Nikontürk

Fotoğraf makineleri marka ve modele göre farklılıklar göstererek sensörlerinin dizaynına bağlı olarak 3:4, 4:6 gibi farklı ebatlarda çıktı verirler. Dolayısıyla piyasada baskı makinelerinin uyguladığı standart ebatlara göre fotoğrafları kendiniz ebatlandırmak zorunda kalabilirsiniz. Şimdi, sizin kullandığınız modeli D3100 olarak kabul ediyorum profil bigilerinizden. Bu model full size olarak 4608 x 3072 boyutlarında fotoğraf çıktısı verir. Bu ebatlar 4:6 oranına tekabül eder. Yani geniş kenarı 6 cm ise kısa kenarı 4 cm olan bir fotoğraf kartına basılabilecek oranda çıktı demektir. Başka bir deyişle, uzun kenar kısa kenarın 1,5 katı olacak demektir. Sizin 15x21 ebatınız 21/15=1,4 eder. Halbuki makineden alınan fotoğrafların oranı 1,5 idi; yani olması gereken 15 x 22,5 (15 x 22,5 =1,5) ebatlarında bir baskı idi. Bundan dolayı baskıda fotoğrafınızın bir bölümü mecburen kesilip atılacak demektir. Peki ne yapmak lazım? Eğer fotoğraflarımızdan ödün vermek istemiyorsak mecburen o oranda baskı yapabilen bir yer bulmak lazım. Bu konuda TR'de standart tam olarak nedir bilemiyorum. Yani sizin baskı yaptıracağınız yer 4x6, 8x12, 10x15, 15x22,5, 30x45 gibi oranlarda baskı yapabilen bir yer olmalı ki fotoğrafların kenarlarında kayıp yaşanmasın. Yazınızda kenarlardaki beyaz çerçeveyi istemediğinizi belirtmişsiniz. O zaman ikinci alternatif PS üzerinden fotoğraflarınızı 5:7 oranına göre kendiniz kesmelisiniz. Yani bu oran 5x7, 10x14, 15x22,5 gibi rakamlara tekabül etmeli. Dikkat ederseniz fotoğrafları kendiniz keserken kenarlarda bir miktar kayıp yine yaşayacaksınız. Hiç kaypı yaşamadan bu olmaz mı? Olur tabii. Ancak bu kez kısa kenarı bir miktar uzatmak zorunda kalırsınız ama bu kez de fotoğrafın gerçekliği bozulur, normalden daha uzun, daha ince, daha kalın gibi gerçek dışı objelere göz yummak zorundasınız.

Hocam teşekkürler. Halbuki ne kadar mantıklı ve basit bir cevabı varmış da ben hep zor noktaları düşünmüşüm gereksizi olarak. Acaba uzaylı dostlarımıza bir mesaj vermek için mi gibi komik düşünceler yani

Fotoğraflardaki şekilli sürülmüş-biçilmiş-ekilmiş tarlalar dikkatimi çekti. Sebebi nedir acaba?

Ertan hoca sağolsun cevabını vermiş senin sorunun Gökhan. Ben şahsen D600'ü bir üstteki segmentte göremiyorum. Tamam, tam kare algılayıcısı olabilir ama profesyonel segment deyince fotoğrafçının tam anlamıyla güveneceği güçlü bir at olmalı. En basiti, shutter mekanizmasında maliyettten dolayı 1/4000'e kadar destek verebileni seçmişler; tamam, her zaman 1/8000 ihtiyacı yok ama ne bileyim, bu bile yeterli bir alt segmentte olması için. Bundan başka bir kaç noktada eksiği var şu an aklıma gelmeyen.

Listemizi güncelleyelim

Şimdi yine marka fanatikliği gibi anlaşılacak ama bu hikayeyi tanıyorum ben. Yani Pentax'tan Nikon'a geçen var, ama Nikon'dan Pentax'a geçiş yapan var mıdır dijitalde? Pentax analog zamanda çok iyi idi; müşterisi de sadık kalmaya çalışıp dijitalde de Pentax'ta kalmak için oldukça fazla ödün verdi. Ancak diğer birkaç büyük marka gibi Pentax da dijitalde yeterli performansı yakalayamadı.

