İçeriğe git

cafer aydın

Üye
  • İçerik sayısı

    134
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Gün Kazandı

    10

cafer aydın kullanıcısının paylaşımları

  1. cafer aydın

    Mutluluk

    Güzel olmuş.Fakat 3. balonun sadece gözleri görünseydi dahamı güzel olurdu acaba.:)
  2. Bu tip ürünler cihaz üzerinden ayarlanır.Cihazı fotoğraf makinasına veya harici bir yere takarak kullanabilirsin.
  3. cafer aydın

    NİKON SERVİS CEVABI

    Fatura bedeli nedir? İl tüketici hakem heyeti üst parasal sınır 3480 TL İlçe hakem heyeti üst parasal sınır 2320 TL Eğer sizin ödediğiniz ücret bu sınırlar arasında ise il veya ilçe hakem heyetleri bakmak zorunda. Bu limitler içindekiler tüketici mahkemesine giderse kabul görmez geri döner. 3480 TL üzerindekiler için tüketici mahkemesine gidilir. Ben 3400 TL bedelli ürünün para iadesini il hakem heyetiyle geri aldım. Bunun haricinde de opel astra marka aracım için tüketici mahkemesi ile davanın sonuçlandığı günkü satış fiyatını masraflarla birlikte geri aldım. Sonuçta ayıplı mal olduktan sonra her iki durumda da kazanan tüketici oluyor. Üzerine gitmezsek kaybeden oluyoruz.
  4. cafer aydın

    NİKON SERVİS CEVABI

    Servisler bu tip ürünleri baştan savıyorlar. Murat beyin belirttiği gibi ölü piksel ile ilgili prosedür değişti. Murat beyin yolladığı link televizyon ve bilgisayarlar için fakat fotoğraf makinelerini de aynı kategoriye soktular. Servisler bunu görmezden geliyor. Sizin yapacağınız servisi arayıp ayıplı ürün olduğunu bunu değiştirmeniz gerektiğini söyleyin. Tabiki size verdiği belgeyi söyleyerek kabul etmeyecekler. Sizde bu belge ile tüketici hakem heyetine gideceğinizi belirtin.(O zaman belki kabul ederler.) Size en yakın kaymakamlıkta bulunan tüketici hakem heyetine gidin. Servisin verdiği belgeyi gösterin olayı anlatın. Onlar gerekli işlemleri yapıp sizi bilgilendiriyorlar. Kısa zamanda sonuçlanıyor. Tüketici hakem heyetine her hangi bir ücret ödemiyorsunuz. Verdikleri karar mahkeme kararı gibidir.
  5. cafer aydın

    NİKON SERVİS CEVABI

    Sizde kaç tane ölü pilsel var. Ayrıca ayıplı ürün için kaç tane ölü piksel gerekirmiş. Bunun için size kafalarına göre değil , üretici firmanın öngördüğü ve bunu teknik bir dökümanda belirttiği belgeyi vermeleri gerekir. Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  6. cafer aydın

    Yakışıklı

    Bu yakışıklı delikanlı kim? Tanışalım.
  7. cafer aydın

    D500 icin uyumlu lensler?

    Elinizde FX uyumlu bir gövde varken ve bunu DX bir lens ile kullanırsanız kenarlardan görüntü kaybı oluşacaktır. Tam tersi olması yani FX uyumlu olan lensi DX olan bir gövde de kullandığınızda görüntü kaybı olmayacaktır ancak croptan dolayı geniş açı beklentinizi karşılamayacaktır. Sizin elinizde Sigma 10-20 var her ne kadar Sigma lens kullanmamış olsamda bu lens bildiğim kadarıyla APS-C yani DX makineler için üretilmiştir. D500 ile uyumsuzluk yaşamaz.
  8. cafer aydın

