Orçun Edipoğlu

Ümit abi, bir terslik olmazsa 5 Kasım gibi TÜrkiye'ye geleceğim. İstanbul'da da bir iki gÜnlÜk işim var, fırsatını yakalarsan kesin çayınızı içmeye geleceğim. Zeki Bey, ilginiz için teşekkÜr ederim, verdiğiniz linki inceledim. Bulunduğum ortam yÜzÜnden malzeme satın alırken kılı kırk yarmak ve dayanıklı malzeme almak durumundayım. dur bunu satayım da yerine şunu satın alayım gibi bir lÜksÜm yok. Bulunduğum yerde fotoğrafla ilgilenen bir kişiyi bulmayı bırakın, sivil yerleşim yeri dahi yok. Bu yÜzden tek seferde en iyisini satın almam, bunu bir şekilde internet Üzerinden yapacaksam TÜrkiye'den malzemeyi buraya taşıyacak elemanı da ayarlamam gerekli. Sizin önerdiğiniz ÜrÜn malesef burada benim ihtiyaçlarımı karşılayamayacak gibi duruyor. Üçayağı tuhaf pozisyonlarda kullanabileceğim bir alet arıyorum açıkcası. Gene de ilginize teşekkÜr ederim.

dubaide bütün nakiti lense yatırdım.

Hayatımızın en tırt konularından biridir, "ne alsam" veya "hangisini alsam" soruları. içlerinde biraz da vallaha ben bilmiyorum siz bir el atıverin durumunu da barındırır. Benim içinde bulunduğum durum da şu anda buna yakın, üçayak alacağım. Gerçi ihtiyaçlarıma göre üç aşağı beş yukarı ne almam gerektiğini biliyorum ama gene de bende bu var iyidir diyecek, şunu al bu daha iyidir yada ben olsam bunun yerine şunu alırdım diyecek birilerinin de görüşlerine ihtiyacım var. Gelelim konuya, bir üçayak almaya niyetliyim. elimde olan -ki ne olsa olur mantığı ile almıştım- artık değişen ihtiyaçlarımı karşılayamaz duruma geldi. Ondan kaliteli ihtiyaçlarımı karşılayacak bir şeyler istiyordum. Genel olarak şu alette karar kıldım. lakin kafayı ayrıca almamız gerekli. kaldı ki bu benim de istediğim bir durum. onun için de bunu beğendim. Sorunlarda buradan itibaren başladı. Mantık olarak standart bir sabitleyici somun olması gereklidir gene de bir sorayım dedim ve fotografium'un canlı destek hattına web üzerinden sordum. beklediğim cevap "kardeşim komik olma elbette takarsın, standarttır bunlar" denmesi yerine aldığım cevap çok komikti, "kutusunda olduğu için bilemiyoruz" dediler. Sonuç olarak bu iki ürün haricinde şunu al, daha iyidir biraz pahalıdır veya şunu al aynı işi görür ve ucuzdur diyebilecek birileri vardır muhakkak di mi aramızda? en azından fotografium sitesinin canlı desteğinden daha tecrübeli, dolayısı ile bilgili olduğumuz kesin topluluk olarak.

