İçeriğe git

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

24-02-2010 zamanından beri en yüksek saygınlığı olan içeriği gösteriliyor alan : içinde Makale

  1. Bir sonraki objektifim ne olmalı? Doğayı ve seyahat etmeyi seven benim gibi birçok fotoğraf gönüllüsünün en yaygın sorulardan biri "Bundan sonra hangi objektife sahip olmalıyım?" tarzında sorulardır. Bu tip sorular, bu forumda, YouTube videolarında ve bilinen hemen her fotoğraf forumunda sıklıkla karşımıza çıkar. Genellikle yeni bir objektif alma sorusu ortaya atıldığında internet üzerinde birçok uzman(!) bunlara yanıt vermeye çalışır. Bununla birlikte çoğu kez bu görüşler, ya mesnetsiz bilgiler içerirler, ya da belirli bir marka ve modele atıfta bulunurlar, onu öne çıkartmaya çalışırlar. Gerçekten doyurucu olduğuna inandığınız bilgileri verenler de o bilgileri kendi gerçekliklerine göre aktarırlar. Ama ne O Siz’dir, ne de Siz O’sunuz. Yani, dikkatli olmakta fayda var. Ben konunun uzmanı değilim. Ve sizlere şu objektif en mükemmelidir, onu alın diyemem. Aslına bakarsanız, "Sahip olunması gerekenler listemde” hangi objektife karar vereceğim konusunda artık bir problem yaşamıyorum. Bu işe ilk başladığınızda doğal olarak çok kötü fotoğraflar çekiyorsunuz. Sizinkiler kötü değil miydi? Tamam, benimkiler çok kötüydü. Bu durumda bizler (siz iyi fotoğrafları olanlar hariç ), bu kötü fotoğrafların suçunu, ya kullandığımız kameraya, ya da elimizdeki o berbat (!) kit objektife atma eğilimindeyizdir. Sonra, okumaya, araştırmaya, çektikçe deneyim kazanmaya başladıkça bu sitenin mottosu olmuş o sihirli cümleyi kurmaya başlarsınız; Fotoğrafı önce göz, sonra lens, sonra makine çeker! Evet, şu geldiğim durumda, sahip olduğum azıcık bilgi birikimimle bu motto bence tamamen gerçek. Hatta bence Göz-Lens-Makine arasında 100 üzerinden puanlama yap deseniz sırasıyla; 50-30-20 derim. İyi bir fotoğrafçı gözünüz varsa zaten iyi bir fotoğrafı garanti etmiş olursunuz. Çünkü, aslına bakarsanız, elinizdeki makine ve objektif hangi marka ve model olursa olsun, en kötüsüyle bile “waaaw” dedirtecek fotoğraflar çekebilirsiniz. Bunun örnekleri o kadar fazla ki, burada değinmeye gerek bile yoktur sanırım. Benim için yeni bir cam(!) almanın nedeni biraz pragmatik bir şey. Yeni bir optik için para yatıracaksam, gerçekten ona ihtiyacım var mı diye bakıyorum. Bu yeni objektif ile şimdi yapamadığım neyi yapabileceğim, ona odaklanıyorum. E tabi mühendis geçmişim teknik verilere bakmaktan ve bu konulardaki ciddi sitelerin makalelerini okumaktan beni alıkoymuyor. Sahip olduğum en uzak odaklı objektifim “AF-S Nikkor 70-200mm f/2.8G ED VR II”. Doğada, özellikle vahşi yaşam, kuş fotoğrafçıları için bu odak uzaklığı çok yetersiz kalabilir. Ama ben ne kadar ve kaç kez böyle bir durumla karşılaşıyorum ki? Bu ihtiyacım için daha uzun odaklı bir objektif almak yerine bir 2xTelekonvertör almayı tercih ettim. Tamam, "200mm f/2.8 Objektif + 2xTelekonvertör" bir 400mm f/2.8 objektif etmiyor olabilir (mi?). Eğer kullandığınız gövdenin AF sisteminin nasıl çalıştığını, hangi durumlarda nasıl tepki verdiğini biliyorsanız, EVET yeterli olabilir. Unutmayın, ben bir amatörüm. Profesyonel vahşi yaşam ya da aksiyon/spor fotoğrafçısı değilim. Gelin olayı biraz sulandıralım; Diyelim ki, fotoğraf makinenizle birlikte verilen kit objektifle çekmiş olduğunuz fotoğraflardan daha keskin ve daha canlı görüntüler istemektesiniz. Ya da düşük ışıkta veya güzel yumuşak arka planlarla dolu fotoğrafları çekebilmek için belki de f/2.8, f/1.4 gibi daha hızlı bir objektife ihtiyacınız var. Belki de kanatlarını bir saniye içinde yüzlerce kez çırpan ve havada asılı durabilen küçük kuşları fotoğraflamak için daha hızlı bir Otomatik Netleme (AF-Auto Focus)’ye sahip bir gövdeye ihtiyacınız var. Böyle bir durumda en uygun soru şu; "Bu tür fotoğrafları çekmek için şu an sahip olduğum gövde ve kullandığım objektif(ler) yeterli mi, hangi özelliklerde objektife ihtiyaç duyuyorum?” Bu soruyu sorduğunuzda bunun sahip olduğunuz donanımla ilgili bir sorun olmadığını, bundan ziyade problemin vizörün arkasındaki dört inçlik alana bakan gözlerin sahibinde olduğunu fark edebilirsiniz. Tamam, elbette iyi objektifler gerekir, ama elinizdeki mevcut objektiflerle iyi görüntüler yakalamak için daha iyi teknikler de geliştirebilirsiniz. İyi haber, bu problemin çözülmesi genellikle tahmin edilenden daha ucuzdur Peki bu ihtiyacınızı tam olarak ve kolaylıkla tanımlayamıyorsanız nedeni nedir? Birkaç olasılık var: Birincisi, gerçekte şu anda yeni bir şeye ihtiyacınız yoktur ve cebinizde duran biraz ekstra paranın GAZına geliyor olabilirsiniz. Evet, aslında bu karşılaşacağınız en iyi durumdur. Bazen "sıkılmış" olamaz mısınız? Bu durum, ekstra bir objektife avuç dolusu para vermek yerine, bu parayı sahip olduğunuz ekipmanı veya eğitici materyalleri çok daha etkin kullanmanızı sağlayacak, alanında uzman fotoğraf eğitmenleri ile birlikte katılacağınız uygulamalı bir fotoğraf gezisine yatırma fırsatı yaratmış olabilir. Ne dersiniz? Başka bir olasılık; kendinizi dışarı atabilir ve sevdiğiniz şeyleri çekmek için kendinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz. Sanıyoruz ki, en iyi objektif(ler)e sahip olduğumuzda en iyi fotoğrafları artık çekebileceğiz. Evet bu belki de doğrudur. Peki ya bu hobimize aslında gerçekte yeterince zaman ayırmıyorsak? Asıl neden bu olabilir mi? Ben kendimce şöyle bir metodoloji geliştirdim; Aşağıda anlatacaklarım bir fotoğraf gönüllüsü olarak sadece benim düşüncelerimi ve yaptıklarımı içermektedir. Herkesin iş yapış şekli farklıdır, bu yüzden benim için işe yarayan bir yöntem sizin işinize yaramayabilir. Doğayı ve seyahat etmeyi seven bir fotoğraf gönüllüsü olarak benim için, objektifimle bir defada mümkün olan en geniş alanı kaplayabilmem önemlidir. Güzel tespit, devam edelim. Elimdeki mevcut objektif setimle 14mm'den 200mm'ye (Telekonvertör ile 400mm) ulaşıyorum ve arada herhangi bir boşluğum bulunmuyor. Bu işe ilk başlıyorsanız ve hangi objektif(ler)i alacağınız konusunda kararsızsanız, (hatta kararalıysanız bile) başlangıçta geniş açıdan yaklaşık 200 mm'ye kadar odak mesafesi olan (mesela 18-200mm) bir objektif ile başlamanızı, bu tek objektifle yeterince uzun bir zaman geçirmenizi öneriyorum, ne dersiniz? Belirli bir süre sonunda çekmiş olduğunuz ve en beğendiğiniz fotoğraflara tek tek göz atıp, bunları hangi odak uzaklıklarında çektiğinizi not edebilirsiniz. Bu yöntem, sizin severek, zevk alarak çektiğiniz odak uzaklıkları hakkında çok güzel bilgiler verecektir. Unutmayın; ölçemediğiniz bir şeyi geliştiremezsiniz. Hiç durmayın, bunu şimdi, hemen yapın. En sevdiğiniz fotoğrafları biliyorsunuzdur, açın onları ve hangi odak uzaklığında, hangi diyafram değeriyle çektiğinizi kontrol edin ve bir liste çıkartın. Bunu yaptığınızda, büyük bir hevesle almış olduğunuz 50mm f/1.4 objektifin aslında neden uzunca bir zamandır kılıfından çıkmadığını, hatta onu artık son zamanlarda yanınıza bile almadığınızı, dolabınızda neden tozlandığını anlayacaksınız Bunun sağlamasını şu şekilde de yapabilirsiniz; Sahip olduğunuz tüm objektifleri listeleyin. Son 1 yıldır bu objektifleri hangi sıklıkta kullandığınızı aşağı yukarı çıkartın. En sık kullandığınız ve kullanmaktan hoşlandığınız objektifleri bir kenara ayırın, sonra sahibinden.com sitesine girin diğerlerini satışa çıkarın. İddia ediyorum, (keşke biraz daha fazla ücret isteseydim fikri dışında) pişman olmayacaksınız. Buradan elde ettiğiniz gelir ile bu güzel hobinizle ilgili özel turlara katılabilir, kendinizi ustaların yanında çok iyi geliştirebilirsiniz. Hatırlayacaksınız; özellikle geniş açı objektiflerden bahsederken hep perspektif bozulmasından veya objektifin perspektif başarımından söz edilir. Evet böyle bir gerçeklik var. Unutmayalım ki perspektif için ilk koşul kameramızın konumudur. Neden kameramı doğru konumlandırmak (bunun için biraz hareket etmek ve dolayısıyla sağlıklı kalmak) varken ve Photoshop vb gibi bu işlemi fotoğraf düzenleme esnasında artık mükemmel yapabilen uygulamalar dururken, sırf bu işlemi biraz düzeltici şekilde kendi başına yaptığı için bir objektife avuç dolusu para ödeyeyim? Dolayısıyla, manzara çekimlerinde kamera pozisyonuyla oynayıp sahne için mükemmel bir perspektif bulmak ilk öğrenmemiz gereken en önemli konudur. Kamera konumlandırmayı keşfettiğimizde, artık istediğimiz bir objektifi seçmek elimizde. Vizörümüzde istediğimiz kareyi görene kadar o zoom halkasını çevirmekte artık özgürüz. Sabit odak uzaklı objektifler, hah işte problem! Sabit odak uzaklığında olan objektif kullanacaksanız büyük olasılıkla yakınlaştırma/uzaklaştırma (zoom) işini ayaklarınızla yapmanız gerekecek . Bunun daha da kötüsü, siz kadrajı belirlediğinizde objeniz yer değiştirirse ne olacak? Artık ideal konumunuzda değilsiniz. Evet ne yazık ki sabit objektifler ile çekim yaparken, senaryoyu objeler belirler. Elbette, sabit objektifler tam ve doğru odak uzaklığı sunarlar ve mükemmel çalışırlar. Buna ilave olarak daha iyi bir keskinliğe de sahip olursunuz. Manzara çekiminden hoşlanan bir fotoğraf gönüllüsü olarak perspektifi kontrol etmeyi biraz öğrenince fotoğraflarımın (bana göre) daha iyi olduğunu fark etmeye başladım. Bazen 200 mm'nin üzerinde (Telekonvertör ile) genellikle aksiyon çekiyorum ve bu durumlarda perspektif (başkaları için yine de önemli olsa da) artık benim için çok önemli değil. Aksiyon fotoğraflarında çerçeve içindeki her küçük nesne, çoğunlukla manzara fotoğraflarımda olduğu gibi kritik bir rol oynamıyor benim için. Aslında, aksiyon ve yaban hayatı ile arka planın (ve hatta bazen ön planın) yumuşak ve bulanık olması istenir (bokeh). Bu yüzden manzara konusunda eleştirilen bu durum aksiyon ve vahşi yaşamda oldukça önemlidir. Bu durumlarda, hızlı AF, her karesi net, keskinliğini mükemmel sonuçlar önem kazanır. Peki, eşit derecede iyi görünen birkaç seçenekle karşı karşıya kalırsak kararı nasıl vereceğiz? İki benzer objektif ve odak uzunluğu arasında seçim yaparken, genellikle bazı faktör(ler)den ödün vermeniz gerekebilir. Örneğin, belki 200-500 mm gibi zoom ve 300 mm F4 + telekonvertör arasında kaldınız. Farklar açıktır; Sizce daha zor ışık koşullarında çok hızlı netleme yapabilmek mi önemlidir, yoksa yakınlaştırma esnekliği mi? Ve bunun için bu fiyatı ödemeye değer mi? Aynı şey kısa odak uzaklıkları için de geçerli. Örneğin14-24mm f/2.8 mi veya 16-35mm f/4 mü? Ben bu ikilemi bizzat yaşadım. Birçok kez belirttiğim gibi doğayı ve seyahat etmeyi seviyorum. Dolayısıyla, manzara, şehirlerin mimarileri, kapalı alan çekimleri benim ilgi alanımda. Kapalı alan, gece yıldız çekimi vs deyince bu ortamlar için ideal olanı (yukarıdaki iki objektif arasında) 14-24mm f/2.8 seçimi olurdu. Ama ben aynı zamanda filtre kullanmayı, uzun pozlamayı da seviyorum. Binbir araştırma sonucunda iyi bedeller ödeyerek aldığım filtrelerimi kullanmayı da istiyorum. Sonuçta; bahse konu iki objektifi de satın aldım. Belki inanmayacaksınız ama en sık kullandığım iki objektifim bunlar. Anahtar nokta; bu yalnızca gerçekten SİZİN karar verebileceğiniz bir seçim. Bu seçimi ben sizin için yapamam, internetteki hiç kimse de yapamaz. Bence başkalarının yönlendirmesindense, karar verme sorumluluğunu almalı ve biraz düşünmelisiniz. İki objektif arasında seçimle karşı karşıya kaldığımızda hep "yanlış" karar vermekten korkarız değil mi? Ancak böyle düşünmek hatalı. Unutmayın; gerçekte, gerçekten "iyi" ve "kötü" objektif arasında karar vermeye çalışmıyoruz; İki iyi seçenek arasında karar vermeye çalışıyoruz. Kararlarınızı, sizin için daha değerli olacağını düşündüğünüz avantajlara dayalı olarak (bu farklılıklar az olsa bile) kendiniz vermelisiniz. Acımasız gerçek şu ki, ne karar verirseniz verin, diğer objektife ihtiyaç duyacağınız zamanlar hep olacak . Yapabileceğiniz en iyi ve tek şey, satın alma aşamasında bildiklerinize dayanarak, vakaların “çoğunda sizin için doğru görünen bir objektifi seçmenizdir. Gerçekten hala şüphedeyseniz, eğer imkanınız varsa birkaç günlüğüne bir lens kiralamak, ya da bir süreliğine denemek için ödünç almak kendiniz için doğru tercihi bulmanıza yardımcı olabilir. Sizler de düşünce ve yorumlarınızla katkıda bulunur musunuz? Malum; bilgi paylaştıkça çoğalıyor. Işığınız bol, seçiminiz hayırlı olsun.
    5 puan
  2. 1. Pahalı bir kameraya sahip olmanız iyi bir fotoğrafçı olduğunuz anlamına gelmez. 2. Her zaman RAW çekin, her zaman. RAW ile JPEG arasındaki farkı okuyun. 3. Sabit lensler fotoğrafçılığı daha iyi öğrenmenizi sağlar. 4. Fotoğraf düzenlemek başlı başına bir sanattır. Bu sanatı mühendisliğe çevirmeyin. 5. 1/3 kuralı %99 çalışır, ama %1 aradan sıyrılır. 6. Makro fotoğrafçılık herkes için değildir. Bu da denemeniz için bir neden olabilir. Bir sabit odaklı (prime) makro lens edinin. 7. UV filtreleri mercek kapağı gibi çalışır. Çarpma ve çizilmelere karşı önlemdir, hepsi bu. 8. Fotoğraf forumlarında zaman harcamayın, dışarı çıkın ve fotoğraf çekin. Durun bekleyin, önce bu yazıyı okumayı bitirin, sonra gidin. 9. Sıradan güzelliği yakalayın. Fotoğraf gözlem sanatıdır. 10. Film dijitalden daha iyi değildir. 11. Dijital filmden daha iyi değildir. 12. Sizin için otomatik olarak iş yapacak hiçbir "sihirli" kamera ve lens bulunmamaktadır. 13. İyi lensler size daha iyi fotoğraf vermez. Ama daha iyi beceriler kazandırır. 14. Başkalarının çekimlerine daha az, kendi çekimleriniz daha fazla zaman harcayın. Sonra bakın ve neyi daha iyi ve farklı yapabilirdim diye düşünün. 15. Partilere kameranız ile gitmeyin, “Beni de çek ve bana e-postala” talepleri hiç bitmez. 16. Bir fotoğrafçı olmak seksidir. 17. Fotoğrafları Siyah-Beyaz yapmak onları “iddialı” yapmaz. Görüntünün siyah-beyaz olduğunda nasıl görüneceğini düşünmek ve ruhunu yakalamak gerekir. 18. Photoshop ile düzenledim demek başkalarının gözünde fotoğrafınızın değerini düşürecektir. Aksine “bunları dijital karanlık odada işledim” deyin. Ve fotoğrafınız baş tacı olacaktır. 19. Her şeyin fotoğrafını çekmeniz gerekmez. Kaliteyi miktara tercih edin. 20. Mutlaka 2 yere yedek alın. Savaşta dedikleri gibi “İki Bir’dir, Bir ise Sıfır”. 21. Boyun askısı yerine el tutacağınız olsun. Boyun askısı ergonomik değildir, uzun kullanımda boyun sorunlarına neden olur. 22. Fotoğraf çekerken yaklaşın. Gerekirse diz çökün, yere uzanın. Konunun seviyesinde olun. 23. Fotoğraf çekerken sahnenin bir parçası olun; röntgenci değil. 24. Fotoğraf çekerken çömelmek çoğunlukla fotoğrafınızın daha ilginç olmasını sağlar. Ve daha profesyonel görünmenizi 25. Teknik yönlerinden daha çok kompozisyon tarafına odaklanın. 26. Kameranız üzerindeki logoları kapatın. Bu, size olan dikkatı azaltır. 27. Açık hava günışığında her zaman 2/3 ya da 1 durak az pozlanmış çekimler yapın (Pozlama telafisi ayarı EV -2/3). Çekim bittiğinde EV'yi tekrar "0" (Sıfır) yapmayı unutmayın 28. Daha fazla fotoğraflarınız daha iyi fotoğraflarınız olsun. 29. Aynı sahneyi farklı şekilde pozlama, farklı açılar ve farklı diyafram değerleriyle birkaç defa çekmekten korkmayın. 30. Sadece en iyi fotoğraflarınızı gösterin. 31. Kameranız hala akıllı telefonlardan iyi. Fakat iPhone ve Galaxy’ler hızla arayı kapatıyor. 32. Online fotoğraf forumlarına üye olun. 33. Başkalarının eserlerini eleştirin. Yalnızca olumluu eleştiri bırakmayı unutmayın. 34. Çekmeden önce düşünün ve planlayın. 35. İyi bir fotoğraf açıklama gerektirmez. İyi bir fotoğraf kendi başına bir hikayedir. 36. Alkol ve fotoğrafçılık iyi bir karışım değildir. İçmeyin ve çekin. 37. Diğerlerinden ilham alın ama asla tapmayın. Kendi tarzını bulun, kopyalamayın. 38. Gran (gürültü) güzeldir. Ama sadece arzu edildiğinde. Çekime başlamadan önce ISO’yu kontrol edin. 39. Bir sırt çantanız ve bir omuz çantanız olsun. Kamera ve lenslerinizi daha kolay taşımanızı sağlar. 40. Anahtarınız sadeliktir. 41. Fotoğrafın tanımı “Işıkla boyamak”tır. Işığı lehinize kullanın. 42. Fotoğrafçılık tarzınızı bulun ve ona yaslanın. Tek hedefiniz onu daha üst seviyeye taşımak olsun. 43. Fotoğraf işleme için ikinci bir mönitör her zaman faydalı olacaktır. 44. Siyah-beyaz dönüştürmek için iyi bir uygulama kullanın. Lightroom tercih edilebilir. 45. Her zaman kameranızı yanınızda taşıyın. Heryerde. 46. Fotoğrafçılığın hayattan tad almanızın önüne geçmesine izin vermeyin. Hayattan zevk alırsanız fotoğraftan zevk alacaksınız. Birbirine bağlıdır. 47. Fotoğraf makinenizi şımartmayın. Kullanın ve kötü davranın. Onlar vitrine konmak için değildir, kullanmak içindir. 48. Düz fotoğraflar çekin. 49. Güvenle çekin. 50. Fotoğrafçılık ve dizme iyi arkadaştırlar. 51. Büyük fotoğraflarınızı bastırın ve duvarınıza asın. Onlar sizi mutlu edecektir. 52. Arkadaşlarınıza en iyi fotoğraflarınızı baskı alarak verin. Onları seveceklerdir. Üzerine imzanızı atın. 53. Onları yabancılara da verin. 54. Çerçeve yaptırmayı unutmayın. 55. Baskılar ucuzdur ve güzel görünür. İyi bir fotoğraf yazıcısı edinin. 56. Dışarı çıkın ve arkadaş(lar)ınızla fotoğraf çekin. 57. Bir fotoğraf kulübüne katılın ya da kendiniz kurun. 58. Fotoğraflar harika hediyelerdir. 59. Yabancıların fotoğraflarını çekmek heyecan vericidir. 60. Samimiyet için bir 70-200mm f2.8 lens idealdir 61. Doğal ışık en iyi ışıktır. 62. Dışarda yürürken 35mm (tam kare “FF” için) en ideal odak uzaklığıdır. 63. Gerekiyorsa ISO’yu yükseltmekten korkmayın. 64. Her gittiğiniz yere üçayak götürmeniz gerekmez. 65. Az pozlama her zaman aşırı pozlamadan daha iyidir. 66. Evsiz insanların fotoğraflarını çekmek bir sömürü girişimidir. 67. En olası durumlarda en iyi fotoğraf fırsatını mutlaka bulacaksın. 68. İnsan unsuru içeren fotoğraflar her zaman daha ilginçtir. 69. Kötü bir fotoğrafa iyi bir fotoğraf Photoshop’layamazsınız. 70. Günümüzde herkes bir fotoğrafçı. Bu gerçeği kabul edin ve daha iyi bir fotoğrafçı olmayı deneyin. 71. İyi bir fotoğraf çekmek için Paris’e gitmeniz gerekmez; en iyi fotoğraf fırsatları bahçenizde vardır. 72. DSLR gövdesinde Battery Grip kullanarak portre çekenler moronlara benzerler. 73. Kamera bir alettir, oyuncak değil. 74. Kompozisyon kavramı, fotoğraf ve resimde çok farklı değildir. 75. Fotoğraf bir yaşam tarzıdır, hobi değildir. 76. Bahane üretmeyin, fotoğraf çekin. 77. Orijinal olun, başkalarının stilini kopyalamaya çalışmayın. 78. En iyi fotoğraf, daha fazlasını anlatması için izleyicisini yalvartır. 79. Herhangi bir kamera. Ama siyah olanlar çok dikkat çeker. 80. Yanınızda fazladan ekipman taşıyarak fotoğrafın keyfine daha az varırsınız. 81. İyi bir oto-portre çekmek göründüğünden daha zordur. 82. Kahkaha hep fotoğraftaki insanların gerçek karakterini ortaya çıkarır. 83. Fotoğraf çekerken çevrede şüpheli görünmeyin. 84. Manzara fotoğrafçılığı bir süre sonra sıkıcı hale gelebilir. 85. Fotoğraf çekerken eğlenin. 86. Konunun alanı dışında olmadıkça fotoğraflarınızı asla silmeyin. 87. İnsanların veya yerlerin fotoğrafını çekerken saygılı olun. 88. Sokakta insanların samimi fotoğrafları çekerken, geniş açı kullanımı bir telefoto lensten daha kolaydır. Daha yakınsınızdır. 89. Seyahat ve fotoğrafçılık mükemmel bir çifttir. 90. Histogram okumayı öğrenin. 91. Gürültülü bir fotoğraf bulanık bir fotoğraftan iyidir. 92. Yağmurda fotoğraf çekmek için korkmayın. 93. Mükemmel görüntü yakalamak için acımsızca çalışmak yerine, anın tadını çıkarmayı öğrenin. 94. Asla aç karnına fotoğraf çekmeyin. 95. Fotoğrafçılığınız sayesinde kendinizle ilgili çok şeyler keşfedeceksiniz. 96. Fotografik içgüdünüzü dünyada hiç bir yerde göremezsiniz. 97. Fotoğraf çekmeyi asla bırakmayın. 98. Fotoğrafçılık, fotoğraf çekmekten daha fazlasıdır, yaşam felsefesidir. 99. Belirli bir anı yakalayın. 100. Kameranızı yükseltmeden önce becerilerinizi yükseltin. Kaynak pixelpluck.com, Eric Kim Çeviri : Sebahattin Demir
    5 puan
  3. Şimdi, "Bu nasıl olur ki?" diye soruyor olabilirsiniz. Öyle ya, bir saniyede çektiğimiz bir görüntü, nasıl olur da oniki saat boyunca kesintisiz izlenebilir? Eğer elinizde yeterince hızlı kayıt yapabilen bir "Yüksek Hızlı kamera" varsa bu mümkün. Hatta bu kaydı çok çok yüksek hızlarda görüntü kaydedebilen bir hızlı kamera ile yaparsanız, bir saniyede kaydettiğiniz görüntüyü 24 fps normal video oynatım hızında 6.6 yıl boyunca kesintisiz izleyebilirsiniz. İnanılmaz geliyor değil mi? Günümüz teknolojisi ile artık saniyede 5 Trilyon kare çekebilen yüksek hızlı kameralar sayesinde artık bunlar başarılabiliyor. Bu makalemde sizinle paylaşacağım videoları kaydettiğim yüksek hızlı kamera, saniyede Bir Milyon frame çekim yapabiliyor. Bu kamera ile yaptığım bir saniyelik bir çekim, 24 frame oynatma hızında yaklaşık 12 saat boyunca kesintisiz izlenebiliyor. Makalemin başlığında gördüğünüz animatif görseli oluşturduğum çekimi böyle bir kamerayla gerçekleştirdim. Aynı kamera ile çekilen başka videodan bir kesite göz atalım ister misiniz: Yukarıda izlediğiniz 22 saniyelik görüntü, hızlı kamera ile, 1 saniyede ve 40Bin fps'de çekilmiş toplam görüntünün çok küçük bir dilimidir. Video 25 fps hızında oynatıldığına göre; biz bu bir saniyede hızlı kamera ile çekilmiş görüntünün tamamını, bu videoda yaklaşık 27 dakika boyunca izleyebilirdik (40000 / 25 / 60 = 26.6). Yüksek Hızlı Kamera nedir? Yüksek hızlı kameralar, standart kare hızına sahip kameralar tarafından yakalanamayan olayları anlık ayrıntılarıyla yakalama amacı taşıyan, özel bir video kamera türüdür. Bu tip kameralar, saniyede 1 Milyon kareden 5 Trilyon kareyi aşan hızda görüntü yakalayabiliyor ve bu kameralar ile çekilen bir saniyelik bir video, normal video oynatım hızlarında oynatıldığında, saatlerce hatta günlerce izlenebiliyor. Böylece çıplak göz ile görülemeyen olayların tüm ayrıntılarını detaylıca incelememize ve görmemize olanak sağlıyorlar. Bu tip kameralar, özellikle tıpta, endüstride ve bilimsel uygulamalarda yaygınca kullanılmaktadır. Yüksek hızlı kamera nasıl çalışır? Yüksek hızlı kameralar, diğer video kamera türlerine benzer şekilde çalışır; görünür spektrumdan gelen ışığı, görüntüyü elektronik ve kaydedilebilir bir ortama dönüştüren bir görüntü algılayıcısına odaklar. Günümüzde, yüksek hızlı kameralar, görüntü yakalama avantajları nedeniyle, genel olarak CCD veya CMOS görüntü algılayıcılarını kullanırlar. Yaygın olarak kullanılan video kameralar tipik olarak 24 ila 40 fps (frame per second) arasında kayıt yaparlar, buna karşın yüksek hızlı kameralar bu rakamların çok çok üzerindeki hızlarda kayıt yapabilme özelliğine sahiptir. En hızlı yüksek hızlı kamera 5 Trilyon fps'den fazla kayıt yapabiliyor. Frame tekniği adı verilen bu teknikle, bu hızdaki bir çekim ile, ışığın hareketini bile yakalamak mümkündür. Araştırmacılar, bundan bin kat daha fazla hızların mümkün olduğunu iddia ediyorlar. Frame tekniğinin temeli, ultra yüksek hızlı spektroskopik videografiye dayanıyor. Sony RX10 II kamerası ve Xperia XZ akıllı cep telefonu, standart 24 fps yerine saniyede 960 kare (fps) yakalayarak, işlemi kırk kez kadar yavaşlatabiliyor. Bu yavaş hareket seviyesi, patlayan su balonları veya kanatlarını çok hızlı hareket ettirebilen böceklerin kanatları gibi çok hızlı hareket eden konularda detayları ortaya çıkarmamızı sağlıyor. Bu görüntü 60Bin fps'de çekildi. Üzerinden yüksek akım geçen bir telin, bir metal ile teması sırasında oluşan eriyiğin damla geçişini görebilirsiniz. Bu olayları çıplak gözle görmemiz imkansızdır, saniyenin çok küçük dilimleri arasında geçen olaylardır. Kullandığım ekipmanlar Makalemdeki videoların çekiminde, saniyede 1 Milyon frame kayıt yapabilen Photron Fastcam SA5 modeli bir hızlı kamera ve bu işler için özel üretilmiş olan 12x NAVITAR objektif kullandım. FASTCAM SA5 kamera, her ikisi de 10.000 (tek renkli) ve 4.000 (renkli) ISO ışık duyarlılığı veren 20µm piksel boyutları olan CMOS algılayıcılar kullanıyor. 1024 x 1024 piksellik çözünürlükte, 7000 fps'e kadar kare hızlarına çıkılabiliyor, ki bu da bu denli yüksek çözünürlükte kaydedilmiş 1 saniyelik bir kaydın yaklaşık 5 dakika boyunca izlenebilmesi anlamına geliyor. Kamera, bir mikroskop, baroskop veya optik erişim pencerelerinden, yüksek ışık yayan, ark ve yanma gibi olayları gözlemlenmesinde son derece kullanışlı bir ekipman. Photron FASTCAM SA5 Yüksek Hızlı Kamera Hem 35mm tam Kare (FX) hem de APS-C dijital SLR (DX) formatlar için tasarlanan objektifler, tam görüntü çözünürlüğünde bu kamera ile tamamen uyumlu çalışıyor. Kamera aynı zamanda, uygun adaptörler yardımıyla, hem Canon C-Bayonet hem de Nikon F-Bayonet sistemleri ile birlikte çalışabiliyor. Nikon adaptörü, manuel iris / diyafram halkası olmayan “G” tipi lenslerle de uyumlu. İsteğe bağlı bir Canon EF lens adaptörü ile Diyafram kontrolü sağlanabiliyor ve Photron FASTCAM Viewer (PFV) kamera kontrol yazılımı aracılığıyla odaklama yapılabiliyor. FASTCAM SA5, Gigabit Ethernet portu ile dizüstü bilgisayarlara kolayca bağlanabiliyor, çift kompozit video ve HD-SDI BNC çıkışları sağlıyor ve isteğe bağlı LCD tuş takımı ile çalıştırılabiliyor. Aşağıdaki videoda bir örnek daha görebilirsiniz: Bir önceki videoda belirttiğim damla geçişine bir başka örnek. Bu görüntü 90Bin fps'de çekildi. Bir başka alışılmadık fotoğraf tekniği ve örneği 2018 yılının başlarında, Oxford Üniversitesi'nde eğitim gören bir öğrenci tarafından çekilen tek bir atom fotoğrafı, Birleşik Krallık Mühendislik ve Fizik Bilimleri Araştırma Konseyi EPSRC fotoğraf ödülüne layık görüldü. Bu atom, iyon tuzağında tutulan ve lazer ışığıyla aydınlatılmış bir Stronsiyum atomuydu. Stronsiyum atomunun fotoğrafı Normalde bir atomu gözümüzle görmek elbette mümkün değil; çünkü bir Stronsiyum atomunun yarıçapı sadece 215 pikometre. Yani 1 metrenin trilyonda biri civarında, sayısal olarak 0.000000000215 metre, bunu çıplak gözle görmek imkansız. Fotoğrafçılar ve kuantum fizikçileri tarafından kullanılan özel bir teknik kullanılarak, atom havada asılı şekilde hapsedildikten sonra, üzerine lazer düşürülmüş. Lazerin etkisiyle tek bir atom, ışıma yaparak etrafa ışık saçıyor. Diğer taraftaki fotoğraf makinesi ise, uzun pozlama kullanarak bu az miktarda olan, ama lazer sayesinde, normalde Stronsiyum atomunun saçacağından daha yüksek miktarda olan ışığı yakalıyor. Fotoğraf makinasının algılayıcısı üzerine düşen ışık, yeterince uzun süre yakalandığında, bir atomun fotoğrafını çekmek başarılabilmiş. Sonuç Söylemeye gerek yok, saniyede 5 Trilyon kare çekebilen kameralar gündelik kullanımlarımızda bize gerekmeyecek, ancak yavaş çekim fotoğrafçılığının sınırlarını ne kadar zorlayabileceğimizi görmek açısından bize fikir veriyor. Yakın bir gelecekte belki de bu tekniklerin bazılarının son kullanıcıya yani bizlere kadar ineceğini göreceğiz. Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Belki de siz bu satırları okuduğunuzda bunlardan daha hızlı kayıt yapabilen kameralarla tanışacağız. Bunun gibi ekipmanları, çok yüksek hızlı kameralar ile "Yapay Zeka" temeli üzerine oturtup robotlar ile bir laboratuvar kurduğunuzu hayal edin; ne değiştiğinde, ne olduğunu saniye saniye öğrenen, bu öğrendiklerinin matematiksel modellemesini yapıp, değişik çıkarımlar yapabilen ve yeryüzündeki diğer laboratuvarlarla bu bilgileri anlık paylaşarak birbirlerinden bilgiler öğrenen bir bilim netwörkü düşünün. Bir hastanın fiziksel ve kimyasal verilerine bakıp, saniyeler içerisinde tanı koyan robotlara ne dersiniz? Bu aynı zamanda bir taraftan da ürkütücü geliyor değil mi? "Biz bunları göremeyiz" demeyin, yanılabilirsiniz, hatta yanılırsınız! Bir sonraki makalem "Fotoğraf ve Endüstri 4.0" temalı olacak. Yakında görüşmek üzere...
