Sebahattin Demir

Yukarıdaki alan derinliği hesaplamasında bir hata yaptığımı farkettim. Eğer modele olan uzaklığınız 4m ise ve gözlerine odakladıysanız; Lens 85mm, f/1.8 ise alan derinliği yaklaşık 23cm olacak. Lens 50mm, f/1.4 ise alan derinliği yaklaşık 54cm olacak. Yani teorik olarak ; 85mm ile modelin gözÜnden 11cm önÜ ile 12cm arkası net, ondan sonrası flu olacak. 50mm ile modelin gözÜnden 25cm önÜ ile 29cm arkası net, ondan sonrası flu olacaktır.

Bora bey, D800 ve D810 tahmini Çekim sayısını yanlış gÖstermiyor. Burada gÖrdÜğÜnÜz rakam; "Çekim MenÜsÜ" > "Birincil yuva seÇimi" kısmındaki SD kart / CF Kart seÇiminize gÖre makinenin verdiği rakamdır. Yani diyelim ki makinenizde 32GB SD kart ve 16GB CF kart takılı olsun. Siz Birincil yuva seÇimini CF karttan yana kullandınız. Bu durumda makinenin ekranında 200 rakamını gÖreceksiniz. Birincil yuva seÇimini SD kart olarak değiştirdiğinizde bu rakam 400 olacaktır. Makine bu değerleri verirken sıkıştırılmamış RAW kabulÜ ile hesaplıyor, yani bir RAW dosya iÇin yaklaşık 80GB gibi. Eğer siz "Sıkıştırılmış RAW" ayarladıysanız toplam rakam yine 200 gÖrÜnecek, fakat makineniz bunun yaklaşık 2 katı fotoğraf Çekebilecektir. Bir başka deyişle sizin makineniz bu kart konfigÜrasyonu ile toplamda (teorik olarak) 600 Çekim yapacaktır. Tabi eğer "Çekim menÜsÜ" > ""İkincil yuva seÇimi" kısmında "Kapasite aşımı" yani CF kart dolduğunda SD karta yazmaya devam et derseniz toplam 600 kare Çekebilirsiniz. D800 sahipleri genellikle burada yanılırlar. Öncelik CF kartta ise ve siz ekranda 200 gÖrerek işe başlarsınız, 200 dolunca birden 399 gÖrmeye başlarsınız. ÇÜnkÜ makine artık SD kartta yazmaya başladı ve onun kapasitesini gÖstermeye başladı. Aslında siz de haksız sayılmazsınız. Madem kart seÇimini ve konfigÜrasyonunu ve aynı zamanda dosya boyutunu ayarlamayı bana bırakıyor, toplam kapasite belli, ona gÖre hesaplasın ve doğru rakamı ekranda gÖstersin değil mi? Bunu Nikon mÜhendislerine anlatmak lazım sanırım. Saygılar.