Sigma 70-300 lens kullanmış biri olarak size tavsiyem elinizin titremediği perde hızını bulmanızdır. o zaman rahat edersiniz. Sigmanın bu lensini genelde forum ortamlarında, arkadaş ortamlarında ucuz olmasından, başarısız makro özelliğinden dolayı pek beğenilmez. Ama ben bu lensi severim. Biraz nazlı gelir bana bu lens, gerekli ışık (Zaten ışık olmazsa olmaz) ve koşulları (titremeyen bir el veya sağlam bir üç ayak) sağladığınızda fiyatına göre gayet güzel şeyler yapabilir. üç ayak yanınızda yoksa şunları veya bunları, olmadı bunu deneyerek daha sağlam bir tutuş elde edebilirsiniz. Artık o anın ve ortamın durumuna göre bu tutuşlardan biri size en azından daha iyi sonuçlar almanız için yardımcı olacaktır. 50mm lensler çok keyifli şeylerdir. Ama sırf arka planı kolayca flulaştırdığı için portre lensi sınıfına sokulmaktadır ki, lensin konu ile alakası yoktur. bunun yanında portre çekilmez mi, çekilir elbette, hatta makro bile çekilir. Lensin boyutları ufak olduğundan uzatma tüpünde başarılıdır ama bir portre objektifi değildir. Hala almaya niyetliyseniz şu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Mehmet hoca kendi üslubu ile olayı köstürmüş... Hala daha ihtiyacınız olduğunu düşünürseniz 50mm lense, elbette makinenizden dolayı G serisi lens almanız daha faydalı olacaktır. Ama D serisi lenslerle elle netleme yapabilirsiniz. Genel bir üşengeçlik hakim olduğundan bizde G serisi lensler ile haşır neşirizdir. elle netleme kolaydır ama makinenin netlemesi daha kolaydır. Ben şahsen kendi adıma söylüyorum, odun gibi hassas olmayan ellere sahip olduğum için bu işleri makineye bırakma tarafıyım. belki sizin veya diğer arkadaşların elleri daha hassastır. kim bilir... Makineye tek bir lens takayım, dağlar tepeler aşayım lens değiştirmeyeyim aslında çok güzel bir yaklaşım. Ama fotoğraf çektikçe, makinenize alıştıkça o tek lens pek işinize yaramadığını fark edeceksiniz. özellikle şu aşamada, fotoğrafa yeni başlayan biri olarak (gerçi hepimiz yeniyiz ne kadar kullanırsak kullanalım makinelerimizi) 18-55 lensinizi hiç küçümsemeyin, aksine ona da alışmaya bakın. Lens içinde ortalama her ihtiyacınız karşılayan özellikler olduğundan bazen hayat kurtarıcı olarak yetişecektir.

55-200 için ben 270-280 dolar civarında bir para ödedim alışveriş merkezinde. ama dışarıda daha uygun pazarlıklı fiyatlar bulmak mümkün. Benim için fiyat farkı değil, Afganistan'dan en rahat ulaşabildiğim yer olarak Dubai'den aldım.

ben şu SIGMA'nın ucuz 70-300 lensini kullandım. aslına bakarsanız çok da memnundum kötülemelerin aksine. Yeni jenerasyon 70-300 lenslerine VR kontrolü de koymuş sigma. bir inceleyin derim. Dubai'den bayramda 55-200 Nikkor lens aldım ama değerlendirme kurcalama fırsatım olmadı henüz ama en kısa sürede kurcalayacağım.

Okan kardeş, keşke makinenin modelini de yazsaydın, ona göre AF motoru olup olmadığını, alacağın lensin AF motoru olup olmayacağını da söylerdik. atalay'ın da dediği gibi geniş açı kapalı alanda sıkıcı olabilir ama kullanılmaz diye bir kural yoktur. çoğu zaman şantiyenin fotoğraflarını falan çekerken kapalı alanda geniş açı kullanıyorum. Manzara ve doğa çekimlerinde kullanacaksan bence kolaylık sağlar. ama portre çekimleri için optik olarak genelde biz 105mm deriz. sonuçta matematik yalan söylemez. kolay gelsin. Düzeltme yapayım, modelini yazmışsın ben yeni fark ettim. G serisi lensler DX modeller için daha uygundur ve içinde AF motoru barındırırlar. D serisi lensler genel olarak DX makinelerde çarpan katsayısına takılırlar. yani 50mm lensiniz DX gövdede (ki D7xxx makineler DX formatlı gövdelerdir) 75mm gibi davranırlar. Sonuç olarak D ve G serisinin arasındaki fiyat farkından dolayı bütçenize uygun olan, ihtiyacınıza göre piyasada olan D veya G serisi lensleri -gövdenizde olan AF motoru sebebi ile- satın alıp rahatlıkla kullanabilirsiniz. Nikonun bir güzelliği olarak zamanın behrinden kalma lensleri bile makinenize takıp kullanabiliyorsunuz.

ibrahim arkadaşın bahsettiği kablo şöyle bişiy sanırım.

buna inandığım için gÖrdÜğÜm fotoğraflara isim vermem.

GEZİ'ye gidilecekse Afganistan'dan bile gelirim...

ben şunu kullanıyorum. memnun muyum, evet menunum. işimi görüyor.