    3 puan
  4. Nerede okudum tam hatırlamıyorum manzara fotoğrafçılığı alanında çok meşhur duayen özetle şöyle bir şey diyordu; “Fotoğrafını çekeceğim yeri defalarca gezerim, ortamdaki kokuyu içime çeker, sesleri dinlerim. Ortamın sıcaklığını, yerine göre soğukluğunu içimde hissetmeye çalışırım. Tüm bunları özümsediğimi hissettiğimde setimi kurar, fotoğrafımı öyle çekerim”. Hani bir manzara fotoğrafı izlerken kendinizi sanki o ortamın içindeymiş gibi hissedersiniz ya, işte o fotoğraf böyle bir duyguyla çekilmiş fotoğraf olsa gerek. Bu yazımızın konusu, manzara fotoğrafçılığı, ipuçları ve yapılan hatalar konusunda birbirimize yardımcı olmaktır. Siz de karşılaştığınız sorunları ya da geliştirdiğiniz teknikleri, yazımın sonundaki "Yorumlar" kısmından paylaşır mısınız? Mostar nehri - Makedonya Manzara fotoğrafçılığı tanımı Hiç etrafı doğayla çevrili, etrafta tek bir kişinin bile olmadığı bir yerde bulundunuz mu? Ben böyle bir yerde bulundum. Eşimin yurtdışında olduğu bir ilkbahar hafta sonu sabahında, aracımı Spil dağının eteklerinde, çok güzel bir yaylaya doğru sürdüm. Mayıs ayının etkisiyle uyanmış doğada, yüzlerce değişik ve rengarenk çiçek ve ağaç türü, etrafta dolaşan ve koşan yılkı atları, birbirinden güzel nağmeler şakıyan kuşlar ve yalnız ben. Delice bir his. Doğayla gerçek anlamda iç içesiniz ve onun bir parçası olduğunuzu hissediyorsunuz. İşte bu manzara fotoğrafçılığı bence. Manzara fotoğrafçılığı, açık hava ruhunu temsil eden bir görüntü yakalamaktır. İzleyicisine orada olduğunu hissettirmelidir, bekleyip bekleyip nihayet aklınızdaki görüntüyü yakalamayı başardığınızda bir anlam ifade eder. Manzara fotoğrafçılığı modern tanımına bakıldığında bu tanım çok geniştir. Kara ya da deniz, kentsel ya da doğa, büyük ya da küçük - hepsine manzara fotoğrafçılığı diyebiliyoruz. Manzara fotoğrafçılığı tanımını kısıtlamaya çalıştığınızda, yaratıcı ve sınırsız olması gereken bir şeyin etrafında sınırlar koyuyorsunuz demektir bence. Örneğin bazı fotoğrafçılar mimari fotoğrafçılığa kentsel manzara fotoğrafçılığı olarak bakar. Diğer bazı fotoğrafçılar, vahşi yaşam fotoğrafçılığının sadece hayvanların değil daha büyük bir çevre hakkında olduğunu düşünürler. Ben bu örneklerden herhangi birinde bir sorun görmüyorum. Hatta Samimi manzara fotoğrafçılığı diye bir tarz bile var! Manzara fotoğrafçılığı zor ve katı kurallara sahip olmamalıdır. Bu, her fotoğrafçı için farklı bir duygu, farklı bir tarz demektir; bu da iyi bir şeydir. Bizi yönlendiren ve fotoğraflarımızın gelişmesine yardımcı olan şey de budur. Manzara fotoğrafçılığı ve yapılan hatalar Hata yapmaktan korkma … Her işte olduğu gibi iyi bir manzara fotoğrafının da sonuna kadar dikkatli bir şekilde hazırlanması gerekiyor. Ancak önümüze genellikle birçok sorun çıkıyor. Bu yazının amacı; en çok karşılaşılan yanlışlar (hata mı demeliyim) ve bunlardan kaçınmanın yöntemleri hakkında birlikte fikir üretmek, bildiklerimizi ve deneyimlerimizi paylaşmaktır. Listeye geçelim mi? Yanlış 1: Ufuk çizgisinin eğik olması Çoğu manzara fotoğrafı bir ufuk içerir. Arazi ve gökyüzünü bölen çizgi yoksa bu fotoğraflar genellikle perspektif açıdan derinlik hissi uyandırmadığından çok dikkat çekici olamayabiliyorlar. Ufuk çizgisi illa ki yatay olmak zorunda değil elbette. Öyle bir kadraj oluşturursunuz ki, dik bir kayalığı ya da ulu bir ağacı çekeceksinizdir; ağacın dikey eksende eğri olması yapılan bir yanlıştır. Ufuk çizgisinin doğru olduğundan emin olmamızın birkaç yolu var: Artık çoğu DSLR gövdelerde (bazı kompak gövdelerde bile) vizör kılavuz çizgileri seçeneği mevcut. Vizörü yatay ve dikey çizgiler ile karelere bölen bu özelliği aktif etmek çok yardımcı olacaktır. Sanal ufuk çizgisi: Daha yeni, daha üst seviye kameralar çoğunlukla dahili bir sanal ufuk çizgisine sahiptir. Aktif edildiğinde kameranın içinde bulunan denge algılayıcısı kameranın yatay pozisyonunu gösterir. Bir su terazisi mantığıyla çalışır. Fotoğraf makinesi sola veya sağa eğilmemişse referans çizgisi yeşile döner, öne veya arkaya eğilmemişse ekranın ortasındaki nokta yeşile döner. Eğer bir üçayak (tripod) kullanıyorsak, kaliteli üçayakların hem gövdesinde ve hem de başlıklarında su terazisi mevcuttur. Buradan da ayarlama yapabiliriz. Bunlardan hiçbirine sahip değilsek, ya da bunlara rağmen fotoğrafımızı eğik çektiysek, bu eğikliği Photoshop, Lightroom vb gibi uygulamalar ile de düzeltebiliriz. Bu durumda, düzeltme açımıza bağlı olarak fotoğrafımızı kenarlardan kırpmak zorunda kalacağız. Yanlış 2: Ufuk çizgisini merkezde konumlandırma Başlangıçta her fotoğrafçı ufuk çizgisine kadrajının tam ortasında yer verme eğilimindedir. Bazı özel durumlarda bu yapılabilir. Ama çoğunlukla kompozisyonlar, 1/3 kuralına göre düzenlendiğinden, yani ufuk üstte birinci veya altta üçüncü bölgede konumlandırıldığında fotoğrafımız daha ilginç ve dikkat çekici olur. Eğer kompozisyonumuzda mükemmel bir simetri yakalamışsak kasıtlı olarak bu kuralı kırabiliriz. Yanlış 3: Göz seviyesinde çekim yapma Çoğumuz, elimize makinemizi aldığımızda ayakta ve göz seviyemizde fotoğraflar çekeriz. Kompozisyonumuza daha ilginç bir boyut kazandırmak için, şartlar uygunsa bir tepeye tırmanmayı deneyebilir veya yere yakınlaşmayı deneyebiliriz, diz çökün, uzanın. Manzara çekimine giderken üzerinize rahat ve yırtılıp sökülmesine üzülmeyeceğiniz kıyafetler giyerek gidin demiş miydim? ;-) Yanlış 4: Kötü netleme veya yanlış yeri netleme Tamam, kadrajımızda gökyüzü ve dağlar güzel görünüyor, ancak bir fotoğraf yalnızca arka plandan oluşmaz (bazı durumlarda oluşabilir). Fotoğrafımızın izleyicisinin ilgisini çekmesi için bir netleme noktasına ihtiyacı vardır. Bu her şey olabilir; ilginç bir ağaç, tekne, iskele, kulübe... Bir manzara fotoğrafı temel bir konusu olmadan tamamlanmamış sayılır. Keskin, net bir sabit objektifimiz varsa, parlak bir günde, kısık bir diyafram ve düşük bir ISO ile hızlı perde hızı kullansak bile, kamera doğru noktaya odaklanamadıkça iyi sonuçlar alamayabiliriz. Bu durum, sığ bir alan derinliği için geniş bir diyafram kullanıldığında daha da önem kazanır. Odakta hafif bir yanlış hesaplama, nesneyi odak düzleminden tamamen dışarı atabilir. Fotoğrafçılar çoğu zaman kameralarını “Otomatik alan AF modunda” bırakırlar. Bu mod, kadrajımızda nereye odaklanılacağı konusunda karar için en iyi noktaları makinemizin seçimine bırakır. Modern kameralar bu konuda genellikle iyi sonuçlar çıkartırlar, özellikle de konu çerçevede belirginse. Bununla birlikte, daha karmaşık kompozisyonlarda kameramızın kafası karışabilir ve yanlış yerler üzerinde yoğunlaşabilir. Ben uzunca bir süredir (o kadar uzun olmuş ki zamanını unuttum, cidden) “Tek nokta AF alan” modunu kullanıyorum. Spor ve aksiyon için elbette “Dinamik AF alan mod”larını kullanıyorum. Dijital kameralarda AF Sistemi konusunda yeterli bilgi sahibi olmanızın sahada çok yardımını görürsünüz. Yanlış 5: Karmaşık arka plan Ana konumuzun arkasında neler olduğuna dikkat etmemiz gerekiyor. Arka plan unsurları kompozisyona bir şey katmayacaksa onları mümkünse kadrajımızdan çıkartmalıyız. Her bir öge arasında ayrım yapmaya özen göstermeli ve görsel olarak birbirine karışmasına izin vermemeliyiz (mesela, iki veya daha fazla ağaç birleşerek yeşilimsi bir karmaşa içerisine girerse). Hele ki bu nesneler arkadan aydınlatılmış veya siluetlenmiş olurlarsa bu daha da sorun olur. Yanlış 6: Boyutların olmaması Bir fotoğraf gerçekte iki boyutlu bir görüntü olsa da, güçlü bir manzara kompozisyonu etkileyici bir derinlik hissi verir. Çekimimizi ayarlarken çerçeveyi ön planda, orta yerde ve arka planda doldurmaya ve bu şekilde katmanlamaya çalışmalıyız. Yanlış 7: Boş bir gökyüzü Sanırım sadece fotoğrafçı şapkamızı giydiğimizde masmavi bir gökyüzünden şikayet edebiliriz! Bunun nedeni, bulutların her zaman sahnemizi geliştirmesi, bir hava katması ve kötü hava şartlarının en çarpıcı fotoğraflarını üretebilme imkanı sunmasıdır. Peki hiç bulutsuz masmavi bir gökyüzünde fotoğraf çekemeyecek miyiz? Elbette çekebiliriz, bu durumda gökyüzüne kadrajımızda daha az yer vereceğiz, ya da o kısmını kırpacağız. Yanlış 8: Kötü Işık Kötü olan bir doğal ışık türü elbette ki yoktur. Ancak kötü ışıkları olan fotoğraflar vardır! Her ışık türünden en iyi şekilde nasıl yararlanacağımızı anlamak, her tür ışığın altında iyi fotoğraflar elde etmemize yardımcı olacaktır. Nasıl yaklaşacağınıza karar vermeden önce sahnenizdeki ışık koşullarını dikkatlice düşünmeliyiz. Güneş çıktıysa, yanal olarak oluşturulan gölgelerden ve dokularından yararlanmak için güneşi kameramızın sağına veya soluna yerleştirmeliyiz. Güneş tam önümüzde ise, sahneniz arkadan aydınlanıyor olacaktır ve bu durum bize dramatik siluetler oluşturabilmemiz için şahane fırsatlar sunar. Güneş arkamızda olursa, sahnenin fotoğraflanması daha zordur. Çünkü doğrudan ışık sahnenin süzülmesine, detayların kaybolmasına neden olur. Bu durumda gölgede kalan bölgeleri veya kadrajımızı değiştirmeyi düşünebiliriz. Güneş yoksa ve gökyüzü parlaksa (ışıklıysa) yakın çekim yapmak için ideal yumuşak ışık koşullarını kullanabiliriz. Yanlış 9: Nefes alacak alan (kaçış alanı) yok Çerçevemizin kenarlarına dikkat etmeli ve herhangi bir nesnemizin kesilmediğinden emin olmalıyız. İzleyicisine soluk ardırmak için kenarlarda biraz boşluk bırakmak iyi olacaktır. Yanlış 10: Patlamış ışıklar Manzara fotoğraf sahnelerinde gökyüzünün ön plana göre belirgin bir şekilde daha parlak olması çok yaygındır. Kadrajımızı oluştururken, kameramız tüm sahneyi esas alarak pozlamayı hesaplar ve genellikle gökyüzü tamamen beyazlaşır. Bu, "patlayan gökyüzü" olarak bilinir. Bu patlayan bölgelerdeki beyaz pikseller veri içermediği için bu problem ne yazık ki sonradan yazılımsal olarak düzeltilemiyor. O nedenle Pozlama ölçüm modları konusunda iyi bilgilenmeliyiz, hangi modun ne zaman, ne işe yaradığını iyi kavramalıyız. Fotoğrafımızı çektikten hemen sonra Histogram'ı mutlaka kontrol etmeliyiz, LCD ekranda patlamış alanların var mı görmek için “Resim görüntüleme” ayarlarımızı değiştirmeliyiz. Bu özelliği nasıl etkinleştireceğinizi bulmak için fotoğraf makinesi kullanım kılavuzunuzu kontrol edin. Bence manzara fotoğrafı çekmekten hoşlanıyorsanız mutlaka ND filtreleriniz olmalıdır. Çünkü karşınıza yukarıdaki gibi bir durum her zaman çıkacaktır. O nedenle tüm filtre setimi mutlaka yanımda bulunduruyorum. Örneğin, yukarıdaki gibi parlak bir gökyüzü, suya yansıyan güneş ışığı, karanlıkta kalmış bir ön plandan oluşan bir sahneyi, ne yaparsanız yapın doğru pozlama ile tek karede çekemeyeceksiniz. Bu durumda HDR tekniğini deneyebilirsiniz. Ya da filtre kullanacaksınız. “Ben filtre kullanmıyorum, bunu fotoğraflarımı işlerken yazılımsal filtrelerle çözüyorum” diyebilirsiniz. Veri içermeyen beyaz ya da çok karanlık pikselleri ne yapacaksınız, oralardaki detayı nasıl geri getireceksiniz? Elimdeki tüm filtre setimi kullanarak ve HDR tekniğini de uygulayarak yapacağım bir çekimin tüm detaylarını, çekmiş olduğum fotoğraflarla birlikte adım adım anlatacağım bir yazı hazırlığı içerisindeyim. Bittiğinizde sizlerle buradan paylaşacağım. Yanlış 11: Düşük enstantane hızı Benim elim çok titrektir. Eğer eliniz benim gibi çok titrek değilse bulanık fotoğrafın bir numaralı suçlusu bence "Düşük enstantane hızıdır". Bir saniyeliğine kusursuz bir şekilde kıpırdamadan durabileceğinizi düşünebilirsiniz, ancak sizi temin ederim ki bunu dünyada yapabilecek çok az insan vardır. Elde çekim yaparken kamera sarsıntısının neden olduğu bulanıklığı önlemek için şu kuralları hatırlayalım; Enstantane hızımız "Karşıtlık kuralı" gereği en az objektifimizin odak uzaklığı kadar olmalıdır. Yani, 60mm objektif kullanıyorsak, pozlamamızın en az 1/60sn olması gerekir, 200mm'lik bir objektif ile en az 1/200sn olmalıdır. Önceden de belirttiğim gibi, elimin titrek olması nedeniyle ben bu değerlerin 2 katını uyguluyorum. Yani 60mm objektif ile en az 1/120sn enstantane ile çekim yapıyorum. Kamera sarsıntısı telefoto uzunluğunuz büyüdükçe artacaktır, bu nedenle daha geniş açılı objektiflerde sarsıntı etkilerini daha az hissedersiniz. Kendi sınırlarınızı bilmek önemlidir. Elde titretmeden çekim yapabileceğiniz kişisel en düşük enstantane hızınızı belirleyin. Fotoğraf makinenizi “S” enstantane öncelikli moda alın ve önce 1/1500sn ayarlayın, çekime başlayın. Sonrasında belirli aralıklarda 1/30sn'ye kadar azaltarak çekime devam edin. Çektiğiniz kareleri bilgisayarınızda kontrol edin. Görüntülerdeki bulanıklığı fark etmeye başladığınız yer sizin sınırınızdır. Benim sınırım 1/125 saniye. Bazı objektifler ve kameralar, özellikle daha uzun odak uzaklığıyla birlikte Titreşim azaltma (VR) teknolojisine sahiptir. Titreşim önleme özelliği, minimum obtüratör hızınızı yaklaşık üç durak yavaşlatmanızı sağlar, yani titreşim önleyici sisteme sahip 60mm VR objektif enstantane hızını kamera sarsıntısı olmadan saniyenin 1/8sn seviyesine kadar düşürebilir. Ben Olympus OM-D E-M1 MII aynasız makinem ve M.ZUIKO DIGITAL ED 12‑40mm 1:2.8 PRO objektifimi kullanarak elde 1sn enstantane ile çok net fotoğraflar çekebiliyorum. Yanlış 12: Üçayak (Tripod) kullanmamak Fotoğraf makinesi sarsıntısıyla karşılaşıyorsak ve daha hızlı enstantane kullanamazsak (düşük ışık koşullarından dolayı) veya hızlı bir enstantane kullanmak istemiyorsak (çerçeve içinde bir şey bulanıklaştırmaya çalışıyorsak) o zaman kameramızı bir üçayak veya tekayak (monopod) ile sabitlememiz gerekecektir. Kameramızın ayna mekanizmasından kaynaklanan titreşimleri yok etmek için kullandığımız gövdede bu özellik varsa Pozlama gecikme modu özelliğini kullanabiliriz. Üçayak üzerindeki kamera sarsıntısını azaltma ve Rüzgarlı havalarda net fotoğraf çekimi yöntemlerini bilmek evinize çok fazla net fotoğraflar ile dönmenizi garanti edecektir. Yanlış 13: Yanlış kamera tutma tekniği Bu konuda önerilen teknik şöyledir: Ayaklarınızı yanlara doğru biraz açın, bir ayağınızı bir adım ileri atın ve vücudunuzu sağdan sola ve önden arkaya sabitlemek iyice dik duruma getirin. Objektifi alttan tutarak kamerayı sol elinizle destekleyin, kameranızı sağ elinize alın ve deklanşör düğmesine hafifçe basın. Dirseklerinizi göğsünüze sıkıca yaslayın. Kamerayı yüzünüze yaslamak sabit kalmanıza yardımcı olacağından, canlı görüntü (liveview) ekranı yerine vizörü kullanın. Nefes alın, fotoğrafınızı nefesinizi verirken çekin. Yanlış 14: Diyafram çok açık Diyafram değeri önden arkaya Alan Derinliğini belirlediği için fotoğrafımızın netliği üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Bir mercek odaklanırsa, odak düzlemi olarak bilinen belirli bir mesafeye kilitlenir. Odak uzaklığımız, örneğin 15 metredeyse, o uzaklıktaki her şey maksimum net olur ve önündeki veya arkasındaki şeyler bulanıklaşmaya başlar. Bu efekt miktarı diyaframın değerine bağlıdır. F/2.8 gibi geniş bir diyafram kullanırsak, alan derinliği çok sığ olacaktır. Bu efekt, daha uzun odak uzaklığındaki objektifler için uygun olabilir. Bu nedenle, bir telefoto objektif kullanıyorsak ve diyaframımız f/2.8 ise ufak bir cetvel şeridini net bir şekilde netleyebiliriz. f/11 veya f/18 gibi kısık bir diyafram kullanırsak, alan derinliği daha büyüyecektir, bu nedenle görüntüdeki net ve keskin alanlar daha fazla olacaktır. Doğru diyaframı seçmek, oluşturmak istediğimiz görüntü türüne ve kullandığımız Lensin en keskin noktası nedir buna bağlıdır. Genel olarak, çerçevedeki her şeyi olabildiğince keskinleştirmeye çalışıyorsak, kısık bir diyafram kullanmayı denemeliyiz (f/11 veya f/18 gibi veya daha büyük bir f sayısı). Bununla birlikte, kısık bir diyafram kullanarak, ışık kaybını telafi etmek için daha yavaş bir enstantane hızı kullanmamız gerekecektir. Bu durum “Yanlış 11” kısmında anlattıklarımıza neden olabilir. Bu nedenle bu gibi durumlarda bir üçayak kullanmamız gerekebilir. Diyaframı kıstığınız halde fotoğraflarınız hala net değilse, bunun nedeni Işık saçılması problemi olabilir. Perde hızı ve diyafram kombinasyonu dikkat edilmesi ayrı bir konudur. Yanlış 15: Doğru Netleme modunu kullanmamak Gözlerimize ne kadar güvensek de özellikle belirli bir yaştan sonra problemler yaşayabiliriz. Eğer gözlük kullanıyorsanız muhtemelen otomatik netleme kullanıyor olmalısınız. Günümüzde kameralar artık bu konuda oldukça sofistike ve gelişmiş AF sistemleriyle çok doğru şekilde netleme yapabiliyorlar. Fakat yetersiz ışık koşullarında netlemekte zorlanabilirler. Böyle durumlarda netlenecek alanı yardımcı bir ışık kaynağı ile ışıklandırıp ardından netlemeyi yapmak uygun olacaktır. Otomatik netlemenin büyük bir savunucusu olmama rağmen, manuel odaklamanın çok kullanışlı olduğu bazı belirli zamanlar olduğunu belirtmem gerekiyor. Konu özellikle manzara fotoğrafçılığı olunca, fotoğraf makinemizi üçayağa bağlayıp, çok sığ bir alan derinliği elde etmek için geniş bir diyafram kullanıyorsak ve çerçevemizdeki en önemli şeyin keskin olduğundan emin olmak istiyorsak manuel odaklamaya geçmeli, Hiperfokal mesafe hesabını iyi yapmalı ve LCD zoom işlevini kullanmalıyız. Yanlış 16: Yanlış AF Alan modu kullanmak Fotoğrafta odaklama teknikleri konusunu iyi özümsemeliyiz. Kameralar genellikle üç ana netleme modu (AF modu) bulunur: AF-S veya Tek-çekim AF; Durağan nesnelerin çekiminde kullanılması amaçlanmıştır. Manzara fotoğrafçılığı çekimlerimizde AF-S modunu tercih etmeliyiz. AF-C veya Sürekli otomatik odaklama; Hareketi izlemek için özel olarak tasarlanmıştır. Bu nedenle hareketli nesnelerde kullanılmalıdır. Nesne sabit biz hareketli olabiliriz, bu durumda da bu modu tercih etmeliyiz. AF-A veya Otomatik mod; Makinemiz sahneyi okur ve ilk iki moddan hangisini kullanması gerektiğini kendisi belirler. Bir nesnenin fotoğrafını çekerken, sizin veya nesnenizin hareketli olup olmadığınıza uygun netleme modunu seçin. Yanlış 17: Kirli bir objektif veya kalitesiz bir filtre kullanmak Objektifimizde büyük bir leke varsa imajımızın netliğini etkileyecektir. Aynı şekilde, objektifimizin önünde ucuz bir plastik filtre takıyorsak bu da görüntü kalitesini düşürecektir. Eğer devamlı olarak bir UV filtresi kullanıyorsanız, UV filtrenizin kalitesinin fotoğraflarınızı olumsuz etkileyip etkilemediğini görmek için filtre olmadan birkaç çekim yapmayı deneyebilirsiniz. Yanlış 18: Kalitesiz objektif kullanma Bulanık görüntüler söz konusu olduğunda "Kalitesiz objektif kullanma" konusu bence listenin hep en sonundadır. Yeni başlayanlar için bulanık fotoğrafların baş sorumlu olarak kullandıkları objektifleri göstermesi en yaygın olanıdır. Ancak bu çok nadiren gerçek nedeni oluşturur. Elbette objektif kalitesi bir fark yaratır. Objektif kalitesi, optik sapmaları odaklamak, yakınlaştırmak ve düzeltmek için genellikle hassas bir şekilde hizalanan birkaç camdan oluşan kamera lensinin içindeki malzeme ve yapılara birebir bağlıdır. Bazı mercekler diğerlerinden daha keskindir veya diğerlerinden daha iyidir. Bazı mercekler merkezde keskin olabilir ancak köşeler ve kenarlar bulanıklaşır. Bazıları belirli diyafram açıklıklarında berrak fakat bazı açıklıklarda biraz bulanıktır. Bazı lensler kontrast noktaları etrafında renk saçılmalarına neden olur. Her mercek yaptığınız iş türüne yararlı olabilecek veya benzersiz bir karaktere sahiptir. Ayrıca, her objektifin en iyi performansı elde ettiği belli bir "ideal diyafram" değeri vardır, ben buna "Lensin tatlı noktası" diyorum. Bu genellikle diyafram değerinin ortasında olan, f/8 veya f/11 civarındadır. En net görüntü kalitesi için sabit odak uzaklığında olan objektifler genellikle değişken odak uzaklıklılara (zoom objektif) göre başarılıdır. Çok amaçlı bir zoom objektif yerine iki veya üç sabit odaklı objektifi taşımak her zaman mümkün olmayabilir, ancak zoom objektiflere göre kıyasla daha basit yapıları sayesinde, en ucuz sabit odaklı objektif bile çok keskin sonuçlar üretebilir. Yanlış 19: Fotoğrafları çekim sonrası işlememek Çoğu yeni fotoğrafçı çektiği fotoğrafları gerçekten işleyip işlemeyeceğine karar veremiyor. Tıpkı başlangıç yıllarımdaki BEN gibi. Ben de o yıllarda fotoğraflarını işlemden geçirmeden yayınlamayan birçok arkadaşıma ve profesyonele itiraz ederdim. Hatta bir seferinde oldukça önemli bir fotoğrafçının kişisel sergisinde neden bu kadar çok photoshop müdahelesi yaptığını, bence fotoğrafın çekim aşamasında bitirilmesi gerektiğini, çok bilmiş bir edayla söylediğimi hatırlıyorum. Şu cevapla kendime geldiğimi hiç unutamıyorum: “Acaba siz Photoshop kullanmayı bilmiyor olabilir misiniz?” Evet, bir bilgisayar mühendisine bu sorulmazdı, ama ben gerçekten de merak edip Photoshop kullanmayı öğrenmemiştim. O zamanlarda internet ortamı bu denli faal değildi, Youtube gibi ortamlarda materyal pek yoktu. Hemen Beyoğlu’nda bir kitapçıya gittiğimi ve tuğla gibi Photoshop kitapları aldığımı unutmuyorum. Bu işin acemileri fotoğraflara müdahelenin bir hile olduğunu savunurlar. Bence değil. Ne yani eski film günlerinde fotoğraf makineden çıktığı gibi mi tabledilip bize veriliyordu sanıyoruz. Elbette onlar da filme müdahale ediyorlardı. Günümüzün eski film günlerinden farkı, fotoğraf işleme işini şu anda laboratuvar teknisyeninin değil, bizim yapabiliyor olmamızdır. Fotoğraflar her devirde işlenmiştir. Onları işlememek, tamamlanmamış bir negatife bakmak gibidir. Fotoğrafları işlerken dikkat edilmesi gereken birkaç temel şey: Beyaz dengesi Kontrast Renk doygunluğu Renk satürasyonu Gölgeler Netlik Berraklık, ışık Yanlış 20: Çektiğimiz fotoğrafları eleştirmemek Fotoğrafçılığa başladığımızda kendi eserimizi eleştirmemiz ve nasıl iyileştirileceğini anlamamız zor oluyor. Her bir eserimize eleştirel bir gözle bakarak nasıl iyileştirilebileceğini düşünmek bizi şimdikinden daha iyi bir fotoğrafçı yapacaktır. Özellikle şu önemli faktörleri göz önünde bulundurulması önerilir: Netleme Perspektif Ana konu Arka plan Işık Pozlama Renkler Kontrast İşleme Daha iyi bir fotoğrafçı olabilmeniz için fotoğraflarınızı değerlendirmede yardım istiyorsanız, fotoğraf kulüplerine katılmayı düşünebilirsiniz. Ben İzmir’de İFOD, ArtLENS gibi fotoğraf kulüplerine üyeyim ve gelişme açısından çok faydasını görüyorum. Bu gibi ortamlarda aylık dersler ve ödevler alıyorsunuz ve fotoğraflarınız hakkında profesyonel fotoğrafçılar da dahil olmak üzere topluluktan kaliteli geribildirimler alıyorsunuz. Destekleyici bir öğrenme ortamında daha bilinçli bir fotoğrafçı olmanıza yardımcı oluyorlar. Eleştirilmeye pek tahammülü olmayan bir yapıya sahipseniz bunu yapmamanızı öneriyorum. Çünkü, özellikle ustalar fotoğraflarınızı bazen öyle eleştiriyorlar ki, ağlarsınız :-) Özet Ben manzara fotoğrafçılığına bayılıyorum. Bu konuda insanlarla konuşmayı, fotoğraflarını incelemeyi ve onlardan birşeyler öğrenmeyi seviyorum. Bu benim için bir hobidir, aynı zamanda dünyayı görmenin ve keşfetmenin bir yoludur. Doğayla baş başa, medeniyet belirtileri olmayan bir yerde, dağların ortasında omuzunuzda üçayak (tripod) ile dolaşmak yalnız bir uğraş gibi görünebilir. Yine de ben, bu gibi zamanlarda hiç yalnızmışım gibi hissetmiyorum. Manzara fotoğrafı insanlarla ilgilidir. Elbette insanların fotoğraflarını çekmiyorsunuz, ancak nihai hedefiniz her zaman çektiklerinizi insanlara göstermek değil mi?. Manzarayı gösteren bir fotoğrafa bakarken, gördüğünüz dünyayı anlamaya çalışıyorsanız, bunun için gayret sarfediyorsanız, bu manzara fotoğrafıdır. Bu konuya katkı sağlayabilecek daha birçok görüş ve öneriler olduğunu biliyorum. Lütfen sizler de bu görüş ve önerilerinizi aşağıdaki "Yorumlar" kısmından benimle paylaşın. Işığınız bol olsun.