    Eminönü - Kadıköy vapurundan

    Yakın zamanda Manisa'ya geleceğim.Görüşürüz.
  9. İYİ FOTOĞRAF ÇEKMEK İÇİN 50 ALTIN KURALI 1- Bakış noktanızı iyi seçin. Bunun için fotoğrafını çekeceğiniz konuyu nasıl göstermek istediğinizi düşünün. Sabit bir konunuz varsa (bina, çeşme vs) etrafında biraz dolaştıktan sonra en iyi açısını bulmaya çalışın. Perspektif hatalarını hesaba katmayı unutmayın! Farklı bakış açıları geliştirmeye çalışın. Ortalama uzunluktaki bir insanın göz hizası yerine, çok daha yukarıdan ya da aşağıdan da çekimler yapmayı deneyebilirsiniz. 2- Herhangi bir konunun fotoğrafını çekerken, kompozisyonu yatay ya da dikey oluşturmanız konusunda önceki bilgi ve deneyimleriniz size yol gösterecektir. Bazı konular yatay çekildiğinde bazıları ise dikey çekildiğinde doğru ve güzel fotoğraf verirler. Bunun için ilk başta konunuzu kadrajladığınızda, büyük boşluklar kalıp kalmadığına ve konunuzun kesilen yerlerine bakabilirsiniz. 3- Çekilecek konuya göre doğru objektif seçimi çok önemlidir. Bazı konular yakından, bazıları ise uzaktan fotoğraflanmalıdır. Bir futbol karşılaşmasında ya da vahşi hayvan fotoğrafları çekerken mutlaka belli bir uzaklıktan fotoğraf çekmemiz gerekir. Bunun için tele objektiflere ihtiyacımız olur. Doğru objektif seçimi için, objektif çeşitlerini ve nerelerde işimize yarayıp yaramayacaklarını iyi analiz etmeliyiz. 4- Özellikle insan fotoğrafları ve portre çekiyorsanız, arka planlarının sade olmasına dikkat edin. Karışık bir arka plan, konumuzla karışacak ve belirginlikten uzak, seçici olmayan sıradan bir fotoğraf karesi olacaktır. 5- Yakından tanıdığınız ya da ilk defa karşılaştığınız birinin fotoğrafını çekerken konunuzu rahatlatmaya çalışın. Kendinizden emin olun ve karşınızdaki kişiyle bir şekilde iletişim kurmaya çalışın. Fotoğraf çekerken kurulan iletişim sadece konuşarak değil, göz temasıyla ya da beden diliyle de yapılabilir. 6- Yakından çektiğiniz portre fotoğraflarda göze netlik yapın. Gözlerin net çıkması diğer alanlardan çok daha önemlidir. 7- Fotoğraf konunuza göre deklanşöre basma anınız değişebilir. Bir manzara ya da hatıra fotoğrafında başka, hız ve hareket olan fotoğraf konularında ise çok daha dikkatli deklanşöre basmak gerekir. Kısaca “kritik an” dediğimiz konu, zamanlama ile ilgilidir. Konunuzu veya olayı iyi takip ederek en can alıcı noktasında deklanşöre basılmalıdır. 8- Bir daha tekrarlanamayacak önemli bir konu çekiliyorsa mutlaka deneme çekimi yapın ve normal zamanlardan daha fazla sayıda fotoğraf çekin. 9- Güneşin tam tepede olduğu saatlerde (daha çok 12.00 ile 14.00 arası) mümkünse fotoğraf çekmemeye çalışın. Özellikle insan fotoğrafları üzerinde hoş olmayan sert gölgeler belirginleşebilir. 10- Fotoğraf çekmek için geniş vaktiniz varsa, yanınızda bir tripod taşıyarak fotoğraflarınızı tripod ile çekin. Böylece kadrajlarınızı daha kontrollü yapma ve yüksek diyafram değerleri kullanma imkanınız olur. 11- Seyahatlerinizde çantanızda mutlaka mini bir tripod bulundurun. Nerede gerekeceği hiç belli olmaz! 12- Tripodunuz olmadan elde fotoğraf çekerken, enstantane değerlerinizi mutlaka kontrol edin. Enstantane değeriniz en azından kullandığınız objektifin odak uzunluğuna yakın olmalıdır. Örneğin, 50mm için 1/60sn, 200mm için 1/250sn, 300mm için 1/500sn gibi… 13- Özellikle portre çekimlerinde ışık konunuzun arkasından geliyorsa konunuz ters ışıkta kalacak ve yüzü nerededeyse tamamen karanlık çıkacaktır. Eğer portrenizin yüzünü karanlık değil de daha aydınlık şekilde göstermek isterseniz en basit yöntem olarak dolgu flaşı kullanabilirsiniz. Böylece portrenizin yüzü de arka plan ile dengeli şekilde aydınlanacaktır. 14- Fotoğraf çekimlerinizde bir tripod kullansanız bile deklanşöre basma anınızda bir titreşim meydana gelebilir. Bunu önlemek için kablo deklanşör, uzaktan kumanda ya da hemen hemen tüm fotoğraf makinelerinde olan “self timer” modunu kullanabilirsiniz. 15- Çok büyük ya da çok küçük şeylerin fotoğrafını çekerken karemizin içerisine, konunun boyutunu gösterebileceğimiz ve herkes tarafından bilinen referans alınabilecek bir nesne koymakta fayda var. Örneğin, çok küçük bir obje çekerken, kibrit çöpü ya da bir bozuk para kullanmak gibi… 16- Ufuk çizgisi, fotoğraf karesinin alt kenarına paralel olmalıdır. Aksi takdirde hoş olmayan yamuk bir fotoğraf karemiz olur. 17- Özellikle ters ışıkta ve güneş ışığının çok parlak olduğu yerlerde fotoğraf çekerken mutlaka objektifinizin parasoleyini (güneşliğini) kullanın. 18- Panoramik çekim yapacağınız zaman makinenizi (daha çok kullanılan) yatay yerine tripodunuza dikey olarak bağlayın. Böylece çekmek istediğiniz alanda daha fazla fotoğraf çekebilecek ve perspektif bozulmalarını da en aza indirmiş olacaksınız. 19- Hızlı konuların (spor karşılaşmaları, araba yarışları…) fotoğrafını çekerken makinenizin obtüratör hızını kontrol edin. Enstantaneniz en azından 1/500sn olsun! 20- Önemli ve hızlı fotoğraf karelerini kaçırmamak için makinenizin (drive) modunu önceden seri çekime getirin. Netliği konunun gerçekleşebileceği yere önceden yaparak da zaman kazanabilirsiniz. Böylece objektifiniz netlik yapmak için ekstra zaman harcamayacaktır. 21- Fotoğraflarınıza hız efekti katmak için, nispeten düşük obtüratör hızlarında (1/30, 1/15…) makineniz ile konuyu takip edip uygun yere geldiğini düşündüğünüzde deklanşöre basın ve takip etmeyi biraz daha sürdürün. Böylece pan tekniğini kullanmış olursunuz. Bu teknikle konunuzun bazı yerleri ve arka alanı netsiz çıkacak ve konunuz hareketli gözükecektir. 22- Özel mekânlarda çekim ve tripod kullanmak için mutlaka izin alın. Başınızın derde girebileceği yerlerden uzak durun. 23- En zor fotoğraflanabilecek konulardan biri bebek ve küçük çocuklardır. Çok hızlı ve sürekli hareket ettikleri için fotoğraf karelerine ya çok flu ya da istenmeyen bir anda çekilmiş halleri yansır. Yeni doğmuş bir bebek fotoğrafı çekecekseniz kesinlikle flaş kullanmayın ve flaşınızın kapalı olduğunu bir kez daha kontrol edin. Çocuk fotoğrafları çekerken de onları oyalayacak bir şeyler bulun. Oyuncaklar bu işe yarar! Arada bir de size bakması için ona seslenin. Unutmayın, küçük bir çocuğun dikkatini sürekli olarak aynı noktada tutamazsınız. 24- Çekeceğiniz objeyi fotoğraf karenizin tam ortasına getirmeyin. Bilinenin aksine konuyu ortalamak yerine karenin alttan, üstten, sağdan veya soldan 1/3′üne yerleştirmek çok daha iyi bir sonuç verir. 25- Ormanlık veya ağaçların çok olduğu alanlarda fotoğraf çekiyorsanız çıkan sonuç genellikle gözümüzün gördüğü kadar güzel olmayabilir. Ağaçların arasından süzülen parçalı ışık fotoğraf karenizde delik deşik (açık-koyu bölgeler) bir görüntü oluşturabilir. Çektiğiniz fotoğrafları mutlaka kontrol edin. Parçalı ışık etkisini yumuşatmak için flaş da kullanabilirsiniz. 26- Çiçek fotoğrafları çekerken rüzgârın hızını hesaba katın. Çiçeğin arka alanına ve üzerine düşen ışığa dikkat edin. Bazı çiçekler ters ışıkta daha güzel fotoğraf verebilir. 27- Sis, duman ve ters ışık fotoğraflarının her zaman ilgi çekeceğini unutmayın. 28- İnsan ve yaşamlar üzerine fotoğraflar çekiyorsanız, sade kıyafetler giymeye özen gösterin. Gösterişli fotoğraf çantaları ve büyük fotoğraf makineleri işinizi zorlaştıracaktır. 29- Hemen her kompakt dijital fotoğraf makinesinde bulunan dijital zoom özelliği gerçek zoom demek değildir. Bizim tek bakacağımız optik zoom özelliğidir. Objektifin içerisindeki mercek sistemlerinin ileri geri gitmesiyle optik zoom (yani gerçek zoom) yapılır. Dijital zoom ise, çekilecek olan konunun yazılımsal olarak büyütülmesiyle elde edilir. Görüntü kalitesini negatif yönde etkileyeceğinden dijital zoom özelliğinin kapalı olmasında ve hiç kullanılmamasında fayda vardır. 30- Dijital fotoğraf makinelerimizdeki LCD ekranlar pil tüketimini en fazla artıran kısımdır. LCD ekranları mümkün olduğunca az kullanmaya çalışın. Her fotoğraf çekildikten sonra otomatik olarak gösterme özelliğini kapatın, ihtiyaç duyduğunuzda siz LCD ekrana getirin. Özellikle fotoğrafa yeni başlayanlarda LCD ekranın sık kullanılması istenmeyen kötü bir reflekse dönüşecek ve “nasıl olsa kötüyse siler yenisini çekerim” gibi bir anlayışa yol açacaktır. 31- Seyahatlerinizde, depolama işinizi nasıl yapacağınızı ve ne kadar fotoğraf çekebileceğinizi hesap etmeye çalışın. Gideceğiniz yere göre taşınabilir bilgisayar, taşınabilir hard disk veya diğer depolama ürünlerini kullanın. Kısa seyahatlerinizde ise sadece hafıza kartlarınız da işinizi görebilir. Birden çok hafıza kartı taşıyın. Ancak onlarca hafıza kartı ile çalışmak işinizi güçleştirecek ve hata yapmanıza sebep olacaktır. En az 2GB hafıza kartları alın! 32- Hafıza kartını takıp çıkarırken dijital fotoğraf makinenizin mutlaka kapalı olduğundan emin olun. Aksi takdirde hafıza kartınızdaki bilgiler kaybolabilir, kartınız ve fotoğraf makineniz bozulabilir. 33- Hafıza kartlarınızı silmek içerisindeki bilgileri güvenli şekilde silmeye yetmez. Hafıza kartlarınızı formatlayarak kullanın! 34- Yeni aldığınız bir dijital fotoğraf makinesinin kullanma kılavuzuna mutlaka göz gezdirin. Hatta üşenmeden hepsini okuyun! Makinenize özel veya daha önce hiç kullanmadığınız bir özelliği olabilir. 35- Uzun seyahatlerinizde yanınızda yedek pil bulundurmaya çalışın. Eğer makineniz kendi özel şarjlı pili ile çalışıyorsa akşamları mutlaka şarj edin. Kalem pil ile çalışan bir makineniz varsa da kaliteli alkalin piller kullanın. 36- Karanlık ortamlarda fotoğraf çekerken, genellikle 3-4 metreden uzak mesafelere flaşınızın gücünün yetmeyeceğini unutmayın. Konularınızı daha yakında çekin. 37- Makinenizin üzerine takılan bir flaşınız varsa, direkt olarak konuya doğrultmak yerine yansıtmalı olarak kullanmaya çalışın. Bunun için duvar ve tavanları kullanabilirsiniz. Bazı üreticilerin flaşlara takılabilen yansıtıcı ve yumuşatıcı gibi aksesuarları da işinize oldukça yarayacaktır. 38- Otomatik ve manuel olarak kullanılabilen ISO ve WB (White Balance-Beyaz Ayarı) özelliklerini çekimlerinizden önce kontrol etmeyi unutmayın! 39- Özellikle zor ışık şartlarında fotoğraf çekiyorsanız RAW formatını kullanın. 40- DSLR fotoğraf makinelerinde objektif değiştirirken hızlı davranmaya çalışın. Mümkünse tozun en az olabileceği tuvalet ve banyo gibi ortamlarda değiştirin. 41- Fotoğraf makinenizin temizliğine önem verin. Dijital fotoğraf makinelerinin en büyük düşmanlarından biri tozdur. Özellikle objektiflerinizi temizlerken elinize ne geçerse onunla temizlik yapmaya çalışmayın. Kolonya benzeri çözücü maddeleri asla kullanmayın. Sadece objektif ve optik malzemelerin temizliğinde kullanılan özel kimyasalları ve kâğıtları tercih edin. 42- Fotoğraf makinelerinizi ve objektifleri fotoğraf çantasında taşıyın. Fotoğraf çantanızın su ve toz geçirmemesine, darbelere karşı korunaklı olmasına dikkat edin. 43- Uzun yürüyüşlerde ve seyahatlerinizde sırtınızda, iki omuzda taşınabilen fotoğraf çantalarını tercih edin. Uzun süre tek omuzda taşınan ağır bir fotoğraf çantası belinizde ve sırtınızda ağrılara neden olabilir. 44- Fotoğraflarınızı depolarken kendinize özgü bir sistematik geliştirin. Önemli fotoğraflarınızı hem hard diskte hem de CD/DVD ortamında saklayın. 45- Kumsal ve çöl gibi ortamlarda fotoğraf çekiyorsanız makinenizi korumaya özen gösterin. Çekiminiz bittikten sonra mutlaka fotoğraf çantanıza yerleştirin. 46- Uzun süreli fotoğraf çekimlerinden sonra makinenizin bakımını yapın. Özellikle DSLR fotoğraf makinesi kullanıyorsanız görüntü algılayıcınız (CCD/CMOS sensör) kirlenmiş olabilir. Bu gibi durumlarda da en ufak bir toz tanesi bile fotoğraf karenizde kocaman bir leke olarak görülecektir. 47- Fotoğrafınızı internet üzerinde kullanacaksanız (web sayfası, mail vs) görüntü boyutunu düşürün ve mutlaka JPEG çekin. 48- Yağmur altında fotoğraf çekerken fotoğraf makinenizin ıslanmaması için özel yağmurluklardan faydalanabilirsiniz. Makineniz ıslandığında da bir an önce kuru bir bezle temizlemenizde fayda var. 49- Soğuk havalarda ve özellikle de kar altında fotoğraf çekerken pillerinizin sorun yaratabileceğini ve sizi yarı yolda bırakabileceğini unutmayın. Yanınızda mutlaka yedek bir pil bulundurun. Ani hava değişikliklerinden uzak durmaya çalışın. Çok soğuk bir ortamdan çok sıcak bir ortama geçtiğinizde, fotoğraf makinenizi direkt olarak ısı kaynağından uzak tutmaya çalışın. 50- Objektiflerinizin önünde koruyucu filtre olarak UV ya da Skylight’i kullanabilirsiniz. Böylece objektifiniz dış kaynaklı sorunlara (çizilme, tozlanma, kırılma…) karşı korunmuş olur.
  10. Burada da bazı bilgiler var http://www.nikonturk.com/konu/2620-y%C4%B1ld%C4%B1z-pozlamas%C4%B1/#comment-24956
  11. cafer aydın