Üstadlarımızın izniyle bu konuda okuduğum ve bildiğim kadarıyla bir kaç yorumda bulunmak isterim. Üstadlarımız gerekli gördÜkleri yerleri dÜzeltirlerse ayrıca memnun olurum. Aslında burada 2 lens ve 2 ayrı kavram irdelenmek durumunda; 1. Odak Uzaklığı; 50mm mi yoksa 85mm mi? 2. Diyafram değeri; f/1.8 mi yoksa f/1.4 mÜ? 1. kavram ne çekeceğiniz ile alakalı, 2. kavram nasıl bir ortamda, nasıl bir fotoğraf çekmek istediğinizle alakalı. 1. Odak Uzaklığı: Eğer portre çekecekseniz (ki bu lensler genellikle bu amaçla tercih ediliyor); O zaman nasıl bir portre sorusuna cevap aramanız gerek. Dar alanda çalışıyorsunuz (örneğin bir doğum fotoğrafçısı, kapalı ve dar mekan fotoğrafçısı) bu durumda 50mm seçmelisiniz. Ortam sıkıntınız yoksa 85mm tercih edilmeli. 50mm bir lensin minumum netleme mesafesi yaklaşık 45-50cm civarında. Bu uzaklıktan bir portre çekimi tercih edilmeyecektir. 50mm + portre çekimi + yakın mesafe = distorsiyon gerçeği unutulmamalı. çevremdeki çok fotoğrafçı bunu pek önemsemiyor, neden bilmiyorum. Eğer portre ve yanında manzara da çekerim diyorsanız 50mm tercih edilmeli. 2. Diyafram değeri: Fotoğrafımızı çekerken makinemizde belirlediğimiz diyafram değeri ne olursa olsun, tam çekim esnasında, ayna kalktığı esnada, diyafram, lensimizin en açık olduğu duruma geleceği ve pozlamanın buna göre başlatılacağı gerçeğinden yola çıkarak bakıldığında f/1.4 lens, f/1.8 e göre daha hızlı sonuç verecektir. Bokeh ve bokeh kalitesi de farklı olacaktır (göreceli, ne kadar gerekli?). özetlersek: Her iki lens için de aynı diyafram açıklığındaki keskinlik değerleri arasında hissedilebilir oranda (en azından bizim anlayabileceğimiz) bir fark bulunmadığını dÜşÜnÜyorum. Bakınız MTF grafikleri. O halde tercih sebebimiz keskinlik olmayacaktır, çÜnkÜ neredeyse fark yok. Her iki değer arasındaki fark bir durak bile değil. Diyafram farkı alan derinliğini etkilediğine göre; peki buradaki fark ne? Bu ne kadar önemli sizce? Zaten dar bir alanda çekim yapıyorsunuz. Diyelim ki ortalama boyu olan bir insanı, boydan fotoğraflamak istiyoruz. Dik kadraj kullanmaya karar verdik. Modelden yaklaşık 4m uzakta durmamız gerekiyor. f/1.8 için alan derinliği hesabımız 44cm, f/1.4 için alan derinliği hesabımız 35cm olacaktı. Her iki durumda da arka planı ayırmakta problem olacak mıydı? Hayır. Aradaki fark çok çok az olacaktı. Eğer bu işi profesyonelce yapmıyorsanız; her iki lens için fiyat/alan derinliği/keskinlik kriterleriyle baktığınızda ve yukarıdaki durumlara göre hangisini seçerseniz seçin işinizi fazlasıyla görecektir. Saygılar.

Mehmet bey, D800 gövdede sıkıştırılmış raw ile sıkıştırılmamış raw arasında bir kayıp olmadığını okumuştum. Siz neden sıkıştırılmamış raw kullanıyorsunuz, bilmediğimiz ya da yanlış bildiğimiz bir şey varsa öğrenebilir miyiz? İşin gerçek doğrusu nedir? Saygılar.

Ben de Mehmet Hoca sayesinde 3 adet SB-910 flaşımın herbiri için Pocket Wizard FlexTT5 ve onları tetiklemek için Mini TT1 serisini almıştım. Gerçi FlexTT5 lerden bir tanesini tetikleyici olarak ta kullanabilirdim. Mehmet Hoca flaşlarını uzaktan kumanda edebilmek için Mini TT1'ın üzerine SU-800 kullanmış, ben Pocket Wizard AC3 kullanıyorum. Bu sayede flaşlarımı makinem üzerinden - A,B,C olmak üzere 3 ayrı grupta, (M)anual veya (A)utomatic modda (iTTL) ayrı ayrı kumanda edebiliyorum, - Her birinin güçlerini ayrı ayrı ayarlayabiliyorum, - Ya da istediğim herhangi bir tanesini kapatabiliyorum. Bu kadarı da benim gibi bir amatör için fazlasıyla yeterli oluyor. Bu set ile yaptığımız sayısız denemeler sayesinde flaş kullanımı hakkındaki bilgilerimi birkaç adım öteye taşıyabildim. Amatör seviyede tabi. Saygılar.

Çok sıkÇa tekrarlanan bir deyim var, bu konu iÇin tekrarlamakta sakınca yok: "Fotoğrafı fotoğrafÇı Çeker, makine değil" Hayırlı olsun.