    3 puan
  5. ÇARPAN FAKTÖRÜ HER ŞEYİ ÇÖZER Mİ? Full frame sensörlü makinalarla crop sensörlü makinaların arasındaki fark tartışıldığında, bazan yanıltıcı ifadeler yer alıyor. “Değişen bir şey yok, full frame sensörlü makinada 75mm lens kullanıyorlarsa, crop sensörlü makinada 50mm kullanacaksın, aynı şey” dendiğinde, gerçekten aynı şey mi oluyor? 75mm yerine 50mm, 50mm yerine 35mm, 35mm yerine 20mm, 20mm yerine 12mm kullanmak aynı şey midir? Full frame sensörlü makine ya da crop sensörlü makine kullandığımızda neler değişmiyor, neler değişiyor? NE DEĞİŞMİYOR? Öncelikle, objektifin odak uzaklığı (focal length) kesinlikle değişmiyor. Nedir odak uzaklığı? Objektife dışarıdan gelip belirli bir merkezde toplanan ışığın, bu toplanma noktasıyla algılayıcı düzlem yani sensör arasındaki mesafedir. Bu mesafeyi, objektifin arkasında duran sensör büyüklüğü hiçbir şekilde etkilemez. Objektifin arkasında ister büyük sensör, isterse küçük sensör olsun, odak uzaklığı aynı kalır. Aynı uzaklıktan aynı lensle çekim yaptığımızda; full frame sensörlü makine ile kırmızı çerçeve içinde kalan alanı alırken, crop sensörlü bir makine ile de mavi çerçeve içine giren alanı alabiliyoruz. İki makine ile çektiğimiz görüntüleri yan yana koyarsak, croplu makine ile çektiğimiz fotoğrafta görüntü yakınlaşmış hissi verir. Ama öyle değil. Görüntü yakınlaşmış değil, sadece kırpılmıştır. Yani, full frame sensörlü makine ile çektiğiniz fotoğrafı çarpan oranında kendiniz kırparsanız, croplu makine ile çekeceğiniz fotoğrafınızın, aşağıda açıklayacağım bazı küçük farklar hariç, aynısını elde edersiniz. NELER DEĞİŞİYOR? Değişen en önemli şey Görüş Alanı. Grafiklerden de görüldüğü gibi, aynı mesafeden yaptığımız çekimlerde, full frame sensörlü makine ile çektiğimiz fotoğraflar daha fazla alanı kapsarken, crop sensörlü makine ile çektiğimiz fotoğraflarda sensöre çarpan faktörü kadar daha az alan düşmektedir. Değişen bir başka şey, Alan Derinliği. 50mm bir lensi, fotoğraf konusuna aynı uzaklıkta durarak, önce full frame sensörlü makinaya sonra da crop sensörlü makinaya taktığımızda; full frame sensörlü makine daha geniş bir görüş açısına sahip olurken, crop sensörlü makine daha dar bir görüş açısına sahip olur. Bu aynı zamanda; crop sensörlü makinada alan derinliğinin daha sığ, full frame sensörlü makinada ise daha derin olacağı anlamına gelir. 50mm lensi 6D’ye taktığımızda, diyafram f/2.8 iken, 3 metre uzaktaki konunun alan derinliği 59 cm iken, aynı lensi 80D’ye taktığımızda, diyafram f/2.8 iken, 3 metre uzaktaki konunun alan derinliği 36 cm olacaktır. Alan derinliğini tablo üzerinde incelersek daha yararlı olabilir. Tabloya bakarsak; 1- Her iki makinede aynı lensi aynı ayarlarda kullandığımızda, croplu makinenin alan derinliği daha az, FF makinenin alan derinliği daha fazladır. Croplu makinede elde edeceğimiz görüntünün daha küçük olacağını unutmuyoruz. Alan derinliğini eşitlemek istersek, FF makinenin diyaframını çarpan değeri kadar açmak gerekmektedir. 2- Konuya aynı uzaklıktayken aynı görüş alanını elde etmek istersek, croplu makinede 50mm takılıyken FF makinemize 75mm lens takmamız gerekir. Bu durumda, ayarlarımız aynı kaldığında FF makinemizdeki alan derinliği daha az olacaktır. Aynı alan derinliğini elde etmek için croplu makinemizin diyaframını çarpan faktörü kadar açmamız gerekmektedir. 3- Her iki makinede aynı lens takılıyken, aynı görüş alanını elde etmek için croplu makine ile geri gittiğimizde; croplu makinede alan derinliği daha fazla, FF makinede alan derinliği daha azdır. Alan derinliğini eşitlemek için croplu makinenin diyaframını çarpan faktörü kadar açmak gerekmektedir. Alan derinliği özeti: Aynı mesafeden yaptığımız çekimlerde, croplu makine ile çarpan faktörü kadar daha küçük görüntü ve daha sığ alan derinliği elde ediyoruz. FF makinemizle aynı mesafeden aynı alan derinliği elde etmek için diyaframı çarpan faktörü kadar açmak gerekiyor. Aynı mesafeden aynı görüş alanını kapsayacak şekilde çekim yapmak için FF makinemize çarpan faktörü kadar daha uzun odak uzaklıklı lens taktığımızda; FF makinemizin alan derinliği daha sığ, croplu makinenin alan derinliği daha derin oluyor. Aynı alan derinliğini sağlamak için croplu makinenin diyaframını çarpan faktörü kadar açmak gerekiyor. Aynı mesafeden aynı görüş alanını kapsayacak şekilde çekim yapmak için croplu makinemizle geri gittiğimizde; croplu makinede alan derinliği daha fazla, FF makinede daha azdır. Alan derinliğini eşitlemek için croplu makinenin diyaframını çarpan faktörü kadar açmak gerekmektedir. Bu arada, aynı görüş alanını elde etmek için croplu makine ile geri gittiğimizde perspektifimiz de değişecektir. Özetin özeti: Alan derinliği söz konusu olduğunda, aynı çerçeveyi elde etmek için FF makine bize daha fazla imkan sağlıyor. Croplu makineye kıyasla, diyaframı daha fazla açmak zorunda kalmıyoruz. Kısacası; aynı lens, full frame sensörlü makinada ve crop sensörlü makinada kullanıldığında, elde edilen sadece farklı büyüklükte görüntü değildir. Alan derinliği değişmekte, konudan uzaklaşırsak perspektif de değişmektedir. Full frame sensörün, büyüklüğünden dolayı, düşük ışıkta çekim rahatlığı, daha az kumlanma, daha geniş dinamik aralık gibi avantajları da unutulmamalıdır. Peki ne olacak? Herkes FF makine mi alsın? Konu maddiyata dayanıyor elbet. Gücünüz yoksa, gücünüzün yettiği ile idare edeceksiniz. Dünyanın sonu da değil. Croplu makinelerle de harika fotoğraflar çekiliyor. Ama, çarpan faktörünün croplu makine ile FF makineyi eşitlediği yanlışına bir son verelim önce. 50mm lens 50mm’dir, croplu makineye takınca 75mm olmuyor. Lensin odak uzunluğunun sensör büyüklüğü ile hiçbir ilgisi yok. Maddi imkanınız varsa, perspektif önemliyse, bence evet mutlaka FF makine alın! Örneğin bina fotoğraflarını 18mm lens ve FF makine ile çekmekle, 12mm lens ve croplu makine ile çekmek çok farklı. Croplu makine ile FF makine arasında tereddütü olanlara yararlı olduğunu umarım. İşin kolayına kaçıp, "Bir hatam varsa ustalar düzeltsin!" diyorum. :-) Yararlanılabilecek kaynaklar: https://neilvn.com/tangents/full-frame-vs-crop-sensor-cameras-comparison-depth-of-field/ https://www.diyphotography.net/crop-vs-full-frame-sensor-different-cameras-perform-lens/ https://www.scantips.com/lights/cropfactor.html https://www.eos-magazine.com/articles/eospedia/crop-factor.html https://www.bhphotovideo.com/explora/photography/tips-and-solutions/understanding-crop-factor https://www.quora.com/How-does-focal-length-change-on-a-full-frame-and-APS-C-camera
    2 puan
  6. Bu yazımızda farklı bir teknikten bahsedeceğiz; "Sağa dayalı pozlama" tekniği. Bu teknik dijital fotoğrafçılıkla uğraşanları kutuplaştıran tartışmalı bir konu. Bu tekniğin kullanımını destekleyen ve desteklemeyen çok insana rastlayabilirsiniz. Tartışmalı olduğu kadar yararlı bir fotoğrafçılık yaklaşımını da beraberinde getiriyor. Sağa dayalı pozlama tekniği yanlış kullanıldığında pozlamanızı mahvedebilir, ama dijital pozlamanın özetidir, doğru kullanıldığında fotoğraflarınızda gölgelerde mümkün olduğunca çok ayrıntıya sahip olursunuz ve bilgi kaybı yaşamazsınız. Bu makalenin yeni başlayanlar için olmadığını belirtmeliyim. Pozlamanın temellerine tam olarak vakıf değilseniz bu yazı kafanızı daha da karıştırabilir. Ama temelleri zaten biliyorsanız ve yüksek kalitede görüntüleri elde etmek istiyorsanız bu teknik size çok fayda sağlayacaktır, ilkelerine göz atıp kullanıp kullanmamaya kendiniz karar vereceksiniz. Manzara fotoğrafları çekerken düzenli olarak kullandığım bir teknik olduğu için bu yazımda elimden geldiğince arkasındaki mantığı paylaşmayı ve sağlayacağı faydaları örnekleriyle göstermeyi amaçladım. Sağa dayalı pozlama tekniğine genel bakış "Sağa dayalı pozlama"nın temeli aslında basittir ve fotoğrafa ilişkin bir Histogram tanımlar. Tipik olarak iyi pozlanmış bir çekim için histogramda tonların dengeli bir şekilde yayılmasını, ortada zirveye çıkmasını ve kenarlarda sivrilerek kaybolmasını hedeflememiz öğretilir, değil mi? "Sağa dayalı pozlama" ise histogramın tepe noktasını mümkün olduğunca sağ tarafa doğru itmek yani herhangi bir vurguyu kırpmadan görüntüyü aşırı pozlamaktır. Ortaya çıkan dosya doğru pozlamaya getirmek için işlendiğinde, ton kalitesi hakkında daha fazla bilgi, gölge alanlarında daha az gürültü içerecek ve görüntü kalitesini en üst düzeye çıkaracaktır, daha zengin renkler ve daha geniş dinamik aralık sunacaktır. Bu teknik kullanılarak çekilen görüntüler işlem uygularken daha esnek ve yumuşaktır, hayal ettiğiniz fotoğrafın üretilmesini kolaylaştırır. Soldaki histogram bir fotoğraf için doğru pozlamayı temsil etmektedir, yani bu fotoğraf sahnesindeki her unsur istenilen parlaklık seviyesinde demektir. Hiçbir gölge ve parlak alan patlamış değildir. Sağdaki histogram "Sağa dayalı pozlama" tekniği ile çekilmiştir, soldaki histogramla uyuşacak şekilde koyulaştırılabilir ve tüm sahnedeki en parlak noktaların hiçbiri aşırı beyaz (patlamış) değildir. Bu nedenle, sağdaki histogram soldakinden daha fazla ayrıntı içerir. F-duraklar logaritmiktir, her durak bir önceki ışığın yarısını kaydeder. Çoğu dijital kamerada bulunan CCD veya CMOS algılayıcıları (sensörleri) ele alalım; Tipik DSLR algılayıcıları yedi durak dinamik aralığı yakalayabilir ve her "Kırmızı/Yeşil/Mavi" kanalda 4096 tonluk seviye kaydedebilen 12 bit (bazılarında 14 bit) ham görüntü yani RAW dosyaları üretebilir. Böyle çok sayıda ton kaydetme yeteneği sonuçta fotoğraftaki tonlar arasındaki yumuşak geçişleri garanti etmelidir, ama bunu başarmak o kadar basit bir iş değildir. Sensör aralığındaki yedi durağın her birinin aşağıdaki şekildeki gibi dinamik aralık boyunca aynı, yani eşit aralıklardaki tonlamaları kaydedebileceğini mi düşünüyorsunuz? Yanılıyorsunuz. F-duraklar logaritmiktir, her durak bir önceki ışığın yarısını kaydeder. Bu da pratik olarak; en parlak durağın mümkün ton sayısının yarısını (yani 2048), ikinci durak onun yarısını (yani 1024) ... yedinci durakta ise sadece 32 ton seviyesini kayıt ettiği anlamına gelir. Bu nedenle bir görüntüyü az bir ton seviyesinde kaydederseniz ve sonra işleme sırasında pozlamayı düzeltirseniz, daha koyu bölgelerdeki ton geçişleri de bir o kadar detaydan yoksun olur ve görüntü kalitesini düşürme riski bir o kadar yükselir. Histogramı sağa iterek görüntüyü aşırı pozlarsanız, işleme sırasında pozu düzeltirken çok daha iyi ton kalitesi elde edersiniz. Aşağıdaki diyagram bu durakların kayıt edilebileceği gerçek ton seviyelerini gösteriyor, her durağın yakaladığı ton seviyelerinin sayısına göre boyutlandırılmıştır ve her durak bir öncekinin yarısı kadar ışığı kaydetmektedir. Gördüğünüz gibi daha parlak duraklarla yakalanan ton seviyelerinin sayısı dinamik aralığın alt ucundaki duraklara kıyasla daha fazladır (sağdan sola). Kaydedilen tonal bilgi miktarındaki farkı somut olarak göstermek için aynı sahnenin iki görüntüsünü almanız gerekir; biri az pozlanmış diğeri aşırı pozlanmış olsun. Her iki fotoğrafın dosya boyutlarını karşılaştırabilirsiniz. Aşırı pozlanmış ham dosyanın boyutu daha fazla veri içerdiği için az pozlanmış çekimden daha büyük olacaktır: İmaj kalite karşılaştırması Elbette, "Sağa dayalı pozlama" yalnızca bir sahnede belirgin etkiler varsa yararlıdır. Blogumun birçok yerinde sıklıkla belirtmiş olduğum gibi doğa ve mimari fotoğrafları çekmekten büyük zevk alıyorum. Ben çektiğim fotoğrafları büyük baskılar halinde alıp, ofisimin, evimin duvarlarına asmayı seviyorum. O nedenle benim için fotoğraftaki detay önemlidir, çünkü bilgisayarımın ekranında veya LCD mönitörümde göremediğim küçük hatalar, büyük baskılarda bariz görünür olacaktır. Yine de, bilgisayar ekranından bile baksanız yukarıdaki iki poz arasında net farklar var. Büyük baskı alan detaycı fotoğrafçılar optimum verileri yakalama konusunda titiz davranıyorlar, bu tekniği kullanarak çektikleri görüntüleri iyileştirme yöntemini tercih ediyorlar. Değişik uygulama örnekleri "Sağa dayalı pozlama" tekniğinde histogramda en sağ kısımda çok dikkatli olmalısınız. Bunun tehlikesi, histogramı sağa yaslayayım derken, çok daha ileri gidip yanlışlıkla tamamen beyaza dönük (patlamış/sıfır veri) sonuçlar üretmenizdir (bakınız aşağıdaki şekil). İşleme esnasında histogramın dışına çıkmış, sağında, solunda ya da yukarısında kırpılmış bölgeleri kurtarmak neredeyse imkansızdır. Birçok fotoğrafçıyı bu tekniği kullanmaktan alıkoyan şey yaşadıkları talihsizliklerdir. Doğru teknik ile doğru pozlamayı belirlemenin ve vurguların verisiz kalmasının önüne geçmenin birkaç yolu vardır. Bunu yapmanın en basit yolu kamerada görüntüyü incelerken fotoğrafın histogramına bakmaktır. Hedefiniz, histogramın sağına çok fazla ilerlemeyen mümkün olan en parlak fotoğrafı çekmek olmalıdır. Aşadaki gibi bir histogram facia demektir. Bu tekniği kullanırken kesinlikle RAW çekim yapın demiş miydim? Ne yazık ki kameranızın LCD'sinde gördüğünüz histogram göründüğü kadar doğru değildir. Birçok kamera, bir görüntünün RAW histogramını göstermez, bunun yerine RAW dosyalarına uyguladığı işlenmiş JPEG görüntüsünü temel alır. Bu, pozlamanızı ileri ittiğini gösterse de tam doğru yeri göstermeyebilir. RAW ile JPEG farkı ve hangisinin ne zaman tercih edileceğini bilmek bu tekniğin uygulanması konusunda rehberiniz olacaktır. Kamera üreticilerinin manzara ve stüdyo profesyonelleri arasında en çok istenen özelliklerden biri olan RAW histogram seçeneğini on yıldan fazla bir süredir neden henüz hayata geçiremediklerini anlamış değilim. Bu özelliği sunacak ilk kamera üreticisinin çok fazla saygı kazanacağı kuşkusuz. Kamera tarafından üretilen histogram tam olarak doğru değilse de, yine de "Sağa dayalı pozlama" konusunda yararlı bir rehber görevi görür. Hatalı histogram sorununu düzeltmek için bazıları hantal da olsa birkaç yol daha vardır, şimdi onlara bir bakalım: "Sağa dayalı pozlama" Yöntem 1 "Sağa dayalı pozlama" görüntüsünü amaçlayan uygun bir yöntem, fotoğrafı çekip kameradaki histogramını analiz etmektir. Histogramda hiçbir kısım sağa yaslanmıyorsa pozlamayı artırabilirsiniz. Histogramın sağ tarafı kenara temas ettiğinde yani vurgularınız iyice beyaza dönüp patladığında pozlamayı durdurmalısınız. Histogram yerine görüntünüzün pozlamasını değerlendirmek için "blinkies" i kullanmak da mümkündür. Bu seçenek etkinleştirildiğinde fotoğrafınızın saf beyaz alanları beyaz ile başka bir renk arasında, genellikle siyah veya kırmızı renkte yanıp sönecektir. Bu özelliğin varlığı fotoğraf makinenizin marka ve modeline bağlıdır. Patlamış bölgeleri Blinkies ile fark etmek histograma göre daha kolaydır, ancak pozlamanızı değerlendirmek için sınırlı bir yöntemdir, çünkü size sadece bir değer söyler: Beyaz. Yanıp söner, histogramın verdikleriyle aynı değildir. Artı, aynen histogramlarda olduğu gibi, blinkies de RAW dosyasında gömülü olan JPEG'e göre davranır. "Sağa dayalı pozlama" Yöntem 2 Diğer yöntem biraz daha karmaşıktır ve bazı testler yapmanızı gerektirir. Öncelikle pozlama ölçüm modunu "Nokta" (spot) ölçüm olarak değiştirin, ardından sahnenizde ayrıntıyı koruyacak en parlak bölümü bulun. Kameranızı önceden test ederseniz, pozlama telafisi özelliğini kullanabilirsiniz. Örneğin, Nikon D810 kameramla, görüntünün en parlak kısmı için Nokta ölçümün verdiği değer üzerinde en az +2 veya +3 EV pozlama telafisi (artışı) sağlayabilirim. Bu yöntemi kullanırsanız kameranızdaki doğru histograma güvenmek zorunda kalmazsınız, ancak bu yöntem sahnenizin en parlak bölümüne daha fazla ağırlık verir. İlk adım, pozometrenin tavsiyesiyle karşılaştırıldığında görüntünüzü ne kadar daha parlak gösterebileceğinizi bulmaktır. Kameranızı "M" Manuel çekim modu ve pozlama ölçümünü de "Nokta" (spot) olarak ayarlayın. Netleme noktasını sahnenin en parlak bölümüne yöneltin ve kameranızın pozometre kısmında "0" görene kadar enstantane değerini ayarlayın ve pozlama bilgilerini kaydedin. Ardından, enstantaneyi +1/3 EV ile +4 EV arasında değiştirip birkaç fotoğraf çekin. Görüntüleri Photoshop, Lightroom veya başka herhangi bir görüntü düzenleyicinizde açın, sonra önceden kaydetmiş olduğunuz spot ölçümlü pozlamayla eşleşecek şekilde "Exposure" (Pozlama) çubuğu ile oynayarak pozlamayı kademe kademe azaltın, koyu renge getirin. Hassas ayrıntıları koruyan en parlak fotoğrafın poz telafisini kontrol edin, benim Nikon D810 kameramda +3 EV olmuştu. Bulduğunuz değerden -1/3 veya -2/3 EV olan bir pozlama telafisinde karar vermek en iyisidir. Benim durumumda, +3 yerine +2.3 EV pozlama telafisinin ideal olduğunu gördüm. Basamaklama (Bracketing) Seçtiğiniz yöntem ne olursa olsun, sağa dayalı pozlama için sahnenizi basamaklayarak çekmek iyi bir fikirdir. Bir tanesini standart "sağa dayalı pozlama"nızdan 2/3 durak daha fazla ve bir tanesi 2/3 durak daha az olan en az 2 fotoğraf daha, toplamda 3 fotoğraf çekmenizi öneririm. "Sağa dayalı pozlama" Yöntem 2'yi uygularsanız ("standart" pozlamanınız benimki gibi +2.3 EV olduğunu varsayıyoruz), basamaklamalı fotoğraflarınız +1.7, +2.3 ve +3 EV olacaktır. Yanlışlıkla histogramda sağa çok fazla yaklaşmanız durumunda normal değerinizden daha düşük bir pozlama değeri elde etmek önemlidir. Öte yandan, +2/3 EV pozlamanızda herhangi bir öne çıkan noktayı değil, standart "sağa dayalı pozlama" yerine bunu kullanabilirsiniz. Detay için: Sağa Dayalı Pozlama Tekniği; Fotoğraflarda Daha Fazla Detay Kaynak: Arthenos.com
    2 puan
  7. Nikon D850'nin Canlı görünümü (Live View), her zamankinden daha hassas bir odaklama için yeni bir Pinpoint AF Alan modu sunuyor. Kısa ipuçları adı altında yeni bir yazı dizisine başladım. Bu kapsamdaki ilk yazımı Pinpoint AF otofokus moduna ayırdım. Pinpoint AF, Nikon D850'de eklenen yeni bir Canlı Görünüm (Live View) AF Alan Modu. Bu mod Normal Alan AF'ye benzer, ancak daha hassas bir alan veya ayrıntıya odaklanabilmeniz için daha küçük bir odak noktasından yararlanmanızı sağlar. Pinpoint AF Fotoğraf makinesi tam olarak istenilen noktaya odaklanır. Böylece çok daha küçük bir alanda ve çok daha hassas netleme yapma olanağı bulursunuz. Bu da özellikle makro çekimlerinde inanılmaz yardımcı olur. Bu yöntemle çekmeyi öğrenince artık bu yöntemin en sık kullandığınız yöntem olacak. Deneyin hak vereceksiniz. Normal Alan AF Geniş netleme alanı, kameranın amaçlanan noktaya odaklanmamasıyla sonuçlanabilir. Çünkü Normal Alan AF modunda kameranızın AF Sistemi, gördüğünüz yeşil kare içerisindeki birden fazla AF algılayıcısı ile çalışır. Bu algılayıcılar kontrastı en yüksek olan bölgeye öncelik vereceklerdir. Bu da bazı durumlarda tam istediğiniz alanın net olmamasına neden olabilir. Pinpoint AF noktasını kullanarak fotoğraf çekmek için aşağıdaki adımları izleyin. Hatırlatma: Devam etmeden önce, kameranızı bir üçayak üzerine monte etmenizi ve Tek Servo otomatik netlemeyi yani AF-S modunu seçmenizi öneririm. 1. Canlı Görüntü moduna geçin Pinpoint AF yalnızca Canlı Görüntüde (Live View) kullanılabilir. Canlı görüntüyü başlatmak için yandaki şekilde görünen, kameranızın arka tarafında, size bakan yüzündekidüğmesine basın. LCD ekranda sahnenizin görüntüsü belirecektir. 2. Pinpoint AF modunu seçin AF modu düğmesine basılı tutarak, ekranaAF noktası gelene kadar alt komut düğmesini aynı anda çevirin. 3. Netleme noktasını belirleyin Netleme noktasını konumlandırmak için çoklu seçiciyi veya dokunmatik kontrolleri kullanın. Netleme noktasını çerçevenin ortasına döndürmek için çoklu seçicinin ortasına basın. 4. Yakınlaştırın (Zoom in) Daha fazla ve daha net doğruluk amacıyla ekranda seçilen netleme noktasını büyütmek için kameranızın arka kısmında, size bakan yüzünde sol taraftaki düğmesine basın. 5. Fotoğrafı çekin Çok hassas bir alanda fotoğraf çekeceğinizden, kameranın titremesinden kaynaklanan bulanıklığı önlemek için SnapBridge uygulamasını veya isteğinize bağlı olarak kablosuz uzaktan kumanda ya da Pozlama gecikme modu özelliklerini kullanmanızı öneririm. Dokunmatik kontrol Odak noktasını belirleme işlemini LCD ekran üzerinden dokunmatik yaparsanız, varsayılan ayarlarda parmağınızı ekrana her dokunduğunuzda ve kaldırdığınızda "dokunmatik deklanşörün" devreye gireceğini ve fotoğrafın çekileceğini unutmayın. Bu canınızı sıkabilir, henüz tam olarak nereye netlemeniz gerektiğine karar verememiş olabilirsiniz. Bu durumda en iyi çözüm, dokunmatik deklanşör özelliğini kapatmaktır; bunun için ekrandaki simgesine dokunun. Kaynak: Arthenos.com Grafik şekiller Nikon sitesinden alınmıştır.