    D5200 içün filitre

    Filtre çeşitlerini öğrenmek için buradan başlayabilirsiniz. http://www.kameraarkasi.org/filtreler/objektif/gecirme.html
  12. cafer aydın

    Hoşgeldin Bektaş Bebek

    Allah sağlık, sıhhati eksik etmesin.Hayırlı biri olarak yetişmesini nasip etsin. Fotoğraf çekmede babasını geçsin:)
  13. FOTOĞRAF TARİHİNE GİRİŞ PHOTO + GRAPHUS = IŞIK + ÇİZİM M.Ö. 4.Yüzyılda ARİSTO mağara deliğinden içeri giren ışığın, karşı duvarda ters görüntüsünü yansıttığını bulur. 1490 yılında LEONARDO DA VİNCİ’ nin yayınlanan notlarında resimde perspektif için karanlık odadan yararlanma fikrini ortaya attığı bilinmektedir. 1500 lerde CAMERA OBSCURA bulunur. Bu düzeneğe DANIELLO BARBERO' nun 1568 yılında bir diyafram düzeneği ve GIRALAMO CARDANO' nun ince kenarlı bir mercek ilave etmesiyle, optik ve mekanik açıdan çalışmalar hemen hemen tamamlanmış olur. 17.-18. Yüzyılda Camera Obscura boyutları taşınabilir hale geldi. Alman bilim adamı JOHANN ZAHN 1776 'da özellikle portre resimleri çizebilmek için, elde taşınabilecek kadar küçük Camera Obscurayı imal etti. Bu sistemde tüp içine yerleştirilmiş ileri geri hareket edebilen netlik ayarı yapabilen bir mercek sistemi, ayrıca giren ışığın şiddetini denetleyici bir delik ve görüntüyü yansıtan bir ayna bulunuyordu. Delikten geçen görüntüler, kutunun yukarısında bulunan opal cam üzerine yerleştirilmiş yağ kağıdından, yarı saydam yüzeye düşüyordu. Bu sistem tek mercekli refleks makinelerin işlevine sahipti. FOTOĞRAF KİMYASI ÜZERİNE ÇALIŞMALAR Işığa duyarlı kimyasal maddeler üzerinde ilk çalışmayı CRISTOPH ADLOF BOLDWIN gerçekleştirdi. (1674) Buluşu, Latince ışık taşıyıcısı anlamına gelen "Fosfor "du. 17 YY. da ANGELO SALA (İtalyan bilim adamı): "Toz halinde Gümüş Nitrat güneşte bırakıldığında kömür gibi kararır " 1727 yılında JOHANN HEINRICH SCHULZE (Alman Tıp Profesörü) Baldwin' in deneylerini izledi. Schpophors adlı eriyiği keşfeder. Bu bir kireç nitrat karışımıdır. Kağıda veya rafine edilmiş derilere oyulmuş desenlerle Gümüş Nitrat doldurulmuş şişeleri, güneşe bıraktığında bunların duyarlı yüzey üzerine iz bıraktığı gördü. Bunlar ömürsüz ilk fotoğraflardı. 1802 yılında İngiliz THOMAS WEDGWOOD Gümüş Nitrat emdirilmiş beyaz kağıt ve deri parçaları ile deneyler yaptı. Camera Obscura ile çok silik görüntüler alabildi. Foto gramlara yöneldi. Ancak görüntüleri saptayamıyordu. Saptama banyosu olmadığından saydam desenler karanlıkta mum ışığı ile görülmekteydi. JOSEPH NICEPHORE NIEPCE (1765 -1833): HOLIOGRAVURE (HELİO + GRAVÜR = GÜNEŞ +RESİM) 1816 ’da vernikle saydamlaştırdığı bir kağıtta oluşan görüntüleri, kalay levha üzerine geçirmeyi başarmış ve kullandığı çeşitli kimyasal maddelerle deneylerini sürdürmüştür. Niepce, oğlu ISIDORE ile taş baskı üzerine desenler gerçekleştirmekteydiler. Oğlu kalıpları hazırlar, kendisi de desenleri yapardı. Isidore, askere gidince, desen çizimi sorun olur. O yıllarda ışık görünce sertleşen bir tür asfalt kullanılmakta idi (İngiliz asfaltı). Taş baskı kalıbını YUDA BİTÜMÜ özü ile kaplar, üzerine desen çizilmiş kağıdı örter güneşte bırakır. Bu işte metalik aynalar kullanır. Lavanta yağı ile yıkar. Yumuşak kısımlar akar, taş ortaya çıkar. Asit Banyosu ile bu kısımlar çukurlaştırılır. Asfalt tabakası kaldırılınca geriye kalıp kalır. 1824 Klasik resimlerin Helio gravure'lerini yapar aklına Camera Obscura kullanmak gelir. Charon sur Saune' daki evinin odasını Camera Obscura' ya çevirerek, bütün bir gün, sekiz saatlik bir pozlandırma ile, penceresinden görünen avlunun görüntüsünü kaydeder. 1826 bu duvar bugün New York Kodak müzesinde bulunmaktadır. Buluşu tüm Fransa 'da duyulur. 1827 yılında JACQUES LOUIS DAGUERRE' (1787-1851) den mektup gelir. Benzer çalışmalar yaptığını, iletişim içinde olmak istediğini belirtmektedir. Niepce: 64 yaşında, aristokrat , Deguerre: 42 yaşında, orta sınıf, hayat adamı (Mimarlık bürosunda çizerlik, ressamlık, Paris Operasında dekorculuk, Diorama görüntü tiyatrosu, dans, akrobasi, ip cambazlığı yapmaktadır. ) 1829 yılında ortak olurlar. 4 yıl ayrı çalışıp birbirlerine bilgi verirler. Gümüş iyodür üzerinde çalışırlar. 1833 yılında Niepce ölür. 1835 yılında gümüş iyodür kapı levhanın cıva buharından etkilendiği gözler. 1837'de gümüş iyodürü deniz tuzu içerisinde eriterek çalışmalarını sürdürür, poz süresini azaltmayı başarır 7 OCAK 1839 yılında JACQUES DAGUERRE buluşunu Fransız bilim akademisine açıkladı. Bilimsel eğitimi olmadığından buluşunu kendisi yerine bir arkadaşı sundu. " DAGUERREOTYPE "ler çok etkileyiciydiler. Yöntemin özellikle de ayrıntı kaydetme yeteneği müthişti. Yöntem: Bakır levha gümüş ile kaplanıyor. Gümüşlü tarafı iyot buharına tutuluyor. Gümüş iyodür meydana geliyor. Camera Obscura içinde ışığa duyarlı hale getiriliyor. Çekimden sonra karanlık odada cıva (Hg) buharına tutuluyor. Parlak birleşik meydana geliyor. Hipo' ya tutuluyor. Gümüşler atılıyor ve bakır levha üzerinde görüntü ortaya çıkıyor. Daguerreotype yöntemi ile çekilen görüntülerden bir ikinci suret meydana getirebilmek imkânsızdır. Ayrıca cıva insan sağlığına zararlı olduğundan pek makbul değildi. Ve FOTOĞRAF 19 Ağustos 1839'da Fransız Bilimler Akademisinden ARAGO tarafından resmen tüm dünyaya duyuruldu. Daguerre buluşuna yardımcı olduğu fotoğrafı tanıtırken ondan, zenginlerin eğlenebileceği bir oyuncak olarak söz etmişti. Onu tanıtan afişte "Yüksek sınıf" diye yazıyordu, "Daguerreotype" de çok çekici bir boş zaman değerlendiricisi bulacaktır. Herkes herhangi bir resim çizme becerisine sahip olmadan bile, konağının yada köşkünün resmini çekebilecekti. Parisli tarih konuları ressamı Paul Delaroche, Akademinin tarihsel oturumunda, "resim sanatı ölmüştür" diye bağırmıştır. İngiliz meslektaşı William Turner de, optik çağın açılışına sert tepki gösteriyor, "Bu sanatın sonudur" diyordu 25 Ocak 1839 tarihinde WILLIAM HENRY FOX TALBOT Kraliyet Enstitüsü'ne TALBOTYPE yöntemi sundu. Talbot Cambridge mezunu, çok iyi Asurca biliyor, matematikten anlıyordu. 1833 'ten beri fotoğraf kimyası ile ilgilenmekte idi. Talbot, Gümüş nitrat kâğıtları üzerine emdirilmiş kâğıtlar yönteminden yola çıkarak, Hipo’yu buluyor. Deniz suyu eriyiğine, sonra gümüş nitrata batırılarak ışığa duyarlı hale getirdiği kâğıt yüzeyi pozlandırarak, dünyanın ilk pozitif görüntüsünü elde eder. FOTOGRAMME (izdüşüm görüntüsü) yöntemi ile kuştüyü, dantel yaprak kullanarak, gizil görüntü yöntemine gerek kalmadan kararmayı bekliyor. Tespit banyosuna sokarak görüntüyü elde ediyordu. Kısa odaklı camlar yardımı ile küçük boy kameralar yapmıştır. 1842 yılında ilk ticari amaçlı laboratuvarını kurmuştur. Talbot 'un çalışmalarına yardımcı olan SIR JOHN HERSCHEL bugün saptama banyosu olarak kullanılan Sodyum hipo Sülfit’ i bulur (Tiyosülfat). 1840' ta Sır JOHN HERSCHEL, Gizil Görüntü + Geliştirme = CALOTYPE poz süresi insan fotoğrafları çekebilecek kadar kısaldı. Talbot 'un buluşuna Herschel'in adını verdiği bu yöntemin adı Calotype (Yunanca kökenli, KALOS + TYPOS = Güzel + İzlenim), her şeyi görünür kılan bir buluştu. 1847 Ekiminde Joseph Niepce'nin yeğeni, ABEL NIEPCE de SAINT VICTOR, yumurta akını iyotla birleştirip albüminli bir Cam Negatif elde etmeyi başardı. Ancak fazla duyarlı değildi. 1850 yılında İngiliz FREDERICK SCOTT ARCHER, WET- COLLODION yönetimini keşfeder Ana maddesi selüloz nitrat ve alkol olan yapışkan madde ile kaplanan cam plaklar pozlanmaya hazır hale gelmektedir. Fakat bu cam plakların kurudukça duyarlılıkları azalmaktaydı. 