorum, ne de olsa 100 dolarlara bulunabiliyor ikinci elde. özetle, bu alıcı kitlesi olduğu sürece bunlar bizi daha Çok ........
  5. Nikontürk

    d300s mi d7000 mi?

    D300s almaya karar veren kullanıcı bu konuda belli bir tecrübeye sahip, semiprofesyonel gövdenin avantajlarını bilen, belki de bu modelden önce D100, D200, Fuji S5 Pro gibi aynı segmentin, ya da D90 gibi bir alt segmentin gövdelerini kullanmış biridir. Bu kullanıcı için kullandığı ata güven çok önemlidir. O, netleme hızını, çekim hızını, gövdenin ele oturuşunu, sağlamlığını, herşeyden önce bu segmentin kriterlerini bilen biridir. Bugün D7000 modeli teknolojik olarak daha yeni özellikleri ve avantajları üzerinde bulunduran bir makinedir. D300s'den daha yenidir, daha tekniktir, daha çok kullanım özelliğine sahiptir. Bundan dolayı iki segment arasında kalmış bir modeldir. Kendisinden bekleneni hakkıyla yerine getirmektedir. Madem daha önce giriş seviyesi bir model kullandınız, sizin şu anda "mantıklı" seçiminiz D7000'dir.
  6. Nikontürk

    d300s mi d7000 mi?

    Cevabım sizi üzmesin, amacım sizi yermek değil, tamamen pişmanlık duymamanız için yazıyorum,: Bu soruyu soran bir kullanıcıya D7000 alın derim. çünkü D300s alması gereken bir kullanıcı bu soruyu zaten hiç sormuyor.
  7. Uzunca bir süredir hakkında bilgiler nete sızan Nikon D3300 modelinin fotoğrafları da nette görülmeye başlandı. Giriş seviyesi D3200'ün devamı niteliğindeki bu yeni modelin önümüzdeki günlerde resmi olarak lanse edileceği gelen bilgiler arasında. Bu model ile birlikte Nikon 18-55 mm serisine yeni bir versiyon daha ekleyeceğe benziyor: Nikkor AF-S DX 18-55 mm, F/3.5-5.6 VR II olarak isimlendirilen bu son versiyon lensin diğerinden farkının ne olduğu konusunda ben de çok meraklıyım doğrusu. Gövde hakkında nete sızan bilgilerde bir önceki versiyon D3200'e göre büyük farklılıklar "şimdilik" görülmüyor. Bir önceki gövdenin biraz iyileştirilmiş hali gibi duran bu yeni gövdede Low Pass filtresi olmadığı, saniyede 5 kare çekim hızına sahip olduğu, Expeed 4 chip kullanıldığı, Iso hassasiyetinin 25600'e kadar çıkabildiği, videoda 1080p çözünürlükte 60 fps'i desteklediği, yeni bir panorama çekim özelliği eklendiği gelen bilgiler arasında. Buna karşılık Nikon D3200 modeli halen satışta var. 20 Şubat 2014'ten sonra satışa sunulacağı söylenen Nikon D3300'ün kitlensiyle birlikte 650 dolar civarında bir fiyatı olacağı tahmin ediliyor. Aynı zamanda Nikon'un low pass filtresini lense entegre etmekle uğraştığı, bunun için patent başvurusunda bulunduğu da konuşuluyor. Nikon'un yeni bir 35 mm F1.8 full frame lensi de 20 Şubat'tan sonra 600 dolarlık fiyatla satışa sunulacağı tahmin ediliyor.
  8. Varsa bile sakın bununla servise gitmeyin. EU ülkelerinde bile bilmem milimetre kareye düşen yok beyaz en az 3, yok yeşil en az 4 adet gibi belli kuralları var bu ölü pixel olayının. TR deki servis kimbilir ne diyecektir. PS üzerinde bir tıka bakar, hepsi bu. Buna benzer bir olay; çok daha büyük boyuttaki toz-lekeleri sensör temizliğiyle uğraşmaktansa PS ile bertaraf etmeyi yeğliyoruz. Kimbilir, bir sonraki çekimde o nokta orada değil de başka bir yerde ölü pixel olarak çıkarsa şaşırmayın. Uzun pozlamaya bağlı olarak farklı yerlerde görülebilir.