Filtreleri gerekli olduğunda kullanmalıyız. Kaldı ki bir Sigma 70-300 mm netleme için güçlü ışığa ihtiyaç duyar, eğer ışık az ise bu lensin sorun yaratması normaldir; sizin UV veya polarize filtreniz ışığı ne oranda azaltıyor burdan bilemem; ne kadar ödediniz ne bekliyorsunuz böyle vasat bir lensten? Bir pazarlama stratejisi olan "UV filtre lensi korur" mantığıyla sürekli UV filtreyi lensin üzerinde bırakıp ışığın az olduğu ortamlarda da kullanmak mantıklı değildir. Madem bu UV bu kadar gerekliydi neden lens fabrikaları sabit bir UV filtre eklemediler lenslerine? Polarize filtre genelde yansımaları azaltmak, cam eşya üzerinde daha iyi sonuç almak, camın arkasındaki nesnelerin daha iyi görünmesini sağlamak gibi noktalarda imdada yetişir. Bazıları da gökyüzü daha mavi görünsün diye bunu kullanır, sanırım PS bilgisi yetersiz bu arkadaşların. Neyse, polarize zaten belli bir yöndeki ışığı geçirdiğinden toplamda lense giren ışık miktarında düşme oluşması normaldir. E bizi Sigma zaten dertli ışık konusunda, bi de siz bunu az ışıklı ortamda kullanırsanız bu sonuçlar normaldir. O zaman netleme yapıldıktan sonra filtreyi takacaksınız, tıpkı ND filtreler gibi. 80-90 TL ye polarize filtre alıp takmak ne kadar mantıklıdır tartışılır, ben takmam. Dünyanın parasını verip en iyi lensi alırız, sonra önüne o lensin kalitesinden kat kat düşük bir filtre takarız. Tıpkı dünyanın parasını vererek en iyi gövdeyi alıp lense gelince para yetmezliğinden Tamron Sigma gibi alternatiflere yönelmek gibi. Hiç takma, daha iyi sonuçlar alırsın. Neden bu kadar büyük fiyat farkı var bu filtreler arasında diye düşünün. Adam 10 dolara UV satıyor, diğeri ise 250 dolar istiyor. Bu nasıl bir şeydir? Polarize de öyle. Bir çin sitesinden ısmarlarsınız 30 dolara, sonra fotoğraflarınız ya mavi ya mor çıkar, sürekli müdahale etmek zorunda kalırsınız. Ama nedense bir Hoya markasının yüksek kaliteli polarizeleri için 200-300 doları gözden çıkarmak zorunda kalırsınız. Aynı mıdır sizce? Adam yağmurlu havada sokakta çekim yapıyor, lensi zaten 18-200 mm Sigma, önünde sabit UV filtre. Adam düğün salonunda çekim yapıyor, lensin önünde UV filtre. Burda da durum aynı. Kampanyadaki bir lensi almak için dükkana girdim, ucuz diye alıyorum lensi arkadaş, bu paraya kelepir, belli ki stoklarında fazla, yarı parasına satıyorlar. Bayım, UV filtre ister misiniz? Yok istemem, ama lensinizi korur, UV lerden arındırır, yok istemem bayan sağolun, ama bu çok gerekli bayım, e yeter be! 90 euro verdiğim en alt seviye lense bi de UV takıp zaten az ışıktaki problemimi daha çok mu yapayım!!! Satıcılar bile bildiğimiz pencere camını müşteriye kakalamak için elinden geleni yapıyor. Evet, pencere camlarınız çok iyi birer UV filtresidir. Bakın neler yapıyor bu UV filtreler: http://www.lensrentals.com/blog/2011/06/good-times-with-bad-filters http://www.lenstip.com/113.24-article-UV_filters_test_Tiffen_72mm_UV.html

Yani şu andaki sıralama K5, D7000 ve en son D700 olarak görülüyor @Crosshair isimli kullanıcıda

Makine veriler üzerine gayet iyi görünüyor. Mantıklı düşünmek gerekirse: Elindeki lenslerin hepsini satmak zorunda kalacaksın. Sonra bu makinaya uygun lens aramak zorunda kalacaksın. Bir nikon canon markası gibi bol çeşit lens bulamayacaksın. üçüncü markalar nikon canon için her aralıkta lens üretirlerken bu marka için daha az sayıda lens üretiyorlar, bu da seni mecburen kendi markasındaki lensleri almaya zorlayacak. Bütün bunları göğüsleyebileceksen neden olmasın.?