1850 Ocağında ROBERT BINGHAM: (ingiliz Kimyager) COLLODION kullanarak Wet Plate'i yaptı. Kuruyunca duyarsızlaşıyordu. Poz süresi çok kısaldı. Collodion savaşta yararlılar için kullanılan bir maddedir. İçeriğinde selüloz nitratı, eter, alkol vardır. Bu karışım, hava ile temas ettiğinde hemen sertleşir. Bu maddeye gümüş nitrat ve Pirogallik asit ilave ediliyordu. 1860'larda cololdion yerine, jelatin kullanılmaya başlandı. 1871 'de RICHRAD MADDOX ilk kez kuru negatif cam elde etti. Bu zamana kadar fotoğrafçılar yanlarında balmumu kavanozları taşıyordu. Plaklar makineye kuru yerleştiriliyordu. Poz süresi saniyenin 25 te birine kadar düşmüştü. 1873 'te JOHNSTON VE BOLTON jelatin bromürlü negatif duyarlı bir kart elde ettiler. 1880 'de bir banka memuru olan GEORGE EASTMAN bir İngiliz fotoğraf dergisinde gümüş bromürü görüyor. Bankadaki görevinden ayrılarak, annesinin kiracısı olan kişi ile 1881 'de bir ortaklık kuruyor. (1.000 $ lık bir sermaye ile) G. Eastman gümüş bromürü, jelatin üzerine tatbik ederek Dry Plate (kuru tabaka)yı buluyor. 1884 yılında EASTMAN DRY PLATE COMPANY 'i kuruyor. Levhadan kurtulup kıvrılabilir film arayışlarındadır. 1885'te American film C.o. yu kuruyor. Bu şirket kâğıt üzerine film yapıyordu. 1885 'te ilk amatör makineyi bularak 100 filmlik bir depozit sistemini kurmuştur. "Siz düğmeye basınız, gerisini biz hallederiz" sloganı ile fotoğraf makinesini tüm katmanlara yaymıştır. 1888 yılında KODAK firmasını kurmuştur. 1887 yılında HANNIBAL GOODWIN : Saydamroll film için patent istedi. COLLODION + KAFURU = SELÜLOID 1889 da Kodak aynı malzeme için patent aldı. 1898 Goodwin patent aldı. (Ansco firmasını kurar) 1900 yılında patent davası açıldı. (Kodak 5 milyon $ tazminat ödedi) MERCEK VE EKİPMANLARIN GELİŞİMİ Kayıtlara göre en eski optik firması 1756 'da Viyana 'da JOHANH CRISTOPH VOIGHTLANDER tarafından kuruldu. Voighlande 1849 'da Brunswıch’ de bir fabrika kurdu ve 1868 de bunu Viyana ' ya taşidı. Lenslerden başka geniş açılı objektifli fotoğraf makineleri üretmeye başladı. Ancak başarı, ZEISS- IKON tarafından 1965 de ele geçirildi. Fotoğrafın keşfedildiği yıllarda Paris'te çok iyi bir optik firması vardı. Bunlar Derogy, Hermagis'tir. Fakat en önemlisi Daguerre'in arkadaşı olan Chevaller 'dir Daguerre makinelerine uygun lens imal etmesini istedi. Fakat başarılı olmadı. Bu lens Petzval'ın Portrait Lens ile yarışacak bir lensti. Petzval 1839 'da meslektaşı Andeos Freicerr Von Ettinghaussen' in zorlaması ile portre çekimine uygun yüksek diyafram tasarımı üstlendi. Formülü Voighlande 'de devretti ve en çok aranan Portrait Lensleri üretmeye başladı. Fransa 'da bir diğer lens üreticisi 1822 'de fabrika kuran Jean Theodore Jamin 'dir. Daha sonra Fransa 'da binlerce objektif yapacak olan asistanı Alphonse Darlot işi devraldı. Almanya 'da ilk lens fabrikası Agust Steinhell (1801-1870) tarafından 1852 yılında kuruldu. İngiltere' de mikroskop objektiflerinin mucidi Andresross'tur. 1844' de Parisli Fredrerich Von Marters 150 derecelik bir alanın fotoğrafını çekebilen bir kamera yapmıştır. Panoramik kamera olarak adlandırılan bu araç, üzerindeki bir çevirme kolu ile, içerideki bir dişliyi çevirmekte, dişli de bir eksene bağlı olarak merceği döndürmektedir. Bu dönme hareketi ile duyar kat yavaş yavaş pozlanıyordu. O zamanlar panoramik, kent ve doğa fotoğrafları, bu tip kameralarla çekilmişti. 1854'de Parisli fotoğrafçı Adolph Eugene Disderi, portre çekimini kolaylaştırmak için, 6,5 X 8,5 inç boyutlarında, her biri ayrı ayrı ayarlanabilen, çok mercekli bir kamera geliştirmiştir. Bu kamera ile bir fotoğrafik levha, üzerine bir düzine fotoğraf çekilebiliyordu. Fotoğraf bilinçli olarak ilk kez 1853 -1856 yıllarında Kırım Savaşında iletişim niteliğinde kullanılmıştır. İngiliz REOGER FENTON, 360 savaş fotoğrafı çekmiş ve medya niteliğinde kullanmıştı. Basın tarihinde ilk kez bu fotoğraflarla sansür uygulanmıştır. Nedeni ise İngiliz halkının rencide olmasıdır. RENKLİ FİLMLERE GEÇİŞ (AUTOCHROME) 1907 yılında Fransız LUMIERE KARDEŞLER ilk pratik renkli fotoğraf cam tabaka süreci olan AUTOCHROME 'u tanıştırdı. Autochrome büyük bir hızla Avrupa 'da tanınmaya başlandı., ve birkaç yıl içinde de ABD de tanıttı. Bugün National Geographic Society kütüphanesinde yaklaşık 15.000 cam tabaka vardır.
  14. Sensör Denilen Şey Çok değil, bundan birkaç yıl öncesine kadar görüntünün kaydedildiği filmi konuşurduk. Filmin markası, boyutu, duyarlılığı, grenleri, fiyatı falan. Şimdi ise bu alandaki fotoğraf dili çok değişti. Artık, pikselleri, CMOS’u, CCD’yi, fokal çarpanı, dinamik aralığı konuşuyoruz. Dijital devrimin en büyük özelliği ve farklılığı görüntünün kimyasal bir ortama değil, sayısal bir ortama kaydedilmesidir. Artık görüntülerimiz gren dediğimiz milyonlarca kimyasal noktacığın hâkimiyetinden çıkıp, piksel dediğimiz elektronik noktacıkların kontrolü altına girdi. İşte fotoğraf makinelerimizde filmin yerini alan ve görüntüyü oluşturan pikselleri üzerinde barındıran alana da sensör denildiğini hepimiz biliyoruz. Peki dijital makinesi olan herkesin diline doladığı sensörün özellikleri nelerdir? Görüntü sensörde nasıl oluşur? CCD, CMOS ve son günlerde sıkça konuşulmaya başlayan X3 Foveon teknolojisi ne demektir? En yalın tanımıyla sensör, dijital fotoğraf makinelerinde görüntüyü kaydederek işlemciye gönderen ve üzeri ışığa duyarlı piksellerden oluşan alandır.Sensörleri, dijital makinelerimizin kalbi olarak da adlandırabiliriz. O nedenle dijital makinelerimizin en önemli parçalarından biridir ve makine alırken bilinçli olarak sorgulayıp öğrenmemiz gereken bölümüdür. Çünkü elde ettiğimiz görüntünün büyüklüğü ve kalitesi sensörü ilgilendiren bir konudur. (Görüntünün niteliğinde objektifimizin kalitesinin en az sensör kadar etkili olduğunu unutmayalım.) PİKSEL Sensörün üzerinde piksellerin dizili olduğunu söylemiştik. Önce pikselin ne demek olduğunu görelim o zaman. Piksel-(İngilizce Pixel - PICture ELement, yani "resim öğesi") sözcüklerinin harflerinden türetilmiştir. Dijital görüntünün en küçük öğesi ve sensör üzerinde görüntüyü oluşturan çok sayıdaki küçük ışık noktacığıdır. Pikseller o kadar küçüktür ki, boyutları ancak mikronla ölçülür. Mikron metrenin milyonda biridir veya milimetrenin binde biri. Sivri uçlu bir kalemle cümlemizin sonuna koyacağımız noktanın 500 mikron olduğunu düşünürsek, mikronun küçüklüğünü daha iyi anlamış oluruz. İşte bir piksel 2 ile 10 mikron büyüklüğündedir. (Buradan her sensör üzerindeki piksel büyüklüğünün aynı olmadığını çıkarabiliriz.) Üstelik bu kadar küçük noktacık üzerine sabit kırmızı, yeşil veya mavi filtre yerleştirilir. Bu renkler, sanki bir satranç tahtasının üzerindeki her bir karede kırmızı, yeşil veya mavi renkten biri gelecek şekilde dizilir.