Daha sonra DX mi FX mi paradoksu başlayacak. Sahip olduğunuz lensleri beğenmeyeceksiniz. 50mm mi yoksa 85 mi, F/1.8 mi yoksa 1.4 mü. Kuş mu çeksem, makro mu, Manzara mı, portre mi, vs. vs. vs Birkaç yıl sonra bir bakacaksınız, avuç dolusu para harcayıp almış olduğunuz lenslerin, filtrelerin çoğuna ne zamandır elinizi bile sürmemişsiniz. Yani virüs girdi mi rahat bırakmayacak sizi. Aramıza hoşgeldiniz

Merhaba, Bu adreste uzun pozlama tekniğinde kullanıcıların yaptığı 10 genel hatadan bahsediliyor. Konuyla ilgili kişilerin ilgisini çekebilir düşüncesiyle bazı yerlerde kendi tecrübe ve yorumlarımla paylaşmak istedim. Özetle şunları diyor: 1. VR lens kullanıyorsan, VR Özelliğinin aktif olması VR aktif olmasın. çünkü uzun pozlama yapacaksanız mutlaka bir üçayak kullanıyorsunuzdur. Makineniz üçayakta iken VR kapalı olmalı. 2. Ayna kalkık "Mirror lock-up" mod kullanımının unutulması DeklanşÖre basınca titreşim oluşacağından bu mod açık olmalı. Kablolu uzaktan kumanda kullanıyorum buna ne gerek var demeyin, çünkü aynanın kalkması bile bir titreşim oluşturabilir. Aynasız gÖvde kullananlar bu adımı geçebilir. 3. Pahalı olması nedeniyle Geçişli ND filtre kullanılmaması Bazı durumlarda ortamdaki ışık geçişlerinin pozlamada fazla fark yaratmaması (mesela ufuk çizgisi üstündeki gÖkyüzü ile altındaki denizin arasında keskin bir ışık farkını olmaması gibi) durumlarında geçişli ND filtre kullanılmalı. 4. Perde hızını azaltmak için diyaframın çok kısılması (mesela f/22 gibi) Evet, diyaframı kısmak size birkaç durak kazandırır, ama çok kısık diyaframlarda optik bozulmalar başlayacaktır. O nedenle; bu gibi durumlarda diyaframı an fazla f/11 lerde tutun, mümkünse ISO'yu azaltın ya da güçlü filtre kullanın. Diyaframı çok kısmak en son çare olmalı. 5. ISO kavramının unutulması ISO, uzun pozlama en güçlü yardımcınızdır. çoğu zaman ISO ayarlarını değiştirmek unutulur. Unutulmamalı ki günümüz gÖvdelerinde 50, 75, 100 ISO Özellikleri var, bu da size 2 durak kazandıracaktır. 2 durak uzun pozlama için size dakikalar kazandırabilir. 6. çekim esnasında kendimizi stüdyoyada zannetmemiz Stüdyo ortamında çekim yaptığınızda sizi ve çalışmanızı etkileyecek çok fazla etmen yoktur. Ama eğer bir deniz kenarında çekimdeyseniz, fırtınalı bir hava, denizden gelen su zerreleri kullandığınız filtreleri ıslatacak ve kirletecektir. Yanınızda mutlaka temizlik seti bulundurun. Açık hava deyip yanılmayın, hava her an değişiklikler gÖsterebilir. 7. Düşük kalite filtre seçimi Filtrelerimizi her zaman objektifimizin Önüne koyarız. Bu da optik sistem kalitesi kaçınılmaz olarak bir miktar düşürür. Kaliteli ama gerekli filtreler edinin. Filtrelerin tüm serisine ihtiyacınız olmayabilir. ISO ve diyafram ile birçok kısmı filtresiz halledebilirsiniz. çok gerekli durumlar için kaliteli filtreler kullanın. Binlerce dolar verip, gÖvde ve objektif aldınız unutmayın. 8. Rüzgarı Önemsememek. çok rüzgarlı havalarda çekim yapıyorsanız çok stabil ve sağlam bir üçayağa ihtiyacınız var. Hatta bazı durumlarda bu da yetmez, üçayağınıza ağırlıklar bağlamanız gerekebilir. Eğer orta kısmı yukarı çıkabilen bir üçayak kullanıyorsanız, bu kısmı çok mecbur kalmadıkça asla yukarı doğru çıkarmayın. Bunun yerine ayakları açmayı (yükseltmeyi) deneyin. Aksi durumda üçayağınızın areodinamik dengesi bozulacak, dış ortamdan alacağı titreşimlere daha duyarlı olacaktır. 9. Optik bakaçın (vizÖr) kapatılmaması Uzun pozlama esnasında bakaç mutlaka kapatılmalıdır. Dış ortamdan bakaç içinden geçen ışık gÖvde içine girecek ve fotoğrafınızda sorun yaratacaktır. GÖvde üzerinde bakaçı kapatacak bir kapak yoksa üzerine mutlaka birşey Örtmelildir (el ile kesinlikle kapatmayın, titreşim yaratırsınız). 10. Filtre üreticilerine güvenmek 6 duraklık bir ND filtre aldığınızda size 6 durak kazandırmasını beklersiniz. Ne yazık ki gerçekte durum bÖyle olmuyor. En kalitelilerinde bile 1/2 durak fark olabiliyor. Bu da uzun pozlamada size dakikalar mertebesinde hata demek. Eğlenceli çekimler dilerim.