  9. Hasip bey, iki bilgili insan gerekli izahati yapmışlar. Bir iki cümle de ben eklemek istiyorum: Eve alınıp kullanılacak hiçbir standart veya fotoğraf yazıcısı bir baskı merkezindeki yazıcılar kadar ucuza baskı yapamaz. Yani değil 200, 2000 adet baskı bile yapsan bir sanayi tipi yazıcıyı eve alıp kuracak halin yok. Dolayısıyla gerek perakende satın aldığın sarf malzemesinden (kağıt, mürekkep), gerekse kaliteden zararın olacaktır. Bu sebeplerden dolayı evde kullanılabilecek, az sayıda baskı için mantıklı olan, mürekkep kuruma derdi olmayan, kalite konusunda daha iyi olan seçenek dye-sub sistemi kullanan yazıcılardır. Bunlar maliyet olarak diğerlerinden daha yüksektir, baskı ebatları küçüktür. Örneğin ben Canon Selphy CP710 kullanıyorum. Bunun kullanım amacı baskıdan hemen sonra parmak izi derdi olmadan kullanılabilmesidir. Mürekkep baskı gibi Ömür konusunda sıkıntısı yoktur. Renk geçişleri daha güzeldir. Fotoğraf kalitesi biraz daha iyidir. Ancak sarf malzemesi pahalıdır. 3-5 adet baskı için mantıklıdır. Ama 10 adet ve yukarısındaki tüm baskıları bir baskı merkezinde yaptırdığımı bilmeni isterim; çünkü daha ucuzdur.
  10. Marka bazlı değil de senin işine en uygun olanı seçmen daha mantıklıdır. Örneğin ben Nikon seven, tercih eden biriyim. Ama işim futbol, kuş fotoğrafçılığı olsa, bu kategorilerden ekmeğimi kazanıyor olsam, seçimim Canon olurdu. Bilimsel doğruları maliyetle eşleştirdiğimiz zaman bu şekilde hareket etmek gerektiğini farkediyoruz. Aynı işi bir Nikon ile yapalım dersek 1,5-2 katı bir maliyetle karşılaşıyoruz. Aklın yolu bir yani. Dolayısıyla Canon kaka ama Nikon cici, Sony ise hiç olmaz gibi bir sÖylem ciddiyet arzetmez. Marka fanatikliğinden Öteye gitmeyen bir kısır dÖngüdür bu. Yaptığım iş ve alışkanlıklarımın teknik bilgimle birleşimi sonucu Nikon'la yıllardır arkadaşız. Bu demek değildir ki her konuda Nikon en iyisi; bana gÖre iyisi budur, bu benim tercihimdir, buna da kimse müdahale edemez. Nikon'un DSLR makinelerinin sadece son yıllardaki yeni bir kaç modelini kullanmadım; bu da bana bazı şeyleri ister istemez Öğretti. Canon cephesinde çok az modeli deneme, giriş seviyesi 2 modeli işyerinde "mecburen" kullanmayla oluşmuş bir bilgim var. Bu kadar az tecrübeyle Canon için çok fazla atıp tutmaya hakkım yok. Ancak teknik manada okuduğunu anlayabilen biri olarak, gerek yazılım gerekse donanım hakkında temelin üzerinde bilgi sahibi biri olarak, mesleği kalite üzerine biri olarak tercihim Nikon'dur. Her ne kadar ülkelerdeki Nikon servislerinin, satış politikalarının bizi bezdiren davranışları olsa bile!
  11. Şimdi bu son mesaja ben 1, Ertan hoca 5 kitap yazar O 550D kesinlikle senin D50 gibi güzel renkler verir; hatta bazılarına göre daha güzel renkler verir. Bazı arkadaşlar cmos sensör sevmez, onlar müzmin ccd bağımlısı arkadaşlardır, tercihleri senin D50 olabilir. Bana göre 550D daha başarılıdır da huyunu suyunu bilene. Ayarları bilmek, karakterini öğrenmek, nerde ne yapmak gerektiğini iyi bilmek lazım. Yani özetle bu bir adil kıyaslama değil. Haa Nikon'dan vazgeçmiyorsun, o senin tercihin, buna kimse müdahale edemez, karışamaz; ancak herkes fikrini söyleyebilir, tartışılabilir.
  12. Ah bu Hayyam'ın yolları taştan, Kız Nikon sen çıkardın beni baştan.....
  13. Haa bi dakka! Ertan hocam 6 ay garanti istiyor, ben bu malın zaten garantili satılacağını sanıyordum? Yoksa garanti de mi yok?