İşte bu sensör üzerindeki piksellerin bir milyon tanesine megapiksel adını veriyoruz. Bir fotoğraf makinesi alırken öncelikle kaç megapiksel olduğuna bakarız değil mi? İşte bu megapikseller sensörümüzün üzerine son derece düzenli olarak dizilmiş milyonlarca pikselin adıdır. Bizler deklanşöre bastığımız an, saniyenin bilmem kaç binde biri gibi kısa zamanda o milyonlarca piksel elektronik devreler yardımıyla renklerle yüklenirler ve o renklerin milyonlarcası bir araya gelerek görüntüyü oluşturur. Makinemizin 5 MP olması, sensörümüzün 5 milyon pikselden oluştuğunu gösterir. Yani sensörümüzde düzenli olarak yerleşmiş 2560 yatay, 1920 de dikey piksel vardır. Bu da ikisinin de çarpımı olan yaklaşık 5 milyon piksel anlamına gelir. Sensör üzerindeki tüm pikseller aktif değildirler.Sensör üzerindeki toplam piksel sayısına pixel count-piksel sayısı denilir. Toplam piksel sayısının %95'i aktif pikseller olup gerçek görüntünün kaydında kullanılır. Bunun yanı sıra toplam piksel sayısının %5'i aktif olmayan piksellerdir. Bunlar da bir kısmı üretim hatalarından bir kısmı da sensör içinde yapılan kayıt dışındaki işlemler için kullanılırlar. Sensörlerde aydınlık bir görüntü yüksek, karanlık bir görüntü ise düşük elektrik yükü ile tarif edilir. Bu yöntem ile kaydedilen görüntü sadece siyah beyaz fotoğraf oluşturur. Renkli görüntüyü oluşturmak için dijital fotoğraf makinesi sadece ışık seviyesini değil ayrıca her renk ışığın da miktarını ölçer. SENSÖRLERİN BÜYÜKLÜĞÜ Filmlerden hatırlayanlar bilirler. Film boyutumuz ne kadar büyükse, görüntümüzün kalitesi ve büyütülebilirlik olanağı o kadar fazlaydı.Aynı şey sensörler için de geçerlidir. Sensörümüzün büyüklüğü ne kadar fazlaysa görüntümüzün kalitesi ve büyüklüğü de o kadar fazla olur. Sensörlerin 2 tür büyüklüğü vardır, birincisi MP açısından büyüklüğü, ikincisi ise fiziki olarak büyüklüğü. Fiziki olarak aynı boyutta olan 2 sensörden biri 8, diğeri 10 MP büyüklüğünde olabilir. Fotoğrafın oluşması ve görüntü kalitesi açısından bu ikisinin arasındaki farkı yorumlamak son derece zordur. Dilerseniz bu iki özelliği ayrı ayrı ele alalım. Elimizde 8 MP’lik fotoğraf çeken, biri compakt, diğeri DSLR iki makine olsun. “İkisi de aynı boyutta çekiyor, o zaman neden çok para verip DSLR makine alayım?” diye düşünenler çıkabilir. Compakt makinelerin sensörleri DSLR’ lere göre bir hayli küçüktür. Bunlarda 8 milyon piksel dar bir alana sıkıştırılmıştır ve doğal olarak piksel boyutları daha da küçüktür. Diğer makinede yine 8 milyon piksel daha geniş bir alana dizilmiştir, yani piksel boyutları daha da büyüktür. Unutmayalım, büyük boyutlu sensörün pikselleri de daha büyük olduğu için yüzeyine düşen fotonları ışığı daha kolay ve doğru bir şekilde yakalayıp ölçer, bu da sensöre daha büyük dinamik aralık sağlar. Küçük piksellerde enerji dağılımından kaynaklanan ısı fazlalığı ve dar alanda piksel sayısının artması piksel başına düşen ışık miktarını azaltacağından kumlanma etkisi veren noise üretiminde artış olacaktır. Sensörlerin ikinci büyüklüğü fiziki büyüklükleridir.Dijital teknolojinin en çok zorlandığı alanlardan birisi yıllardır film boyutu olan 24x36 mm boyutunda sensör üretemiyor olmasıydı. Yeni nesil makinelerde bu sorun aşılmaya çalışılıyorsa da sistem hala çok pahalı. Birçoğumuzun full frame adı verilen 24x36 mm boyutlu sensöre geçişi daha uzun zaman alacak gibi. Ortalama ve yaklaşık olarak düşünürsek küçük compakt makinelerin fiziki sensör boyutu 8x6 mm, DSLR makinelerin ise 23x15 mm civarındadır. Yukarıda belirttiğim gibi full frame DSLR makinelerde bu ölçü 24x36 mm.’ye yükselmiştir. Özetle fiziki olarak büyük olan sensörlerin pikselleri de büyük olacağından, bu sensörlerdeki ışığa duyarlı alanlar çok daha fazla olur. Bu da daha detaylı ve iyi fotoğraf anlamına gelir. FOKAL ÇARPAN: Özellikle DSLR makinelerde objektifler analog makinelerin odak uzaklığına göre üretildiği için, görüntü gerçek anlamda bire bir sensör üzerine düşmez. Görüntü açı kaybıyla dar olarak sensör üzerine kaydedilir.35 mm film boyutu ile sensör boyutu arasındaki bu oran fokal çarpan faktörüyle ifade edilir; çünkü filmli makinede kullandığınız 20 mm açılı bir objektif, örneğin fokal çarpanı 1,5x olan bir DSLR'de kullanıldığında 35 mm objektif gibi bir görüntü açısı verir. Bu da önemsenmesi gereken bir kayıptır. Fokal çarpanla dar açıların da etkisinin artması yani 200 mm’lik bir objektifin 300 mm’lik lense denk gelmesi gibi bir durum, ilk anda bir avantajmış gibi gözükse de doğrusu öyle değildir. Burada sadece 200 mm'lik bir objektifle çekilmiş görüntünün kenarları kırpıldığından, 300 mm ile çekilmiş etkisi yaratılmaktadır. Diğer yandan, geniş açılarla fotoğraf çekmek isteyen kullanıcılar için durum daha da zorlaşmaktadır; çünkü örneğin elinde 24 mm geniş açı objektifi bulunan bir fotoğrafçının, fokal çarpanı l,5x olan bir DSLR'de alacağı sonuç 36 mm objektifinki gibidir ve mimari çekim gibi bazı durumlarda bu objektif yetersiz kalacaktır. Dijital fotoğraf üreticileri bu fokal çarpandan kaynaklanan görüntü kaybını full frame (24x36 mm) sensör üreterek çözmeye başladılar. İlk olarak Canon bu sorunu EOS1 D ve EOS 5 D serilerinde çözdü, Nikon da bunu D3 modelinde uyguladı. SENSÖR ÇEŞİTLERİ Sensörlerde piksel sayısı kadar elektronik devre vardır ve devrelerin kullanımı belli bir enerji gerektirir. Bu enerji karşılama durumuna göre dünyada sensörler iki şekilde üretilmiştir. 1- CCD (Charge Coupled Device) 2- CMOS (Complementary Metal Oxide Semiconductor) Son dönemlerde yeni nesil 3x Foveon sensörler de hayatımıza girmektedir. Bu sensörler CMOS özelliği taşısa da temel farklılığı nedeniyle ayrı incelemek gerekir. Dünyada CCD sensörler daha yaygındır. Nikon bu tür sensörleri kullansa da son ürettiği D2 modelinde CMOS sensöre geçmiştir. Canon ise CMOS sensörün öncülüğünü yapmakta ve EOS 30 D’den sonra bütün modellerinde bu sensörü kullanmaktadır. Hayatımıza yeni giren X3 Foveon sensörlerinin öncüsü ise Sigma’dır ve ilk uygulamasını SD 14 modeliyle dünyaya sunmuştur. Bu sensörlerin arasındaki farkı özetle şu şekilde anlatabiliriz. CCD sensörler piksellerdeki voltaj bilgisini algılayıcının dışında bir ünitede inceler. Çip dışında yaptığı incelemenin gerektirdiği ekstra enerji tüketiminin pil ömrünü kısaltmasını da değişik piller üreterek halletmeye çalıştılar. CCD'ler CMOS'a göre yaklaşık 100 kat daha fazla enerji tüketir. Bu nedenle daha fazla ısınır ve bu da noise üretimini arttırır. CMOS sensörlerde ise bu işlem çipin üzerinde incelenir. Bu da daha az enerji kullanımı demektir. Az enerji pillerin uzun süre kullanımına yol açar ve az enerji az ısı oluşturduğu için CMO sensörler daha az noise üretir. Özellikle yüksek asalı çekimlerde bu durum belirgin bir şekilde fark edilir. FOVEON X3 SENSÖR X3 algılayıcısı tıpkı renkli film gibi farklı 3 ayrı renkli katmana sahip ve her bir katman bir renge duyarlı. En önde mavi, sonra yeşil, en arkada da kırmızıya duyarlı katman bulunuyor. Renk ve görüntü değerlerini bu üç ayrı katmana saklayabiliyor. Piksel biçimleri kare değil altıgen. Sigma, 2002 yılından itibaren dijital kameralarında görüntü algılayıcı olarak X3 teknolojisini kullanmaya başlamıştı. Son olarak üretimi gerçekleştirilen Sigma SD14 de bu teknolojiyi kullanıyor. Bu kamera ile en yüksek çözünürlüklü Foveon X3 sensörünü tercih eden firmanın yeni algılayıcısı kırmızı, yeşil ve mavi pikselleri dikey olarak sıralayan, film kalitesine yakın dijital kayıt yapabilen görüntü sensörü olma özelliği ile ön plana çıkıyor. Aslında 4.7 milyon piksellik bir algılayıcı olmasına rağmen, her bir katmanın ayrı ayrı çalışması nedeniyle toplamda 14.15 milyon piksellik bir görüntü oluşturuyor. Foveon X3 algılayıcısı, renkleri olduğu gibi algılarken, çözünürlüğü de üst seviyede tutuyor. Geleneksel algılayıcılardan farklı olarak her dört algılama hücresi birlikte çalışıp ortak bir renk oluşturuyor ve sonra her bir piksele bu renkler atanıyor. Bu nedenle X3 sensörleri renk konusunda ciddi bir avantaja sahip. Fill Factor: Sensörün üzerinde bulunan milyonlarca pikselin birbirine yapışık olduğu düşünülür. Gerçekte öyle değildir ve piksellerin etrafında küçük de olsa bir boşluk vardır. Bu boşluklar çıkarıldıktan sonra kalan alan ışığa duyarlı bölgedir ve buna algılayıcının Fill Factor’ı denir. Bu yüzey CMOS sensörlerde, CCD’lere oranla daha azdır. Bu boşluklar sensördeki ısıyı dağıtma yönünde faydalı olsalar bile bu bölgelere düşen görüntü bilgisi kaydedilmez ve moire gibi sorunlara neden olur. Bunu çözmek için de mikro lensler kullanılarak ara bölgeye düşecek görüntü bilgisi komşu pikselde toplanır.
  15. cafer aydın