Gökhan bey çok haklı. Ben de birkaç yıl önce 18-55 kit lensimi bir aparat ile ters bağlayarak denemeler yapmaya çalışmıştım. Ama inanın hiç öyle anlatıldığı gibi kolay değil. Manuel odak yapacaksınız en başta, bunu yapmak ters bağlamada o kadar zor ki. Hele bir de siz göz çekmek istiyorsunuz. Ortamı bir düşünün şimdi; - Lensi kameranıza aparat ile ters bağladığınız, - Makinenizi kesinlikle sağlam bir üçayaka sabitlediniz, - Gözünü çekeceğiniz modelin en az 3-5 cm yakınına geldiniz, - Manuel olarak odağı ayarladınız (ki bunu tutturmak çok zor bir iş), - Uzaktan kumanda ya da kablolu tetikleyici kullandınız, - Modeliniz milim kıpırdamaması gerek, yoksa odağı ve netliği unutun. İsterseniz insan gözünde bir deneyin, gözünü hiç kıpırdatmadan durabilen var mıdır? - Hele bir de flaş kullanırsanız, modelinize Allah kolaylık versin derim, tabii size de. Gözünüzü korkutmak gibi olmasın ama zor iş üstadım. Saygılar.

Ben galiba teknik bir geçmişe sahip olmam nedeniyle; o bundan iyidir, bu şundan da iyidir ve hatta bu en iyisidir tarzı yaklaşımlara ezelden beridir uzak dururum. Bu terimlerin altını dolduracak bilimsel, teknik veya deneysel çalışmalar olmadan pek inanasım gelmez. Evet, ortalıkta gezinen, bu işi bildiğini iddia eden, marka şoveni çok kişi var. Ama Nasim Mansurov oturmuş, emek vermiş, her iki lensi kafa kafaya, eşit koşullarda denemiş, somut çıktılar almış ve bunları güzel ve tarafsız şekilde photogphylife sitesinde bu adreste raporlamış. Ve sonunda mealen tıpkı Mehmet Köse bey gibi; "Bak kardeşim, bu işi çok ciddi olarak yapmıyorsan, boşa para harcama, her iki lens arasında öyle aman aman fark yok" demiş. Biz amatörler, yani bu işi meslek değil, hobi edinmiş fotoğraf gönüllüleri bir sorumuz olduğunda, merak ettiğimiz bir ürün olduğunda nikonturk sitesine bakarız. Sizlere fikir danışırız. Eksik olmayın, sizler de bizlere bildiğiniz konuları, tecrübe ettiğiniz kadarıyla paylaşırsınız. Eğer sizin de somut verilere dayalı, Mansurov gibi benzer bir çalışmanız varsa memnuniyetle görmek ve bilgilenmek isteriz. Saygılar.