    2 puan
  8. Uzunca yıllardır Nikon DSLR gövdeler kullanan bir fotoğraf gönüllüsü olarak yazıma başlarken belirtmeliyim ki, Nikon D850, Nikon tarafından bugüne kadar üretilmiş en gelişmiş DSLR'lardan biri olmuş. Sonuç olarak bu seviyedeki hemen her marka DSLR gibi, birçok fotoğrafçı için kafa karıştırıcı olabilecek birçok kontrol ve menü ayarlarıyla birlikte geldi. Nikon D850 Ayarları konusunu ele aldığım bu yazımda, Nikon D850 gövdem ile kişisel olarak hangi ayarları kullandığımı ve kamera gövdesi üzerinde bulunan düğmelerin ve kontrollerin bazılarının ne işe yaradığını açıklamaya çalışacağım. Burada anlatacaklarımın benim tercihlerim olduğunu, herkesin aynı ayarlarla çekim yapması gerekmediğini lütfen unutmayın. Aşağıda değineceğim bilgiler kamera ile mücadele edenler için bir rehber olarak sunulmuştur. Ben Nikon D850’mi İngilizce menü ile kullanıyorum. Bu dokümanda Türkçelerini mümkün olduğunca yazmaya özen gösterdim. Gözden kaçırdıklarım olabilir, şimdiden affınızı rica edeceğim. Siz Türkçe olarak kullanıyorsanız ya da Türkçe açıklama istiyorsanız bu durumda biraz çalışmanız gerekecektir, ama buna gerek kalacağını pek düşünmüyorum. Benim kullandığım Nikon D850 ayarları İlk çıktığı zamandan beri sırasıyla Nikon D800 ardından Nikon D810 gövdeleri kullandığım için ilk elime aldığımda Nikon D850 Genel Özellikleri konusunda yabancı değildim ve hiç zorluk yaşamadan hemen kullanmaya başlayabildim. Selefi D810'a göre oldukça önemli ek özelliklerle gelen Nikon D850'nin bu farklılıklarını satın almadan önce çok detaylıca okuyup araştırmıştım. O nedenle önceki kullandığım makinemde olmayan ek özelliklere bile hiç yabancılık çekmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Kamera menüsüne girmeden önce gövde üzerinde yeralan dış kontrol noktalarını inceleyelim. Nikon D850 Dijital fotoğraf makinesinin menüsünde birçok seçenek var ancak gövde üzerindeki bazı düğmeler ve ayarlar ile hızlıca kontrol edebileceğiniz bazı güzel özellikler mevcut. Otomatik Netleme (AF) Modları ve Basamaklama ŞEKİL 1 Kameranın sağ ön kısmında, yandaki şekilde 2 numara ile gösterilen yerde "AF" ve "M" seçenekleri olan bir anahtar bulunur. Bu anahtarın "AF" konumunda olduğundan emin olun, aksi takdirde objektifiniz otomatik odaklanmayacaktır. Eğer lensiniz deklanşöre yarım bastığınızda odaklama yapmıyorsa, ilk olarak kontrol etmeniz gereken şey budur. Kolun ortasındaki düğme farklı AF Modları arasında seçim yapılmasına izin verir. AF Modları arasında bir seçim yapmak için ortadaki düğmeye basılı tutmanız ve ardından size bakan yüzdeki arka kadranı baş parmağınızla döndürmeniz gerekir. Bu işlemi yaptığınızda ve üst LCD'ye baktığınızda kameranızın AF modları "AF-S" ve "AF-C" arasında değişecektir. Her bir AF modu hakkında çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim, Fotoğrafta Odaklama Teknikleri başlıklı makalemde bunları ayrıntılı olarak açıklamıştım. Hızlı bir özet yapmak gerekirse: AF-S - Bu mod "Tek servo AF" olarak adlandırılır ve hareket etmeyen sabit konular için kullanılır. Deklanşöre yarım basıp netlediğinizde, netleme o düzlemde kilitlenir, siz deklanşöre tam basıp fotoğrafı çekene kadar konunuz hareket ederse, odak bir önceki konumunda kilitlendiğinden fotoğrafınızda bulanık bir görüntü elde edilir. AF-C - Nikon dilinde "Sürekli-Servo AF" olarak bilinen bu ayar, hareketli nesneleri fotoğraflamak için kullanılır. Deklanşöre yarım basıldığında odak nesne üzerinde kilitlenir ve nesneniz hareket ettiğinde, kamera odağı nesneyle birlikte takip eder. Ben D850'yi çoğunlukla AF-C otomatik netleme modunda tutuyorum ve yalnızca bazı özel durumlarda AF-S'ye geçiyorum. Hangisini kullanacağına karar veremiyorsanız, AF-S yerine sürekli izleme için AF-C moduyla kullanmanızı öneririm. Aynı düğmeyi basılı tutarak, ön kadranı işaret parmağınızla döndürdüğünüzde, "S", "D 9", "D 25", "D 72", "D 153", "3D", "Grp" ve "Auto" gibi AF Alan Modları ayarları arasında gezeceksiniz. Bu ayarlar vizörde gördüğünüz odak noktalarını kontrol etmek içindir. Bu "AF Alan Modları"nın hangisinin nasıl çalıştığını ve hangi durumlarda kullanıldığını Dijital Kameralarda AF Sistemi Nasıl Çalışır başlıklı makalemde tüm detayları ve örnekleriyle bulabilirsiniz, bu nedenle burada çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, kameranızın odaklanmak için kullanacağı tek bir odak noktasını seçmenizi sağlayan "S" yani "Tek Nokta AF" seçin. Şimdi diğer harici kontrollere geçelim. "AF / M" mandalının hemen üzerinde, yukarıdaki şekilde 1 numaralı daire içinde gösterdiğim, fotoğraf makinesinde basamaklama oluşturmayı ayarlamak için kullanılan "BKT" (Bracketing) düğmesi bulunur. "BKT" düğmesine basılı tutarak ve ön kadranı kullanarak üst LCD’de "0.0" değerini gördüğünüzden emin olun. Benzer şekilde, düğmeyi basılı tutarak ve üst LCD'de çerçevenin kapalı olduğundan emin olun. Sol tarafta "0F" görünmelidir; Bu, basamaklanın kapalı olduğu anlamına gelir ve "BKT" harfleri de yok olmalıdır. Ön kadran çevrilerek basamaklama adımlarının değiştirilmesi sağlanır ve arka kadran çevrilerek çekilen kare sayısı ayarlanır. Nikon D850, 9 kareye kadar ve 3 durağa (EV) kadar basamaklama oluşturmaya izin verir. Bunun anlamı şudur; Örneğin, siz çok karanlık ve çok ışıklı ortamları içerisinde barındıran bir kadraj belirlediniz. Pozlama için hangisini seçseniz diğeri patlayacak ya da çok karanlık çıkacaktır. Ortalama bir pozlama yaparsanız, bu kez gölgede kalan yerler daha gölgeli, ışıklı yerler fazla pozlanmış olabilecektir. Her durumda da istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Böyle bir durumla karşılaştığınızda aynı sahneyi birden fazla pozlamayla çekmeniz anlamına gelen “Basamaklama” imdadınıza yetişir. "BKT" düğmesine basılı tutarak Ön kadran ile her çekimde hangi durak aralıklarıyla çekeceğinizi (1, ½, 1/3), Arka kadran ile ardı ardına kaç kare çekeceğinizi (2,3…9) belirlersiniz. Deklanşöre tam bastığınızda makine otomatik olarak, belirlediğiniz durak aralıklarında artı ve eksi yönlerde, belirttiğiniz adet kadar fotoğraf çekecek ve kaydedecektir. Ardından siz bu fotoğrafları Photoshop, Lightroom ve benzeri işleme programlarıyla birleştirdiğinizde, her yanı iyi pozlanmış bir HDR (High Dynamic Range) fotoğrafa sahip olursunuz. Bu işlemi BKT kullanarak otomatik olarak yapmak yerine HDR fotoğrafları Manuel olarak çekebilirsiniz. BKT modunun en sevdiğim özelliği Sürekli çekim modunda "Ch" seri çekim yaptığınızda bile 14Bit Sıkıştırılmamış/Kayıpsız sıkıştırılmış RAW çekim yapabilmenizdir. Çekim Modu ve Kamera Modu Ayarları ŞEKİL 2 Kameranın sol üst tarafında düğmeli büyük bir kadran bulacaksınız. Bu döner kadranın birincil işlevi, kamera çekim modunuzu ayarlamaktır ve üstte bulunan düğmeler, "Görüntü formatı / kalitesi", "Pozlama ölçümü", "Kamera modu" ve "Beyaz dengesi" için hızlı ayarlamalar yapmanız içindir. ŞEKİL 3 Altında bulunan döner kadran, "S" (Tek), "Cl, Ch" (Sürekli düşük ve Sürekli yüksek), "Q" (Sessiz), "Qc" (Sessiz sürekli), Zamanlayıcı ve Mup (Ayna kalkık - Mirror Up) gibi bir dizi çekim moduna sahiptir. Ben, günlük çekimlerde genellikle deklanşöre bastığımda sadece tek bir çekim yapan "S" ayarında tutuyorum. Ancak, manzara çekerken, tercih ettiğim çekim modu artık "Q" (Sessiz) modu oldu. Neden artık manzara çekimlerimde "Q" modunu tercih ediyorum, çünkü bu mod aşağıda bahsedeceğim makine sarsıntısını ortadan kaldırmak için kullandığım Elektronik Ön Perde Deklanşörü (Elektronik Shutter) özelliğinden yararlanabiliyor. Daha da güzel olanı, "Q" modunu "Pozlama Gecikme Modu" ile birleştirebiliyorsunuz, bu da makinenin pozlamayı başlatmasından önce 3 saniyeye kadar beklemesini ve deklanşör hareketi nedeniyle kameranın titremesinin sönümlenmesini sağlıyor. Kamera "Mup" (Ayna kalkık) modunda da aynı şekilde hareket eder, ancak arasında önemli bir fark vardır, "Mup" ile çekim yaparken, deklanşöre iki kez basmak gerekir, ancak Canlı Önizlemede (Live view) çekim yaparken deklanşöre bir kez basmak fotoğrafı çekmek için yeterlidir. "Q" modu gibi "Mup" da Pozlama Gecikmesi özelliğinden yararlanmaya izin verir. Spor ve vahşi yaşam gibi hareketli nesneler çekerken, tek bir görüntü çekmekle yetinmezsiniz, burada "Cl - Sürekli düşük" ve "Ch - Sürekli yüksek" seri çekim modları devreye girer. Kameranın çekim hızını kasıtlı olarak yavaşlatmak istemediğiniz sürece, her zaman "Ch - Sürekli yüksek" modunu seçmelisiniz, böylece fotoğraf makinesi 7 fps veya daha büyük pil takılı olan bir pil tutucusu (battery grip) ile 9 fps hızında maksimum hızda çekim yapabilir. Zamanlayıcı modu Basamakla metodu ile ardı sıra birden fazla çekim yaparken başvurmak için hala güzel olsa da, bu metodu nadiren kullanırım. Şekil 2'de gösterdiğim üstteki düğmeler, Kamera Modu, Pozlama ölçüm modu ve Beyaz Dengesi gibi önemli ayarları hızla değiştirmek için çok kullanışlıdır. Nikon, D810'da kameranın üst kısmının sağ tarafında yer alan "MODE" düğmesini D850'de bu alana taşıdı; böyle olunca kamera modunu değiştirmek için iki elinizi kullanmanız gerekiyor. Normalde geleneksel modları kullanan diğer kameraların aksine "PASM" kadranı, Nikon D850'de yok ve bunun yerine bu MOD düğmesini kullanmak gerekiyor. Dolayısıyla, farklı kamera modları arasında geçiş yapmanız gerekiyorsa, sol elinizle MOD düğmesini basılı tutmanız ve ardından sağ elinizle arkadaki kadranı çevirmeniz gerekir. Böylece, "P" (Programlı Otomatik), "S" (Deklanşör Öncelikli), "A" (Diyafram Öncelikli) ve "M" (Manuel) olmak üzere 4 farklı moddan herhangi birini seçebilirsiniz. Nikon D850 ile çekim yaparken çoğunlukla "A" Diyafram Öncelikli çekim modu ve "M" Manuel çekim modu kullanıyorum. Pozlama telafisi düğmesi , Diyafram Öncelikli çekim modunu güzel tamamlıyor; ancak, D850'de artık ayrıca bir "AE-L / AF-L" düğmesi olmadığından, pozlamayı kilitlemeniz gerekirse, bunun için başka bir düğme atamanız gerekir, bunun nasıl yapılacağı ile ilgili bilgileri aşağıda bulacaksınız. "WB" düğmesi, beyaz dengesini ayarlamak ve değiştirmek içindir. Bu düğmeye basılı tutarak çevireceğiniz arka kadran, Beyaz Dengesini değiştirmenize izin verirken, ön kadran ince ayar yapmanıza olanak tanır. Nikon D850, üç Otomatik beyaz dengesi moduyla geliyor: Auto0, Auto1 ve Auto2. "Auto0" Sıcak renkleri düşürür, "Auto2" Sıcak renkleri korurken "Auto1" Normalleştirir. Şahsen ben bu ayarı "Auto1"de tutuyorum, ancak fotoğraflarınızın ne kadar donuk veya sıcak olmasına bağlı olarak Auto0 ve Auto2'yi de denemek isteyebilirsiniz. Geçmişte kazara görüntü kalitesini yanlışlıkla birkaç kez değiştirdiğim için "QUAL" düğmesinin ve konumunun bulunduğu yerden memnun değilim, bu yüzden dikkatli olun. Son olarak, pozlama ölçüm modunuzu değiştirmek için, ölçüm düğmesine basılı tutun, ardından arka kadranı çevirin. Çok özel durumlar dışında, ben varsayılan olarak "Matris" olarak ayarlarım. Deklanşör düğmesinin etrafında 3 farklı düğme bulacaksınız: "ISO", video kayıt ve Pozlama telafisi düğmesi. Şimdiye kadar kullandığım hiçbir DSLR makinem ile hiç video kaydetmedim, bu nedenle en çok kullandığım iki düğme ISO ve Pozlama Telafisi düğmeleridir. "ISO" düğmesine basılı tutarak, arka kadranı çevirirseniz ISO ayarınızı hızlı bir şekilde değiştirilebilirsiniz, ön kadranı çevirerek Otomatik ISO'yu açıp kapatabilirsiniz. Otomatik ISO'yu hızla açıp kapatabilme kolaylığı hoşuma gitmesine rağmen fotoğraf makinesinin önündeki Fn (İşlev) düğmesine Otomatik ISO ayarını atarım, böylece maksimum hassasiyet ve minimum obtüratör hızlarında çok kolaylıkla değişiklikler yapabilirim, bunu "Özel Ayarlar Menüsü" altındaki notlarımda açıklıyorum. Pozlama telafisi, ISO ile aynı şekilde çalışır, ancak burada ön kadran devre dışıdır, pozlama telafisi ayarını arkadaki kadranı çevirerek değiştirebiliyorsunuz. İzleme Menüsü İzleme Menüsü'nde neredeyse hiçbir şeye dokunmuyorum, çünkü bu menü sadece arka LCD'de fotoğrafların görüntülenmesi için kullanılmaktadır. İlgilendiğim iki ayar "İzleme görüntü seçenekleri" ve "Dikey görüntüle" ayarlarıdır. "İzleme görüntü seçenekleri", görüntüleri incelerken faydalı olabilir. Kameranın arkasındaki oynatma düğmesine basarsanız, yukarı / aşağı düğmelerine basabilir ve farklı türde bilgileri görebilirsiniz. Çektiğim fotoğrafları LCD'de incelerken fazla karışıklık istemediğim için yalnızca üç şey açık durumda: Nereye odaklandığımı görmemi sağlayan "Netleme noktası", Çekimlerde aşırı pozlanmış yerleri gösterilmesi için (Blinkies) "Parlak noktalar" Genel bakışı sağlayan "RGB histogramı" Kameramın dikey görüntüleri yatay olarak döndürmesini istemediğim için "Dikey görüntüle" ayarını daima kapatıyorum. Dikey kadrajda çektiğim fotoğrafları otomatik döndürmesini istemiyorum, çünkü kamerayı dikey bir görüntüyü görmek için döndürmek, her görüntüyü yakınlaştırmak zorunda bırakmaktan çok daha kolaydır. Bu ayarlar dışında kalan tüm ayarları varsayılan olarak bırakıyorum. Fotoğraf Çekimi Menüsü Şimdi, ayarlarımı kontrol ederken genellikle ilk baktığım yer olan "Fotoğraf Çekimi Menüsü"nden bahsedelim. İlk önce kendi ayarlarımı göstereceğim ve daha sonra bu ayarlardan benim için en önemli olanlarından bahsedeceğim: Fotoğraf çekim menü kümesi: A (varsayılan) Genişletilmiş foto menü kümeleri: OFF Kayıt klasörü: D850 (varsayılan değer, değiştirmedim) Dosya adlandırma: SDM (ben kendi Ad ve Soyadımdan oluşan üç harfi kodladım) Birincil yuva seçimi: XQD (yalnızca SD kart istemediğiniz sürece) İkincil yuva seçimi: Kapasite aşımı Flash control: — Görüntü alanı: Görüntü alanı seç: FX Otomatik DX kırp: ON Vizör maske ekranı: OFF Resim kalitesi: RAW Resim boyutu: JPEG/TIFF: Large NEF (RAW): RAW L NEF (RAW) kaydı: NEF (RAW) sıkıştırma: Kayıpsız sıkıştırılmış NEF (RAW) bit derinliği: 14-bit ISO duyarlılığı ayarları ISO duyarlılığı: 64 OTO. ISO duyarlılığı kontrolü: ON (bir sonraki bölüme bakın) Maksimum duyarlılık: 3200 Flaş ile maksimum duyarlılık: 3200 Minimum Enstantane hızı: AUTO Beyaz dengesi: AUTO (AUTO1 Normal) Picture Control ayarla: A (Otomatik) Picture Control yönet: -- Renkli alan: Adobe RGB Etkin D-Lighting: OFF Uzun pozlama KA: ON Yüksek ISO KA: OFF Vinyet kontrolü: OFF Oto. distorsiyon kontrolü: OFF Kırpışma azaltma Kırpışma azaltma ayarı: ON Kırpışma azaltma göstergesi: ON Otomatik basamaklama ayarı: AE basamaklama Çoklu pozlama: OFF HDR (yüksek dinamik aralık): OFF Aralıklı çekim: OFF Netleme kaydırmalı çekim: OFF Sessiz canlı görüntü çekimi: Açık (Mode 1) Farkındayım, bu kadar çok ayarı görünce endişelendiniz, ama endişelenmeyin. Çoğu ayarı zaten çok sık değiştirmeyeceksiniz. Bazı önemli ayarlara geçelim. Birincisi, 4 farklı çekim menüsü ayarını saklamanıza izin veren “Foto çekim menüsü kümesi” dır. İyi haber şu, her kümeye "Manzara", "Portre" gibi özel adlar verebilirsiniz. Kötü haber şu, bu çekim kümeleri neredeyse hiçbir işe yaramaz! Nikon'un kendileri de dahil olmak üzere Nikon'un onayladığı birçok Nikon çekimcisi, Nikon’un bu yıllardır değiştirilmemiş olan menü kümelerinin uygulamasına şaşırırlar. Özel ayar kümeleriyle ilgili üç temel kusur vardır: Menü kümeleri, "Fotoğraf Çekim Menüsü" ve "Özel Ayarlar Menüsü" olarak 2 ayrı bölümdür. Bu da ayarları iki yerde saklamanız ve bir değişiklik yapmanız gerektiğinde iki yerde de değiştirmenizi gerektirir. Tüm kamera ayarlarını tek yerde saklayabileceğimiz bir çözüm yok ne yazık ki! Fotoğraf makinesinde bir kümeyi hızlı bir şekilde seçebilecek herhangi bir düğme yok. En hızlı yol arkadaki "i" düğmesine basmak ve daha sonra "ÇEKİM" veya "ÖZEL" için farklı bir küme seçmektir. D600 / D610 gibi Nikon DSLR'ler bu açıdan çok daha iyidir, çünkü PASM kadranının hemen üzerinde U1 ve U2 seçenekleri vardır. Menü kümelerini kaydetmenin bir yolu ne yazık ki yok. Belirli bir küme seçerseniz ve ardından bu kümedeki herhangi bir ayarı o anlık değiştirirseniz, artık yeni ayar geçerli olacaktır. Bu da kümelerin kullanım amacına tamamen ters bir durum oluşturuyor. O nedenle ben burayı çok sık kullanmıyorum. Yukarıdaki sınırlamalar, kümeleri benim için gereksiz kılıyor. Nikon'un yapması gereken şey, kameranın MODE düğmesine U1, U2, U3 ve U4 gibi birkaç seçenek eklemek ve ardından otomatik odaklama ayarları da dahil tüm fotoğraf makinesi ayarlarını bu bellek kümelerine kaydetmeye izin vermek ve sorunu böylece kolayca çözmek. Nikon'un neden bu aynı işe yaramaz kümeleri tekrar tekrar DSLR'lerde kullandığını bilmiyorum… Bu konuda sizin bildiğiniz bir şey varsa lütfen beni de aydınlatın. Neyse biz diğer çekim menüsü ayarlarına geçelim. Nikon D850 iki kart yuvası ile birlikte geldi. Birinci yuva XQD, ikincisi SD kart yuvaları. Birincil yuva seçimi: XQD (bende her iki kart yuvası da dolu, benim tercihim XQD) İkincil yuva seçimi: aşağıdaki satırları takip edin... Fotoğraf makinesini, görüntüleri üç farklı şekilde kaydedecek şekilde ayarlayabilirsiniz; Temel ayar, görüntüleri ilk karta kaydeder ve ilk kart dolduğunda kamera ikinci karta kaydetmeye başlar. Önemli olan bir şey üzerinde çalışmadığım ve yedek imajlara ihtiyacım olmadıkça, genellikle bu ayarı "Kapasite aşımı" olarak ayarlarım. İkinci ayar olan "Yedekleme" seçilirse, kamera fotoğrafları her iki bellek kartına da aynı anda kaydeder. Son ayar "RAW birincil – JPEG ikincil" ayarıdır. RAW dosyalarını bir karta ve JPEG dosyalarını diğer karta kaydetmenize olanak tanır. Gün boyunca çok fazla adetli çekim yapacaksanız "Kapasite aşımı"nda bırakın, eğer kartlardan birinin arızalı olmasından dolayı fotoğraflarınızın kaybolmadığından emin olmanız gerekiyorsa "Yedekleme" yi seçin. RAW çekimi Ben çekimlerimi hep RAW yapıyorum. O nedenle "Resim kalitesi" hep RAW olarak ayarlıdır. "NEF (RAW) kaydı" her zaman 14-bit Kayıpsız sıkıştırılmış olarak ayarlıdır. Kameranın verebileceği en iyi görüntü kalitesini elde etmek için 14-bit'i seçiyorum ve "Kayıpsız sıkıştırılmış” ayarlıyorum. Bu sayede fotoğraflarım "Sıkıştırılmamış" dan çok daha küçük dosya boyutlarında kayıt ediliyor ve böylece kartıma daha fazla fotoğraf sığdırabiliyorum. Beyaz dengesi ayarı "Beyaz Dengesi" ayarım "Otomatik - AUTO1"dir ve "Uzun Pozlama KA" hariç RAW görüntüleri etkilediğinden Resim Kontrolleri, Aktif D-Aydınlatma, HDR vb. gibi diğer tüm ayarlar kapalıdır. Unutmayın, RAW dosyalar manipüle edilmemiş veriler içerir ve işlem gerektirir. Fotoğraf makinenizin LCD ekranında gördüğünüz (her RAW dosyası) aslında tam boyutlu JPEG görüntüsüdür. Nikon'un Capture NX gibi tescilli yazılımını kullanırsanız, bu ayarlar RAW görüntülere otomatik olarak uygulanabilir. Fotoğraflarımı saklamak ve işlemek için Photoshop ve Lightroom kullanıyorum. Görüntülerin fotoğraf makinesinin LCD ekranında nasıl gösterildiğini çok umursamıyorum, bu yüzden herşeyi kapatıyorum. Renk alanı RAW dosyaları için önemli olmasa da, AdobeRGB kullanıyorum. Çünkü doğru pozlamayı belirlemek için biraz daha doğru bir histogram veriyor. "Çünkü kamera, RAW formatında çekim yapsanız dahi kendisi tarafından oluşturulan JPEG görüntüsüne dayalı histogramı gösterir." ISO duyarlılığı ayarı En sık değiştirdiğim menü ayarı "ISO duyarlılığı ayarları"dır. Elde çekim yaparken çoğunlukla "Otomatik ISO" kullanıyorum, çünkü bu benim için çok zaman kazandıran harika bir özellik. Her çekim için ISO belirtmek yerine, "OTO. ISO duyarlılığı kontrolü" aktif ediyorum, "Açık (ON)" duruma getiriyorum. "ISO duyarlılığı": 64 "Maksimum duyarlılık" (yani en fazla çıkmasını istediğim ISO) : 3200 "Flaş ile maksimum duyarlılık" (yani flaş ile en fazla çıkmasını istediğim ISO) : 3200 "Minimum enstantane hızı" : AUTO - Otomatik ayarlıyorum. "Minimum enstantane hızı" ayarında "Otomatik" seçimi harika bir özellik sunuyor. Çünkü lensin odak uzaklığını okuyor ve minimum enstantane hızını "Karşıtlık kuralı" gereği lensin odak uzaklığına otomatik olarak ayarlıyor. Elleriniz benim gibi titrekse, “Minumum enstantane hızı > Otomatik” kısmında "Hızlı"’ya bir adım daha yakın olacak şekilde değiştirebilirsiniz. Bu, asgari enstantane hızını temel olarak iki katına çıkarır. Örneğin, kameraya 50mm'lik bir lens takılıysa, minimum enstantane hızınız 1/100sn olacaktır. Bu ayarı sonuna kadar (Faster) ayarlarsanız, enstantane hızını 1/200sn'ye yükseltir. Bir VR lens kullanırken "Otomatik" minimum obtüratör hızını genellikle "Daha yavaş" bir seviyeye düşürüyorum. Ne yazık ki Nikon otomatik olarak VR'yi telafi etmenin bir yolunu henüz uygulamaya koymadı. Bu nedenle bu ayarı kullandığınız lense göre ayarlamanız gerekiyor. Üçayak ile Manzara veya mimari fotoğraf çekerken “Otomatik ISO” yu kapatıyorum ve en yüksek dinamik aralık ve en düşük kumlanma seviyeleri için ISO 64 ayarında kullanıyorum. Özel Ayarlar Menüsü Bu menüde de pek çok farklı ayar bulunuyor ve birçok insan bu ayarlar içinde kayboluyor. Şahsen kullandığım ayarlar şunlar: a - Otomatik netleme a1: AF-C Öncelik seçimi: Bırak a2: AF-S Öncelik seçimi: Netle a3: Sabitken netleme izleme: Engellenmiş çekim AF cevabı: 3, Konu hareketi: Orta değer a4: 3D-izleme yüz tanıma: ON (Açık) a5: 3D-izleme izleme alanı: WIDE (Geniş) a6: Netleme noktası sayısı: AF55 a7: Konuma göre kaydet: Netleme noktası a8: AF etkinleştirme: ON (Deklanşör/AF-ON) – aşağıdaki açıklamaları okuyun a9: AF-alanı mod seçimi sınırla: Hepsi seçili (varsayılan değer) a10: Oto. netleme modu kısıtlamaları: Kısıtlama yok a11: Netleme noktası sarmalı: OFF a12: Netleme noktası ayarları Netleme noktası aydınlatması: AUTO Manuel netleme modu: ON Dinamik alan AF yardım: ON b: Ölçüm/pozlama b1: ISO duyarlılık adımı değer: 1/3 b2: Pozlama kontrol için EV adımları: 1/3 b3: Pozlama/flaş telafisi adım değeri: 1/3 b4: Kolay pozlama telafisi: OFF b5: Matris ölçümü: Yüz tanıma açık b6: Merkez ağırlıklı alan: 8mm b7: En uygun ince ayar pozlaması: — c: Zamanlayıcılar/AE kilidi c1: Deklanşör AE-L: OFF c2: Bekleme zamanlayıcısı: 6s c3: Otomatik zamanlama Otomatik zamanlama gecikmesi: 5s Çekim sayısı: 1 Çekimler arasındaki aralık: 0.5s c4: Ekran kapanma gecikmesi: 10s, 1m, 10s, 4s, 10m d: Çekim/ekran d1: CL modu çekim hızı: 5 fps d2: Maksimum sürekli bırakma: 200 d3: ISO ekranı: OFF d4: Senk. serbest bırakma mod seçenekleri: Senk. et d5: Pozlama gecikme modu: OFF d6: Elektronik ön perde deklanşörü: ON (Etkinleştir) d7: Dosya numarası sırası: ON d8: Pikleme vurgu rengi: R (Kırmızı) d9: Vizör kılavuz çizgi ekranı: ON d10: LCD aydınlatma: OFF d11: Sürekli modda canlı görüntü: ON e: Basamaklama/flaş e1: Flaş senkronizasyon hızı: 1/250* (1/250 s (Otomatik FP) e2: Flaş enstantane hızı: 1/60 e3: Flaş için pozlama telafisi: Tüm çerçeve e4: Oto flaş ISO duyarlılığı kontrolü: Konu ve arka plan e5: Pilot flaş: ON e6: Otomatik basamaklama (Mode M): Flaş/hız e7: Basamaklama sırası: Alt > MTR > üst f: Kontrollar f1: Özel kontrol atama Önizleme düğmesi: Önizleme Önizleme düğmesi + ön kadran: OFF (Yok) Fn1 düğmesi: OFF (Yok) Fn1 düğmesi + ön kadran: Pozlama gecikme modu Fn2 düğmesi: MENÜM AF-ON düğmesi: AF-ON Alt seçici: Netleme noktası seçimi Alt seçici merkezi: AE/AF kilidi Alt seçici merkezi + ön kadran: OFF (Yok) BKT düğmesi + ön kadran: Otomatik basamaklama Film kayıt düğmesi + ön kadran: Pozlama modu Otomatik netleme işlevi düğmeleri: Yalnızca AF kilidi f2: Çoklu seçici orta düğmesi Çekim modu: RESET İzleme modu: Zoom açık/kapalı -> 1:1 (100%) Canlı görüntü: RESET f3: Enstantane hızı ve diyafram kilidi: — (OFF / OFF) f4: Ayar kadranları özelleştir: Hepsi varsayılan değerde f5: Çoklu seçici: OFF (İşlem yapma) f6: Kadranı kullanmak için düğmeyi bırak: OFF (Hayır) f7: Ters göstergeler: – 0 + f8: Canlı görüntü düğmesi seçenekleri: ON (Etkinleştir) f9: Aydınlatma geç: LCD arka aydınlatma f10: MB-D18 düğmeleri ata Fn düğmesi: AE kilidi (Bırakılınca sıfırla) Fn düğmesi + ön kadran: OFF (Yok) AF-ON düğmesi: Fotoğraf makinesinin AF-ON düğmesiyle aynı Çoklu seçici: Fotoğraf makinesinin çoklu seçicisiyle aynı g: Film g1: Özel kontrol atama Önizleme düğmesi: Elektrikli diyafram (açık) Önizleme düğmesi + ön kadran: OFF (Yok) Fn1 düğmesi:Elektrikli diyafram (kapalı) Fn1 düğmesi + ön kadran: OFF (Yok) Fn2 düğmesi: Dizin işaretleme Alt seçici merkezi: AE/AF kilidi Alt seçici merkezi + ön kadran: OFF (Yok) Deklanşör düğmesi: Fotoğraf çek Film kayıt düğmesi + ön kadran: Pozlama modu Otomatik netleme işlevi düğmeleri: Yalnızca AF kilidi g2: Parlaklığı vurgula Görüldüğü gibi çok seçenek var. Her ayar hakkında ayrıntılı bilgi veremeyeceğim, bu yüzden benim için gereken en önemli şeylerden bahsetmekle yetineceğim. "a - Otomatik Netleme” bölümü benim için oldukça önemli. Çünkü bu bölüm kameranızın otomatik odaklamasının ne şekilde olacağını kontrol eder. İlk iki ayar "AF-C öncelik seçimi" ve "AF-S öncelik seçimi"dir ve Tek veya Sürekli modlarda çekime yardımcı olmak için vardır. Şahsen, "AF-C öncelik seçimi"ni "Bırak + Netle" olarak belirlemeyi tercih ediyorum. Bu ilk çekimden sonra netlemeye öncelik ver demektir. Nesne odakta değilse bu durumda fps hızını düşürebilir, bu yüzden hızlı harekete geçmek için D850'yi kullanmayı planlıyorsanız, bunu varsayılan "Bırak" seçeneğinde bırakmak en iyisidir. "AF-S öncelik seçimi"ndeki “Netle” ayarı, fotoğraf makinesini çekimi gerçekleştirmeden önce netlemeye zorlar. Netleme yapamazsa siz deklanşöre tam bassanız da çekimi gerçekleştirmeyecektir. Nikon D700 gibi önceki DSLR'lerden farklı olarak D850, AF-S modunda odaklanıp kadrajınızı yeniden oluşturduğunuzda çekim yapmanıza izin verir. Bir sonraki ayar, genellikle "3 (Normal)" varsayılan ayarında tuttuğum "a3: Sabitken netleme izleme" seçeneğidir. Bu ayar, odaklanılan nesnenin önüne başka bir nesne girdiğinde Otomatik odaklamanızın ne kadar çabuk etkinleşeceğini kontrol eder. Uçan kuşların çekimini yaparken, bu ayarı kısa gecikmelerle azaltmayı tercih ediyorum, çünkü odakladığım ve takip ettiğim kuşun önüne bir başka kuş girerse fazla beklemeden yeni kuşa odaklanmasını isterim. Çünkü o sırada "Seri çekim modu"ndayımdır ve makinem çekmeye devam etsin isterim. Netlikten taviz vermek istemem. Eğer kalabalık bir topluluk içinde oynayan çocuğunuzu çekmek istiyorsanız ve odağın hep onda olmasını istiyorsanız, bu ayarı “5 (Uzun)” şeklinde ayarlamanız gerekebilir. Çünkü araya başka çocuklar girdiğinde odağın onlara kaymasını istemezsiniz. Diğer durumlarda bu ayarı "3 (Normal)"de tutuyorum. "Konu hareketi" ayarımı varsayılan olarak orta konuma getiririm, bu ayarda oldukça iyi çalışır, ancak konu hareketinin sabit veya değişken olmasına bağlı olarak bunu değiştirmek isteyebilirsiniz. Odaklama için "Yüz algılama" özelliğini açık tutmayı seviyorum, böylece izleme alanı "Geniş" olarak ayarlanmışken, 3D izleme yüz algılama özelliği açık. Dikey ve yatay çekim için ayrı ayrı odak noktalarını kaydetmeyi seviyorum, böylece “a7: Konuma göre kaydet” ayarını "Netleme noktası" olarak ayarlıyorum. D850'mdeki en sevdiğim özellik; "AF-ON". Makinemdeki “a8: AF etkinleştirme” ayarı “Yalnızca AF-ON” ayarlıdır. Bunun anlamı şudur: netlemeyi artık deklanşöre yarım basarak yapamayacaksınız, bunun yerine netlemeyi kameranızın arkasında, size bakan yüzündeki “AF-ON” düğmesine basarak yapacaksınız demektir. Bu özellik tüm kameralarımda varsayılan olarak her zaman kullandığım harika bir özelliktir. Bir kez AF-ON tuşuna basarak netlediğinizde elinizi kaldırsanız dahi siz bir kez daha basana kadar netleme kilitli kalacaktır. Şimdiye kadar denemediyseniz, mutlaka deneyin. Başlarda alışmak biraz zor gelse de, alışınca bırakamayacaksınız. Köşelerdeyken odak noktalarımı ekranın diğer yanına kaydırmayı sevmiyorum ve tüm odak noktalarını etkinleştirerek çekim yapmaktan hoşlanıyorum. Dolayısıyla "a11: Netleme noktası sarmalı” özelliğini kapatıyorum, “Sarma” olarak ayarlıyorum. Spor ya da vahşi hayat çekerseniz, D850'nin odaklama seçeneklerinin sayısını sınırlamak için "a9: AF alanı mod seçimini sınırla" adımını kullanmalısınız. "Dinamik alan AF (9 nokta)" veya "3D-izleme" veya bir başka modda asla çekim yapmayacaksanız, menüden bunları devre dışı bırakabilirsiniz. Bunu yaptıktan sonra, kameranın ön tarafındaki AF alanı modu düğmesine bastığınızda seçenekler listesinde bu seçenekleri size göstermeyecektir! Aynı şey “a10: Otomatik netleme modu kısıtlamaları” için de geçerlidir, eğer AF-S'de çekim yapmıyorsanız, alandaki olası odaklanma sorunlarını önlemek için bunları tamamen kapatabilirsiniz. “b - Ölçüm / pozlama” ayarlarından hiçbirini karıştırmam, bu yüzden onları varsayılan değerlerde bırakmanızı tavsiye ederim. Ayrıca, normalde 5 veya 10 saniyeye ayarladığım “Zamanlayıcı” seçeneğinin yanı sıra, tüm “Zamanlayıcılar / AE kilidi” alt bölümünü de es geçerim. “d - Çekim / Ekran” altında, iki ana ayarım “Pozlama gecikme modu” ve “Elektronik ön perde deklanşörü”dür. "Pozlama gecikme modu" çok önemlidir, çünkü her fotoğraf çekilmeden önce bir gecikme süresi ayarlamanıza izin verir, bu da kameranın titremesini tamamen ortadan kaldırabilir. Temel olarak, "Pozlama gecikme modu" açıkken, kamera ilk önce aynayı kaldırır, ardından ayarladığınız süre kadar bekler ve süre bitiminde fotoğrafı çekmek için deklanşörü açar. Güzel olan şey, korkulan ayna hareketinden kaynaklı "ayna şokunu" tamamen ortadan kaldıran 3 saniyeye kadar gecikme belirtebilmenizdir. Bu yüzden yanınızda bir kablolu uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyicisi yoksa, kamera titremesini azaltmak için bu özelliği kullanabilirsiniz ve gerçekten iyi sonuçlar üretir. Otomatik zamanlayıcı özelliği ile birlikte kullanılabilir veya daha iyisi, Mup (Ayna kalkık) veya Sessiz deklanşör modlarından birini kullanıyorsanız, “Elektronik ön perde deklanşörü” özelliğini aktif ederek kamerada oluşabilecek ayna ve optüratör kaynaklı tüm titreşimleri tamamen ortadan kaldırabilirsiniz. Bu, düşük ışık koşullarında manzara ve mimari çekimlerinde çok düşük deklanşör hızlarında kullanmanızı tavsiye ettiğim harika bir özelliktir. Neyse ki Nikon D850'ye Q ve Qc sessiz deklanşör modları ile Elektronik ön perde deklanşörü özelliğini kullanma yeteneğini ekledi, bu yüzden manzara / mimari çekiyorsanız, kameranızı varsayılan olarak “Q” modda tutmanızı öneriyorum. Nikon, bu özelliğin D850'de çalışmasını değiştirdi, artık önceki nesil Nikon DSLR'lerde olduğu gibi deklanşöre iki kez basmanız gerekmiyor. Artık Canlı Önizleme açıkken fotoğrafı çekmek için deklanşöre bir kez basmanız yeterli. Bunu “Pozlama gecikme modu” veya “Sessiz canlı görüntü çekimi” ile birleştirin ve kameranızdan sıfır titreşim alın. Bu sayede kameranın mekanizmasından kaynaklı tüm titreşimler ortadan kaldırılacağından sadece rüzgar ve üçayak stabilizasyonlarına dikkat etmeniz gerekecektir. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi ve örnekler için Pozlama Gecikme Modu ve Daha Net Fotoğraflar başlıklı yazıma göz atabilirsiniz. "Pikleme vurgu özelliği"ni Canlı Önizlemede kullanmayı planlıyorsanız, istediğiniz rengi "d8: Pikleme vurgu rengi" kısmından ayarlamanızı öneririm. "Kırmızı" renk benim için en iyi sonucu verdi, ancak hepsi fotoğrafladığınız nesnenin rengine bağlıdır, bu yüzden bu menüden uygun rengi seçtiğinizden emin olun. “d9: Vizör kılavuz çizgi ekranı”, vizörde dikey ve yatay çizgiler oluşturan güzel bir özelliktir. Çekim yaparken bu ızgaraları her zaman kullanırım, ufuk çizgisini yatay veya dikey olarak hizalamak ve kompozisyonuma daha iyi bir şekilde yön vermek için bir yardımcıdır. "e - Basamaklama / Flaş" bölümlerine girmeyeceğim, çünkü bu kendi başına ayrı bir makale konusu olacak kadar detaylı bir konudur. Burada genellikle değiştirdiğim tek şey basamaklama sırasıdır. Çektiğim kareleri Düşük pozlanmış, Normal, sonra Aşırı pozlanmış gibi kullanmayı seviyorum, bu yüzden "e7: Basamaklama sırası" nı "Alt > MTR > üst" olarak ayarlıyorum. “f - Kontroller” bölümü sıkça kullandığım bölümdür, çünkü orada bana çekim anında zaman tasarrufu sağlayan bazı güzel özellikler var. Her şeyden önce "f1: Özel kontrol atama" bölümünü gözden geçirin ve her atanabilir düğme için kendi favori seçiminizi yapın. Benim için temel özellikler, Pozlama gecikme modu için ayarladığım Fn1 düğmesidir, Fn1 düğmesine basılı tutarak ve arka kadranı çevirerek farklı gecikme modları arasında kolaylıkla geçiş yapabilirim, böylece kameramın menülere dalmadan belirli bir gecikmeyi hızlıca seçebilirim. Ardından Fn2 düğmesini "MENÜM" olarak atarım, böylece MENÜM bölümünden ihtiyaç duyduğum her şeye hızlıca erişebiliyorum. MENÜM kısmına çok sık kullandığım ayarları ekliyorum. Nikon D850'de "AE / AF" kilit düğmesi artık olmadığından, joystik'i bu işlevi üstlenecek şekilde ayarlamak en iyisidir, böylece yapmanız gereken tek şey joystik düğmesine basmak ve pozlamayı ve odağı kilitlemek istediğiniz yerde tutmaktır. Bu özellik, özellikle panorama çekimlerinde sağ kolunuz olacaktır. Son olarak, çekim esnasında kamera çekim modlarımı sıkça değiştirdiğimden, üst kısımda yer alan "MODE" düğmesini çok kullanışlı bulmuyorum, çünkü bu işlem için her iki elimi de kullanmak zorundayım. Bu yüzden bu işlevi, deklanşör düğmesinin hemen üzerinde yer alan Film kayıt düğmesine atıyorum, bu benim için sorun değil çünkü film kayıt düğmesine ihtiyaç duymuyorum. Bu şekilde, kamera modunu sadece sağ elim ile değiştirebiliyorum. “f2: Çoklu seçici orta düğmesi” ayarını izleme modunda bastığımda görüntüyü %100 yakınlaştırmak için ayarlıyorum. Ancak, varsayılan değer "Az büyütme (%50)" olduğundan, "1: 1 (%100)" büyütmeye ayarlandığından emin olun. Doğru büyütme seviyesine gelene kadar soldaki "+" zum düğmesine sürekli basmak yerine bu özelliği kesinlikle seveceksiniz. Bu size düğme basışlarında 6 zum tasarrufu sağlar :-) . Kontroller bölümünün geri kalanını varsayılan değerlerde bırakırım. Video çekecekseniz, işlev düğmelerinin kendi ihtiyaçlarınıza göre ayarlandığından emin olmak için "g - Film" altındaki "g1: Özel kontrol atama" ayarlarına bir göz atın. Ayarlar Menüsü Burayı makinemi ilk aldığımda "Dil", "Saat dilimi ve tarih", "Ekran parlaklığı", "Telif hakkı bilgisi", "Wi-Fi" gibi ayarlar için kullanırım daha sonrasında birkaç işlev dışında burayı çok sık kullanmam. "Resim yorumu" ve "Telif hakkı bilgisi" bilgilerini mutlaka girerim, temel olarak bu ayarlar her fotoğrafa gömülen metin bilgilerini oluştururlar. Bellek kartınızı bir yerde kaybederseniz ve bir kişi bunu bulursa, kartınızın üzerinde herhangi bir yazı vs yoksa, kartı bulan kişinin buradaki dosyaların bir tanesindeki telif hakkınızdan ve/veya Adınızdan size ulaşmasına yardımcı olabilir, çok mu iyi niyetliyim sizce? Artı, RAW dosyalarına veri yazıyorsunuz, bu nedenle bir fotoğrafın sahibi olduğunuzu ispatlamak isterseniz RAW dosyası iletişim bilgilerinizle birlikte mükemmel bir kanıt oluşturabilir. Ben her ihtimale karşı kullandığım tüm SD ve XQD kartlarımın üzerine Adımı, Soyadımı ve cep numaramı CD kalemi ile yazarım. Bir akıllı telefona veya tablete fotoğraf göndermek için kameranın Wi-Fi özelliklerini kullanmayı planlıyorsanız ya da LCD'de dokunmatik kontrolleri etkinleştirmek gibi diğer ayarları buradaki menü seçenekleri altında bulacaksınız. "MENÜM" altında sıkça kullandığınız önemli öğeleri eklediğinizden emin olun, böylece onlara hızlıca erişebilirsiniz. Kişisel olarak, "ISO duyarlılığı ayarları", "Otomatik zamanlama", "Netleme kaydırmalı çekim” (Focus stacking), "AF ince ayarı", "Elektronik ön perde deklanşörü" ve “Pozlama gecikme modu” gibi birkaç menü seçeneği ekledim, ancak hepsi bir tercih meselesi. Otomatik Lens kalibrasyonu özelliği Son olarak, Nikon D850 ile artık lenslerinizi otomatik olarak kalibre etme özelliğine sahip olduğunuzu unutmayın. Loş ışıkla aydınlanmış ortamlarda, özellikle akşam karanlığında sıkça çekimler yapıyorum. Loş ışıkta doğru AF ölçümü, D850’nin yüksek piksel sayısından tam olarak yararlanmak için çok önemlidir. D850’nin otomatik AF ince ayarı, kullandığınız her bir lens için AF ince ayarlarını otomatik olarak yapmanızı sağlar. Bir duvara yüzeyi parlak olmayan kontrastlı bir kağıt asın. Makinenizi bir üçayak üzerine sabitleyin. Üçayağın yüksekliğini, duvara astığınız kağıdın netleme alacağınız bölgesine makineniz dik gelecek şekilde ayarlayın. Üçayağı, kullandığınız lensin odak uzaklığının 25 katı kadar bir uzaklığa ayarlayın. Örneğin; 200mm odak uzaklığı için, 200mm x 25 = 5 metre uzaklıkta olmalısınız. Ardından, Canlı Önizleme moduna (Live view) geçin ve hedefinize odaklanın. Yukarıdaki ŞEKİL 1'de 2 nolu daire içerisinde gösterilen ortadaki "AF modu" ve Film kayıt düğmelerini aynı anda basılı tutun. LCD'de ilerlemek isteyip istemediğinizi soran bir ekran çıkacaktır, Evet'e basın. Sonraki ekran size kaydedilen değeri gösterir. Bu şekilde birçok farklı lens hassas bir şekilde ayarlanır ve bu değerlerin tümü gelecekteki kullanımlarınız için saklanır. Önemli NOT: Bu işlemi yaparken AF Modunun "AF-S", AF Alan Modunun "Tek Nokta AF" ve netleme noktasının tam ortada olduğundan emin olun. AF mikro ayarının nasıl çalıştığını öğrenmek istiyorsanız, "Back-Front Focus Problemi Nedir, Nasıl Anlaşılır, Lens Kalibrasyonu Nasıl Yapılır?" başlıklı makaleme göz atın. Umarım bu makaleyi faydalı bulmuşsundur. Bir kez daha belirtmeliyim ki, bunlar benim için işe yarayan ayarlardır ve sizin ihtiyaçlarınıza uymuyor olabilirler. Mevcut tüm özelliklerden ve özelleştirmelerden yararlanmak için fotoğraf makinenizi keşfetmeniz ve her ayarı mümkün olduğu kadar çok öğrenmeniz en iyisidir. Nikon D850 hakkında çok detaylı bir inceleme yazı dizisi hazırlıyorum, çok yakında blogumda yayınlayacağım. Tüm özelliklerini çekmiş olduğum örnek fotoğraflarıyla detaylıca açıklıyorum. Haberdar olmak için bloguma abone olmanız yeterli olacaktır. Işığınız bol olsun.