    Yeni Nikontürk - Bilgi

    Kemal bey dediğiniz gibi, son fotoğraf bölümü sıkıntılı idi. Bende bundan bahsedecektim fırsat olmadı.şimdiki hali daha iyi. Mutlaka sitede bazı eksiklikler olacaktır. Nikontürk ailesi sitede dolaştıkça varsa aksaklıklar ve eksikleri görüp bildirirse daha kullanışlı ve güzel bir sitemiz olur. Bu uğraşları için Kemal beye teşekkürler.
  16. FOTOĞRAF MAKİNASI NASIL ÇALIŞIR Her fotoğraf makinesi çeşitli ayar ve düzenekleri ve elektronik devreleri çıkarıldığı takdirde temel olarak ışık geçirmez bir kutudur. Bir fotoğraf makinesinin ön kısmında, resmi çekilen konudan yansıyan ışığın içeri girmesine olanak sağlayan ve genellikle açıklığı değişebilir bir diyaframı olan objektif; arkasında ise, görüntünün kalıcı bir kaydını yapabilen, ışığa duyarlı bir film vardır. En basitinden en gelişmişine dek bütün fotoğraf makinelerinin dört temel ortak parçası vardır: objektif, diyafram, obtüratör ve vizör. Konudan (süjeden) gelen ışık önce objektifte toplanır ve odaklanır. Sonra, diyaframdan, yani objektifin içindeki bir diskin ortasından geçerek obtüratöre ulaşır. Fotoğraf makinelerinin çoğunda obtüratör filmin tam önüne yerleştirilmiştir. Obtüratör fotoğraf çekerken belli bir süre açık kalarak objektiften gelen ışığın film üzerine düşmesini sağlar. Vizör makineyi konuya odaklamaya yönelik bir düzenektir. "Doğru pozlandırma" Pozlandırmayı üç etken belirler: filmin ışığı olan duyarlılığı ya da "hızı" (Uluslararası Standartlar Organizasyonu [ISO] tarafından verilen sayılarla belirlenir) objektif diyaframının açıklığı (f sayısı ile ayarlıdır); ve obtüratörün açık kalma süresi ya da "enstantane" (saniyenin kesirleri olarak ölçülür: 1/1000 sn vb.). POZLANDIRMA Pozlandırmayı üç etken belirler: filmin ışığı olan duyarlılığı ya da "hızı" (Uluslararası Standartlar Organizasyonu [ISO] tarafından verilen sayılarla belirlenir) objektif diyaframının açıklığı (f sayısı ile ayarlıdır); ve obtüratörün açık kalma süresi ya da "enstantane" (saniyenin kesirleri olarak ölçülür: 1/1000 sn vb.). Doğru pozlandırmanın elde edilmesi, özellikler fotoğrafçılığa yeni başlayanlar için oldukça zordur. Bu konuda, zaman zaman deneyimli profesyoneller bile hata yapabilir. Öte yandan günümüzün yarı ya da tam otomatik pozlandırma programlı fotoğraf makineleri diyafram ve enstantaneyi otomatik olarak ayarlar ve genellikle iyi verirler. Buna karşın belirli bir konuyu çekerken etkin bir görüntü elde edebilmek için tek bir enstantane ve diyafram açıklığı birleşimine bağlı kalmak gerekmez. Bu yüzden fotoğraf makinesi seçerken, pozlandırması elle (manuel olarak) ayarlanabilen, hiç değilse bir diyafram ya da enstantane öncelikli pozlandırma programı olan bir makine tercih edilmelidir. Gerekli ışığın film düzlemi üzerine düşürülmesi işlemidir. Doğru poz değerini sizin hesaplamanız gerekir. Çünkü çekeceğiniz fotoğrafın duygusunu hangi poz değerlerinin daha iyi vereceğini sizden daha iyi kimse bilemez. Çektiğiniz fotoğrafın en önemli bölümü görülmesini istediğinizden daha açık görünüyorsa fazla pozlandırdınız daha koyu görünüyorsa az pozlandırdınız demektir. f 2 2.8 4 5.6 8 11 16 22 enstant 1/1000 1/500 1/250 1/125 1/60 1/30 1/15 1/8 Yukarıdaki tablodaki f ve enstantane değerlerinden eşit miktarda ışık geçer. Yani f:5.6 1/125 değerlerinde geçen ışık miktarı f:8 1/60, f:11 1/30 veya f:16 1/15 değerlerinde geçen ışık miktarları aynıdır. Pozlandırmada önemli olan hangi değerleri seçeceğimiz. Yukarıdaki tabloda düşük enstantane ve f değerlerini (f:22 1/18) seçersek. Bize alan derinliği fazla olan bir görüntü sunacaktır. Ama 1/8 lik poz süresi makinayı oynatmadan tutmamız gerektiğini söyleyecektir. Bu durumda elle yapılacak çekimlerde görüntünün bozulmasına neden olacaktır. Yine yukarıdaki tabloda f:2 1/1000 değerlerinde yapacağımız çekimde diyafram açıklığı en büyük değerde olmasına karşın 1/1000 lik poz süresi film düzlemine düşecek ışık miktarının yeterli olmadığı durumu yaratacak bu da konumuzun görüntüsünün fotoğrafta belli belirsiz çıkmasına neden olacaktır. Çekeceğimiz konu ne kadar hareketli ise o derece yüksek enstantane değerleri kullanarak hareketi dondurabiliriz. Bazı fotoğraf makinelerinin kademesiz enstantane ayarları vardır; yani, belirtilen sayıların arasında da enstantane ayarı yapmak mümkündür "Çekilecek nesneden gelen ışıkları toplayarak ışığa duyarlı film üzerine net düşmelerini saylayan mercekler topluluğudur." Fotoğraf makinesinin en önemli parçasıdır. Bir objektifin standart görüş açısı verebilmesi için görüntü düzleminden belirli uzaklıkta bulunması gerekir. İşte objektifin optik merkezinin görüntü düzlemine olan uzaklığına odak uzaklığı adı verilir. Görüntü düzlemindeki görüntü karesinin boyutuna göre objektif odak uzaklığı da değişir. Örnek verecek olursak ; Görüntü boyutu 24X36mm boyutunda olan makineler için normal objektifin odak uzunluğu 50mm civarındadır. Görüntü boyutu 6X6cm olan makineler için 70-80mm odak uzunluğu objektıfler normal bir görüş açısı (45º-50º) verirler. Kullanılan filmin çapraz köşeleri arası boyutu o görüntüyü veren makine için normal objektifin odak uzunluğunu verir. Fotoğraf makinesinin objektiflerinin değiştirebilmek ya da zoom kullanarak bir objektifin odak uzaklığını ayarlayabilmek, çalışmalarınıza yepyeni bir çeşitlilik getirecektir. 35mm'lik SLR'ler için seçebileceğiniz, farklı odak uzaklıkları olan birçok objektif vardır. Seçilebilecek bir sürü objektif olmasına karşın resim çekmeye çıkıldığında sadece en gerekli olanlarını yanınıza almanız iyi olur. Çeşitli hızlarda filmler seçin ve yanınıza, fotoğraf makinesine takılı standart objektiften başka sadece bir geniş açı objektif ve orta dereceli bir teleobjektif alın. OBJEKTİF ÇEŞİTLERİ Standart (normal) objektifler: Fotoğraf makinesi üreticileri, üretmiş oldukları fotoğraf makinalarını, görme açısı olarak, göze en yakın açı ile tasarlanmış olan ve normal objektif olarak adlandırılan objektiflerle birlikte satışı çıkarırlar. Normal objektifler göze yakın bir görme açısında üretilen objektiflerdir. 35mm format için standart objektif 50 ya da 55mm'dir. Genel tanım olarak normal objektif, kullanılan filmin köşegen boyutuna isabet eden odak uzaklığına sahip objektiflerdir. Normal objektifin en büyük özelliği, konuyu bir tek gözün gördüğü gibi görüp konu oranlarını bozmadan filme aktarmasıdır. Manzara ya da yarım-boy portreler gibi genel amaçlı fotoğraflar için mükemmeldir. Yine de yakın çekim bir yüz resmi için standart objektif kullanmayın; çünkü konuya çok yaklaşmanız gerekeceğinden, makine engelleyici bir unsur olacaktır. Standart objektifler genelde en hızlı objektiflerdir ve maksimum diyafram açıklıkları geniştir (f1.4 gibi). Bu yüzden standart objektifler SLR netleme ekranında çok parlak bir görüntü oluştururlar. Balıkgözü objektif: Görüş açısı en geniş olan objektiftir. Balık gözü objektiflerde dikey ve yatay çizgiler anarmol şekilde bozulmalara (distorsiyon) uğrar. Kullanım alanları sınırlı olmakla beraber özgün görüntüler elde etmek için kullanılırlar. Geniş açılı objektifler: Standart objektifler ya da tele objektiflere göre daha geniş bir alanı görebilirler. Sonuç olarak netleme ekranında her şey olduğundan daha küçük görünür. Geniş açılar 35mm'den başlar 21mm'ye kadar iner. Bundan küçük geniş açılar, görüntünün kenarında biçim bozulmasına neden olabilir. Manzaralar, geniş panoramalar, etkileyici bir gökyüzü ve kalabalık sahneler için geniş açı idealdir. Sıkışık iç mekanlarda çalışırken de yararlıdır. Resimlerinizi çirkinleştirecek bir biçim bozulması (distorsiyon) istemiyorsanız, geniş açılı objektifleri yakın çekim portre resimlerinde kullanmayın. Teleobjektif (Dar açılı objektif): Bu tür objektifler 75mm ile 1200mm arasındadır. 