  14. Teşhir ürününü bi düşünelim: Gelen geçen- bilen bilmeyen eline aldı, elledi, mıncıkladı, orasını burasını kurcaladı, kapak vazifesi gören lastikleri açtı kapattı, bilmediği halde düğmelere bastı, çevirdi, çevirme tekniğini belki de bilmiyordu, falan falan..... Yani ben mediamarktta gördüklerimi yazdım. Kişisel olarak değil yüzde 10, yüzde 30 indirim olmadıktan sonra almam; çünkü artık o ikinci el bir maldır buranın alışkanlıklarına göre. Yurdum insanını bu tekelciler nasıl da sömürüyor.
  15. Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya'ya ait bir yazıdır: UYDUR UYDUR 7 Mart 1933: TDTC Genel Merkez Kurulu toplanır. Arapça ve Farsça’dan gelen kelimelere savaş açılır, yerlerine yeni “tilcikler” konması için karar alınır. İPE DİZ...Valide yerine doğurgaç, baba yerine doğurtgaç, aşevi yerine otlangaç, belediye için uray, mebus için saylav, sanat için dorut gibi ucubeler dayatılır ki milletimiz Agopça der bunlara... KAKINç, aldatı, YONTU, söylev, gömüt, imge, NESNEL, avunç, bağıt, kaydırgaç, erek, varsıl, Açgı, basçık, alnaç, alışkı, İçERİK, ansıma, çAVLAN, ardıl, Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim... Ya bunlar Türkçe değil, ya da ben Türk değilim! Necip Fazıl Kısakürek Efendim onurlandırdınız.Ne yani gururlandırdınız mı demek istiyor, şereflendirdiniz mi? Yoksa müftehir mi oldu? İzzetli, haysiyetli, namuslu, vakarlı, erdemli, hatırlı, itibarlı, muazzez, muhterem, saygıdeğer, seciyeli... Onur, bunların hangisi? Yeni kuşaklar “hepsi” diyecekler, eskiler “hiçbiri!” Bakıyorsunuz Osmanlıda Rüşdiye ve İdadi mezunları bile (orta lise) sular seller gibi Fransızca konuşuyorlar. Peki biz niye kıvıramıyoruz? Lisanımız kısırlaşmış da ondan... Bin kelimeyle iktifa edersen olacağı bu, zihni melekelerimiz dumura uğruyor. Herkesin ağzında bir “stres”. İyi de stresten maksadın ne güzelim? Dert mi, gam mı, kahır mı, keder mi, gussa mı, yeis mi, tasa mı, mihnet mi, elem mi, üzüntü mü, sıkıntı mı, endişe mi, kasvet mi, nedamet mi, melâl mi, enduh mu, füduret mi, hüzün mü, hüsran mı, hicrân mı, ızdırap mı, inkisar mı, kâbus mu, hafakan mı, teessüf mü, teessür mü, vehim mi, buhran mı, matem mi, gaile mi? Söyle hangisi?Kısrak, beygir, aygır, tay, gölük, kadana, küheylan, safkan, ester, güre, kulun, midilli, rahvan... Bunların hepsi ayrı şeyler ama “at” deyip geçiyoruz alayına... Araplar aslana esed deyip geçemiyorlar ama... Adam n’apsın? Lûgatında 20 ayrı aslan olunca... BU LİSANLA MI?Siyasilerimiz konuşuyor: Biizz çin Seddinden Adriyatik kıyılarınaaa...Ata yurda ne ile gideceksiniz sahi? Oturgaçlı götürgeçle mi? İnanın insan özeniyor. İranlı ilk mektep talebeleri iki bin yıllık metinleri şakır şakır okuyor, biz (ki yaşımız elli) Rahmetli Menderes’in Yassıada müdafaalarını çözemiyoruz daha. Türkçe artık Babür Şahın, Gazneli Mahmud’un, Hüseyin Baykara’nın ve Ali Şir Nevai’nin yaşadığı coğrafyada bile kullanılmıyor. Haberiniz olsun ağalar, Acemin dili patlamış gidiyor. Asya’da İran yükseliyor. Evet Kabil’de, Gazne’de, Mezar-ı şerif’te, Kunduz’da Herat’ta oğuz boyundan kardeşlerimiz var ama ne yazık ki bizi anlayamıyorlar. VURUN AGOP’A Hep öyle olur. Söz dilimizdeki tahribattan açıldı mı yaylar gerilir, oklar bir Ermeni’ye döner anında. Agop Dilaçar’a!