Evet, arada kendi kendimi kaybettiğim anlar zamanlar oluyor. Kendimi bir halt sandığım zamanlar, yaptıklarımı çok önemsediğim veya bu olmuş dediğim zamanlar oluyor. İşte bu zamanlarda hep kendime bir mihenk taşı edinip toparlanıyordum. O zamanlarda kendi kendime "sen daha çırak olamamış bir meraklısın, elinde makine bazı teknikleri deniyorsun sadece." diyor, toparlanıyordum. Sonuçta fotoğraf çekmek ile fotoğraf sanatı ayrı ayrı şeyler, ben sadece kıyısından köşesinden bu işle uğraşmaktan mutlu oluyorum. Profesyonel anlamda bu yaptıklarımdan para kazanmayı, hatta çektiğim fotoğraflardan fayda sağlamayı hiç düşünmedim, düşünmeyeceğim de. İnternette gezinir, araştırırken bir çok genç arkadaşın sayfalarına denk geliyorum. İşlerinin bir kısmı gerçekten güzel olanları var ama genelleme yapılacak olursa çoğu sıradan birbirinin kopyası gibi geliyor bana. Yani demek istediğim kendinden bir şey katılmadığında fotoğraf biraz yavan bir şey oluyor. Birçok arkadaşın bir hevesle kendilerine "fotoğrafçı" demesine içten içe içerliyordum. Ta ki şu yazıyı okuyana kadar. Feşın Fotografır Dijital çıktı, mertlik bozuldu cicim. Onu geçtim, eline 5 megapiksel telefon alan, fotoğrafçıyım diye takılıyor. Ben okulunu okudum, ağzımdan bir kere "fotoğrafçıyım" lafı çıkmadı. çıkmaz da. çünkü hiç yapmadım. önce televizyoncu oldum, sonra reklamcı. Ama gayet fotoğrafçı sınıf arkadaşlarım var. üstelik okudukları yetmedi, bir de senelerce, sürünerek asistanlık yaptılar. önce fotoğrafçı oldular, sonra modaydı, belgeseldi uzmanlaştılar. Kendi stüdyolarını kurdular, gayet iyi mecralarda, şahane işler yaptılar; biri de ben oldum demedi. Ki, biz son karanlık oda nesliydik. Fotoşop, dijital falan bizden sonra girdi okullara. Film yıkamayı tankla değil, küvette öğrendik, ışığı tencereden bozma, boktan lambalarla. Agrandizör diye kullandığımız aletler, abaküsten halliceydi. Şimdi, 15 yaşındaki gerzek, zaten her işi kendi yapan aleti eline almış "feşın fotografır" diye geziyor. Ayıp ya! "Ben okulunu okudum kardeşim, kime artistlik yapıyorsun?" kibiri değil bu. Okudum da yapmadım, bana ne? Ama bana değilse de, bu işe yıllarını, hatta hayatını vermiş arkadaşlarıma ayıp oluyor. çocuğunu sette büyüten arkadaşım var lan benim. Bi' akıllı olun, haddinizi bilin. çok sinirleniyorum bak!Yazının aslı şurada. Bence güzel bir tespit olmuş, benim toparlayıp da söyleyemediğim, fotoğrafla geçmişimin söylemeye yetmeyeceği şeyler pek güzel toparlayıp ayarı verivermiş. Bir de sinir olduğum bir laf daha var, "IŞIĞINIZ BOL OLSUN". Ne demek şimdi bu? Birazdan Obi-Wan Kenobi mi gelecek, ışın kılıcım nerede benim? Gerçi bu başka bir yazının ana fikri olmaya aday bir konu da neyse. Sonuç olarak kendinizi kaybetmeden, yaptığınız işten maksimum zevk alarak alçak gönüllülüğünzü korumanız dileğiyle...