90 ile 250mm arasındaki bir teleobjektif en kullanışlı olanıdır. Yine de, 250mm'lik bir objektifin ağır olduğu ve makineyi elinizde tutarak fotoğraf çekerken, elin titremesinden dolayı resmin bozulmaması için, hızlı enstantane kullanmanız gerektiğini unutmayın. Vahşi hayvan ve doğa fotoğrafları gibi uzaktaki konuları yakına getirmekte, teleobjektifler mükemmeldirler. Ayrıca, orta ve arka planı büyütüp ön planı küçültükleri için de ilginç perspektif etkiler yaratırlar. Birçok fotoğrafçı 35mm'lik makinelerde yüzün bütününü gösteren portre çekimleri için 90mm'lik objektifleri ideal sayar. Zoom (Değişken odaklı) objektifler: Kompakt fotoğraf makinesi almak istiyorsanız 35 ile 90mm arasında zoom yapabilen sabit objektifli bir makine, imkanlarınızı artıracaktır. SLR sahipleri içinse, ortalama 24-35mm, 28-50mm, 35-70mm, 80-210mm, 200-600mm'lik zoom objektifler vardır. Zoom objektifle, minimum ve maksimum değerleri arasındaki odak uzaklıklarında, tıpkı odak uzaklığına sahip sabit odaklı objektifler gibi işlev görürler. Yine de, sabit odak uzaklığı olan objektiflerin optik kalitesi, zoom objektiflerden daha iyidir. Ayrıca zoomlar sabit odaklı objektiflerden çok daha ağırdır. Makro objektifler: Perspektif kontrollü kaydırmalı objektif: Aynalı objektif FOTOĞRAFTA KULLANILAN FİLTRELER Filtreler çok çeşitlidir. Onları iki sınıfta inceleyebiliriz. 1-Efekt filtreleri : Yeni bir görüntü vermeye yarar. 2-Denge Filtreleri : Bazı renklerin koyuluklarını ayarlayan renkli camdan yapılmış filtreler. Filtrelerin çoğu ışığı emdiği için kullanılan filtrenin faktörüne göre diyafram açıklığı ve obtüratör hızı ayarlarını dengelemek gerekir. Refleks makinada bu dengeleme otomatik olarak gerçekleşir. 3-UV Filtre: Atmosferdeki morötesi ışınları emdiği için sis efektini önler. Aslında her objektifin üzerine bir UV filtre bulunmalıdır. Objektifi kırılma ve çizilmeden korur. 4-Sarı Filtre: Atmosfer hafif puslu, gök beyazımsı bir renkte ise sarı filtre kullanarak pusu kaldırabilir bulutları daha belirgin bir hale getirebiliriz. Diyaframı 1 değer açmak gerekir. Kum ve mavi gökten oluşan bir manzarada sarı filtre ile kumdan daha koyu bir gök tonu elde edilebilir. Diyaframı 1 değer açmak gerekir. Sarı filtre manzara fotoğrafı için çok uygundur. Yaprakların rengini açar, gökyüzünü koyulaştırarak bulutları ortaya çıkarır. 5-Kırmızı ve Turuncu Filtre: Filtreler kontrası önemli ölçüde arttırarak çarpıcı sonuçların çıkmasına sebep olurlar. Filtrenin yoğunluğuna göre diyaframı 1-4 değer arasında açmak gerekir. Gökyüzü fotoğraflarında bulutları tam anlamıyla ortaya çıkardığı için önemlidir. Günbatımı fotoğraflarında da gökyüzüne gerçeküstü görünümler verir. Eğer konu kontrast sonuç gerektirmiyorsa bu filtreler kullanılmaz. 6-Yeşil Filtre: Çok yeşillik içeren manzara ve portre fotoğrafçılığında oldukça faydalıdır. Diyaframı burada da açmak gerekir. Bu filtre yaprakların rengini dengeli bir gri serisi şeklinde verir, kırmızı kısımları koyulaştırır. Meyve ve sebze fotoğraflarının çekiminde 7-sıkça kullanılır. Portre fotoğrafında modelin tenini bronzlaşmış gibi verir. Özel Filtreler: Bu filtrelerin kullanımı ile çok değişik türde, bazen yaratıcı sonuçlar elde edilebilir. 8-Kromofilter (degrade filtre): Bu filtrenin yarısı bir rengin en koyudan en açığa kadar çeşitli tonlarını içerir. Böylece görüntünün bir kısmı belirli bir rengi alırken diğer kısmı normal kalır. Özel bir sonuç istenmedikçe diyafram değerinde değişiklik yapılmaz. 9-Polarizasyon Filtresi: Cam ve su gibi yüzeylerin yansımalarını yok eder. Ancak etkili olabilmesi için konuya belirli bir açı ile yönelinmesi gerekir. Bu filtre ayrıca kontrası arttırır ve göğü koyulaştırır. Filtrenin pozisyonuna göre diyaframı 1 yada 2 değer arasında düzeltmek gerekir. 10-Yumuşatıcı filtre: Konuyu bir tül perde arkasındaymış gibi gösterir. Özellikle portre çekimlerinde kullanılır. 11-Efekt Filtreler: Bu filtreler tek başlarına özel görüntüler ortaya çıkarırlar. Çok yüzlü prizma filtrelerle değişik sonuçlar elde edilebilir. Bazı filtreler de her ışık kaynağını bir yıldız şeklinde verir. Kuvvetli yada zayıf efekt elde etmek için diyaframı açıp kapamak yeterlidir. 2,3,5 kollu yıldız veren filtreler vardır. Nebula Filtreler ışık kaynağından renkli dairevi saçılmalar yaparlar. OBJEKTİF HIZI Objektifin maksimum diyafram açıklığı ne kadar fazlaysa, objektif o kadar hızlı demektir. Objektif hızı özellikler SLR kullananlar için önemlidir. Çünkü, SLR'lerde vizördeki görüntünün parlaklığı objektiften giren ışığın miktarına bağlıdır. Ayrıca, geniş bir diyafram açıklığı loş ışıkta resim çekebileceğiniz anlamına gelir. Genellikle, odak uzaklığı arttıkça objektiflerin hızı azalır. Fotoğraf makinesinin, saniyelerle ve saniyenin kesirleriyle işaretlenmiş bir kadranla kontrol edilen enstantane ayarı, diyafram açıklığı ile birlikte film üzerine ne kadar ışık düşeceğini belirler. Ama, daha da önemlisi, enstantane ayarı, hareketli ya da durağan konuların net ve keskin detaylı olarak mı yokse belli bir izlenimi ifade edercesine bulanık olarak mı kaydedileceğini belirler. Obtüratör açıkken fotoğraf makinesinin hareket etmesiyle oluşabilecek istenmeyen titremelerden kaçınmak için, yeterince yüksek bir enstantane hızı kullanmalısınız. Eğer, makinenizi bir üç ayak üstüne oturtursanız, makinenin titreme tehlikesi ortadan kalkacağından, saniyeler süren uzun enstantaneler kullanabilirsiniz. Buna karşın makineyi elinizde tutuyorsanız genel kural, hiç değilse objektifinizin odak uzaklığına denk bir enstantane seçmektir. Yani Odak uzaklığı Enstantane hızı 50mm'lik objektif için 90-135mm'de 250mm'de 1/60 sn. ya da üstü 1/125 ya da üstü 1/250 ya da üstü enstantane kullanın. Bu kuralın nedenlerinden biri objektiflerin uzunlaştıkça daha ağırlaşması, diğeri ise makinedeki en küçük hareketin objektifin uç noktası uzaklaştıkça daha fazla kaymaya sebep olmasıdır. ÖZGÜN KONTROL Fotoğrafını çektiğiniz hareketli bir konuyu yorumlamak için, enstantaneyi kullanabilirsiniz. Örneğin, koşan bir insanı çekerken, bütün ayrıntılarıyla "dondurulmuş" bir görüntü için 1/250 hatta 1/500 sn lik bir enstantane kullanılırsa çekim sırasında koşan insan figürü, objektifin görüş alanının bir ucundan diğer ucuna doğru çok hafif olarak hareket etmiş olacaktır. Sonuç: yine kesinlikle tanınabilir bir koşucudur; ama bu kez görüntü biraz bulanıktır ki, bu da hareket ve canlılık hissi yaratır. Her zaman, enstantane ile diyafram açıklığını birlikte dikkate almak zorundasınız. Aynı örneği kullanarak 1/500 sn de doğru poz için pozometreniz f4 verdiyse, 1/60 sn'de f11 kullanmanız gerekecektir. Bu durumda netlik derinliği önemli ölçüde artacak belki de, dikkati dağıtan bir arka plan da netleşecektir. PAN YAPMA Enstantaneyi özgün bir şekilde kullanmanın başka bir yolu da "pan yapma", yani obtüratör açıkken fotoğraf makinesini hareket ettirmektir. Bunu yapmak için, 1/30 ya da 1/60 saniyelik bir enstantane seçin ve pozlandırma yaparken konuyu makinenize göre aynı konumda tutmaya çalışarak konunun hareketini makineyle izleyin. Hareket eden konu net görünecek; ama, bütün hareketsiz nesneler (arka plan gibi) bulanık olacaktır. HAREKETİN DONDURULMASI Fotoğraf makinesiyle hareketin dondurulması için başvurulan iki yöntem vardır. Bunlardan biri, ani yoğun ışık veren flaş kullanımı; diğeri, hızlı bir enstantane kullanımıdır. Hareket yönü: Hareketi dondurmak için gerekli enstante, konunuzun makinenize göre hareket yönüne de bağlıdır. Örneğin, makinenin tam üstüne doğru gelen ya da makineden uzaklaşan süratli bir otomobilin hareketi, objektifin görüş alanına paralel olarak yapılan bir hareket için gerekenden çok daha yavaş bir enstantaneyle dondurulabilir. Ayrıca, bir nesnenin hareketini yakalamak için, nesne fotoğraf makinesine ne kadar yakınsa, o kadar yüksek bir enstantaneye gerek vardır. MANUEL POZLANDIRMALAR Havai fişekler gibi konularda, enstantaneyi B'ye ayarlayarak makineyi bir üç ayak üstüne yerleştirin. Parmağınızı deklanşörden çekene kadar uzun bir poz süresince enstantane perdesi açık kalacaktır.
  17. cafer aydın

