Nikontürk

Çok akıllıca Gökhan. Bunu ben düşünemedim. 2500 iso, +5 poz telafisi ve bir de flaş. Makine daha ne yapsın?

@İbrahim Özkan, Web ortamına yüklediğiniz fotoğraflarda mecburen küçültme yapmak zorundasınız. çünkü: Bugünün şartlarında normal ev kullanıcılarının kullandığı monitÖrler ortalama 20-22 inç boyutundadır. Bir laptop kullanıcısının ekran boyutunu siz düşünün. Profesyonel manada iş yapıp 27 inç gibi boyutlarda monitÖr kullananlar da vardır. 22 inç boyutundaki bir ekranın faydalı alanı HD format olsa 1920x1080 pixeldir. Bir 27 inç için 2500x1440 gibi boyutlar sÖzkonusu olabilir. Standart boyutlara sahip bir monitÖrde tarayıcının işgal ettiği alanlar, web sayfasının işgal ettiği alanlar gibi faktÖrleri de hesaba katarsanız yüksekliği 800-900 pixelden daha büyük fotoğraf kareleri sistem tarafından mecburen küçültülmek zorunda kalır. Yani, daha basit bir deyişle dikey kenarı 900 pixelden daha büyük kareleri yüklemek bedava hamallık etmek demektir. Hatta ziyaret ettiğiniz web sayfasının arayüz kalitesine bağlı olarak sizin büyük fotoğrafınız küçültme işlemi esnasında bütün kalitesini, keskinliğini, kontrastını, renk doygunluğu kaybedebilir. Bu ve bunun gibi birçok nedenden dolayı size fotoğraf boyutunuzu geniş kenar ya da yatay kenarda ortalama 1000 pixelde tutmanızı sÖylemiştim. Bundan daha büyük boyutlarda yükleme yapmanın size ve izleyiciye pek bi faydası olacağını sanmıyorum. çünkü, 1400 pixele çıkın desem bu kez dosya boyutundan dolayı sistem itiraz edecek, siz de mecburen kaliteyi düşüreceksiniz, bu kez exifler yine okunmayacak. Uzun lafın kısası, siz şartları zorlamadan, ortalama 100-1200 pixel yatay kenarda kalın ve sorun yaşamayın. Daha büyük boyuttaki kareleri zaten ya baskı için ya da inceleme için dosya halinde gÖnderirsiniz, yani webde paylaşmazsınız.

Herşeye katlanmak zorundasın orada olabilmek için, testleri geçebildiğini varsayarsak. Ama kendi idrarını filtreledikten sonra içmek nasıl bir duygudur?

SLR'de dijital kullanılmadan önce Nasa hangi markayı kullanıyordu? Merak ettiniz mi? Ben yanlış öğrenmediysem, hatta 1970'li yıllarda Nasa fotoğraf ekipmanı olarak Minolta kullanmış. Dijitale geçişte de D2X modeli sanırım ilk kullandıkları modellerden.

Buna kesinlikle katılıyorum. Elimdeki D3, D300, Fuji S5 Pro gövdelerden sonra çok daha dikkatli olmam gerektiğini hissettirdi bana da yarım günlük bir kullanımda.

Lensinize yakın mesafede havada duran toz/su tomurcuğu gibi bilumum nesnenin flaş karşısındaki refleksleri olma ihtimali büyük.

Bu sıkıntı bazen kullandığınız tarayıcı ve sitenin sistemiyle ilgili olabilmektedir. Siz öncelikle benim izah ettiğim şekilde bi deneyin, sonuç alamazsanız site adminine konuyu aktarırız.

Bu siteye yüklediğiniz fotoğraflarda geniş kenar olarak ortalama 1000 pixel seçmenizde fayda var. Küçültme yapmıyorum derken neyi kastettiniz anlamadım ama makineden çıktığı haldeki boyutla yüklerseniz kaplayacağı alandan dolayı sistem yükleme yapmayabilir. Sanırım bundan dolayı siz en düşük kalitede kaydederken CS5 exif bilgilerini de gözden çıkarıyor. Yapmanız gereken dediğim gibi fotoğrafınızın bir kopyasını geniş kenar 1000 pixel olmak üzere save as seçeneğiyle kalite yaklaşık 10 kalmak üzere kaydediniz.