TTL Flaşlar makinenle kordineli olarak ışık ölçümleri yapar ve kendini ona göre ayarlar. Sana büyük avantaj sağlar manüel flashlara nazaran. Bir yılbaşı eğlencesinde zifiti karanlıkta ben Sigma ED 530 DG Super flashla çok iyi sonuçlar aldım. Senin almak istediğin flashı hiç tanımıyorum ama genel olarak TTL flashların manüel olarak kullanmak da mümkün.

çarpan sayısı tamamiyle lens ile sensör arasındaki bir ilişki. yani 50mm fx lens dx makinede 75mm gibi davranır. Dolayısı ile sensör üzerine düşen %100lük bir görüntünün vizörde ancak %95 oranında görünmesi ile alakalı.

kesinlikle vizörünüzün kapsama oranından kaynaklanan bir durum bu.

Kullandığınız makinenin modelini bilemiyorum, ancak vizör ile sensörün kapsama alanı farlı bir modele sahipsiniz. Mesela D7000 vizör kapsama alanı %100'dür, D90 %96'dır. Makinenizin modelini yazarsanız birlikte araştırır buluruz kapsama oranını...

aslında sorunuzun cevabını yazmışsınız. nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgar yardımcı olmaz. Amacınız bir rüzgar yakalayayım yönümü ona göre belirleyeceğim diyorsanız şu linki takip ederek iki bölümden oluşan yazıyı güzelce sindirerek okuyun, size kesin yardımı olacaktır.

Benim buralara yeni geldiğim zamanlardı. o zamanlar deli gibi okuyordum forumları, kim kimdir, nasıl bilgi veriliyor falan diye. o zamanlar Mehmet Hoca'nın yazısında bahsediyordu, UV filtre sonuçta camdır, objektif içinde cam elementlerin ayısının az olması sonuçları direkt etkilediği ve filtreler ile cam sayısını artırdığımız için sonuçların olumsuz yönde etkilendiğini anlatıyordu. Ya da ben anca bu kadarını hatırlıyorum. O zaman kendimce demeler yaptım evet sonuçlar etkileniyordu ve söylenilen çok mantıklıydı. O zamandan beri UV filtre kullanmıyorum. Bulunduğum bu çöl ortamında nasıl koruyorum objektiflerimi; aşırı dikkat ediyorum, özen gösteriyorum ve en önemlisi hepsini kapalı bir kutunun içinde ağzı kilitli torbalarda saklıyorum.

Afganistan'da bulunduğum bölgede malesef bırakın fotoğraf ekipmanını tornavida bile yok. ondan alışverişlerimi genelde tÜrkiyeden veya tÜrkiyeye gelirken dubaiden alıyorum. bence 5 lira 10 lira fazla olsun dostluk kazansın.

Buradaki yazılarınızdan anladığım kadarıyla kendinizin satın almayacağı bir ÜrÜnÜ satamayacağınızı hissediyorum. Geçmişte bir şanssızlık olmuştu hatırladığım kadarıyla ama onda da sizin yapabileceğiniz bir şey yoktu bildiğim kadarıyla. Sonuçta pahalı bir ÜrÜnÜ satın almak için ya kişilere gÜveneceksiniz ya da firmalara. Kaldı ki firmalar dahi pek gÜvenilir değil. Sonuçta ticaret yapıyorsunuz ve firma kazanacağınıza sizin kazanmanızı tercih ederim. Ha pahalı olması durumunda da, aradaki farkı karşılıklı gÜvene yormak lazım diye dÜşÜnÜyorum. TÜrkiye'ye geldiğimde almak istediğim bir iki ÜrÜn var, onlarla ilgili olarak sizinle irtibata geçerim.

Sonunda ekipman alınabilecek bir tanıdık oldu. para yabancıya gideceğine tanıdığa gitsin.

atla uçağa sen gel buraya

Madem Gökhan kardeş böyle bir konu başlatmış, Haziran sonu gibi Türkiye'de olacağım. Hani olur da Antalya tarafında olan olursa iki dört oturur sohbet ederiz. Temmuzun ilk haftasında falan İstanbul'a geçmeyi planlıyorum. Duruma göre o zaman bu sosyalleşme olayını yeniden konuşalım Gökhan.