İyi de kimdir bu adam? Ne yapar? Nasıl yapar? Elinden kim tutar?1. Cihan Harbi... Suriye Cephesi... Asteğmen Agop Martayan Halep’te İngiliz subayları ile görüşüp konuştuğu için gözaltına alınır. Maksat ne olursa olsun, esirlerle temas affedilmez bir suçtur. Sadece bizde değil bütün dünyada...Onu ihanet-i vataniye cürmü ile zincire vurur, alır götürürler Şam’a. Belki de divan-ı harbe verilecektir, sorgudan sonra... Kendi kendine “ben bittim” der, “demek ki buraya kadar...” DARAĞACINDAN Olan olmuştur artık, ifade verirken alttan almaz. Barbarlık der, eziyet der, medeniyetsizlik der ki bunlar da suçtur ayrıca. (Türk ordusuna hakaretten okka altına girebilir pekâlâ) Komutan pek kulak vermez, gözü koltuğu altındaki kağıtlardadır zira. Ellerini çözdürür, tabancasını iade eder, çay ısmarlar. Agop’un Lâtin harfleri ile tuttuğu müsveddeleri inceler, sorular sorar. “Yine gel konuşalım” der ve ast zabiti rahatlatıp uğurlar. Agop şaşkındır. Onun M. Kemal olduğunu bilmiyordur daha...Savaşın ardından bir süre Robert Kolej’de İngilizce muallimliği yapar. Sonra Beyrut’ta bir Ermeni okuluna müdür olur. Ermeni gazetesi Luys’un Genel Yayın Yönetmenliğini de üstlenir bu arada... Kendini Türkiye’de emniyette hissetmemiş olmalıdır ki Sofya’ya kaçar, Svabodan üniversitesi’nde doğu dilleri okutmaya başlar. Ermeni gazetelere yazılar yollamaktadır hâlâ... Sonra ne olursa olur, TC ile arası açılır, vatandaşlıktan çıkarılır. TDK’NIN BAŞINA22 Eylül 1932... M. Kemal, Agop Martayan’ı Dolmabahçe Sarayı’na çağırır... Ancak, Agop’un yurda girmesi kâbil değildir. M. Kemal ısrarcıdır. Sofya Konsolosluğunu ayağa kaldırır. Konsolos usulsüz olmasına rağmen vize vermekle kalmaz, eline ‘kolaylık gösterilsin. M. Kemal’in hususi davetlisidir” şeklinde bir mektup sıkıştırır.Dolmabahçe Sarayında mevzu Türk dilidir. Davetliler arasında İstepan, Kevork, Mihran, Bedros ve Hrant Efendiler de vardır ki, soydaşlarını görünce içi rahatlar. M. Kemal Birinci Türk Dil Konferansı’nda ona Türk Dil Derneği Başuzmanlığı ve ilk Genel Sekreterlik ünvânlarını bağışlar. Agop Martayan Dilaçar, ölene kadar TDK’nın ‘Genel Yazmanı’ olarak vazife yapar. İlk kurultayda “Türk, Sümer ve Hint dilleri arasındaki rabıtalar” hakkında bir bildiri sunar. Tarihimizin Eti, Sümer, Urartu gibi karanlık kuyularda aranmasından rahatsız olanlar da vardır. Prof. Tahsin Banguoğlu bunlardan biridir mesela... ADİL AçAR! 1934’te Soyadı Kanunu kabul edilir. M. Kemal kendisine Dilaçar soyadını verir o da M. Kemal için Atatürk soyadını “önerir.”Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi onun çapında bir akademisyenin altına imza atamayacağı nazariyelerdir. Mertçe çıkıp “gülünç olmayalım” demesi gerekir. Ama o görüşünü belirtmez sadece emredileni yapar. Latin harflerinin oturtulması hususunda aşırı gayret gösterir. Dil Tarih Coğrafya’da Türkoloji dersleri verir.O kadar Türk asıllı varken “Türk Ansiklopedisi”ni hazırlanma işi de ona ihale edilir. 1979’da ölür. Nedendir bilinmez Devlet ajansı adını “A nokta Dilaçar” olarak geçer, TRT spikeri de “Adil Açar” diye okuyup ayrı bir garabete imza atar. Agopsa Agop kardeşim, adamın adını niye saklıyorsunuz, kimden korkuyor, niye utanıyorsunuz? Doğru dürüst söyleyin “TDK baş uzmanı Agop Martayan yarın filan kiliseden kaldırılıp Şişli Ermeni Gregoryan Mezarlığına...”Bizim cenahta hep Agop’a sövülür, yok dilimizi mahvetti de kahretti de filan... Eğer Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan Ermeni Dil Komitesinin başına geçirmek için bir Türk arasa, hayır demeyecek bir sürü dil uzmanımız çıkar. Ki Ermeniceyi bozup kısırlaştırmak, Ermeni çocuklarını dedesi ile anlaşamaz hale getirmek için fırsatı kaçırmazlar. Ermenicenin hece yapısını, alfabesini de değiştirirler icabında. TDK’DA YARIM ASIR Agop Martayan İstanbul Büyükdere’de doğar (1895). İlk ve orta öğrenimini Gedikpaşa’da, Amerikalı misyonerlerin açtığı bir okulda tamamlar. 