    Yeni Nikontürk - Bilgi

    Sitede sayfalar arası geçişte ve sayfa açılışta yavaşlık var.
  18. cafer aydın

    Hayırlı kandiller.

    Nikontürk ailesinin regaip kandili mübarek olsun
  19. cafer aydın

    Vatan Bilgisayar ve Shutter Count

    Kesinlikle para iadesi isteyin. Kabul etmezlerse karfo Karacasulu firmasından belge alıp il tüketici hakem heyetine ayıplı mal sattıkları için müracaat edin. 3480 tl ye kadar il hakem heyeti bakıyor. Vatan bilgisayar parayı vermezse tüketici hakem heyetine gideceğinizi söyleyin.Tüketici hakları mahkemesine değil. Mahkeme işi uzun olduğundan sizi caydırmak isterler. Tekrar ediyorum bir çok tüketici bunu yanlış anlıyor. Tüketici hakem heyeti.
  20. cafer aydın

    D80 hakkında görüşleriniz?

    Hayırlı olsun
  21. cafer aydın

    Aranıza yeni katıldım

    Hoş geldin.Ümit beyin dediği gibi kullanma kılavuzunu iyice okuyun ve kameranızı iyice tanıyın.
  22. Elinize sağlık. Faydalı bilgiler.
  23. http://lukapu.com/ İncelersiniz belki işinize yarar
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Kullanım Şartları Gizlilik Politikası Bu web sitesini daha iyi hale getirmeye yardımcı olmak için cihazınıza çerezler yerleştirdik. Çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz, aksi takdirde devam etmek için tamam olduğunuzu varsayacağız.