Kerem bey, Araştırdığınıza göre mutlaka görmüşsünüzdür, ben yine de hatırlatmak istedim. Matt Granger iki lensi de detaylı karşılaştırmış.Ayrıca bu adreste örneklerle daha detaylı bir inceleme var. Yani; ikisi arasında nerdeyse 3 kat fiyat farkı var, ama buna deyecek teknik bir fark yok diyor özetle. işinize yarayabilir. Saygılar.

Murat bey, Aynı siteyi ben de sıkÇa ziyaret ediyorum ve faydalı bilgiler buluyorum. Bu görsel işi galiba Çetrefilli bir iş. Çünkü, ben tam aksine sitenin şu anki yapısını daha derli toplu buldum. Aradığım her konuya ana sayfadan kolaylıkla ulaşabiliyorum, ana sayfada yoksa bile yönlendirmeler gayet başarılı bana göre. Belki de ben Adventure oyun tarzı bir yapıdan hoşlanıyorumdur Toplu izin kullanma konusunda hemfikirim. Bizim fabrikamızda da her yıl Ağustos'un ilk 2 haftası toplu izne Çıkarız. Ama bize ihtiyaÇ duyan bayi ve müşterilerimiz iÇin mutlaka nöbetÇi Çalışanlar bulunur. "İzindeyiz, destek yok" demeyiz, diyemeyiz. Saygılar.

Murat bey, Başta da belirttiğim gibi, sizin "Nedir bu µm² denilen şey" sorunuza karşılık teknik özgeçmişimde kalan bilgilerden yola çıkıp en basit haliyle anladığımı izah etmek istemiştim. Elbette algılayıcıdaki piksel ve komşu pikseller arasında bir aralık vardır. Sanırım ki o nedenle üretici firmalar makinelerin algılayıcıları hakkında bilgi verirlerken "Toplam piksel" ve "Effektif piksel" olarak iki değişik veri kullanıyorlar. örneğin D800'de Effektif piksel 36.3 milyon iken, Toplam piksel 36.8 milyon. Demek ki D800 algılayıcısındaki 500 bin pikselin fotoğrafımıza direk katkısı olmuyor. Ertan Hoca da yazılarında hep değinir; algılayıcı üreticileri de bu problemlerin farkındalar ve teknolojilerini buna göre devamlı geliştiriyorlar. Elektronik olarak çözemedikleri birçok konuyu çeşitli algoritmalar geliştirerek yazılım katmanında çözmeye çalışıyorlar. Yıllardır Analog/Dijital elektronik devre tasarımı ve bu devrelerin mikroişlemcileri için gömülü yazılım geliştirme alanında çalışma fırsatı bulabilmiş biri olarak konudan anladığımı, anladığım kadarıyla açıklamaya çalışmıştım. Bu konu hakkında çok derinlemesine bilgi sahibi değilim, onu üstadlara bıraktığımı söylemiştim. Ama bu gibi konularda önünüze bazı fiziksel veya teknolojik engeller çıktığında bunun da yazılımlarla "mış gibi" yapılabileceğini yakından bilen biriyim. O nedenle; çok megapikselden, µm² değerinin büyüklüğünün dinamik aralığı azaltacağından falan korkmam. Bunlar yazılımla pekala giderilebilir arka planda. Zaten o nedenle gidip 2 yıl önce D800 almıştım. Saygılar.

Murat bey, Ertan Hocanın bu konuda çok güzel bir yazısı var. özellikle "Pixel Boyutu - Işık Toplama Kapasitesi" kısmı işinize yarayacaktır. Saygılar.

Ertan hoca burada noktayı koymuş. Bunun üzerine laf sÖylemek haddimize düşmez. Belirttiiğiniz adresteki makalenin bir Önceki sayfası bu konu başlığını daha iyi anlatıyor. Teşekkürler.