1915’de Robert Koleji bitirir. Lisanlara karşı meyli vardır, Ermenice ve Türkçenin yanı sıra İngilizce, Yunanca, İspanyolca, Latince, Almanca, Rusça ve Bulgarcadan da anlar.1. Cihan Harbinde Mülazim-i Evvel (yedek zabit) olarak askere alınır. Kafkas cephesine yollanırsa da komutanları o hassas coğrafyada vazife yapmasını mahzurlu bulurlar. Suriye’ye kaydırılır. Burada M. Kemal ile tanışır ve önü açılır.1932’de Türkiye’ye getirilir, ölünceye kadar TDK’da “baş uzman” olarak vazife yapar. MİLLİYETçİLİK DERSLERİ“...Kemalizm Türkçülüğü, Ziya Gökalp Türkçülüğünü reddetmez tamamlar. Ziya Gökalp için menşe birliği mevzubahis değildi, yabancı kaynaktan gelen fakat Türk kültürüne temessül eden ve onunla kaynaşan her şey Türk’tü. Kemalizm Türkçülüğüne göre ise “her Türk asıllı olan Türk’tür”; yabancılaşmaya yüz tutmuşsa, onu tekrar kültürüne döndürmeli, zira o Türk’ün malıdır... (Agop Dilaçar, “Alpin ırk, Türk etnisi ve Hatay halkı”, CHP Konferanslar Serisi) KURTULUŞ GEOMETRİDE!Atatürk’ü, siyaset olaylarının büyük bir devlet adamı yaptığı gibi, yurdun kültür sorunları da onu büyük bir eğitimci durumuna getirdiğini, bu nitelikleriyle bîr önder değil, içten, özden, yüreği açık bir Ata, kılıcı ile ulusunu kurtaran, kalemi ile de onu yükselten bir şahsiyet olarak tanımlamaktadır. Büyük bir asker, devlet adamı, önder, eğitimci deha olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta ifade ettiği “... Millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu...” anlatmanın en güzel örneği hayatının son yılında yazdığı Geometri kitabıdır. Agop Dilaçar MAZHAR OLMUŞâ€œAtatürk, (Elâziz) seyahati esnasında Sivas’a uğradı. Burada bir okulda (Sivas Lisesi) talebeyi imtihan ederken Hendese (Geometri) terimlerinin hâlâ eskisi gibi devam ettiğini görmüş, canı sıkılmış. Derhal, Atatürk’ün yanında bulunan Celal Bayar, Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’a yazdığı bir telgrafla bu kitapların okullardan kaldırılmasını bildirmiş. Saffet Arıkan’ın cevabı şu oldu: “İlk irşadınıza bendeniz mazhar oldum.” Asım Us KUTUNBİTİK ALDIM “Dil Bayramından ötürü Türk Dili Araştırma Kurumu Genel özeğinden, ulusal kurumlarından, türlü orunlardan birçok kutunbitikler aldım. Gösterilen güzel duygulardan kıvanç duydum. Ben de kamuyu kutlularım” Gazi Mustafa Kemal KARANLIKTA N’APCAZ?...Teklif, tavsiye, telkıyn için öNERİ; alenî, bâriz, âşikâr, ayan, bedîhî, vâzıh, sarih, müstehcen, münhâl, üryan, meftuf, berrak ve defisiter için AçIK “sözcük”leriye yetinmek zorunda kaldığımız kafama dank etdi! Türkolog Prof. Otto Jastrow şu tesbitte bulunuyor: “Bu yüzden Türk Dili kültürel çokkatlılığını ve nüans zenginliğini geniş ölçüde kaybederek yeniden ilk çıkdığı tek boyutlu bozkır diline yaklaşıyor.”Aynı bağlamda babam da derdi ki “Yakında artık karanlıkda konuşamayacağız. çünki el kol işÃ¢reti yapmaksızın merâmımızı anlatabilme imkânını kaybediyoruz.” Yağmur Atsız BARİ AHENKLİ OLSA Şair Bâki “Baş eğmeziz” demiş, “edâniye dünyâ-yı dûn için, Allah’adır tevekkülümüz i’timâdımız.” Şu inceliğe, şu derinliğe bakın. Edâni, dünya ve dûn... üçü de “deni” kökünden geliyor, yani “alçak!” Bir mısrada peş peşe “alçak alçak alçak” demek zorunda kaldığınızı düşünün...Tuhaf... Acizlik... Nakarat! Böyle bir dille ne şiir olur, ne sanat! Ne gönül okşar, ne kulak! Hayati İnanç BİR İHTİMAL DAHA Bir olasılık daha var. O da ölmek mi dersin?Söyle tinim ne dersin?...