Fotoğrafınızı küçültüp kaydederken exif bilgilerini kaybediyor olabilirsiniz. çalıştığınız programı söylerseniz yardımcı oluruz.

Evet, her yere yanımda götürüyorum, iPhone 4 Genelde Nikon V1 yanımda oluyor, pek de küçük sayılmaz ama DSLR'den daha küçük olduğu kesin. Eğer gidelecek yer ile ilgili biraz bilgi varsa bu kez D5100+18-55mm yanımda oluyor.

Edirne Selimiye'nin kim tarafından yapıldğını bilmeyen biri eserde mimarın adının yazılı olduğu yeri bulmakta zorlanır. Bulduğu ise sadece şudur: "Bunu yapan bir fani!" Ben yapıp da, becerip de ismini yazanlara şapka çıkarıyorum. Ama şarlatanlara tahammül edemiyorum. Mesleğe bu kadar saygısızlık olmaz yahu.

Bu hanım kızımızın bu işle hiç ilgisi/bilgisi yok, nerden bulmuşsa bu makineyi çekip duruyordu. Değil duvardan sektirme, hele şu lensi sol eliyle bu pozisyonda tutan birinin bu işi bilmediği kesin. Eline ilk makine alanlara ilk anlattığım konu bu: Hani şu işi yapan hanımlar gibi lens tutma diyorum, bi daha öyle tutmuyorlar Ben kendi gördüğüm tezat duruma dikkat çekmek istiyorum. Benim isyanım şu isminden sonra "photography" yazanlara. Ve bu kelimeyi görenler de bunların bu meslekte erbab olduğunu sanıyorlar.

Bende buna benzer kareler çok. İlginç olan nedir biliyor musunuz, bu arkadaşlar piyasada ciddi sayıda işler alıyorlar ve gerçekten iyi paralar kazanabiliyorlar.

Böyle bir başlık altında komik fotoğraf anılarını paylaşmaya ne dersiniz? örneğin benim en son katıldığım Belçika'daki festivalde şu stüdyo çok ilgimi çekti. Bu esnafın fotoğrafçılık konusundan bi haber olduğunu kimse anlamadı

Yukarıda yazdım, o parayı zaten mecburen devlete vergi olarak verecekti, akıllı davranıp bu şekilde şow yaptı.

Askıya sahip olmak kolay, Çin sitelerinde 10 dolara bile var. Mesele NPS kartı alabilmekte.

Burada sadece Nikon Profesyonel statüsünde olanlara verilen/satılan bir askı türü. Bu statüye ulaşmak için en az 3 pro gövde, 3 prime lens, kendi ticarethanen gibi şartlar ve bunların Nikon'a kaydettirilmesi gerekiyor. NPS'ler daha farklı servis alıyor. Makinesi bakımdayken geçici makine alabiliyor mesela. Şimdi ben NPS'i görünce ilk aklıma gelen bu oldu. çünkü bütün bu eza cefadan sonra buna yeni bir makine verilmesi kendi reklamı için gayet normal bir durumdur. Yani merak etmeyin, kendi cebinden çıkan bi şey olmaz. En kötü ihtimalle bu makineyi Nikon sigorta ettirir (gider kalemi altına alabilmek için), sigorta masrafını yıllık vergi matrahından düşer Vergi olarak devlete ödemektense masraflar kalemi altında o meblağı vergiden mahsub etmek, vergi olacak parayı kendi reklamına kanalize etmek bilinen yöntemlerdir.

Gövdenin boyun askısı dikkatinizi çekmemiş sanırım. NPS!