Merhaba, Mühendis geçmişimle (belki de fazlaca teknik olacak) anladığım kadarıyla açıklamak gerekirse; çok basit tabirle; µm² = Algılayıcı alanı / Algılayıcı çözünürlüğü sonucudur. Yani; 1 piksele düşen, algılayıcıdaki ışığa duyarlı elektronik elemanların toplam alanıdır. D800'ü örnek alırsak; Algılayıcı boyutu 35,9 mm x 24,0 mm = 861,6 mm² (Algılayıcı alanı) Algılayıcı çözünürlüğü 36,3 milyon piksel olduğuna göre (7360 x 4914 boyutlarında çıktı veriyor); 861,6 mm² / 36,3 = 23,73 µm² Bu değerler D7100 İçin; Algılayıcı alanı = 23,5 mm x 15,6 mm = 366,6 mm² 366,6 mm² / 24,1 = 15,21 µm² Aynı fotoğrafı, aynı kadrajla, aynı ışık koşullarında, aynı pozlama değerleri ile çektiğinizde; D800 ile teorik olarak toplamda 35,9 milyon hücreden ayrı ayrı alınan bilgilerin toplamı fotoğrafınızı oluştururken (7360 x 4912) D7100 ile fotoğrafınız 24,1 milyon hücreden alınan bilgilerden oluşacak (6000 x 4000). Böylece fotoğrafınızda bir kesme ya da büyütme işlemi uyguladığınızda D800'ün fotoğrafı size daha fazla detay verecek. Fotoğrafı oluşturan ışığa duyarlı elektronik elemanların boyutu ne kadar büyük olursa (her iki algılayıcının da aynı teknoloji ile üretildiğini varsayarak) üzerine düşen ışık miktarı da o kadar fazla olacağından yüksek ISO değerlerinde FX algılayıcı bir avantaj olacaktır. çünkü ISO denilen şey bu ortamda oluşan elektronik gürültüden başka birşey değil. Siz ışığa duyarlı elektronik elemana ne kadar fazla ışık verirseniz, o kadar temiz bir elektronik çıktı üretecek (tabii onun da bir sınırı var, yoksa algılayıcıyı yakarsınız), ışığı azaltmaya başlarsanız tıpkı eski çatı antenlerinden sinyali zayıf alan TV'lerimiz gibi kumlanma, yani gürültü oluşacaktır. Bu kumlanmayı nasıl hallederdik? Ya antenimizi doğru yöne çevirirdik (yani algılayıcımıza ihtiyacı olan ışığı arttırır, bunun için diyafram ya da perde hızını değiştiririz) ya da antenimizi büyütür, eleman sayısı daha fazla anten takar, böylece; birim alan başına düşen sinyali büyütürdük (FX makine alırız). µm² değeri büyüdükçe dinamik aralık genişler. Yani fotoğraflarınızda patlamamış en parlak alan ile detayları seçilebilen en koyu alan arasındaki kontrast farkı genişler. Bu da fotoğraflarınızda daha fazla detay anlamına gelir. üstadlarımızdan daha doyurucu ve doğru bilgiler gelecektir. Saygılar.

Merhaba, Size, yeni başlayanlar tadında iki tüyo vereyim; 1- Bu sitede isminizi yazmaktan imtina ediyorsanız, soracağınız sorulara doyurucu ve ciddi yanıtlar alma ihtimaliniz çok az oluyor. 2- Soracağınız soru çok genel amaçlıysa ve google gibi arama motorlarında kolayca bulabileceğiniz cinsten bir konuysa da aynı durum geçerli. Saygılar.

Renkli hali bu şekilde. Saygılar.

Mehmet bey, Bu değerli bilgileriden sonra kendim için şöyle bir standart belirleyip bir süre bunu denemeye karar verdim: - Makinemde Otomaik ISO'yu aktif hale getiriyorum. - Maksimum ISO ayarını 1600 yapıyorum - Minumum Perde hızını (70-200mm lens kullanacaksam) 1/200sn ayarlıyorum. - SB910 flaşımı makineme takıyorum ve TTL BL moduna alıyorum. Bu şekilde ilk denemelerimi dün gerçekleştirdim. Burada bu ayarlarla yapmış olduğum çekimlerinden bir örnek mevcut. Ben A modunda diyaframı 3.2 olarak ayarladım, gerisini makine halletti. ISO'yu 200 olarak makine atadı. Yorumlarınızı alabilir miyim? Saygılar.