İş buna gidiyordu. Yani ‘Vuslatın başka âlem, sen bir ömre bedelsin’i; ‘kavuşgung başka acun, sen bir yaşama karşılıksın’ diye çevirirseniz bu Türkçe mi olacak? Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya
  16. Ben de sana katılmıyorum Ertan hocam. 2500 yıllık anıttaki yazıyı okuyabiliyor muyuz? Sizin de bildiğiniz gibi bir "almak" fiili yabancı dillerde en az 5 kelimeden oluşur hepsinin manası farklıdır, bizde ise sadece bir kelimedir. Yani ‘Vuslatın başka âlem, sen bir ömre bedelsin’i; ‘kavuşgung başka acun, sen bir yaşama karşılıksın’ diye çevirirseniz bu Türkçe mi olacak? Anlatmak istediğim türk dil tarih kurumunun başında 25 yıl başkanlık yapmış kişinin türk olmayışı ve dilimizi bu hale sokmasıdır.
  17. Yeni nesil maalesef uyduruk türkçenin okutulduğu okullarda okudu. İmkan yerine olanak, ihtimal yerine olasılık, ihtiyaç yerine gereksinim kelimelerini öğrendi. Böyle olunca feza kelimesinin günün türkçesinde uzay manasına geldiğini öğrenemedi. Bir toplumu kendi kültüründen koparmak ve sizin istediğiniz şekle dönüştürmek istiyorsanız ilk iş olarak diline müdahale edersiniz. Başarıya ulaştıkları kesin; 3000 yıllık tarihini okuyabilen bir japon toplumuna karşılık sadece 1928'den bu yana olan tarihini okuyabilen bir Türk toplumu yetiştirildi. Osmanlıca diye isimlendirdikleri zengin bir kelime yapısına sahip dile karşılık sadece 500 kelimeyle kendini ifade edebilen bir Türkçe toplumu.
  18. Sanırım yanlış yere baktın Zülfü. Şuraya bakarsan asılnda bütün lenslerin performansını inceleyebilirsin.
  19. Feza burda hocam
  20. En son güncellemeler her zaman için kendilerinden öncekileri de kapsar/destekler. Dolayısıyla yapmanız gereken en son sürümü indirip yüklemektir. Zaten dikkat ederseniz aradaki diğer sürümlere pek ulaşılamaz.
  21. Makroda bunun standart versiyonu olan 2 flaşlı seti bir süredir kullanıyordum. 4 tane daha ekledik, cılkını çıkardık işin. Gözlerdeki şu efekti bazı insanlar nedense çok seviyor:
  22. Yılın son gününde vuran bir piyangoyla voltranı oluşturdum. Bak, Nikon'un makro flaşı Conanı döver bi kerem
  23. Hocam, bana bir "fabrikasyon üretim" Canon to Nikon adaptör gösterin, bu konu burada kapansın
  24. Ha bir de şu var: Merak edenler için yazıyorum; bu bir Nikkor 105 mm F1,8 AIS. Conan'cı dostlarımı seviyorum Üşenmeden bunun için adaptör Üreten mÜhendisleri de
  25. Nikontürk

    D80 - 70-200 netleme sorunu.

    Hangi marka model lenstir bu? Lenste bir sıkıntı olmasın? Ki bunu ancak işinin ustası bir teknisyen uygun ekipmanla kontrol edebilir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Kullanım Şartları Gizlilik Politikası Bu web sitesini daha iyi hale getirmeye yardımcı olmak için cihazınıza çerezler yerleştirdik. Çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz, aksi takdirde devam etmek için tamam olduğunuzu varsayacağız.