Türkçe karakterleri kullanmadan bi deniyeyim dedim "cocuk el bebek gul bebek buyutulmustu" : Used baby rose baby boy enlarged

Gökhan, böyle ulu orta söylenir mi yahu? Lafa bak: "Abi bende banyoda yapıyorum" ! Hep diyorum sana Gökhan, burdaki "de" takısı ayrı yazılacak, doğrusu "ben de" olacak diye !

Polarize filtrenin tam olarak ne görev yaptğını teknik olarak incelemek lazım. Benim bildiğim polarize filtre yatay ya da dikey polarizasyonda gelen ışınları kesmeye yarıyor. Yani siz filtreyi çevirerek bazen ister yatay ister dikey konumda gelenleri belli bir oranda engelliyorsunuz. Bundan dolayı birkaç stop değerinde ışık kaybediyor denir. Eğer bu bilgimde bi yanlış yoksa, sürekli bu filtreyi kullanarak her pozisyon için sürekli çevirip en doğru ve istenen ışığı arayıp bulmak zahmetli olur. örneğin ben polarize filtreyi cam ürünleri çekiminde, otomobil çekiminde camdaki yansımaları almak için kullanıyorum. Zaten tek kullandığım filtre tipi budur, eğer parayı bulursam bir de kaliteli ND filtre alacağım Bir filtrenin sürekli olarak lensin önünde takılı kalması kadar tehlikeli bir şey yoktur bana göre. Tecrübemle sabit. Daha önce yine bir UV filtre konusu altında başımdan geçen bu olayı paylaşmıştım. 24-70 mm nano lensimin önünde zamanın en pahalı Hoya UV filtresi vardı ve basit ve kısa mesafeden bir yere düşme ile (hem de pahalı bir çanta içindeyken) Hoya UV filtrenin metal kasnağı ezilip kendi UV camını kırdı, cam kırıkları lensimin en ön camına savruldu, lensin ön camını çizdi. Eğer o filtre olmasaydı lense hiçbir şey olmayacaktı. Her zaman şunu şiddetle savunuyorum: UV filtre bana göre asla ve asla bir koruyucu değildir. Lensinizi koruyacak yegane malzeme parasoleydir. Lense parmağını sokan bir mentalite için UV filtre koruyucu olabilir, ama benim için değil. Makinenizi parasoleysiz kullanmayın, bi yere çarpsanız dahi sadece o plastik parasoley kırılır. Daha da ileriye gidecek şekilde lensin içine kadar bir cismin girmesine sebep olabiliyorsanız, siz o makineyi kullanmayın derim Konuyla ilgili daha önceki yazılar: http://www.nikonturk.com/konu/1413-uv-filitre-farki-bu-kadar-olurmu/page__fromsearch__1 http://www.nikonturk.com/konu/938-parasoley-filtre-secemi/page__fromsearch__1

Sensör temizliğini ihtiyaç olduğu zaman kendim yapıyorum. Ama bu yılda bir kez gibi bir süreye denk geliyor yaşadığım coğrafyada. Tozsuz bir yer değil burası aslında. Lensin değiştirildiği ortamdan tutun da lenslerin makineye bağlandığı kısımdaki contaya kadar pek çok faktör var buna etki eden. Bahsettiğim conta her lenste yok mesela. Ayrıca birden fazla makine kullandığım halde yine de sık lens değiştiriyorum ve sizin kadar tozdan şikayetçi değilim. Tabii ki karelerimde toz var, ama bunun temizliğini kendim yaptığım için 2 adet basit tozu PS üzerinde bertaraf etmek inanın temizlemekten daha kolay geliyor bana. Yani, sözkonusu toz çok aşırı miktarda ve F16'lara kadar sıkıntı yaratmıyorsa çok fazla üzerine düşmeyin derim. Sensör temizliği "cleanbeach" diye anılan ortam/tezgahta yapılmalıdır ki çabuk ve kesin sonuç alınsın, buna sahip Hayyam pasajı esnafı var mıdır bilemem. Zeki teknisyenlerimizin bu işi banyoda yapıyor olmaları aslında çok mantıklıdır, nemli ortamda tozun havada kalamayacağını iyi düşünmüşler.