    2 puan
  9. Fotoğraf çekmek zevkli iş. Gittiğimiz gördüğümüz yerleri anılarımıza kaydetmek ve dostlarımızla paylaşmak daha da zevkli. Ama öyle zaman oluyor ki, gittiğimiz yerin neresi olduğunu çıkaramıyoruz. Çok ünlü olan yerler hariç, bazan fotoğrafını çektiğimiz yerin neresi olduğunu unutabiliyoruz. Hele ki ilk defa keşfettiğimiz bir yerse… Şelaleler, deniz kenarları, dağlar birbirine benzeyebiliyor. Tahminen yerini kestirsek bile, kesin olarak neresi olduğunu bilemeyebiliyoruz. Aynı yere tekrar gitmek istesek ya da dostlarımıza nasıl gidileceğini tarif etmeye kalksak zorlanabiliyoruz. Cep telefonlarında çok güzel programlar var. GPS koordinatlarını kaydediyor. Bunları bir kenara not edebiliriz elbette, sorunu çözmek için. Yer ismi ve koordinat… Ama nasıl bir yer olduğu belirsiz kalır. Fotoğrafın çekildiği yerin koordinatları, fotoğrafın exif bilgileri içine yazıldığı zaman, hem koordinatları hem de orada nasıl bir güzellik olduğunu bir defada görmüş oluyoruz. Bunu yapabilmenin birkaç yolu var. Dahili GPS modüllü makina almak. Harici GPS modülü almak. GPS izlerini kaydedip, bir program yardımıyla exif bilgileri içine yazmak. Son senelerde GPS modüllü fotoğraf makinaları çıkmaya başladı. Coğrafi etiketlemeyi etkinleştirdiğinizde, fotoğrafı çekerken koordinatları da exif bilgileri içine yazıyor. Ama çoğu yeni makinada hala GPS yok. Kompakt makinaları saymazsak; Nikon’ın sadece croplu D5300’ünde dahili GPS var, Canon’ın da FF makinaları ile croplu 7D Mark2’sinde var. DSLR makinalarda, harici GPS modülleri kullanılabiliyor ama hem uyum sorunu olabilir, hem çok pahalı (Nikon 1000 TL, Canon 2000 TL civarında, yurtdışı fiyatları tabii daha ucuz). Yan sanayi harici GPS modülleri de var tabii, nispeten daha ucuz. Ama ister orijinal ister yan sanayi, harici GPS modülünü flaş kızağına takıp, kabloyla gövdeye bağlamak, salkım saçak bir görüntü, çok kullanışlı gelmiyor bana. Eski makinalarımızla ya da GPS modülü olmayan makinalarımızla çektiğimiz fotoğraflara coğrafi etiket eklemek aslında çok da zor değil. Özellikle akıllı telefonların çok geliştiği şu zamanda. Konuya bir çoğumuz aşınadır ama konuya uzak olanlar da vardır diye düşünerek anlatayım dedim. İhtiyacımız olan, fotoğraf çektiğimiz yerlerdeki GPS izlerinin kaydı ve bunları exif bilgileriyle eşleştirecek bir program. GPS izlerini kayıt için cihazlar var. Ama onlar da az pahalı değil. 100-150 dolar arasında fiyatları. Öte yandan, cep telefonlarındaki ücretsiz programlar da aynı işi fazlasıyla görüyor. Android telefon kullananlar, Geo Tracker (geo-tracker.org) programını (http://www.geosetter.de/en) kullanabilirler. Oldukça kullanışlı bir program. Ya da benzeri başka bir program kullanabilirler. GPS izlerini exif bilgileri içine yazmak için de, yine ücretsiz bir program olan Geosetter’ı kullanabilirler. Benzeri başka programlar da var elbette. İsterseniz, etiketleme işini adım adım izleyelim! Önce Geo Tracker programını cep telefonumuza yüklüyoruz. Geosetter programını da bilgisayarımıza yüklüyoruz. Fotoğraf çekmeye başlayacağımız zaman, cep telefonumuzda GPS’i açıp, Geo Tracker programını çalıştırıyoruz. Çıkan ekranda, sağ alttaki kırmızı butona tıkladığımızda GPS izlerinin kayda alınması başlıyor. Burada dikkat edeceğimiz şey, fotoğraf makinamızın saatinin doğru olması. Aksi halde eşleşme doğru olmayabilir. Fotoğraf çekimi süresince, fotoğraf çekimi olmayacak bir süreç olursa, kırmızı butona tekrar basıp molaya geçiyoruz. Fotoğraf çekimi bittikten sonra, programı açıp, gri butona basıp, kaydı bitiriyoruz. Sonra sağ üst köşedeki üst üste üç noktaya tıklayıp, açılan menüden “export to folder” seçiyoruz. Bir sonraki ekranda dosya formatı soruluyor. Büyük ihtimal Geosetter hepsini görür ama ben genelde hep GPX formatını kullanıyorum. Sonraki aşamada da, kayıt yerini soruyor. Ben harici hafıza kartında Geotag diye bir klasör açtım, oraya atıyorum. Şimdi sıra, bu dosyayı bilgisayarımıza atmakta. Telefonu kabloyla bilgisayara bağlayarak da atabilirsiniz, bluetooth ile de… Bilgisayarda bir klasör açıp, GPX dosyası ile çektiğiniz fotoğrafları aynı klasöre atın! Şimdi Geosetter programını açın! Fotoğraflarınızın olduğu klasörü seçin! Fotoğraflarınızın hepsini seçili yapın ve Edit sekmesi altında “Synchronize with GPS Data Files..” seçin! Çıkan ekranda, en üstteki “Synchronize with Tracks in Current Directory” seçeneğini seçip OK butonuna tıklayın! Kaç fotoğraf için GPS kaydı bulunduğunu belirten bir bildirim çıkacak ve senkronize edilen izlerin haritada gösterilmesini istiyor musunuz diye soracak. Yes butonuna tıkladığınızda, fotoğraflarınızın altında koordinatlar belirecek ve sağdaki haritada fotoğrafların çekildiği noktaların yerleri görünecek. Hangi fotoğrafa tıklarsanız, haritada o fotoğrafla ilgili işaret sarı renkte görünecektir. Koordinatların exif bilgileri içine yazılmasını istediğiniz fotoğrafları seçip, Edit sekmesi altında, hepsini seçtiyseniz “Save changes” ya da sadece bazı fotoğrafları seçtiyseniz “Save changes of selected images” seçtiğinizde, fotoğraflarınız etiketlenmiş olacaktır. Artık fotoğraflarınızı açtığınızda exif bilgileri içinde çekildiği yerin koordinatları da olacak, fotoğraf izleme programınız uygunsa bir tıklamayla haritada yerini göreceksiniz. Konuyu dağıtmamak için GeoSetter ile ilgili diğer özelliklerden söz etmiyorum. Ücretsiz bir program olmasına rağmen, çoğu ücretli programdan daha iyi çalışıyor. Fotoğraflara coğrafi etiket eklemek için, sağ taraftaki haritanın altındaki kısımda koordinatları elle de girebilirsiniz. Ya da çok iyi bildiğiniz bir yerse, doğrudan haritada işaretleyebilirsiniz. Geo Tracker’ın kullanımında zorluk olduğunu sanmıyorum. GeoSetter da zor değil ama dilerseniz kısa bir video hazırlayabilirim.
    2 puan
  10. Bir fotoğraf makinası aldık. Bu ister aynasız olsun ister DSLR olsun ister Nikon ister Canon isterse diğerleri olsun. Fotoğraf çekmemiz için bir lens almamız şart. Peki lens alacağız ama aynı lens farklı fiyat, bu fiyat farkı nerden geldi şimdi? Takiki kısatmalarda yatan gizli teknolojik özelliklerde. Şimdi bu kısaltmaları inceleyelim: NİKON Lens Tipleri ve Kısaltmaları Nikon AF-S: Bu kısaltma bize lensin sessiz ve hızlı netleme motoruna sahip olduğunu gösterir. Nikon AF-P: Bu kısaltma lensin "Pulse Motor" (Step Motor) teknolojisine sahip olduğunu belirtir. Bu nedenle AF-S objektiflere göre daha sessiz, daha hafif ve daha hızlıdırlar. Bu özellikleri sayesinde video çekimlerinde AF-S ye göre daha başarılıdırlar. Bu lens türü tüm Nikon makinara takılabilir ancak tüm makinalarla uyumlu çalışmayabilir. Lense göre uyumluluk listesine bakmanızda fayda olacaktır. Nikon DX: Fotoğraf makinesinin crop sensörlü olduğunu ifade eden kısaltmadır (1,5 çarpan) Ayrıca bir lensin üzerinde DX ibaresini gördüğümüzde bu lensin crop sensör uyumlu olduğunu, Full frame sensöre takıldığında fotoğraftan crop alarak görüntünün fotoğraf makinesine kaydedileceğini anlamalıyız. Nikon FX: Fotoğraf makinesinin full frame olduğunu (35mm sensör boyutu) ifade eden kısaltmadır, lensin üzerinde bu ibareyi gördüğümüzde bu lensin tüm Nikon DSLR fotoğraf makinelerinde sorunsuz çalışacağını ve Full Frame uyumlu olduğunu anlayabiliriz. (DX Makinalarda da sorunsuz çalışabilir) Nikon VR: Bir çeşit optik stabilizasyon sistemidir, görüntüdeki titreşimi (el titremesi gibi) absorbe eden bir motor olarak düşünebiliriz, daha düşük enstantane değerlerinde daha net fotoğraf almamıza yarar. Nikon D: Lens üzerinde entegre bir odak motoru olmadığını göstermektedir bize “D” harfi, bu simgeyi taşıyan lensler Nikon’un netleme motoruna sahip bodylerinde otomatik netleme yapar (3000 ve 5000 serisinde otofokus yapmaz) Nikon G: Lensin içerisinde otomatik odak motoru olduğunu ifade eder. Tüm Nikon fotoğraf makinelerinde otomatik netleme yapabileceği anlamına gelir. Nikon IF: Lensin içeriden netleme yaptığını ifade eden kısaltmadır, ön elementlerde dönme yada uzama gibi bir durum meydana gelmez, objektif içeriden netler ve fiziksel bir değişiklik yaratmaz. Nikon ED: Parlama ve renk sapmalarını azaltmak amacı ile objektifin optik elemanlarının düşük dağılım kaplamasına sahip olduğunu ifade eden kısaltmadır. Daha keskin ve daha doygun renkler elde etmenizi sağlar. N : Geniş açılı lenslerde oluşan düşük kontrast ve ışıklı lens yansımalarını, uzun dalga boylarıınn geniş aralığından oluşan lens yansımalarını engelleyen nano kristal kaplamadır. CANON Lens Tipleri ve Kısaltmaları USM: Ultrasonic Motor anlamına gelen USM Lensin hızlı ve sessiz netleme motoruna sahip olduğunu ifade eder. IS: Optik stabilizasyon sistemidir, görüntüdeki titreşimleri Aynı Nikon’un VR sistemi gibi düşük enstantanelerdeki titreşimi absorbe ederek daha keskin fotoğraflar elde etmenizi sağlayacak sistemdir. L : Kırmızı çizgi, kırmızı halka, kırmızı bilezik olarak da bilinen bu kısaltma “Luxury” anlamına gelir, yani en üst kalitede optik eleman ve fiziksel yapıda olan lensleri ifade eder, en üst düzeyde görüntü kalitesini üreten optiklere sahip 1. sınıf lenslerdir. EF: Objektifin Full frame uyumlu olduğunu gösterir, yani sensöre düşürdüğü görüntü 35mm sensör boyutuna eşdeğerdir ayrıca tüm canon gövdelerde (Crop,Full Frame) kullanılabilir. EF-S: Lensin Canon’un Crop sensörlü fotoğraf makinelerini uygun olduğunu gösteren ifadedir. Full frame sensöre sahip fotoğraf makinesinde kullanılamazlar (5d,6D,1D serisi) TS-E: Canon’un Tilt-Shift Özelliği olan lenslerin kısaltmasıdır, Tilt-Shift lensler mimari fotoğrafçılıkta perspektif kontrolünde kullanılırlar (ayrıca çok güzel minyatür efekti verilir) MP-E: Bu kısaltmaya sahip tek lens var, MP-E 65mm 1-5x büyütme oranı olan bu lens gerçekten makro fotoğrafçılığın sınırlarını zorlamaktadır. II: Bir çok lensin önünde yazan II. sembolü lensin güncellendiğinin ve 2. versiyonu olduğunu simgeler. STM: Stepping motor anlamına gelen STM bize lensin sessiz netleme yaptığını ifade eder, özellikle video çeken kullanıcılar için üretilmiş olan bu seride videoya lensin netleme sesi yansımaz. SONY Lens Tipleri ve Kısaltmaları CZ: Carl Zeiss optik barındıran objektifler DT: Digital Technology, APS-C sensörlü gövdeler için özel üretilmiş objektif. G : Sony profesyonel serisi objektifler IF : Internal Focus, netleme yaparken objektifin iç elamanları hareket eder, objektif boyunda değişme olmaz. M: 1:1 büyüklükte görüntü alabilen, yani algılayıcıya gerçek hayattaki boyutu ile görüntüyü iletebilen özel macro objektifler. OSS: Sonynin aynasız fotoğraf makineleri için üretmiş olduğu titreşim engelleyici sistemi yine canondaki İS nikondaki VR sistemi gibi düşünebilirsiniz. SSM: Super Sonic Wave Motor. Canondaki USM yada Sigmadaki HSM gibi düşünebilirsiniz, hızlı netleme motoru anlamına gelir. SAM: Smooth Autofocus Motor, akıcı netleme sağlayan ve hızlıca manual netlemeye geçişe olanak sağlayan netleme sistemi ZA: Zeiss Alpha, Carl Zeiss Optiklerin kullanıldığı objektifleri bize simgeler. TAMRON Lens Tipleri ve Kısaltmaları IF : Internal Focus anlamına gelir netleme sırasında lensin boyutu değişmez. Yine bir çeşit “içeriden netleme” sistemi diyebiliriz. ASL, Aspherical: Lens, renk sapmasını (CA) asgaride tutmak için özel optik elemanlar kullanıyor demektir. LD : Düşük dağılım anlamına gelir (Sigma’daki APO gibi) ASL elemanlarının da engelleyemediği CA için ayrılma indeksi düşük (LD) özel optik elemanlar kullanıyor demektir. XR : Daha küçük boyutlarda daha tele objektifler üretebilmek adına geliştirilmiş olan optik yapıyı ve lens çeşidini ifade eden ibaredir. DI : Lensin full frame uyumlu olduğunu ifade eden simgedir. DI ibaresini gördüğümüz lensleri hem FF (FX) sensörde hem de crop (DX) sensörde rahatlıkla kullanabiliriz Di-II : Sadece APS-C (Crop, DX) formatında sensöre sahip DSLR modelleri içindir. Full Frame(FX) sensöre sahip fotoğraf makinelerinde kullanılamaz. SP : Tamron’un en yüksek düzeyde üretilen lenslerini temsil eden kısaltmadır high performance specification anlamına gelir. Sigma’daki EX, Canondaki L serisi ile aynı düşünülebilir. VC : Titreşim engelleme sistemi anlamına gelir. Canon’daki IS Nikon’daki VR yada Sigma’daki OS ile aynı mantıktır. USD : Ultrasonik netleme motorudur ve bu sayede netleme hem sessiz, hem de hızlı yapılır. Canon’daki USM mantığı ile aynı şekilde çalışır. PZD : Yeni nesil Tamron’larda yer alan USD’den biraz daha farklı bir mantıkla çalışan yeni ultrasonik netleme motorudur ve bu sayede netleme hem sessiz, hem de eskisinden daha hızlı yapılabilmektedir. SİGMA Lens Tipleri ve Kısaltmaları DG : Sigma lenslerde görmüş olduğumz “DG” bize lensin full frame uyumlu olduğunu ifade eder yani DG sembolünü görmüş olduğunuz lensler hem crop (DX format) hem Full frame sensörlerde kullanılabilir. DC : Bu ibare bize lensin Crop sensör (DX) uyumlu olduğunu ifade eder. yani full frame 35mm sensörlü fotoğraf makinelerinde kullanılamaz. APO : Sigma lenslerin üzerinde APO kısaltmasını gördüğümüzde lensin optik yapısında ultra düşük dağılımlı kaplama olduğunu rahatça anlayabiliriz. Ultra düşük dağılımlı kaplama özellikle tele objektiflerde renklerin daha canlı ve kontrastlı-keskin olmasını sağlar. OS : Bir çeşit optik stabilizasyon sistemi olan OS optical stabilizer demektir. Canondaki IS Nikon’daki VR sistemine denk gelmektedir. HSM : Bu özelliğe sahip lensler daha hızlı ve özellikle çok sessiz otomatik odaklanma yapmaktadırlar. Sigma HSM , Nikon‘un AF-S özelliğine benzer bir özelliktir. RF : Lensin içindeki en arkadaki optik elemanların hareket ederek netlemenin gerçekleştirildiği lenslerdir. Yani RF lenslerde ön kısımdaki optik element dönmez ( 18-55 gibi dönmez ön kısım) CPL filtre kullanımı kolaylaşır. IF : “IF” ibaresi bulunan objektifler netleme yaparken optik elemanlar hareket etmez ve lensin boyutlarında bir değişiklik olmaz bir nevi “içeriden netleme” diyebiliriz. EX : Sigmanın üst sınıf serisi olan (excellent) lenslerine verdiği isimdir. Optik kaplamalar ve fiziksel yapı üst düzeydedir. ART: Sigma firmasının ürettiği en keskin ve en üst düzey lenslerinin adıdır. ART serisinde kullanılan optik yapı ve dış malzeme o kadar kalitelidir ki lenslerin en açık diyaframında yapılan çekimler dahi fotoğrafı en keskin halde sizlere sunar. TOKİNA Lens Tipleri ve Kısaltmaları FX (Full frame): Full Frame sensörlü gövdeler için üretilen lenslerdir. DX for DX format: APS-C veya Crop sensörlü gövdeler için üretilmiş lenslerdir. FX gövdelerde kullanılmazlar. PRO (Professional): Dayanıklılığın artması içi alümite edilmiş lenslerdir. AT-X (Advanced Technology): Ekstra, en üst düzey imkanlarla üretilmiş lenslerdir. M (Macro): Makro özelliği olan lenslerdir. SAMYANG Lens Tipleri ve Kısaltmaları AE: Automatic Exposure, objektif üzerindeki çip yardımıyla otomatik pozlamaya izin verir ve Nikon bayonetli olanlar için iTTL ölçümü yapabilir. AS: Aspherical, objektif asferikal elemanlar içerir CS: Sadece APS-C veya DX gövdelerde kullanılmak için üretilmiş objektiflerdir. CS: VG10 Sony Nex-VG10 için özel üretilmiş bir obejktiftir, başka gövdelerde kullanılamazlar. ED: Objektif bünyesinde ışık dağılımını en aza indirecek extra-low dispersion elemanları içerir. IF: Internal Focus, Netleme yaparken objektifin boyu değişmez ve öndeki eleman dönmez. Netleme esnasında hareket eden tüm elemanlar objektifin içerisinde hareketini tamamlar. MC: Multi Coating, yansımaları azaltmak ve ışık geçirgenliği artırmak için çoklu kaplamanın kullanıldığı obektlfler. UMC: Ultra Multi Coating, MC kısaltmasına ek olarak daha da fazla çoklu kaplamanın kullanıldığı objektifler. MFT: Micro Four Thirds systems için özel olark üretilmiş objektiflerdir, başka gövdelerde kullanılamazlar. VDSLR: Video işleri için özel üretilmiştir, sessiz diyafram halkası ve yumuşak ve sessiz netleme yapmanıza olanak tanır. PENTAX Lens Tipleri ve Kısaltmaları DFA: DFA ibaresi bulunan lensler hem eski tip filmli SLR cihazlara hem de yeni DSLR cihazlara uyum sağlayabilen lens anlamında DA, DAL: Pentax’ın yeni nesil dijital fotoğraf makineleri için ürettiği lensler anlamına geliyor. Fotoğraf makinesi üzerinden diyafram ayarına uygun dijital lensler. SMC: Super multi coated, özel çok katmanlı kaplama anlamına gelen SMC ibareli lensler keskin ve yüksek kontrastlı görüntü üreteebiliyor. SP: Super protective. Temizliği kolaylaştırıcı özel kaplama bir nevi su ve toza karşı dayanıklı su ve toz tutmaz optikler diyebiliriz. ED: Extra low dispersion anlamına gelen.Kırılma kusurlarını en aza indiren özel yüksek kaliteli optik (Canon’daki L yada Nikon’daki N serisi ile aynı gibi düşünülebilir) IF: Internal focus. Mercek fokus yaparken ön eleman dönmediği için merceğin boyu değişmez AL: Aspherical element. Küresel olmayan eleman. Merceğin daha küçük yapıda üretilmesini sağlar SDM: Supersonic drive motor anlamına gelir yani hızlı netleme motoru Canon’daki USM mantığı ile aynı sistem gibi düşünülebilir. WR: Weather resistant anlamına gelir nikon’daki VR sistemi ile karışmasın WR bu yani hava koşullarına dayanıklı su geçirmez manasına geliyor. LIMITED: Kompak,sınırlı sayıda özel üretilen, çok keskin ve hızlı olan özel lensler. Quick Shift: AF modunda hızlıca manuel odaklama yapılabilir.