Hele bir de şu var ki işi bilenlerin bile kafasını karıştırmak için yeterli: http://www.the-digital-picture.com/Reviews/ISO-12233-Sample-Crops.aspx?Lens=664&Camera=614&Sample=0&FLI=0&API=0&LensComp=665&CameraComp=0&FLIComp=0&APIComp=0

Lensön ön tarafından baktığınızda tozları bariz olarak görürsünüz bu modelde. Bana göre lensteki toz fotoğrafa etki ediyor, hangi nisbette derseniz bu tozun miktarına göre değişir; genelde eksi pozlama yapmaya mecbur kalırsınız, keskinlik kaybı yaşarsınız.. Tabii buna ihtiyaç hissetmek için de fotoğraf konusunda biraz tecrübe sahibi olmak gerekir.

Pozlamayla ilgili bir iyileşme listede yer almıyor. Bun karşılık otomatik beyaz dengesinde iyileştirme varmış. İyi pozlama yapmadığını anlayabilen bir fotoğrafçı bunu artı ve eksi pozlamayla bertaraf edebilir. Sanırım arkadaşınız bu konuda yeterli tecrübeye sahip değil.

18-70mm f3.5-4.5G ED-IF AF-S DX NIKKOR. 2006 yılından bu yana tanırım, kullanırım. Sanırım 8-10 kopyası elimden geldi geçti; 3 tane sıfır olarak, kalanları da ikinci el olarak aldım-sattım. O zamanlar 700 euronun üzerinde bir fiyatı vardı Avrupa'da. En son 2011 yılında bir mağazanın kampanyasından komik bir rakama aldığım sıfır bir kopyasını D5100 üzerinde halen kullanıyorum, çünkü 18-55 mm VR ile aynı fiyata satın almıştım. Bugün ikinci el değeri burada 100-150 euro arasında değişiyor, temizliğine bağlı. Nedir, iyi bir lenstir, usta ellerde performansı yeterlidir, eksiği yoktur, tabii bunu sahip olduğu fiyata bağlı olarak söylüyorum; artık onun yerini 18-105 mm almıştır, hem de VR desteği vardır. Elimde 18-55 mm VR var, buna yükselteyim mi diye çok soran olmuştur, bana göre mantıksızlık olur. Tamam, kasası metal, duruşu sağlam, ama size getireceği tek artı aradaki 15 mm lik yaklaştırmadır, hatta bazen 18-55 ile daha keskin kareler elde ettim diyenler de çıkmıştır. Hiç mi kusuru yok bu lensin, var elbet. Gerekli yerleri contalayıp tıkamamışlar ama gereksiz yere conta koymuşlar. Nasıl yani? çok toz alıyor lensin kendisi. İçinde toz olmayanı bu saatte zor bulunur, ya da serviste temizlik işlemi yapılmıştır. 17-70 mm Sigma olayına hiç girmiyorum, bana göre farklı bir kulvarda bu lens, beklenmedik derecede objeye yaklaşma imkanı sunuyor, makro gibi (tam makro değil, yanılmayın!). Nikon'un yerini tutar mı; bazılarına göre geçer bile, adamlar bu 17-70 mm ye resmen aşık . Ben renk doğruluğunu sevemedim ama.

Hayırlı olsun Ümit hocam.

Ertan hocam, bu TAIR 11 A konusundaki fikirlerinizi öğrenmek isterim. Ben kendim hiç görmedim, kullanmadım; webde okuduklarıma göre bulunmaz hint kumaşı mübarek. Bundan dolayı çok merak ediyorum.

Konu çok ilginçleşti. Tamamen espri olsun diye söylüyorum: Eğitmeninizi değiştirin !

Temel fotoğrafçılık ve temel makine bilgisi konusunda eğitim alınız.

Sizin için fotoğraf kalitesi önemliyse tercihiniz 55-200 olmalı. Keskinlik ve kontrasttan feragat ederim ama 100 mm lik fark benim için önemli derseniz 55-300 alın.

Evden çıkamayan makroya yönelebilir mesela, çünkü orda detay çoktur ve bolca zaman harcarsınız.

HSS 'in açılımı nedir? Hangi marka bu kısaltmayı kullanıyor?

Umarım temizlikle hallolur, aynı durum başıma gelmişti ve bu yöntemle halletmiştim.

Basıncı düşük bir hava tabancasıyla ön taraftan olmak üzere zoom halkası ile fokus halkası arasındaki boşluğa dairesel olarak hava üfletin. Bazen o aralığa sıkışan tozlar belli kademelerde hafif sıkışmaya yol açıyor.