Artık canım D40’ım bana ufak gelmeye başlamıştı, değiştirmek, teknolojisini yenilemek, D40’ın eksikliklerinden yaşadığım sıkıntılardan makinemi bir üst sınıfa taşımanın zamanı geldiğini uzun zamandır farkındaydım. Ama ne alacaktım? Kendimce yaptığım araştırmalardan sonra durumu bir de bilene sormanın zamanı gelmişti. Tartıştık konuştuk bilenler ile, sonuçta bulunduğum iklim ve koşullara uygun biraz da sağlam bir makine olmasına karar kılıp D300s veya D7000 konusunda bilenler ile anlaştık. Teknoloji olarak daha yeni bir makine olmasından dolayı D7000 almaya niyetlendim. Para toparlama üzerine ekleme fasılları başlamıştı. Bu arada makinenin kullanma kılavuzunu indirip incelemeye, okumaya başladım. Bak bu konu önemliymiş diye notlar çıkarmaya, işaretlemeler yapıyordum. Anlayacağınız bildiğiniz ders çalışıyordum. Bir yandan da insanların D7000 hakkında neler yazdıklarını falan okuyordum. Yazılanlar, anlatılanlar pek iç açıcı değildi. Yok sensör yağlanması, yok fotoğraf kalitesinde hatalar ve daha bir sürü şey. Bunun yanında makine hakkında övgülerde göz ardı edilemeyecek kadar fazlaydı. İki yakın arkadaşım ile durmadan bu konuları tartıyorduk kafamızda. Ben – Aslında iyi makine kardeşim, arada fabrikasyon hatası olmuştur. Arkadaş 1 – Ya olur mu, baksana adamlarda ölü piksel bulmuş. Ben – Lan ne olacak hayvan kadar megapikselin içinde hap kadar pikselin lafı olmaz. Arkadaş 2 – Peki bu yağlanma işi ne olacak, fritöz mü bu alet. Ya sensör yağlanırsa ne halt edecen? Ben – Ya baksana adamlar fi tarihinde yazmış foruma bu konuyu, şimdiye kadar düzelmiştir ya… Arkadaş 2 – Yok yağlanır bu… Ben – Makine kendine gelene kadar çap çap çap fotoğraf çekme sen de kardeşim… Arkadaş 1 – çap çap fotoğraf çekmeyeceksen neden alıyorsun bunu, eskisi ile idare et işte… Ben – Eskisi ile maymunluklar yapıyorum istediğim kareyi yakalamak için, ama bu kardeş tam benlik ne amatör ne profesyonel. Arkadaş 2 – Al işte bu senin tavrın, iki ara bir dere… Arkadaş 1 – He ya, böyle bu… Ben – Lan para var da almadık mı D4. Hem herkes çapını bilecek, ben kullanamam ki o kadarını. Arkadaş 1 – yavaş yavaş geliştirirken kendini eriyip giden ekonomin ne olacak? Ben – Profesyonel makine almam 5 yıl sürer aslanım. Arkadaş 2 – Beter ol o zaman, Allah cezanı versin… Ben – Vallaha insansın…Bu muhabbetler arasında gözümü karartıp Amazon.com’dan body olarak siparişi verdim ve uzun sancılı bekleme süreci başladı. Arkadaşlar ile de muhabbet uzadıkça uzuyordu akşamları. Bu arada bütün diyalogların şahısları tahmin ettiğiniz gibi ben ve Yusuf Yusuf arasında geçiyor. Sonunda makinem elime ulaştı. Paketi açıp bir süre sarıldık yeni makinem ile. üzerindeki D7000 ve NIKON yazısını okşadım bir süre. Lensi takıp elimde tartım, tutuluşunu ve verdiği hissi hazmetmeye çalıştım. Daha önce kullanım kılavuzundan edindiğim teorik bilgileri, pratik ile birleştirmek için baya bir kurcaladım. CANON kullanan bir arkadaşım D40’ımı gördüğünde “neden bunun üzerinde bu kadar az tuş var?†diye sorduğunda, bu fotoğraf makinesi aslanım seninki gibi oyuncak değil demiştim. Ahanda bu ne düğme kalabalığıydı, her haltı menüler arasında gezerek ayarlamaya alışmış ben kişisi için bu kadar tuş yoğunluğu kontrol fazlalığı yaratmıştı. Göstermek gerekirse, şöyle ki; Hala kontrollerine alışma faslındayım, ama anlaşacak gibiyiz onunla. Ama hala fotoğrafı görüntülemek için MENU tuşuna, silmek için INFO tuşuna basıyorum. Alışacağız yavaş yavaş. Bir diğer husus da, geçenlerde yeniden alime aldım D40'ı toz temizliğini yapıp paketledim temiz kalsın diye. İşte o anda anladım ki benim eski makinem hap kadarmış ya, hatta eskisi yenizi bir karşılaştırma yapacak olrsak, D7000 ziyadesi ile eşek ölüsü kadar kalıyormuş ya D40'ımın yanında. Bu aralar boyuna makineyi alıp sahada fotoğraf çekiyorum. Abi ne yapıyorsun diye soranlara, yok bişiy alıştırma yapıyorum aslanım diyorum. Tuhaf bakıyorlar. Nasıl anlatabilirim ki adamlara manda kasa Mercesedes'ten inip MAC tır kullanıyormuş hissiyatını. Şimdilik hala flört halindeyiz D7000 ile, düzeyli bir ilişkimiz var, ciddi düşünüyoruz.