    1 puan
  11. Hepimizin zaman zaman başına gelir, kameramızı bir üçayak üzerinde kullansak bile kamera sarsıntısı canımızı sıkar. Kamera sarsıntısı bazen birkaç basit adımla tamamen ortadan kaldırılabilir, bazen başa çıkmak imkansız olabilir. Üçayak üzerindeki bir kamera sarsıntısı nasıl azaltılır? Uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici kamera sarsıntısı sorununu azaltmada yardımcı olur mu? Sarsıntıyı tamamen ortadan kaldırmak mümkün mü? Bu gibi soruları sık sık duyduğumdan, özellikle üçayak ile çekim yaparken kameranın sarsıntısının nasıl azaltabileceğini ele alan ayrıntılı bir yazı yazmaya karar verdim. Uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici kamera sarsıntısı azaltmada yardımcı olur mu? Uzunca bir süredir atölye çalışmalarına katılıyorum. Birçok fotoğrafçı, düşük ışık koşullarında fotoğraf çekerken çok sayıda bulanık görüntüler elde ederek, bunlardan kurtulmak için ilk olarak işleri ciddi şekilde istikrarsız hale getiren ucuz üçayaklar ve üçayak başlıkları satın almak ile başlar. Ardından birçok kişi bir kablolu uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici satın almanın problemi bir şekilde hafifleteceğini ve daha net görüntüler elde edeceğini düşünür ve satın alır. Aslında, bu tür durumlarda kablolu deklanşör tetikleyici sorunu daha da kötüleştirmektedir. Neden mi? Birincisi, bazen bize kurulum yapmak için sahadaki çok değerli zamanımızı harcatırlar. Sıfırın altında bir havada yüksek bir üçayak üzerindeki bir DSLR'ye kablolu deklanşör tetikleyici kablosunu takmayı denemişseniz, tam olarak ne demek istediğimi anlarsınız :-). İkincisi, eğer bu bir kablolu deklanşör tetikleyici ise, bu, kameranızdan sarkan başka bir cihaz demektir, bu da rüzgarlı koşullarda daha fazla stabilizasyon problemi anlamına gelir. Üçüncüsü, tetikleyiciyi taktığınız konnektördeki pinler sık kullanım sonrası eğilme ve kırılma eğilimi gösterir, bu da pahalı onarımlara ve sahada zaman kaybına neden olur. Ve son olarak, uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyicileri seyahat ederken sıkça kırılmaya ve kaybolmaya eğilimlidirler, en azından benim için öyledir ;-). Bu ve diğer nedenlerden ötürü şahsen uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyicimi kesinlikle ona çok ihtiyacım olduğunda, en son çare olarak kullanmayı tercih ediyorum. İyi haber şu ki, günümüzde yeni nesil DSLR veya aynasız bir fotoğraf makinesiyle çekim yapıyorsanız, muhtemelen kameranızı sabit tutmak için özel bir uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyiciye ihtiyacınız yoktur. Artık birçok kamera, 30 saniyeden uzun pozlamalar çekmemize olanak tanıyan Bulb moduna sahip. Öyleyse, gerçekten iyi çalışan kameranın stabilize edilmesinin yeni yolları nelerdir, bunlar bir deklanşör tetikleyicinin sunabileceği şeylerden daha mı iyidir? Hadi bunlara bir bakalım. Ama önce, stabilizasyon sorunları ve bunları sabit bir üçayak kurulumu ile nasıl ele alabileceğinizi konuşalım. Zaten iyi bir üçayak setiniz varsa aşağıdaki bölümü atlayın. Sağlam bir üçayak kullanın Kamera sarsıntısından kurtulmak amacıyla deklanşör tetikleyiciyi kullanmayı düşünmeden önce, öncelikle üçayak setinizi ve kamera kurulumunuzu değerlendirmelisiniz. Bu sorunla fotoğrafçılarda sıkça karşılaşıyorum, başlangıçta çok ucuz bir üçayak yatırımı yaparlar ve gerçekten sağlam bir üçayak sistemine yatırım yapmak zorunda olduklarını farkedene kadar en az 2-3 defa üçayak değiştirirler. İşte tipik bir üçayak satınalma senaryosu: Fotoğrafçı ilk olarak bir üçayağın ne olduğunu keşfeder ve aniden bir tane istediğini fark eder. Hemen bir mağazadan en ucuz alüminyum üçayağı alıp ilk uzun pozlama çekimlerini yapar. Sonra, çektiği fotoğrafların harika göründüğünü fark eder, ama bulanıktırlar. Bazı araştırmalar yaptıktan sonra, sorunun kaynağının aldığı üçayak olduğunu keşfeder, böylece alternatiflere bakmaya başlar. O sürede elindeki üçayak çoktan dolaptaki yerini almıştır. Yeni bir üçayak almayı düşündüğünde, 200 Lira ile 4.000+ Lira aralığında harcama yapabileceğini fark eder. Bir üçayağa fotoğraf makinesine harcadığından daha fazla para harcama fikri ile şok başlar, bu yüzden sözde çok daha iyi bir üçayak için 300 Lira harcar. Birkaç kare çektikten sonra, yeni üçayağın artık dolapta tozlanan eski çirkin olandan çok daha iyi olduğu için mutlu olur. Altı ay daha devam eder ve yeni üçayağın, özellikle de üzerindeki başlığın kamerayı yeterince sabit tutmadığını fark eder. Başlık, kamerayı iyi tutmuyor gibi görünür, üçayağın ayaklarındaki mandallar bazen çalışmaz hale gelir ve üçayak seyahat ihtiyaçları için çok ağır gelmeye başlar. Şimdi tekrar başka bir üçayak satın alma noktasına gelir. Bu sefer, aynı hatayı yapmayacaktır! Şimdi sağlam bir karbon fiber üçayak alacak ve oldukça iyi bir ballhead'e yatırım yapacaktır. Bu sefer hayallerinin üçayağını satın almak için 4.000 Lira harcar. Ve sonunda, bir Gitzo ya da aksesuarlarıyla birlikte bir Manfrotto üçayak satın almayı başarır ve asla harcamayacağını düşündüğü 4.000 Lira'yı harcar... Tanıdık geliyor mu? Benim için kesinlikle tanıdık, çünkü yukarıda okuduğunuz hikaye bu satırların yazarına aittir. Şimdi, tüm harcamaları toplayın, neden sağlam bir üçayağa yatırım yapmaya değeceğini anlayacaksınız. Siz aynı hatayı yapmayın, bir kez ve sağlam bir üçayak satın alın. Manfrotto'yu yıllardır kullanıyorum ve bu beni asla üzmedi. Her kullanımdan sonra temizlerim, temiz kullanırım, görenler yeni aldığımı sanıyor. Gelecekte daha uzun yıllar bana hizmet edeceğini biliyorum. Onu kumsalda, suların içinde ve sıfırın altındaki sıcaklıklarda kullandım. Sağlam bir üçayak sistemine yatırım yaptığınızda, geriye dönüp yeni satınalmalar yapmanıza gerek kalmaz, hızlı bir şekilde kendini öder. Fotoğrafçılığınız konusunda ciddi iseniz, her zaman güvenebileceğiniz ekipmanlar satın alın, suçu onların üzerine atmayın. Kamera Sarsıntısı probleminin diğer kaynakları Sabit bir üçayak sisteminiz varsa bir sonraki adım, diğer kamera sarsıntısı kaynaklarını değerlendirmek olmalıdır. Kamera sarsıntısı başka nerelerden gelir? Hadi bir bakalım: Kamera kayışı Elleriniz Titreşim azaltma / Görüntü sabitleme VR/IS/OS sistemi DSLR'de Ayna hareketi Deklanşör şoku / titreşimi Uzun Odak Uzaklığı Çevresel faktörler (Rüzgar, Su, Kum, vb) Sarkan kamera kayışını çıkararak, kameranızı bir üçayak üzerine monte ederek, görüntü sabitlemeyi kapatarak, vb. birçok yöntemle bazılarının üstesinden gelmek çok kolay olsa da, özellikle çok uzun odak uzunluklarında çekim yaparken diğerleri sorun yaratabilir. Kamera sarsıntısı problemlerini azaltmak için faydalı bazı yöntemlere bir göz atalım. Kamera kayışı Kamera kayışları kameranızı elinizde tuttuğunuzda size çok yardımcı olsa da, özellikle rüzgarlı koşullarda çekim yaparken kameranızı bir üçayak üzerine monte ettikten sonra güçlükler çıkarmaya başlar. Rüzgar esmeye başladığında, kamera kayışınız kameranıza ya da üçayak ayaklarınıza çarpmaya başlayabilir, dengesizleşmeye ve neticesinde bulanık görüntülere neden olabilir. Bu nedenle, hızlı açılan bir mekanizma ile kolayca çıkarılabilen kamera kayışları kullanmak, rüzgara tepki vermeyen tek el tutamağı kullanmak veya hiç kamera kayışı kullanmamak en iyisidir. Bazı çekimlerimde bunu engellemek için insanların kamera kayışlarını üçayak üzerindeki kameralarına sardıklarını görüyorum, bunun, rüzgarlı havada yelkenlerini açmış bir yelkenliden farkı yoktur. Rüzgardan kaynaklanan titreşimi daha da arttırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Elleriniz Elleriniz ve parmaklarınız kameranın dengesini bozmak için çok büyük bir rol oynayabilir. Kameranızdaki deklanşöre bastıktan sonra elinizi hala kameradan çekmediğinizi farkederseniz, yanlış yapıyorsunuz demektir. Fotoğrafın çekimi esnasında kameranın bir ucunu tutuyorsanız, yanlış yapıyorsunuz demektir. Aynı şey üçayağınızı tuttuğunuz zaman da geçerlidir, fotoğrafın çekilmesi öncesinde ve işlem sırasında ellerinizi ve parmaklarınızı ekipmanlarınızdan uzak tutun. Kameranın deklanşörüne basışta parmaklarınızı kullanmanızın kabul edildiği tek bir durum vardır o da, bir otomatik zamanlayıcı kullanıldığı durumdur, aşağıda değiniyoruz. Titreşim azaltma / Görüntü sabitleme (VR/IS/OS) Bazı kameralarda üçayak kullandığını tespit edip VR/IS sistemini otomatik olarak devre dışı bırakan sistemler olsa da, bir üçayak ile çekim yaparken VR/IS sistemini devre dışı bırakmak en iyisidir. Kurulumunuz ve üzerinde durduğunuz platform stabil olduğunda, görüntü sabitleme görüntüleriniz için çok zararlı olabilir. Dolayısıyla, objektifinizde bir görüntü sabitleme anahtarınız varsa, çekim yaparken onu “Kapalı” konuma getirdiğinizden emin olun. Yandaki resimde gösterildiği gibi, genellikle lensin yan tarafında bir anahtar olur, VR Açık / Kapalı Anahtarına dikkat edin. Gövde içi görüntü sabitleme (IBIS) sistemi olan bir kameranız varsa, bu özelliği kamera menüsünden kapattığınızdan emin olun. Görüntü sabitleme, markaya göre farklı şekilde adlandırılabilir. Nikon lenslerde “Titreşim Azaltma”, Canon'da "Görüntü Sabitleme" diğerlerinde “Titreşim Telafisi”, “Optik Görüntü Sabitleme” veya “SteadyShot” olarak adlandırılabilir. Örneğin, eğer gövde içi sabitleme özelliği olan bir Sony kamera ile çekim yaparsanız, kamera menüsünde “SteadyShot” için bir seçeneğiniz olacaktır, bunun çekimden önce "Kapalı" olarak ayarlandığından emin olun. Görüntü sabitlemeyi açık tutmanız gerekebilecek nadir durumlar vardır. Örneğin, Nikon süper telefoto lenslerin bazılarında görüntü sabitleme bir üçayak üzerinde kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Diğer zamanlarda bir üçayak üzerinde görüntü sabitleme, tekne veya titreyen bir köprü gibi stabil olmayan bir platformdan çekim yaparken yardımcı olabilir. Görüntü sabitlenmesinin hangi durumlarda devreye girip girmeyeceğini görmek için kamera ve objektiflerinizin kullanım kılavuzlarına bakın. DSLR'de Ayna hareketi Bir DSLR kamera kullanıyorsanız, düşük ışık koşullarında çekim yaparken, ayna hareketi bir fotoğraf makinesi sarsıntısı kaynağı olabilir. Birçok modern DSLR, ayna hareketinin kamera sarsıntısına neden olmasını önlemeye yönelik özelliklere sahiptir. Bu yöntemlerden biri, "Mup" Ayna kalkık modunu kullanmaktır. Bu modda, kamera deklanşöre ilk basışta önce aynayı kaldırır, ardından ikinci basışta Pozlama başlatılır. Mup Ayna kaklkık modu, ayna sarsıntısını ortadan kaldırmak için harika çalışırken, bir uzaktan kumandalı deklanşör tetikleyici kullanılmasını gerektirir. Ne yazık ki, çoğu Mup uygulaması bir zamanlayıcı ile çalışmaz. Şahsen tercih ettiğim ve %90 kullandığım başka bir yöntem ise "Pozlama Gecikme Modu"dur. Pozlama Gecikme Modu açıkken, kamera önce aynayı kaldıracak, ayna sarsıntısının sönümlenmesi için sizin ayarladığınız bir süre kadar (1-3 saniye) bekleyecek ve ayna sarsıntısının ortadan kaldırıldığı bir fotoğraf çekecektir. Bu mod her kamerada mevcut değildir. Eğer mevcutsa, uzaktan kumandanızın olmadığı durumlarda bir otomatik zamanlama ile birlikte gerçekten harika çalışan bir yöntemdir. Deklanşör şoku / titreşimi Başka bir büyük kamera sarsıntısı kaynağı ise bazı yerlerde “deklanşör şoku” olarak adlandırılan perde mekanizmasının yarattığı sarsıntıdır. Çoğu DSLR kameralarda ayna hareketinden kaynaklı sarsıntılarla başa çıkma yolları olsa da, bazı kameralar deklanşör şokuyla baş edebilmeniz için değişik yöntemler sunarlar. Deklanşör şoku sadece DSLR fotoğraf makinelerinde değil, aynasız kameralarda da önemli bir sorundur! Deklanşör şoku sorunu, pozlama başlamadan önce deklanşörün hareket etmesinden, yani ilk perdenin inmesi esnasında oluşan sarsıntıdan kaynaklanır, bu yüzden de ayna mekanizmasından daha fazla bulanık görüntülere neden olabilir. Deklanşör şoku, özellikle belirli Enstantane hızlarında görüntülere oldukça zarar verebilir. Nikon D800 kameram ile aynı sahnenin önce 1/2 saniye ardından 1/10 saniye gibi deklanşör hızlarında çektiğim 2 fotoğrafa göz atın: 1. Fotoğraf Yukarıdaki fotoğrafta olan görüntüdeki bulanıklık, deklanşör mekanizmasından geldi! 2. Fotoğraf Perde mekanizmasındaki titreşimlerle baş etmenin en iyi yolu, “Elektronik Ön Perde Deklanşörü”, “Elektronik İlk Perde” veya “Canlı Görünüm Sessiz Modu” olarak adlandırılan bir özellik kullanmaktır. Ne yazık ki, bugün piyasadaki çoğu giriş seviyesi ve orta seviye kameralar böyle bir moda sahip değildir, bu da birçok kullanıcıda hayal kırıklığı yaratır. Yukarıda verdiğim Nikon D800 örneğinde kameramda "Elektronik ön perde deklanşörü" özelliği yoktu, bu modelin ardından çıkan Nikon D810 ve Nikon D850 modellerinde bu özellik neyse ki mevcut artık. Bu nedenle, kameranızda böyle bir seçeneği bulamıyorsanız, temelde şansınız kalmaz ve tek seçeneğiniz, yukarıda açıklanan “Mup” modunu ve/veya Pozlama gecikme modunun bir kombinasyonunu kullanmaktır. Kameranızda, kısaca "Elektronik Shutter" olarak da bilinen "Elektronik Ön Perde Deklanşörü" moduna sahipseniz, kamera özelliklerinin bir kombinasyonuyla, kameranın neden olduğu titreşimleri tamamen ortadan kaldırabilirsiniz. Elektronik Shutter devreye girdiğinde, makine pozlamanın başlangıcında deklanşör mekanizmasını tetiklemez, obtüratör zaten açıktır ve fotoğraf makinesi sadece pozlamanın sonunda deklanşöre geçer. Bu, kameranın aslında Elektronik Shutter için belirli bir modda olması gerektiği anlamına gelir. Bir DSLR fotoğraf makinesinde, Elektronik Shutter, Mup Ayna kalkık modu ile çalışabilir (böylece; deklanşöre ilk basışta ayna kalkar, birinci perde açılır ve deklanşöre ikinci basışta pozlama başlatılır) veya Canlı Önizleme (Live view) modunda çalışır. Aynasız bir fotoğraf makinesi ile çekim yaparsanız, sadece Elektronik Shutter'ın açık olduğundan emin olmalısınız, birinci perde açılırsa hiç bir ses duymamalısınız, sadece fotoğraf çekildikten yani pozlama bittikten sonra bir ses duyulur, o da perdelerin kapanış sesidir. Uzun Odak Uzaklığı Çok uzun bir odak mesafesinden çekim yaptıysanız, kameranıza dokunduğunuzda özellikle de tele-foto lenslerle kameranızın çılgın gibi sallandığını ve elinizi çektikten bir süre sonra daha bunu yapmaya devam ettiğini fark etmiş olabilirsiniz. Bu özellikle kalitesiz bir üçayak ile çekim yaparken daha çok fark edilir. Daha uzun odak uzaklıklarının zorlu olmasının nedeni, çerçevenin küçük bir bölümünü böylesine büyütmeniz nedeniyle titreşimin çok daha belirgin olmasından kaynaklanmaktadır. Aşağıdaki şekili kullanarak bunun sebebi açıklayalım: Burada odak uzaklığındaki artışla sarsıntı potansiyelinin nasıl arttığını görebilirsiniz. Elde tutulduğunda kameranın ne kadar sarsılabileceği olasılığını temsil eden kırmızı noktalı çizgiler 80mm'de 400 mm'den daha kısa bir açıklığa sahiptir. Bunun nedeni, kamera sarsıntısının odak uzaklığındaki artışla büyütülmesidir. Gördüğünüz gibi, daha kısa odak uzaklıklarında kameranın hafif titreşimleri çok fazla problem yaratmazken, çok uzun odak uzunlukları söz konusu olduğunda, 200 mm ve ötesinde kamera titremesi çok daha belirgin hale geliyor. Üçayak setinizin stabilizasyonunu test etmek isterseniz, kameranıza bir süper telefoto lens takın ve 200mm ve üzeri odak uzaklıklarında, canlı önizlemede %100 oranında zum yapmayı deneyin. Kameraya dokunduktan sonra titreşimlerin ne kadar çılgın olduğunu göreceksiniz! Bu gibi durumlarda, Elektronik Shutter gerçekten çok faydalı olabilir. Çok uzun odak uzaklıkları kullanırken bunu aklınızda bulundurun. Çevresel faktörler Tüm üçayak, objektif ve kameranın neden olduğu stabilizasyon sorunlarının üstesinden geldiğinizde, bulunduğunuz ortamın kameranın titremesine neden olup olmadığını kontrol etmek de önemlidir. Örneğin, çok rüzgarlı koşullarda çekim yaparsanız, güçlü rüzgarın bir sonucu olarak fotoğraf makinenizin sallanması beklenir ve Rüzgarlı havada net fotoğraf çekimi zorlaşır. Eğer üçayağınız deniz, nehir gibi bir yerdeyse, dalgalar üçayak bacaklarına çarparak kameranın titremesine neden olabilir. Yumuşak kum gibi kararsız bir ortamda çekim yaparsanız, üçayak bacakları yavaşça kuma batar ve uzun pozlamalarda bulanıklığa neden olabilir. Fotoğraf makinesine fiziksel olarak dokunan bir nesne gibi başka faktörler de olabilir. Her zaman ortamınızı da değerlendirin ve hem kameranızı hem de üçayak setinizi diğer nesnelerden uzak tutun. Böylece sabit, hareketli olmayan, stabil bir platformda olduğunuzdan emin olun. Özet Gördüğünüz gibi, üçayak üzerindeki bir kameranın sarsıntısını azaltmak basit bir konu gibi görünebilir, kamera teknolojisinde gördüğümüz tüm özellikler ve gelişmeler biraz karmaşık olabilir. İyi haber şu ki, kurulumunuzu stabilize etmek ve keskin görüntüler ile geri dönmek için birçok seçeneğe sahipsiniz. Kötü haber, bazen basit şeyleri unutabilirsiniz veya değişen ortamlara yeterince hızlı tepki verme şansınız olmayabilir. Her zaman kamera özelliklerinizi öğrenin ve yukarıda sunulanlar gibi kritik bilgileri bir yere yazın, böylece doğru çözümü sahada sorunlara hızlı bir şekilde uygulayabilirsiniz. Bunu tekrar ettikçe, kas hafızanız gelişecek ve çekimlerinizden keskin görüntüler ile geri döneceksiniz! Pozlama Gecikme Modu + Zamanlayıcıyı Kullanma Yukarıda belirttiğim gibi, manzara çekiminde %90 Pozlama Gecikme Modu + Otomatik Zamanlayıcı'yı kullanıyorum. Bu mod, ayna sarsıntısını ortadan kaldırmak için çok iyi çalışıyor ve en son Nikon DSLR fotoğraf makineleriyle çekim yaparken, deklanşör mekanizması eski modellere göre daha yumuşak olduğundan, deklanşör şokunun etkisini çok sık görmüyorum. Kameranız "Elektronik Ön Perde Deklanşörü" özelliğine sahip değilse, Pozlama Gecikme Modu + Otomatik Zamanlayıcı'yı kullanmak çoğu durumda gerçekten iyi çalışır ve çoğu zaman makine titremesini ortadan kaldırır. Bununla birlikte, Elektronik Shutter'ın gerekli olduğu bazı durumlar da yok değildir, bir üçayak üzerinde süper telefoto objektiflerle çekim yapıyorsanız ve düşük ışık koşullarında çekim yaparken en iyi keskinliği istiyorsanız (ay veya uzaktaki nesneleri fotoğraflamak için), Elektronik Shutter gerçekten aynadan ve deklanşör mekanizmalarından kaynaklı kamera sarsıntısı problemini tamamen ortadan kaldırır. Umarım tüm kamera üreticileri bu önemli özelliği gelecekteki tüm kameralara eklemeye devam ederler. Elektronik Ön Perde Deklanşörü konusunu tüm detaylarıyla ve örneklerle açıkladığım yeni bir makalemi çok yakında blogumda sizinle paylaşacağım. Sizin de bu konuda deneyimleriniz, ilave görüş ve yorumlarınız varsa "Yorumlar" kısmından benimle paylaşın. Işığınız bol olsun.
    1 puan
  12. Önerilen Nikon D810 Ayarları Bir süredir Nikon D810 gövde kullanıyorum. Aldığımdan beri bu model hakkında çok fazla yayın okudum, video seyrettim, ustalarla görüştüm ve bizzat denemeler yaptım. Bu süreçte en fazla eksikliğini yaşadığım şey, anlaşılır ve hap gibi kullanılacak bir ayar yapma konulu dokümandı. Sonunda bunu kendim yazmaya karar verdim. Aşağıdaki yazdıklarım birçok doküman ve video izlemelerinin sonucunda kendi deneyimlerimi de içerir. Lütfen unutmayın ki bunlar benim için olan doğrulardır, herkesin aynı ayarlarla çekim yapması gerektiği anlamına gelmez. Aşağıdaki bilgiler, kamera ile mücadele edenlere kılavuz olarak sunulmuştur ve sadece fotoğraf makinesinin ve onun bazı önemli özelliklerinin nasıl kullanıldığını açıklamaktadır. Ben Nikon D810’umu ingilizce dil ile kullanıyorum. Bu dokümanda türkçelerini mümkün olduğunca yazmaya özen gösterdim. Gözden kaçırdıklarım olabilir, şimdiden affınızı rica edeceğim. Siz Türkçe olarak kullanıyorsanız ya da türkçe açıklama istiyorsanız bu durumda biraz çalışmanız gerekecektir Nikon D810 oldukça gelişmiş bir DSLR kamera ve birçok farklı menü ve ayarla birlikte geliyor. Kamera menüsüne girmeden önce, makinenin gövdesindeki tuşlar ve kadranlarla yapabileceğimiz denetimleri kullanmaya başlayalım. D810'un birçok menü seçeneği var, ancak yalnızca harici kontrollerle kontrol edebileceğiniz bazı özellikler de var. Otomatik odaklanma Modları, Basamaklama ve Flaş Fotoğraf makinesinin önünde sol tarafta (Şekil-2 deki 3 numaralı büyük kırmızı daire içindeki alan) “AF” ve “M” seçeneklerinden oluşan bir anahtar göreceksiniz. Bu anahtarın "AF" konumunda olduğundan emin olun, aksi takdirde takacağınız objektif otomatik netleme yapmayacaktır. Herhangi bir nedenle objektifiniz netleme yapmıyorsa, öncelikle kontrol etmeniz gereken yer burasıdır. Anahtarın ortasındaki düğmeye basılı tutarak ve arka taraftaki kadranı çevirerek farklı netleme modları arasından seçim yapabilirsiniz. Şekil-2 Bu işlemi yaparken üst LCD'ye bakın, kamera “AF-S” ve “AF-C” arasında geçiş yapacaktır. Her bir netleme modu hakkında hızlı bir özetleme yapmak gerekirse: AF-S - Bu moda "Single servo AF" denir ve yalnızca hareketsiz, sabit konular için kullanılır. Deklanşöre yarım bastığınızda, özneye otomatik netleme yapar ve netleme kilitlenir. Bu esnada özne hareket ederse netleme noktası değişmeyeceği için net olmayan bir fotoğraf elde edilecektir. Sabit konuları (manzara, mimari, vb.) fotoğraflamak için ve aşırı derecede düşük ışıklı ortamlarda çekim yaparken bu modu kullanmalısınız. Yetersiz ışık koşullarında otomatik netleme zorluğu nedeniyle makinenizdeki AF yardımcı ışığını kullanmanız gerekecektir. Bu ışığın yanması için de bu modu kullanmalısınız. AF-C - Nikon'un dilinde "Sürekli-servo AF" olarak bilinen AF-C, hareketli nesnelerin fotoğrafını çekmek için kullanılır. Deklanşör düğmesine yarım bastığınızda nesneye odaklanacaktır ve nesne hareket ettiğinde kamera netlemeyi yeniden oluşturacaktır. Hangisini kullanacağınıza karar veremiyorsanız, AF-S yerine sürekli izleme için AF-C moduyla kullanmanızı öneririm. Anahtarın ortasındaki düğmeye basılı tutarak ön kadranı işaret parmağınızla döndürdüğünüzde, "S", "D 9", "D 21", "D 51", "3D", "GrP" ve “Oto” gibi birçok farklı seçenek ile karşılaşırsınız. Bu ayarlar, vizörde gördüğünüz odak noktalarını kontrol etmek içindir. Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, kamerayı odaklama için kullanacağı tek bir odaklanma noktası seçmenize izin veren "S" (Tek) olarak bırakın. Diğer harici kontrollere geçelim. AF / M anahtarının hemen üstünde iki ek düğme daha göreceksiniz. Bunlar; Flaş telafisini ince ayarlamanızı, ön / arka flaş senkronizasyonu gibi diğer flaş parametrelerini ayarlamanızı sağlayan, üzerinde flaş sembolü olan düğmedir (Şekil-2 deki 2 nolu daire içinde gösterilen düğme). Diğeri üzerinde “BKT” yazan Basamaklama ayarlarınızı yapmanızı sağlayan (Şekil-2 deki 1 nolu daire içinde gösterilen) düğmedir. Flaş ayarlarına şimdilik değinmeyeceğim, çünkü o başka bir uzun makale konusu olabilir. Ama “BKT” düğmesine basılı tutarak üst LCD’de "0.0" değerini gördüğünüzden emin olun. Benzer şekilde, düğmeyi basılı tutarak ve üst LCD'de çerçevenin kapalı olduğundan emin olun. Sol tarafta "0F" görünmelidir; Bu, basamaklanın kapalı olduğu anlamına gelir ("BKT" harfleri de yok olmalıdır). Ön kadran çevrilerek basamaklama adımlarının değiştirilmesi sağlanır ve arka kadran çevrilerek çekilen kare sayısı ayarlanır. Nikon D810, 9 kareye kadar ve 3 durağa (EV) kadar basamaklama oluşturmaya izin verir. Bunun anlamı şudur; Örneğin siz çok karanlık ve çok ışıklı ortamları içerisinde barındıran bir kadraj belirlediniz. Pozlamanızı hangisine göre yapsanız diğeri patlayacak ya da çok karanlık çıkacaktır. Ortalama bir pozlama yaparsanız, bu kez gölgede kalan yerler daha gölgeli, ışıklı yerler fazla pozlanmış olabilecektir. Her durumda da istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Böyle bir durumla karşılaştığınızda aynı sahneyi birden fazla pozlamayla çekmeniz anlamına gelen “Basamaklama” imdadınıza yetişir. “BKT” düğmesine basılı tutarak Ön kadran ile her çekimde hangi durak aralıklarıyla çekeceğinizi (1, ½, 1/3) Arka kadran ile ardı ardına kaç kare çekeceğinizi (2,3…9) belirlersiniz. Deklanşöre tam bastığınızda makine otomatik olarak, belirlediğiniz durak aralıklarında artı ve eksi yönlerde, belirttiğiniz adet kadar fotoğraf çekecek ve kaydedecektir. Ardından siz bu fotoğrafları Photoshop, Lightroom ve benzeri işleme programlarıyla birleştirdiğinizde, her yanı iyi pozlanmış bir sonuç fotoğrafa sahip olursunuz. Çekim Modu ve Kamera Modu Fotoğraf makinenizin sol üst tarafında, üst kısmında düğmeler bulunan (Şekil-3 teki 4 nolu alan ve Şekil-4 te büyükçe gösterilen) gibi geniş bir kadran vardır. Bu döner kadranın başlıca işlevi çekim modunu ayarlamaktır. Üstte bulunan düğmeler Görüntü biçim ve kalitesini, Pozlama ölçüm metodunu, ISO ve Beyaz dengesini hızlı ayarlamak içindir. Şekil-3 Şekil-4 Döner kadran seçenekleri; "S" (Tek) çekim, "Cl, Ch" (Sürekli düşük ve Sürekli yüksek) hızda çekim, "Q" (Sessiz) mod, "Qc" (Sessiz sürekli) çekim, Zamanlayıcı “Mup” (Ayna kalkık). Bende genellikle deklanşöre bastığımda yalnızca tek bir çekim yapan "S" olarak ayarlıdır. Makinemin hareketli nesneleri birden fazla seri olarak çekim yapmasını istersem, "Ch" moduna geçerim. Nadiren diğer ayarları kullanıyorum, ancak titreşimleri azaltmak için ve üçayak kullanarak yaptığım manzara, mimari gibi çekimlerde kullandığım “Zamanlayıcı” özelliği (aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatılıyor) çok işime yarıyor. En üstteki düğmeler, ISO, Pozlama ölçüm metodu ve Beyaz Dengesi gibi önemli ayarları hızla değiştirmenizi sağlarlar. Burada görüntü kalitesini değiştirmeye yarayan “QUAL” düğmesinin konumudan pek hoşnut değilim. Çünkü birçok kez yanlışlıkla buraya basarak RAW çektiğimi zannederek aslında JPEG çekmişliğim vardır Pozlama Ölçüm modunu değiştirmek için düğmeyi basılı tutun, sonra arka ayar kadranını çevirin. “ISO” düğmesine basılı tutarak arka ayar kadranı ile hızlı ISO ayarı değiştirme imkanına sahip olursunuz. Ön ayar kadranı ise Otomatik ISO'yu açıp kapatmaya yardım eder. Bu makinede en sevdiğim özelliklerin başında gelen Otomatik ISO'yu hızlı bir şekilde açma ve kapatma kabiliyetimin yanısıra, kamera önündeki Fn (İşlev) düğmesini Otomatik ISO ayarlarıyla eşleştiririm. Böylece maksimum hassasiyet ve minimum perde hızında değişiklikler yapabilirim ( “Özel Ayar Menüsü” altındaki notlarımda açıklanmaktadır). Son olarak, Beyaz dengesini ayarlamak / değiştirmek için "WB" düğmesinden bahsedelim. Bu düğmeye basılı tuıtarak arka ayar kadranı ile beyaz dengesini değiştirebilirken, ön ayar kadranı ile ince ayar yapabilirsiniz. Makinenizin üstünde, sağ tarafta, LCD ekranın üst kısmında üç düğme daha göreceksiniz: Kamera modunu değiştirmek için "MOD" düğmesi, Video kayıt düğmesi (kırmızı nokta ile) ve Poz telafisi düğmesi. Makineyi aldığımdan beri hiç video kaydı yapmadım. O nedenle en çok kullandığım iki düğme MODE ve poz telafisi düğmeleridir. Geleneksel "PASM" kadranlı diğer kameraların aksine Nikon D810'da böyle bir kadran yok ve bunun yerine MODE düğmesini kullanmanız gerekiyor. Dolayısıyla, farklı kamera modları arasında geçiş yapmanız gerekiyorsa, MOD düğmesini basılı tutmanız ve arka ayar kadranını çevirmeniz gerekiyor. Bunu yaptığınızda, "P" (Program Otomatik), "S" (Enstantane Önceliği), "A" (Diyafram Önceliği) ve "M" (Manuel) olmak üzere 4 farklı mod ile karşılaşırsınız. D810'la çekim yaparken çoğunlukla Diyafram Öncelikli ve Manuel modları kullanıyorum. Pozlama telafisi düğmesi, Diyafram Öncelikli modu ile çok iyi bir ikili oluşturuyor ve birbirlerini tamamlıyor. Arkadaki “AE-L / AF-L” düğmesi pozlamayı kilitlemem gerektiğinde gerçekten hayat kurtarıyor. Çekim Menüsü Ayarlarımı kontrol ederken yoğun kullandığım ilk yer Çekim Menüsü’dür. İlk önce kendi ayarlarımı paylaşıp, ardından önemli ayarlardan bahsedeceğim. Çekim menüsü kümesi: A (default) Genişletilmiş menü kümeleri: OFF-Kapalı Kayıt klasörü: varsayılan Dosya adlandırma: SDM (Adım ve soyadımdan oluşan kısaltma) Birincil yuva seçimi: SD kart yuvası (*) İkincil yuva işlevi: Yedekleme Resim kalitesi: NEF (RAW) JPEG/TIFF kaydı Resim boyutu: L (gri alan kullanıma kapalı) JPEG sıkıştırma: En iyi kalite NEF (RAW) kaydı Resim boyutu: RAW L Büyük NEF (RAW) sıkıştırma: ON-Kayıpsız sıkıştırılmış NEF (RAW) bit derinliği: 14-bit Görüntü alanı Görüntü alanı seç: FX (36x24) Otomatik DX kırp: ON-Açık Beyaz dengesi: AUTO1-Otomatik Picture Control ayarla: SD-Standart Picture Control’ü yönet: Kaydet/düzenle > Standart Renkli alan: Adobe RGB Etkin D-Lighting: OFF-Kapalı HDR (Yüksek dinamik aralık: OFF (gri alan ayara kapalı) Vinyet kontrlü: OFF-Kapalı Otomatik dağılma kontrolü: OFF (gri alan ayara kapalı) Uzun pozlama KA: OFF-Kapalı Yüksek ISO KA: OFF-Kapalı ISO duyarlılığı ayarları ISO duyarlılığı: 64 Otomatik ISO duyarlılığı kontrolü: ON Maksimum duyarlılık: 3200 Minimum enstantane hızı: AUTO-Otomatik Çoklu Pozlama: OFF-Kapalı Aralıklı çekim: OFF-Kapalı Zaman aralıklı çekim: OFF-Kapalı Film ayarları Çerçeve boyutu/kare hızı: 1920x1080; 60p Film kalitesi: HIGH-Yüksek kalite Mikrofon duyarlılığı: Otomatik duyarlılık Frekans yanıtı: WIDE-Geniş aralık Rüzgar sesini azaltma: OFF-Kapalı Hedef: SD kart yuvası Film ISO duyarlılığı ayarları ISO duyarlılığı (mode M): 64 Otomatik ISO kontrol (mode M): OFF-Kapalı Maksimum duyarlılık: 12800 Burada bulunan çok farklı ayarlar gözünüzü korkutmasın, pek çok ayarı belki de hiç değiştirmeyeceksiniz. Bana göre buradaki bazı önemli ayarlar şunlar. Birincisi, "Çekim menüsü kümesi". Bu, 4'e kadar farklı çekim menüsü ayarlarını saklamanıza izin veriyor. İyi haber, her bir kümeyi "Manzara", "Portre" gibi özel bir adla isimlendirebilirsiniz. Kötü haber, bu ayarlar bence tamamen gereksiz! Ben de dahil olmak üzere pek çok Nikon kullanıcısı, Nikon'un uzun yıllardır değişmeyen menü kümelerinin uygulanmasıyla şaşkına dönmüş durumda. Bence Özel ayar kümelerinde üç temel kusur var: Menü kümeleri, "Çekim Menüsü" ve "Özel Ayar Menüsü" olarak 2 ayrı bölümdür. Bu da ayarları iki yerde saklamanız ve bir değişiklik yapmanız gerektiğinde iki yerde de değişmenizi gerektirir. Tüm kamera ayarlarını tek yerde saklayabileceğimiz bir çözüm yok. Fotoğraf makinesinde bir kümeyi hızlı bir şekilde seçebilecek herhangi bir düğme yok. En hızlı yol arkadaki "i" düğmesine basmak ve daha sonra "ÇEKİM" veya "ÖZEL" için farklı bir banka seçmektir. D600 / D610 gibi alt uç Nikon DSLR'ler bu açıdan çok daha iyi, çünkü PASM kadranın hemen üzerinde U1 ve U2 seçenekleri var. Menü kümelerini kaydetmenin bir yolu ne yazık ki yok. Belirli bir küme seçerseniz ve ardından bu kümedeki herhangi bir ayarı o anlık değiştirirseniz, artık yeni ayar geçerli olacaktır. Bu da kümelerin kullanım amacına tamamen ters bir durum oluşturuyor. O nedenle ben burayı çok sık kullanmıyorum. Yukarıdaki sınırlamalar kümeleri benim için gereksiz kılıyor. Nikon'un yapması gereken şey, kameranın MODE düğmesine U1, U2, U3 ve U4 gibi birkaç seçenek eklemek ve ardından tüm fotoğraf makinesi ayarlarını bu bellek bankalarına (otomatik odaklama ayarları dahil) kaydetmeye izin vermek ve sorunu çözmek Nikon'un neden aynı kullanışsız kümeleri üstün nitelikli DSLR gövdelere tekrar tekrar koyduğunu, bunda neden ısrarcı olduğunu anlayamadım. Bunun yerine her çekim başında önceden cep telefonuma not aldığım kontrol listemden, benim için önemli olduğuna inandığım ayarları bir kez daha gözden geçiriyorum. Neyse, biz diğer çekim menüsü ayarlarına geçelim. Bir sonraki önemli ayar, "İkincil yuva işlevi". Bu özellik birden fazla kartla çekim yaparken ikinci kart yuvası için bir rol seçmenizi olanak sağlar. Fotoğraf makinesini görüntüleri üç farklı şekilde kaydedecek şekilde ayarlayabilirsiniz; Temel ayar, görüntüleri ilk karta kaydeder ve ilk kart dolduğunda kamera ikinci karta kaydetmeye başlar. Genellikle önemli olan bir şey üzerinde çalışmadığım ve yedek imajlara ihtiyacım olmadıkça, genellikle bu ayara “Kapasite aşımı” ayarlarım. İkinci ayar olan "Yedekleme" seçilirse kamera, fotoğrafları her iki bellek kartına da aynı anda kaydeder. Son ayar “RAW birincil – JPEG ikincil” ayarıdır. RAW dosyalarını bir karta ve JPEG dosyalarını diğer karta kaydetmenize olanak tanır. Gün boyunca çok fazla adetli çekim yapacaksanız "Kapasite aşımı"nda bırakın, eğer kartlardan birinin arızalı olmasından dolayı fotoğraflarınızın kaybolmadığından emin olmanız gerekiyorsa "Yedekleme"yi seçin. Ben çekimlerimi hep RAW yapıyorum. O nedenle "Görüntü kalitesi" hep RAW olarak ayarlıdır. "NEF (RAW) kaydı" her zaman 14-bit Kayıpsız sıkıştırılmış olarak ayarlıdır. Kameranın verebileceği en iyi görüntü kalitesini elde etmek için 14-bit'i seçiyorum ve "Kayıpsız sıkıştıtılmış” ayarlıyorum. Bu sayede fotoğraflarım "Sıkıştırılmamış" dan çok daha küçük dosya boyutlarında kayıt ediliyor ve böylece kartıma daha fazla fotoğraf sığdırabiliyorum. "Beyaz Dengesi" ayarım “Otomatik”'tir ve ("Uzun Pozlama KA" hariç) RAW görüntüleri etkilediğinden Resim Kontrolleri, Aktif D-Aydınlatma, HDR vb. gibi diğer tüm ayarlar kapalıdır. Unutmayın, RAW dosyalar manipüle edilmemiş veriler içerir ve işlem gerektirir. Fotoğraf makinenizin LCD ekranında gördüğünüz (her RAW dosyası) tam boyutlu JPEG görüntüsüdür. Nikon'un Capture NX gibi tescilli yazılımını kullanırsanız, bu ayarlar RAW görüntülere otomatik olarak uygulanabilir. Fotoğraflarımı saklamak ve işlemek için Photoshop ve Lightroom kullanıyorum. Görüntülerin fotoğraf makinesinin LCD ekranında nasıl gösterildiğini çok umursamıyorum, bu yüzden herşeyi kapatıyorum. Renk alanı RAW dosyaları için önemli olmasa da, AdobeRGB kullanıyorum. Çünkü doğru pozlamayı belirlemek için biraz daha doğru bir histogram veriyor. Çünkü kamera, RAW formatında çekim yapsanız dahi kendisi tarafından oluşturulan JPEG görüntüsüne dayalı histogramı gösterir. En sık değiştirdiğim menü ayarı "ISO duyarlılığı ayarları"dır. Elde çekim yaparken çoğunlukla “Otomatik ISO” kullanıyorum, çünkü bu benim için çok zaman kazandıran harika bir özellik. Her çekim için ISO belirtmek yerine, “Otomatik ISO duyarlılığı kontrol”u aktif ediyorum,“Açık” duruma getiriyorum. “ISO duyarlılığı” (yani minumum ISO) : 64 “Maksimum duyarlılık” (yani en fazla çıkmasını istediğim ISO) : 3200 “Minimum enstantane hızı" : Otomatik ayarlıyorum. "Otomatik"ayarı (en düşük perde hızı ayarı) harika bir özellik sunuyor. Çünkü lensin odak uzaklığını okuyor ve minimum enstantane hızını lensin odak uzaklığına otomatik olarak ayarlıyor. Elleriniz benim gibi titrekse, “Minumum enstantane hızı > Otomatik” kısmında "Hızlı"’ya bir adım daha yakın olacak şekilde değiştirebilirsiniz. Bu, asgari enstantane hızını temel olarak iki katına çıkarır. Örneğin, kameraya 50mm'lik bir lens takılıysa, minimum enstantane hızınız 1/100 saniye olacaktır. Bu ayarı sonuna kadar (Faster) ayarlarsanız, enstantane hızını 1/200 saniyeye yükseltir. Bir VR lens kullanırken "Otomatik" minimum obtüratör hızını genellikle "Daha yavaş" bir seviyeye düşürüyorum. Ne yazık ki Nikon otomatik olarak VR'yi telafi etmenin bir yolunu henüz uygulamaya koymadı. Bu nedenle bu ayarı kullandığınız lense göre ayarlamanız gerekiyor. Üçayak ile Manzara veya mimari fotoğraf çekerken “Otomatik ISO”yu kapatıyorum ve en yüksek dinamik aralık ve en düşük kumlanma seviyeleri için ISO 64 ayarında kullanıyorum. Özel Ayar Menüsü Bu menüde de pek çok farklı ayar bulunuyor ve birçok insan bu ayarlar içinde kayboluyor. Şahsen kullandığım ayarlar şunlar: a : Otomatik Netleme a1: AF-C öncelik seçimi: Bırak + Netle a2: AF-S öncelik seçimi: Netle a3: Sabitken netleme izleme: AF 3 (Normal) a4: AF etkinleştirme: Yalnızca AF-ON – bununla ilgili detaylı açıklama aşağıda a5: Netleme noktası görüntüleme Manuel netleme modu: ON Dinamik alan AF görüntüleme: ON Grup alan AF görüntüleme: ilk seçenek a6: Netleme noktası aydınlatması: Otomatik a7: Netleme noktası sarmalı: Sarma a8: Netleme noktası sayısı: AF51 a9: Konuma göre kaydet: Kapalı a10: Dahili AF yardımcı aydınlatması: Açık a11: AF-alanı modu seçimini sınıtlayın: Tümü seçili a12: Oto. Netleme modu kısıtlamaları: Kısıtlama yok b - Ölçüm/Pozlama b1: ISO duyarlılık adımı değeri: 1/3 b2: Pozlama kontrolu için EV adımları: 1/3 b3: Pozlama/flaş telafisi adım değeri: 1/3 b4: Kolya pozlama telafisi: Kapalı b5: Matris ölçümü: Yüz tanıma açık b6: Merkez ağırlıklı alan: 12mm b7: En iyi ince ayar pozlaması: — c – Zamanlayıcılar/AE kilidi c1: Deklanşör AE-L: Kapalı c2: Bekleme zamanlayıcısı: 10s c3: Otomatik zamanlama Otomatik zamanlama gecikmesi: 5s Çekim sayısı: 1 Çekimler arası aralık: 0.5s c4: Ekran kapanma gecikmesi: 1m d - Çekim/Ekran a1: Uyarı sesi Düzey: Kapalı Şiddet: Düşük d2: CL modu çekim hızı: 3 fps d3: Maksimum sürekli bırakma: 100 d4: Pozlama gecikme modu: Kapalı d5: Elektronik ön perde deklanşörü: Etkinleştir d6: Dosya numarası sırası: Açık d7: Vizör kılavuz çizgi ekranı: Açık d8: ISO ekranı ve ayarları: ISO duyarlılığını göster d9: Ekran ipuçları: Açık d10: Bilgi ekranı: Manuel d11: LCD aydınlatma: Kapalı d12: MB-D12 pil tipi: LR6 d13: Pil sırası: MB-D12 e - Basamaklama/Flaş e1: Flaş senkronizasyon hızı: 1/320* e2: Flaş enstantane hızı: 1/60 e3: Dahili flaş için flaş kontrol: TTL e4: Flaş için pozlama telafisi: Tüm çerçeve e5: Pilot flaş: Açık e6: Otomatik basamaklama ayarı: AE ve flaş e7: Otomatik basamaklama (Mode M): Flaş/hız e8: Basamaklama sırası: MTR > alt > üst f - Kontroller f1: Işık düğmesi: LCD arka plan aydınlatma f2: Çoklu seçici orta düğmesi Çekim modu: RESET-Merkezi netleme noktası seç İzleme modu: Zoom açık/kapalı -> 1:1 (100%) Canlı görüntü: RESET-Merkezi netleme noktası seç f3: Çoklu seçici: OFF-İşlem yapma f4: Fn düğmesi ata: Bas > En üst MENÜM ögesine erişim f5: Önizleme düğmesini ata: Önizleme f6: AE-L/AF-L düğmesini ata: Bas > AE/AF kilidi f7: Enstantane hızı ve diyafram kilidi: — (Kapalı / Kapalı) f8: BKT düğmesini ata: BKT- Otomatik basamaklama f9: Ayar kadranlarını özelleştir: Hepsi varsayılan ayarlı f10: Kadran kullanmak için düğmeyi bırak: OFF-Hayır f11: Yuva boş bırakma kilidi: LOCK-Bırakma kilitli f12: Ters göstergeler: – 0 + f13: Film kayıt düğmesi ata: ISO duyarlılığı f14: Canlı görüntü düğmesi seçenekleri: ON-Etkinleştir f15: MB-D12 AF-ON düğmesini ata: AF-ON f16: Uzak (WR) Fn düğmesini ata: OFF-Yok f17: Objektif netleme işlemi düğmeleri: Yalnızca AF kilidi g - Film g1: Fn düğmesini ata: OFF-Yok g2: Önizleme düğmesini ata: Bas > Dizin işaretleme g3: AE-L/AF-L düğmesini ata: Bas > AE/AF kilidi g4: Deklanşör düğmesini ata: Fotoğraf çek Görüldüğü gibi çok seçenek var. Her ayar hakkında ayrıntılı bilgi veremeyeceğim, bu yüzden benim için gereken en önemli şeylerden bahsetme yetineceğim. "a - Otomatik Netleme” bölümü benim için oldukça önemli. Çünkü bu bölüm kameranızın otomatik odaklamasının ne şekilde olacağını kontrol eder. İlk iki ayar "AF-C öncelik seçimi" ve "AF-S öncelik seçimi"dir ve Tek veya Sürekli modlarda çekime yardımcı olmak için vardır. Şahsen, "AF-C öncelik seçimi"ni "Bırak + Netle" olarak belirlemeyi tercih ediyorum. Bu ilk çekimden sonra netlemeye öncelik ver demektir. Nesne odakta değilse bu durumda fps hızını düşürebilir. Ancak D810 zaten süper hızlı bir fotoğraf makinesi değil, bu nedenle doğru odaklama fps’den daha önemlidir benim için. "AF-S öncelik seçimi"ndeki “Netle” ayarı, fotoğraf makinesini çekimi gerçekleştirmeden önce netlemeye zorlar. Netleme yapamazsa siz deklanşöre tam bassanız da çekimi gerçekleştirmeyecektir. Bir sonraki ayar, genellikle "3 (Normal)" varsayılan ayarında tuttuğum "a3: Sabitken netleme izleme" seçeneğidir. Bu ayar, odaklanılan nesnenin önüne başka bir nesne girdiğinde Otomatik odaklamanızın ne kadar çabuk etkileşeceğini kontrol eder. Kuşları uçuş sırasında çekim yaparken, bu ayarı kısa gecikmelerle azaltmayı tercih ediyorum, çünkü odakladığım ve takip ettiğim kuşun önüne bir başka kuş girerse fazla beklemeden yeni kuşa odaklanmasını isterim. Çünkü o sırada seri çekim modundayımdır ve makinem çekmeye devam etsin isterim. Netlikten taviz vermek istemem. Eğer kalabalık bir topluluk içinde oynayan çocuğunuzu çekmek istiyorsanız ve odağın hep onda olmasını istiyorsanız, bu ayarı “5 (Uzun)” şeklinde ayarlamanız gerekebilir. Çünkü araya başka çocuklar girdiğinde odağın onlara kaymasını istemezsiniz. D810'umdaki en sevdiğim özellikle AF-ON özelliğidir. Makinemdeki “a4: AF etkinleştirme” ayarı “Yalnızca AF-ON” ayarlıdır. Bunun anlamı şudur: netlemeyi artık deklanşöre yarım basarak yapamayacaksınız, bunun yerine netlemeyi kameranızın arkasında (size bakan yüzündeki) “AF-ON” düğmesine basarak yapacaksınız demektir. Bu özellik tüm kameralarımda varsayılan olarak her zaman kullandığım harika bir özelliktir. Bir kez AF-ON tuşuna basarak netlediğinizde elinizi kaldırsanız dahi siz bir kez daha basana kadar netleme kilitli kalacaktır. Şimdiye kadar denemediyseniz, mutlaka deneyin. Başlarda alışmak biraz zor gelse de, alışınca bırakamayacaksınız. "a6: AF noktası aydınlatması" ayarı, deklanşör düğmesine yarım bastığınızda (veya artık AF-ON tuşuna bastığınızda J) vizör odak noktasını (noktalarını) ve farklı ızgaraları kırmızı renkte aydınlatmak için kullanılır. Genellikle bunu "Otomatik" olarak bırakıyorum. Köşelerdeyken odak noktalarımı ekranın diğer yanına kaydırmayı sevmiyorum ve tüm odak noktalarını etkinleştirerek çekim yapmaktan hoşlanıyorum. Dolayısıyla "a7: Netleme noktası sarmalı” özelliğini kapatıyorum, “Sarma” olarak ayarlıyorum. “a8: Netleme noktası sayısı” ayarını “51 nokta” olarak ayarlıyorum. "a10: Dahili AF yardımcı aydınlatması" ayarı, AF-S odak modunda çekim yaparken devreye giren kameranın önündeki lambanın ayarı. Nesne karanlıksa, öndeki pilot ışık yanar ve çektiğiniz nesneyi aydınlatır. Bu, otomatik netleme sisteminin doğru odaklanmasını sağlar. Düşük ışıklı ortamlarda yararlı buluyorum, bu yüzden bu ayarı açık tutuyorum. Eğer habersiz çekim yapıyorsanız ya da dikkat çekmek istemiyorsanız bu ayarı kapatın. Tatsız durumlarla karşılaşabilirsiniz J Spor veya yaban hayatı çekiyorsanız, D810'da size büyük yardımı olacak birkaç yeni menü ayarı mevcut. Artık “AF-alanı modu” seçimini sınırlayabilirsiniz. En sık kullandığım ayar “Grup alan AF” dir. Fotoğraf makinesi seçtiğiniz bir netleme noktası grubu kullanarak netleme yapar, bu da fotoğraf makinesinin ana konu yerine arka plana netleme yapması riskini azaltır. Tek bir netleme noktası kullanarak fotoğrafı çekilmesi zor konularda bunu seçiyorum. Dikkat: AF-S netleme modunda yüz algılanırsa, fotoğraf makinesi portre konularına öncelik verecektir. "b - Ölçüm / Pozlama" ayarlarından birçoğunu varsayılan değerlerde bırakıyorum. "c - Çekim / Ekran" menüsü altında, her zaman yaptığım ilk şey “d1: Uyarı sesi” “Düzey”ini kapatmaktır. Her odakladığımda kameramdan gelen bip sesleriyle çevremi rahatsız etmekten nefret ediyorum. Manzara fotoğrafları çekerken sıklıkla güvenebileceğim en önemli ayar "d4: Pozlama gecikme modu”dur. Bu özellik, son Nikon DSLR'lerde bir mücevher niteliğinde bence. Çünkü kamera önce aynayı kaldırıyor (çok titreşim üretiyor), daha sonra belirli bir süre bekleyip fotoğrafı çekmek için deklanşörü aktif ediyor. Güzel olan şey korkunç olan "ayna titreşimi"ni tamamen ortadan kaldırabilen 3 saniyelik gecikmeyi belirtebilmenizdir. Bu özellik keşfedildikten sonra artık kablolu/kablosuz tetikleyicileri yanınızda getirmediğinize pişman olmuyorsunuz. Bu özellikle ilgili en iyi şey, kameranın zamanlayıcıyla bağlantılı olarak kullanabilmenizdir. Kameranın üst kısmındaki ikincil kadranı “Zamanlayıcı”ya ve "Otomatik zamanlayıcı gecikmesi"ni 5 saniye gibi ayarlarsanız, kamera sarsıntısını tamamen ortadan kaldırabilirsiniz. Temel olarak, başlangıçtaki 5 saniyelik zamanlayıcı, deklanşöre bastıktan sonra fotoğraf makinesinin içindeki mekanizmanın titreşimini azaltmak içindir. 5 saniye bekledikten sonra "Pozlama gecikme modu" özelliği başlar ve ayna kalkar. Kamera, ayna hareketinin yarattığı sarsıntıyı geçiştirmek için önce 3 saniye daha bekler ve ardından fotoğrafı çeker. Bu, manzara, mimari ve düşük ışık koşullarında / çok yavaş enstantane hızlarında fotoğraf çekerken kullanmanızı kesinlikle önerdiğim harika bir özelliktir. D810'daki yeni bir özellik de "d5: Elektronik ön perde deklanşörü" seçeneğidir. Bu yalnızca Ayna Kilitleme ve Ayna Kilitleme Modlu Canlı Görünüm'de etkiliyse de, perde kullanmadan pozlamaya başlayarak perdedeki titreşimleri tamamen ortadan kaldıran bir özelliktir. Bilindiği gibi; pozlama birinci perde kalkınca başlatılır ve ikinci perde indiğinde sonlandırılır. Bu mekanik hareket ne de olsa içerde bir sarsıntı yaratacaktır. Elektronik ön perde aktifse; birinci perde iner, algılayıcıya enerji verilir ve belirtilen veya kamera tarafından hesaplanan enstantane süresi boyunca pozlama başlar, süre bitiminde pozlama otomatik olarak durur (algılayıcının enerjisi kesilir), ardından ikinci perde iner. Böylece perde sarsıntısının yaratacağı negatiflik ortadan kalkar. Nikon bu özelliği herhangi bir Canlı Görünüm modunda da çalışacak şekilde düzeltirse daha kullanışlı olacaktır. "d7: Vizör kılavuz çizgi ekranı" vizöre dikey ve yatay çizgiler oluşturan güzel bir özellik. Ufkun yatay veya dikey olarak hizalanması ve kadrajımı çerçevelemem için, kompozisyonumda daha iyi bir görsel görünüme sahip olmak için bu kılavuz çizgilerini her zaman kullanıyorum.. Kendi başıma farklı bir makale konusu olduğu için “e - Basamaklama / Flaş” bölümlerine burada girmeyeceğim. Bu konuyu başka bir yazımda deatylıca paylaşmayı planlıyorum. "f - Kontroller" bölümü sıklıkla kullandığım bir yerdir, çünkü bu bölümde zaman kazandıran bazı özellikler var. Nikon gelişmiş kameralardaki en sevdiğim gizli özellik ile başlayalım, "f2: Çoklu seçici orta düğmesi". Bu özellik bana çok büyük bir zaman tasarrufu sağlıyor. Temel olarak, tek bir düğmeye basarak görüntüleri incelerken çoklu seçicide orta düğmeyi ayarlayarak yakınlaştırma ve uzaklaştırma düzeylerini ayarlayabilirsiniz. Fotoğrafı çektiğinizde odakladığınız noktanın yeterince net olup olmadığını anlamanız için doğru büyütme seviyesine ulaşıncaya kadar “+” tuşuna defalarca basmanız gerekir. Bu da can sıkıcı ne zaman kaybettirici bir olaydır. O zaman bu özelliği çok seveceksiniz. Seçebileceğiniz üç büyütme seviyesi vardır: "Düşük büyütme (% 50)", "1:1 (% 100)" ve "Yüksek büyütme (% 200)". Kullanılacak en iyi ayar 1:1'dir, çünkü görüntüleri % 100 / piksel seviyesinde görüntülemenizi sağlar. Aynı düğmeye tekrar bastığınızda normal görünüme döner. Bana göre bir sonraki önemli özellik "f4: Fn düğmesini ata" seçeneğidir. Bu ayar kameranın önündeki "Fn" (İşlev) düğmesini programlamaya izin verir. Farklı ortamlarda çok çekim yapıyorum ve bu nedenle “Otomatik ISO” ayarlarımı hızlı bir şekilde değiştirmem gerekiyor. Ne yazık ki, Otomatik ISO "Çekim Menüsü"ne gömülü ve ulaşması çok uzun sürüyor. Fn düğmesine basarak Otomatik ISO 'ya erişebilmeyi seviyorum ve bunu yapmak çok kolay. Nasıl mı? Önce "Menüm" bölümüne gidin. Ardından "Öğe ekle" > "Çekim menüsü"ne gidin. "ISO duyarlılığı ayarları"nı bulun ve "OK" düğmesine basın. Bir sonraki ekran "Konum seç" demelisiniz, orada "ISO hassasiyet ayarları" nı göreceksiniz. Bir kez daha "OK"e bastığınızda bunu "Menüm" penceresinin üstünde göreceksiniz. Zaten sık kullanılan bazı ayarlarınız varsa, bunları en üste taşımayı unutmayın. Bunu yaptıktan sonra, "Özel Ayarlar Menüsü”ne gidin ve "Kontroller" > "f4: Fn düğmesi ata " kısmına gidin. Oradan, “Bas > En üst MENÜM ögesine erişim"i seçin ve “OK”e basın. Şimdi test edin; Menüyü kapatın, ardından fotoğraf makinesinin önündeki "Fn" düğmesine basın. Eğer her şeyi doğru yapmışsanız, arka LCD sizi “ISO hassasiyeti ayarları”na yönlendirecektir. Otomatik ISO özelliğini ayarlamanız gerektiğinde muhteşem zaman kazandırıyor. Nikon D810 ile video çekmediğimi belirtmiştim. Bu nedenle Nikon D810’un üst kısmındaki kırmızı noktalı "Film kaydetme düğmesi"ni ISO değiştirmek için ayarlıyorum. Bunu yaptıktan sonra ISO’yu değiştirmek için artık en üstteki ISO düğmesine ulaşmak zorunda değilsiniz, Film kayıt düğmesine basarak ISO ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Bu, ISO düğmesine bastığınız gibi çalışır, arkadaki ayar kadranı ISO’yu değiştirir ve ön ayar kadranı Otomatik ISO'yu açar veya kapatır. Artık vizöre bakarken ISO değerlerinizi kolayca değiştirebilirsiniz. Bunların dışındaki ayarların geri kalanını olduğu gibi bırakırım. Ayarlar Menüsü / Fotoğraf Makinesi Ayarları Bu kısmı çok sık kullanmıyorum. Makinemi ilk aldığımda gerekli olan değişiklikleri yaptım, sonrasında hiç uğramadım desem yalan olmaz. Çünkü bu alan, Saat / Tarih ayarlama, Fotoğraflara yorumlar ekleme, LCD parlaklığını ayarlama, hafıza kartını biçimlendirme gibi belirli görevler için kullanacağınız alandır. Yapacağımız tek şey "Telif hakkı bilgisi" alanını güncellemektir. Temel olarak bu ayar çektiğimiz her fotoğrafta yer alan metin bilgilerini ekler. Bir kartınızı kaybettiyseniz ve birisi bunu bulursa Telif Hakkınıza ve / veya Adınıza bakarak size ulaşabilir. Artı, RAW dosyalarına veri yazıyorsunuz, bu nedenle bir fotoğrafın yazarı olduğunuzu ispatlamak isterseniz RAW dosyası iletişim bilgilerinizle birlikte mükemmel bir kanıt oluşturabilir. Ben her ihtimale karşı kullandığım tüm SD ve Kompak Flaş kartlarımın üzerine Adımı, Soyadımı ve cep numaramı yazarım. Umarım bu makaleyi faydalı bulmuşsundur. Bir kez daha belirtmeliyim ki, bunlar benim için işe yarayan ayarlardır ve sizin ihtiyaçlarınıza uymuyor olabilirler. Mevcut tüm özelliklerden ve özelleştirmelerden yararlanmak için fotoğraf makinenizi keşfetmeniz ve her ayarı mümkün olduğu kadar çok öğrenmeniz en iyisidir. Yazı: Nikon D810 Ayarları
    1 puan
  13. Kendi çapımda yaptığım kapsamlı testlere dayanarak Nikon D850'nin, fotoğraf kalitesini artırabilecek çok sağlam ve etkileyici bir araç olduğunu söyleyebilirim. Nikon D850, şüphesiz Nikon'un teknolojik anlamda şimdiye kadarki en gelişmiş fotoğraf makinesi. Nikon D850 özellikleri özet olarak bakmak gerekirse; Nikon D850 Dijital SLR fotoğraf makinesi, ISO 64'te aşırı ayrıntı ve mükemmel dinamik aralığı yakalayabilen 45.7 MP tam kare (FF) BSI CMOS sensörüyle manzara, mimari ve stüdyo fotoğrafçılığı ihtiyaçları için bir rüya fotoğraf makinesi. Efsane Nikon D5 modelinde de bulunan; 15 tanesi f/8'e duyarlı toplam 99 adet çapraz odak noktası ile üst düzey AF sistemi, - 4 EV AF hassasiyeti, 181.000 piksel gelişmiş RGB ölçüm sistemi, MB-D18 Pil tutacağı (battery grip) ile 9 fps'ye kadar çıkabilen, kendi orijinal pili ile 7 fps'lik sürekli çekim hızı, Hızlı EXPEED 5 işlemci gibi öncü özellikleri Nikon D850'yi hareketi fotoğraflamak, spor ve yaban hayatı fotoğrafçılığı için oldukça cazip hale getiriyor. Videograflar bu makine ile HDMI üzerinden 4: 2: 2 sıkıştırılmamış video, yavaş çekimli video, 4K ve 8K zaman aşımı kaydı ve diğer tüm videoya bağlı özellikler ile 4K tam çerçeve video kaydetmeyi sevecekler. Ve son olarak, Odak istifleme (Focus stacking), eğilebilir dokunmatik LCD ekran, aydınlatmalı düğmeler, dahili Wi-Fi ve Bluetooth, hava koşullarına karşı korumalı gövde ve çift kart yuvaları gibi tüm ilave özellikler, Nikon'un D850'yi yapmak için cephaneliğindeki her şeyi kullandığını gösteriyor. D850 çok yönlü bir kamera. Nikon, D850'yi piyasadaki en yetenekli kamera haline getirmek için ilk kez iki kamera hattını bir araya getirmiş. Algılayıcı Teknolojisi D850 üzerindeki sensör sadece çözünürlükteki 36.3 MP'den 45.7 MP'e bir artış açısından değil aynı zamanda algılayıcı teknolojisi açısından da tamamen farklı. Nikon D850'nin ilk arka-aydınlatmalı BSI CMOS sensörü ile geçmişte gördüğümüz geleneksel CMOS sensörlere kıyasla muhteşem bir görüntü kalitesi yakaladı. Nikon geçmişte sıkça yaptığı, Sony tarafından geliştirilen bir sensöre başvurmak yerine Nikon D3 ve D700 model kameralarında D850 sensörünü kendi başına tasarladı ve farklı bir üretici tarafından üretilmesine karar verdi. Salt çözünürlük söz konusu olduğunda bu büyük bir gelişme değil elbet, toplam çözünürlükte kabaca %25'lik bir artış ve doğrusal çözünürlükte yalnızca %12'lik bir artış anlamına geliyor. Fakat, daha büyük baskılar elde etmek ve eyleme daha yakın olmak isteyenler için ekstra kırpma seçeneklerine izin vermesi nedeniyle çözünürlükte anlamlı bir artış demektir. Nikon, D810'da olduğu gibi "Baz ISO değerini" 64 ISO'da aynı seviyede tutarak mükemmel dinamik aralık sağladı. Aynı zamanda ISO aralığı 64-12,800'den 64-25,600'e yükseltildi ve ISO hassasiyeti 102,400'e kadar yükseldi. Nikon, bu sensör iyileştirmelerine ek olarak D810'da daha önce gördüğümüz sRAW seçeneğine bir seçenek daha ekledi ve D850'de bir mRAW seçeneği de getirdi. AF Sistemi Nikon, D850 gövdeye, D5 / D500 kameralarında olan 99'u çapraz olmak üzere toplam 153 odak noktası ile mükemmel Multi-CAM 20K AF sistemi teknolojisini getirdi, en son nesil EXPEED 5 işlemciyle birlikte bu iki sistemin birleşimi çok üstün bir AF performansı sağladı. Kameranın ortasındaki 15 odak noktası maksimum f/8 diyaframa duyarlı, bu da maksimum Diyafram açıklığı f/4 olan bir objektifle 2x tele-dönüştürü kullanabileceğiniz anlamına gelir, 2x tele-dönüştürücü diyaframdan 2 durak kaybı yaratır ve maksimum f/8 diyafram verir. Bu durumda bile yine de kolaylıkla hedefine odaklanabilen kamera -4 EV'ye kadar hassasiyet ile aşırı derecede düşük ışık koşullarında bile AF sisteminin başarıyla çalışmasına olanak tanır. Nikon D810'un -2 EV'ye kadar hassas olduğu unutulmamalı, bu nedenle D850'de önceki modele göre iki durak gibi çok önemli bir iyileşme sağlandı. Buna ek olarak, kameranın ortasındaki 15 çapraz tip odak noktaları dışındaki dış odak noktaları bile -3 EV'de çalışabiliyor ve bu da Nikon D810'un çerçevenin ortasında yapabileceğinden bile daha iyi! AF Sistemi: Düşük Işık Performansı Düşük ışık performansı denildiğinde Nikon D850 AF performansı şüphesiz piyasadaki en iyi kameralardan biri. -4 EV düşük ışık hassasiyeti sayesinde kamera, Nikon D810'un yapamadığı karanlık ortamlarda dahi neredeyse her koşulda netleme yapabiliyor. Düşük ışıklı ortamlarda özellikle portre ve düğün fotoğrafları çekimi yapan birçok fotoğrafçı için bu çok önemli, loş ışıklı odalarda, dans pistleri ve resepsiyon alanlarında kameraların odaklama yetenekleri otofokus kullanan profesyoneller için çok önemli. Nikon D850'yi hem asal (prime) hem de zumlu lenslerle birçok koşulda test etme imkanım oldu ve D850'nin düşük ışıktaki AF performansının şimdiye kadar kullandığım üst seviye tüm Nikon DSLR'lerden gerçekten çok üstün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, tıpkı merkezi odak noktasında da düşük ışık hassasiyeti olan Nikon D500 ve D5 gibi DSLR'ler gibi. Çekim Hızı (FPS) ve Tampon Bellek Nikon D850, 7 fps'lik sürekli çekim hızı yapabiliyor ve MB-D18 pil tutacağı ve daha büyük bir D5 pili ile 9 fps'e kadar çekim hızlarına ulaşabiliyor. 45.7 megapiksel ile fotoğraf çekebilen bir kamera için çok iyi bir hız! Çoğu fotoğrafçı için 7 fps veya daha azı yeterliyken, spor ve vahşi yaşam fotoğrafçıları, hızlı eylem çekerken kesinlikle önemli olan ekstra 2 fps'yi elde etmek için MB-D18 pil tutacağına ve daha büyük bir pil kapasitesine yatırım yapmak isteyebilirler. Burada sorulması gereken soru şudur: Nikon D850, hareketli nesneleri çekmek ve bu amaçla kullanılabilir bir kamera olması için yeterli miktarda görüntü barındırabilir mi? Aşağıdaki arabellek karşılaştırma tablosuna bir göz atalım ve D850'nin öncekilerle karşılaştırıldığında nereye oturduğunu görelim: DSLR Image Type FX Size DX Size FX Buffer DX Buffer Nikon D850 NEF (RAW), Kayıpsız sıkıştırılmış, 12-bit 41.5 MB 19.4 MB 170 200 Nikon D810 NEF (RAW), Kayıpsız sıkıştırılmış, 12-bit 31.9 MB 14.6 MB 47 100 Nikon D800 / D800E NEF (RAW), Kayıpsız sıkıştırılmış, 12-bit 32.4 MB 14.9 MB 21 38 Nikon D850 NEF (RAW), Kayıpsız sıkıştırılmış, 14-bit 51.5 MB 23.9 MB 51 200 Nikon D810 NEF (RAW), Kayıpsız sıkıştırılmış, 14-bit 40.7 MB 18.3 MB 28 97 Nikon D800 / D800E NEF (RAW), Kayıpsız sıkıştırılmış, 14-bit 41.3 MB 18.6 MB 17 29 Nikon D850 NEF (RAW), Sıkıştırılmış, 12-bit 34.2 MB 15.9 MB 200 200 Nikon D810 NEF (RAW), Sıkıştırılmış, 12-bit 29.2 MB 13.3 MB 58 100 Nikon D800 / D800E NEF (RAW), Sıkıştırılmış, 12-bit 29.0 MB 13.2 MB 25 54 Nikon D850 NEF (RAW), Sıkıştırılmış, 14-bit 43.8 MB 19.8 MB 74 200 Nikon D810 NEF (RAW), Sıkıştırılmış, 14-bit 36.3 MB 16.4 MB 35 100 Nikon D800 / D800E NEF (RAW), Sıkıştırılmış, 14-bit 35.9 MB 16.2 MB 20 41 Nikon D850 NEF (RAW), Sıkıştırılmamış, 12-bit 70.3 MB 30.8 MB 55 200 Nikon D810 NEF (RAW), Sıkıştırılmamış, 12-bit 55.9 MB 24.4 MB 34 78 Nikon D800 / D800E NEF (RAW), Sıkıştırılmamış, 12-bit 57.0 MB 25.0 MB 18 30 Nikon D850 NEF (RAW), Sıkıştırılmamış, 14-bit 92.0 MB 40.2 MB 29 200 Nikon D810 NEF (RAW), Sıkıştırılmamış, 14-bit 73.2 MB 31.8 MB 23 46 Nikon D800 / D800E NEF (RAW), Sıkıştırılmamış, 14-bit 74.4 MB 32.5 MB 16 25 Nikon D850 JPEG Fine (Büyük) 22.0 MB 10.1 MB 200 200 Nikon D810 JPEG Fine (Büyük) 18.1 MB 8.6 MB 100 100 Nikon D800 / D800E JPEG Fine (Büyük) 16.3 MB 8.0 MB 100 100 Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi Nikon, özellikle D800 / D800E DSLR'lere kıyasla D850'nin tampon kapasitesini önemli ölçüde artırmış. Hangi görüntü türünü seçerseniz seçin, D850, Nikon'un yukarıdaki sayıları üretmek için kullandığı Sony 64GB G Serisi XQD gibi hızlı XQD bellek kartlarını kullanmanız koşuluyla, maksimum fps'de çok daha fazla görüntü çekebilir durumdadır. Bu aynı zamanda gelecekte daha hızlı XQD kartları kullanırsanız, daha fazla adette fotoğrafı sürekli olarak çekebileceksiniz anlamına gelir! Ergonomi ve LCD özellikleri Nikon D850'yi ergonomik olarak yeniden tasarladı ve D810 yerine D500'e benzetti. Kamera dahili flaş içermiyor. Buna ek olarak, vizörün büyüklüğü dramatik bir artış gösterdi - D810'da 0.70x'ten D850'de 0.75x'e yükseldi. Nikon, LCD ekran boyutunu 3.2 inç ile aynı tutarken, LCD özelliklerini tamamen değiştirdi. LCD ekranın çözünürlüğü 2,359 milyon nokta ile neredeyse iki katına çıktı ve sonunda ben de dahil pek çok fotoğrafçının D8x0 serisi kameralarda görmek için beklediği, eğilebilir, dokunmatik LCD ekranı getirdi. Nikon D500 gibi D850 de düşük ışık koşullarında çekim yaparken tüm kamera tuşlarını daha kolay görülebilmesi için düğme aydınlatmasını gertirdi. Bu incelemenin sonraki sayılarında diğer kozmetik ve düğme değişiklikleri üzerinde duracağız. Batarya ömrü Nikon D850 artık daha verimli bir EN-EL15a pil ile kamera pil ömrünü 1,840 çekime kadar uzatıyor; D800 / D800E ve D810'da 900 çekim limitlerinde olan sayı 1,200 çekim sınırına yükseldi, bu da çok önemli bir yükseltme oldu. Güzel olan şey daha önce D800 ve D810'da kullanılan EN-EL15 pillerin D850'de de şarj cihazlarıyla birlikte kullanılabilmesi, ancak bu durumda yukarıda belirttiğim kadar fazla çekim yapılamayacaktır. Nikon D850 makinem elime geldikten sonra, insan, manzara ve vahşi yaşamı fotoğraflamak için bir dizi test çekimleri yaptım. Elbette her yönüyle mükemmel bir kamera değil ve bazı eksiklikleri de yok değil. Örneğin, Nikon'un daha iyi Canlı Önizleme deneyimi için sensör Faz Algılama AF sistemini daha çok geliştirmesini bekliyorum. Yalnızca yatayda değil dikey yönlerde de hareket edebilen çok yönlü bir LCD ekran çok yardımcı olurdu. Sahada çekim yaparken Hiperfokal mesafe sorunlarını ortadan kaldırmak için herkes için uygun bir Bölünmüş Ekran Zum uygulaması menü bankası sisteminde sabit ve düzgün bir şekilde uygulanırsa güzel olurdu. .... Bunlar bazılarına kıyasla basit talepler. Daha ileri gidersek; Gövde üzerinde Görüntü sabitleme sistemi, Piksel ötelemeli çekim, Elektronik Vizör, vb. Bunlar aynasız kameralarda bugün gördüğümüz özellikler, bunlardan fazla daha bir çok özellik var. Bütün bunlar, bir fotoğraf düşkünü olarak gelecekteki Nikon fotoğraf makinelerinde görmek istediğim bir takım iyileştirme alanlarının hala çok fazla olduğunu gösteriyor. Tüm bunlara rağmen, Nikon D850 beklentileri aşan, piyasadaki en iyi kameralar arasında yerini almış çok dengeli bir kamera. Nikon D850 ile ilgili yazılarım yeni başlıyor, çok özel alanlarda, uygulamalı olarak hazırlayacağım projelerim var. Bunları bitirdikçe sizlerle paylaşacağım. Şimdilik D850 yazılarım için aşağıdakilere göz atabilirsiniz; Nikon D850 Detaylı İnceleme Nikon D850 Gövde Yapısı ve Ergonomi Nikon D850 Görüntü Sensörü Nikon D850 AF Performansı ve Lens Seçimi Nikon D850 Ayarları Nikon D850 Genel Özellikleri Işığınız bol olsun. Kaynak: Arthenos.com
    1 puan
  14. Günümüzde DSLR'lerin ve aynasız kameraların birçoğu, kısaca "Elektronik Shutter" olarak bilinen, "Elektronik Ön Perde Deklanşörü" veya "Elektronik İlk Deklanşör Perdesi" olarak adlandırılan önemli bir özellikle birlikte geliyor; her ikisi de perdenin açılıp kapanması nedeniyle oluşan fotoğraf makinesinin sarsıntısını, yani "Deklanşör şoku"nu ortadan kaldırmak için tasarlanmıştır. Deklanşör şoku, özellikle de uzun odak uzaklığındaki lensler ve belirli deklanşör hızları kullanıldığında DSLR ve aynasız tüm modern kameralarda bir sorundur. Aşağıdaki fotoğraflara bakalım: Yüksek çözünürlükte çekilmiş bu fotoğraf, Lightroom'dan web çözünürlüğünde dışa aktarıldığında harika görünüyor değil mi? Fakat, aynı fotoğraf ayrıntıları görmek için %100 büyütüldüğünde oldukça bulanık görünüyor; yapraklar ve ağaç dallarındaki ayrıntılar neredeyse görünmez olmuş: Bu görüntü 46MP bir Nikon D850 kamera ile AF-S NIKKOR 70-200mm f/2.8E FL ED VR telefoto lens kullanılarak 170mm odak uzaklığında ve 1/8 saniye Perde hızı kullanılarak çekildiğinden, bu görüntüde deklanşör şoku etkisi bariz bir şekilde görünüyor. Şimdi aynı sahnenin herhangi bir deklanşör şoku olmadan nasıl görüntülendiğini merak ediyorsanız, aynı fotoğraf makinesiyle ve aynı pozlama değerleriyle çekilen aşağıdaki fotoğrafa bir göz atın: Aradaki fark gece ile gündüz gibi değil mi? Bu, belki de perde hareketinden kaynaklı şokun görüntülerinize getireceği hasar türünün en kötü senaryosu. Elektronik Shutter nedir? Tipik bir obtüratör mekanizması "ön perde" ve "arka perde" olarak bilinen iki perdeden oluşur. Ön perde ışığın içeri girmesi için pozlamanın başında açılır ve pozlama süresince açık kalır, pozlama bitiminde arka perde iner, yani kapanır ve ışığın sensöre ulaşmasını engeller. Pozlama süresini Enstantane hızı belirler. Ön perdenin oluşturacağı kamera sarsıntısını gidermek mümkündür, işte burada "Elektronik Ön Perde Deklanşörü" devreye giriyor. Elektronik Ön Perde Deklanşörü aktif edildiğinde makinede pozlama, Elektronik Shutter ile elektronik olarak başlatılır ve arka perde tarafından mekanik olarak sona erer. Bu, Elektronik Shutter'ın çalışması için ön perdenin açık olması gerektiği anlamına gelmektedir. Bir DSLR'de Canlı Önizleme modunda ya da aynasız bir kamerada çekim yapıyorsanız, ön perde zaten açılmıştır ve ışık doğrudan kamera sensörüne ulaşıyor demektir. Bu gibi durumlarda ön perdeyi tekrar tekrar kapatıp açmak için bir sebep yoktur. Neden zaten açık olan ön perdeden yararlanıp, ardından elektronik olarak pozlamayı başlatıp, mekanik arka perdeyle bitirmeyelim? İşte Elektronik Shutter'ın çalışma prensibi de buna dayanır, ön perde önceden zaten açıksa, hareket etmiyorsa, bu durumda deklanşör şoku da yok demektir, yani fotoğraflarımızda olumsuz etkisi olan bu şoku tamamen ortadan kaldırmak mümkündür. Elektronik Ön Perde Deklanşörü içeren DSLR ve Aynasız Kameralar Arasındaki Farklar Elektronik Ön Perde Deklanşörü Dezavantajları Elektronik Ön Perde Deklanşörü Nasıl Etkinleştirilir ve Çekim Nasıl Yapılır? Nikon DSLR'lerde Elektronik Ön Perde Deklanşörünü Etkinleştirme Elektronik Ön Perde Deklanşörü Destekleyen Kameralar ve daha fazlası... Detaylar için: Elektronik Shutter (Elektronik Ön Perde Deklanşörü) Nedir? Kaynak: Arthenos.com
    1 puan
  15. Havai Fişek Çekmek İçin En İyi Yöntem ve Ayarlar İşte size havai fişek çekmek için en iyi yöntem: f/8, 3 Saniye, ISO 400, bir Üçayak (tripod) Bu teknik için öncelikle bir üçayak kullanmanız gerekiyor. Şu ayarları deneyin ( f/8, 3 Saniye, ISO 400) ve inanın yanlış yapmazsınız. Havai fişek ışığının parlaklığını ayarlamak için diyafram açıklığınızı değiştirin. f/11 gibi daha küçük bir diyafram havai fişekleri daha koyu hale getirecek ve f/5.6 onları daha parlak hale getirecektir. f/8 iyi bir başlangıç noktasıdır. Onları çok parlak yaparsanız, renk yoğunluğunu kaybedersiniz. Fişeklerin akışlarının uzunluğunu ayarlamak istiyorsanız, enstantane hızını değiştirin. 5 saniye gibi hızlar daha uzun çizgiler oluşturacak, ancak aynı zamanda patlayan ışık demetlerini daha parlak gösterecektir. Bir başka deyişle, birçok patlayan tanecik aynı anda yükseldiğinde, daha uzun bir enstantane hızı tüm bu renk cümbüşünü birbirlerinin üzerine kaydeder ve bunların örtüştüğü yerde aşağıdaki gibi parlak bir nokta elde edersiniz. Parlaklığını biraz yoketmek isterseniz, ISO değerini yükseltebilirsiniz. Evet, ISO’yu arttırmaktan çekinmeyin. Yüksek ISO böyle durumlar için en iyi arkadaşınızdır, ama siz yine de 1600'ün üzerine çıkmamaya gayret edin. ISO değerini yükseltirseniz, kıvılcım akışlarını belirginleştirmek için diyaframı biraz daha kısabilirsiniz. Lütfen unutmayın: gece karanlık bir gökyüzünde ve aydınlanmamış ön plan çekimi yapıyorsunuz. Elbette havanın haranlık olması gerekiyor. Histogramınız merkezi boş bir U gibi korkunç görünecektir. Bu iyi birşeydir, endişelenmeyin, gece vakti çekim yapıyorsunuz Zaman atlamalı (Timelapse) Çekim Artık birçok Nikon gövdede bu kabiliyet mevcut. Ancak Timelapse değil, Aralıklı Çekim seçeneğini seçmelisiniz (bu ayar yalnızca video modunda mevcut). Aralığı, genellikle 1 saniyelik minimuma ayarlayın. Bu, çerçeveler arasında 1 saniyelik bir boşluk ile fotoğraf çekeceği anlamına gelir. Tam şovun ortasında çekimin durmasını engellemek için çekim sayısını 9999 gibi çok yüksek bir değere ayarlayın. Kullandığınız gövde bu özelliğe sahip değilse kameranızı kontrol etmek ve zaman aralıklı çekim yapmak için harici zamanaralıkölçer satın alabilirsiniz. Pahalı veya ucuz markalı bir alet satın alabilirsiniz. Markası önemli değil, sadece kamera modelinizle uyumlu tasarlanmış olanı satın aldığınızdan emin olun. Zaman atlamalı diziyi çekmek için bir zamanaralıkölçer kullanmanın yararı, herhangi bir çekimi kaçırmamak ve fotoğraf makineniz harika fotoğraflar çekmek için çalışırken arkadaşlarınızla ve ailenizle birlikte arkanıza yaslanıp şovun tadını çıkarabilmenizdir. Çerçeve, Netleme, Kadraj ve Keyif Kurulum için kadrajınızı ayarlayın. Zaten çok karanlıksa ISO değerini mümkün olduğunca yükseltebilir ve kompozisyonunuzun neye benzediğini görmek için saniyenin 1/20'si gibi daha hızlı bir enstantane hızında bir fotoğraf çekebilirsiniz. Doğru çerçeveleme yaptıktan sonra, ayarları f/8, 3 saniye, ISO 400'e geri getirin. Aralıklı çekim yaparken kameranın odaklanmak için sorun yaşamaması için manuel netlemeye geçmeniz gerekecektir. Önce, havai fişeklerle aynı uzaklıkta olan bir şeyi netlemek için otomatik netlemeyi kullanın. Ortam çok karanlıksa ve netlemek zor oluyorsa, merkezdeki netleme noktasını kullanın ve bir ışık kaynağını netleyin, ardından netleme ayarınızı hiç bozmadan manuel netlemeye geri dönün. Çok fazla kare çekeceksiniz, bu nedenle işe başlamadan önce bellek kartınızın boş olduğundan, biçimlendirdiğinizden emin olun. Hızlı bir kart kullanmayı deneyin. Kartınız çok yavaşsa, kameranız karta yazım işlemi boyunca fotoğraf çekemeyecek ve siz belki de en önemli kareleri kaçıracaksınız. Şimdi işlemi başlatın ve şovun tadını çıkarın ... Sonuç Bu basit pozlama ayarları, havai fişek çekimi için sizin temel olarak iyi sonuçlar almanızı sağlayacaktır. Kameranın otomatik olarak çalışmasına izin vermek için bir zamanaralıkölçer kullanın ve şovun tadını çıkarın. Bu yazıdaki bilgiler ve görseller Photofocus.com sitesinden alıntıdır. Ben burada bazı eklemeler ile sınırlı kaldım.
    1 puan
  16. 3x 6x 10x 50x Bir kameranın objektifinin optik ya da sayısal olarak yaptığı yaklaştırma oranını ifade eder. örneğin 3x değeri 3 kademe optik veya sayısal olarak çekim alanına yakınlaşma ya da alandan uzaklaşma şeklinde düşünülebilir. Bu değer objektifin en yüksek odak uzunluğu ile en düşük odak uzunluğunun birbirine bölünmesiyle elde edilir. örneğin DSLRlardaki birçok kit objektif 18-55mm odak uzunluğuna sahiptir, dolayısıyla 55/18 = 3X yaklaştırma değerine sahiptir. Benzer şekilde Nikon 50-200mm VR da 200/50 = 4X yaklaştırma oranına sahiptir. Bazı makinelerde kullanılan sayısal yaklaştırma fotoğrafı bir algoritma yoluyla (bkz. Enterpolasyon) büyüttüğü için optik yaklaştırmaya göre daha kötü sonuç verir. A/D Converter (Analog-to-Digital Converter) Bakınız: Analog/Dijital çevirici. Aberration Bakınız: Optik bozulmalar AE (Auto Exposure) Bakınız: Otomatik pozlama AE-Lock Otomatik poz kilidi anlamına gelen bu ifade, çekimi yapmayı düşündüğünüz alan veya objeyi kadrajladıktan sonra deklanşöre yarım basarak makinenin o alana veya objeye pozlama anlamında kilitlenmesi ve çekime hazır hale gelmesi anlamına gelir. Pozlamayı kilitlediğiniz sürece kadrajı değiştirseniz bile pozlama değerleri değişmeyecektir. AF (Auto Focus) Bakınız: Otomatik odaklama (Net) Alan derinliği Odaklanan nesnenin önünde ve arkasındaki net alan mesafesidir. Alan derinliğinin büyüklüğü objektifin diyafram açıklık değerine, nesnenin objektife olan uzaklığına ve fotoğraf makinesinde kullanılan merceklerin odak uzaklığına bağlı olarak değişir. Algılayıcı Kamera dilinde CCD ve CMOS gibi görüntü algılayıcı yongaların genel adıdır. Işığın değerini ve kalitesini “algıladığı” için bu isim verilmiştir. Analog En genel ifade ile görüntü ve ses anlamında sayısal olmayan görüntü ve ses sistemlerine denir. Işık ve ses analogdur, modern kayıt makineleri analog sinyalleri sayısala çevirirler. Analog/Dijital çevirici. Algılayıcı (CCD ya da CMOS) üzerindeki analog ışık bilgisini sayısala çeviren bir alettir. Analog ışık bilgisinden sayısal verilere dönüştürülen bilgileri fotoğraf makinelerinin içindeki bilgisayarlar algılayıp tanımlayabilir. Piyasadaki DSLRlarda yaygın olarak 12, 14 ve 16bitlik A/D çeviriciler bulunur. Aperture Bakınız: Diyafram Aperture Priority Bakınız: Diyafram öncelikli mod Aperture Ring Bakınız: Diyafram halkası APO (Apochromatic) Renk bozulması olmayan objektifleri ifade eder. Bu tip objektiflerde tüm renk dalga boyları aynı odak noktasına düşerler. Gerçek APO objektifler çok pahalıdır. Bazı markalar objektif isimlerinde “APO” kullanmaktadırlar ama bu objektifler gerçek APO objektif değildirler. APS-C (Advance Photo System ”“ C) Birçok DSLR'da kullanılan algılayıcı boyutudur. Bu algılayıcıların alanı 35mm'lik filmden yaklaşık %50 daha azdır. 2013 yılı itibariyle Canon EOS sisteminde 1D, 5D ve 6D serileri haricindeki tüm DSLRlar ve EOS-M; Nikon D600, D700, D800/E, D3/s/x, D4 haricindeki tüm DSLRlar ve Nikon Coolpix A, Sony A850/900/99 haricindeki tüm DSLRlar, SLTler ve NEX serisi; Tüm Pentax DSLRlar, Samsung NX serisi, Sigma DSLRlar bu boyutta algılayıcı kullanır. Kesme çarpanı 1.5-1.7x arasında değişir. APS-H (Advance Photo System ”“ H) Canon 1D serisinde (1Ds değil) ve Leica M8'de kullanılan algılayıcı tipidir. APS-C'den büyük tam kare algılayıcılardan küçüktür. Kesme çarpanı 1.3x'tür. Artifact Bakınız: Sıkıştırma bozulması ASA Fotoğraf makinesi filminin ışığa olan duyarlılığını gösteren standart bir ölçü birimidir. Rakam ne kadar yüksekse filmin ışığa duyarlılığı artar, rakam düşükse duyarlılık azalır. Sayısal makinelerde ISO olarak anılır. Aspect Ratio Bakınız: Görüntü oranı Aspherical Lens Tam dairesel lens elemanları (camlar) ışığı her zaman istendiği gibi kırmazlar, bu yüzden objektif üreticileri “Dairesel olmayan lens elemanı” kullanarak ışığı istedikleri noktaya düşürmeye çalışırlar. Asferik cam objektif şeklinde de ifade edilir. Aşırı pozlama Fotoğrafın orjinal halinden daha parlak olduğunu ifade eder. özel bir sanatsal amaçla kullanılmayacaksa tavsiye edilmez. Autofocus Bakınız: AF Automatic Exposure Bakınız: AE AWB (Automatic White Balance) Bakınız: White Balance Ayna kilitleme DSLRlarda fotoğraf çekerken ışığın algılayıcıya ulaşabilmesi için ayna hareket eder. Bu hareket sırasında bir titreşim olur ve bu titreşim fotoğrafta bulanıklığa yol açabilir. özellikle çok yakın çekimlerde (makro gibi) ve süper-telefoto çekimlerinde (600mm ve üzeri) makineyi üçayak üzerine koyup ayna kilitleme fonksiyonunu kullanmak bu titreşimi önler. Deklanşöre bir defa bastığınızda ayna kalkar, ikinci defa bastığınızda iner. Kablolu ya da kablosuz kumandanız yoksa bu fonksiyonun zaman gecikmeli çekimle birleştirilmesi tavsiye edilir. B&W (Black & White) Siyah beyaz çekimi ifade eder. Bakaç SLR, DSLR, aynasız ve bazı kompaktlarda bulunabilir. Fotoğrafı kadrajlamaya yardımcı olmak için kullanılır. Bazı fotoğraf makinelerinde optik bakaç vardır. Bu sistemde gelen ışık ayna ve prizma sistemleriyle bakaca yansıtılır. Bazı fotoğraf makinelerinde ise elektronik bakaç kullanılmaktadır. EVF (Electronic Viewfinder) denen bu sistemde algılayıcıya düşen görüntü arada ayna ya da prizma olmaksızın sayısal olarak bakaca yansıtılmaktadır. Balık Gözü İnsan gözünün normalde ortalama 53 derece bir görüş açısı vardır. Balık Gözü olarak adlandırılan objektif türünde görüş açısı değerleri 100 derece ile 220 derece arasında değişebilir. Balık Göz objektiflerde geniş bir görüş açısı neticesinde görüntülerde eğri hatlarla bükülme ve yuvarlaklık hakim olur. Basamaklama “Basamaklama” da denebilir. Fotoğrafı etkileyen herhangi bir değişkenin basamaklaması yapılabilir. En yaygın basamaklama türü pozlama basamaklamasıdır. Bu tür basamaklamada bir sahne farklı pozlama değerleriyle çekilir. Fotoğraf makinelerinin çoğunda var olan bir pozlama ayarıdır. Fotoğraf makinesi bu ayara getirildiğinde kamera otomatik olarak belirlenen sayıda (genelde 3 ya da 5) seri çekim yapar. Her bir çekimde poz değerini otomatik olarak değiştirir ve arka arkaya birbirine ardışık farklı ışık ayarlarında fotoğraf çekilir. Böylece siz de daha sonra bu 3 veya 5 poz resimden en mükemmelini kullanabilirsiniz, veya bu fotoğrafları birleştirip HDR fotoğraf elde edebilirsiniz. Diğer çok kullanılan basamaklama çeşitleri: Beyaz ayarı, flaş pozlaması. Bayonet Objektifi değiştirilebilen fotoğraf makinelerinin objektif bağlanan kısımlarına verilen isim. Her markanın bayoneti kendine özeldir, özel dönüştürücüler olmadan bir markanın objektifi diğerine uymaz. örneğin Canon objektifi doğrudan Sony'e takamazsınız. Sigma, Tamron, Tokina gibi üreticiler her bayonet için özel objektif üretmektedir; örneğin Sigma 180mm f2.8 OS'nin Canon ve Nikon için ayrı modelleri vardır. çok kullanılan gövde üreticilerinin bayonet tipleri: Canon EF (tam kare Canon objektifler için), Canon EF-S (APS-C Canon objektifler için), Nikon F (DSLR için), Nikon 1 (1 serisi aynasızlar için), Pentax K (DSLRlar için), Pentax Q )Q serisi aynasızlar için), Sony A (DSLR ve SLTleri için), Sony E (NEX serisi için), Olympus/Panasonic m4/3, Samsung NX, Fuji X, Sigma SA, Leica M, Leica R. Bellenim Sayısal kameralardaki işletim sistemidir. Zaman zaman üretici firmalar bu işletim sistem yazılımını geliştirirler ya da var olan hataları düzeltirler ve bir üst versiyon şeklinde internet sitelerinden yayımlarlar. Beyaz ayarı Ortamdaki ışığın “sıcaklığını” dengelemek için yapılan bir işlemdir. Fotoğraf makineleri bunu kendileri de yapabilir (AWB ”“ Otomatik beyaz ayarı), kullanıcının değiştirmesine izin de verebilir. Bit Sayısal hafızanın en küçük birimidir. Sayısal sistemler verileri tanımlamak için ikili sayı sistemi kullanırlar. “Bit”, bu sistemde kullanılan 0 ve 1”²i ifade eden “Binary” ve “digit” kelimelerinin kısaltılmasıdır. Bit Derinliği Bu ifade her bir pikselin temel üç renk olan Kırmızı-Yeşil-Mavi nin ya da gri tonlamanın renk derinliğine işaret eder. Her bir temel renk için en az 8 bit vererek renk bilgisi oluşturan bir piksel, 3 (kırmızı, yeşil, mavi) x 8 = 24 bit'lik bir renk derinliğini ifade eder. Bitmap Bir görüntü bilgisinin bit ile tek tek kayıt edilme metodudur. Bit ile kaydı yapılan bir çok resim formatı vardır. “bmp”, “pict”, “tiff”, “pcx”, “gif” gibi”¦. Bokeh Japonca “bulanık” anlamına gelir. Fotoğraf terminolojisinde net alan derinliği dışında oluşan bulanıklık etkisine bokeh denir. Bracketing Bakınız: Basamaklama Brightness Bakınız: Parlaklık Buffer Bakınız: Tampon bellek Bulb Mode B modu olarak geçer. Bu modda perdenin açık kalma süresini kullanıcı belirler. Bazı makinelerde ayrı olarak B modu olmaz, bu moda geçmek için Av ya da M modlarında 30 saniyenin üzerine çıkmak gerekir. Byte Bir bilgisayar hafızasında 8 bit'ten oluşan bir bütünü ifade eder. Buna göre 8 bit 1 byte eder denir. Buna karşılık 1024 byte bir kilobyte eder. Calibration Bakınız: Kalibrasyon Camera İngilizce'de “fotoğraf makinesi” anlamına gelir. Fotoğraf çeker (deme!). Canlı önizleme Algılayıcıya düşen görüntünün doğrudan makinenin ekranına yansımasıdır. CCD (Charged Coupled Device) İki temel algılayıcı tipinden biridir (CMOS ile beraber). Görüntünün oluşumunda kameralarda kullanılan ışık algılama yongasıdır. CCDler analog aletlerdir. Işık bilgisi objektiften geçerek bu yonga üzerine düşer, renk ve şekil oluşumu A/D çevirici aracılığıyla sayısal olarak gerçekleşerek hafıza ünitesinde kaydedilir. Center-Weighted Bakınız: Merkez ağırlıklı ölçüm modu CF (Compact Flash) Bir hafıza kartı biçimidir. Close-Up Yakın mesafeli çekimi ifade ettiği gibi, genellikle 20 cm den daha yakın mesafeler arasında bir objektifin çekim yapabilme kabiliyetine de denir. Bazı kameralarda bu özelliğe “Macro” da denmektedir. CMOS (Complementary Metal Oxide Semiconductor) CCD haricindeki diğer bir görüntü algılama ve oluşturma sistemidir. CMYK (Cyan, Magenta, Yellow, Key) Fotoğraf baskısında kullanılan renk modellerinden biridir. Color Space Bakınız: Renk uzayı Color Temperature Bakınız: Renk sıcaklığı CompactFlash Bakınız: CF Compression Bakınız: Sıkıştırma Continuous Autofocus Bakınız: Sürekli otomatik odaklama Contrast Bakınız: Karşıtlık Cropping Bakınız: Kesme CRW, CR2 (Canon RAW) Canon kameralarda kullanılan RAW dosya formatlarıdır. çoklu pozlama Aynı fotoğraf karesine 2 veya daha fazla pozlama yapılmasıdır. Makinenizde bu fonksiyon varsa, örneğin önce bir çiçeği çekip sonra arkadaşınızı çekip aynı karede hem çiçeği hem arkadaşınızı gösterebilirsiniz. Değişken odaklı objektif Odak mesafesi değişebilen her objektif bu kategoriye girer. Tokina 11-16mm f2.8, Pentax 18-55mm f3.5-5.6, Sony 70-200mm f2.8 OSS, Sigma 120-300mm f2.8 gibi objektifler bu kategoridedir. Deklanşör (Perde) Fotoğraf makinelerinde örtücü (obtüratör) olarak adlandırılan ve fotoğrafın çekilmesi amacıyla görüntü sensörüne görüntünün gelmesini sağlayan perdeyi çalıştıran düğmedir. Deklanşör (Perde) gecikmesi Deklanşöre basılma ile resmin tamamen oluştuğu zaman arasındaki süreyi ifade eder. Bu sure ne kadar azsa fotoğraf o kadar kısa sürede oluşur, bu yüzden seri çekim yapan profesyonel kameralarda bu sürenin minimum olması istenir. Deklanşör (Perde) hızı çekim hızı, enstantane ya da obtüratör hızı da denebilir. Perde sisteminin algılayıcıyı tamamen ışığa maruz bıraktığı süredir. Birçok DSLR makine 30 saniye ile 1/4000 saniye arasında hızlarda çekim yapabilir, ek olarak birçok DSLR'da 30 saniyenin üzerinde de çekime izin veren B (Bulb) modu bulunur. Diffraction Bakınız: Işık saçılması Digital Camera Sayısal fotoğraf makinesi demektir. Digital Zoom Bakınız: Sayısal yaklaştırma Digitization Bakınız: Sayısallaştırma Dinamik Aralık Bir sahnedeki (ya da fotoğraftaki) en parlak ve en karanlık bölgeler arasındaki ton farkı. Tonlama aralığı da denir. Diyafram Bir objektif içerisinde gözdeki iris tabakasına benzeyen ve objektiften geçen ışık miktarını düzenleyen yapraklardan oluşmuş bir düzenektir. Görüntü algılayıcısına düşecek ışık miktarını ayarlar. Işık miktarı bu kapağın standart mesafelerde durmasıyla ölçeklendirilir. Diyafram değeri (f-stop, diyafram durağı) Diyafram açıklığının ya da kapalılığının rakamsal olarak ifade edilme şeklidir. Diyafram ayarının duraklarını belirtir. Mesela F2.8 küçük sayı olmasına rağmen diyaframın daha açık olduğunu, F16 ise büyük sayı olmasına rağmen diyaframın daha kapalı olduğunu ifade eder. Diyafram açıklığı standart bir ölçüdür ve her fotoğraf makinesinde aynı miktarı temsil eder. Diyafram halkası Bazı objektiflerde diyafram değeri bu halka sayesinde değiştirilir. Tam otomatik olan bazı objektiflerde (örneğin tüm Canon EF sistemi ve Nikon G objektifleri) bu halka bulunmaz. Diyafram öncelikli mod Fotoğraf makinelerinde A ya da Av ile gösterilen bu çekim modu diyafram öncelikli çekimi ifade eder. Bu modda kullanıcı diyafram aralığını seçince fotoğraf makinesi perde hızını (enstantane) otomatik olarak ayarlayarak pozlamanın oluşması sağlar. Bu modda diyafram açıklığı istenildiği gibi değiştirilir ve fotoğraf makinesi de perde hızını otomatik olarak seçilen değere göre ayarlar. DOF (Depth of Field) Bakınız: Alan derinliği Doğal yoğunluk filtresi Objektiflerin önüne takılan ve tüm dalgaboylarını emen (geçmelerine izin vermeyen) filter tipi. Bu filtrelerin 1 duraktan 10 durağa kadar etkili olabilen farklı güçlerde olan tipleri vardır. Dolgu flaşı Canon'un sitesinden alıntıdır Gölgede kalan alanların aydınlatılması için kullanılan flaştır. örneğin güneşli bir günde bir arkadaşınızı çekerken yüzünün bir tarafı ya da tamamı gölgede kalıyorsa, makinenizdeki flaşı “dolgu flaşı” olarak kullanabilirsiniz. Bunun için özel bir işlem uygulamanıza gerek yok, sadece flaşı patlatmanız yeterli. Doygunluk Beyaz ışığın bir renk üzerine düşen tonlanma derecesini ifade eder. Mesela bir renk yüzde yüz doygunlaşmışsa hiç beyaz ışık içermediği söylenebilir. DPI (dots per inch) Bir inçlik uzunlukta kaç adet noktacık olduğunu temsil eder. Bu ölçüm daha çok ekran teknolojisi ya da sayısal baskı sistemlerinde kullanılmaktadır ve makinedeki fotoğraf kalitesini etkilemez. DPOF (Digital print order format) Arada bir bilgisayar olmaksızın bir sayısal kameranın, yine DPOF destekleyen bir yazıcıya doğrudan bağlanarak çekilen resimlerin baskı yapılabilmesini sağlar. DR (Dynamic Range) Bakınız: Dinamik aralık DSLR Bakınız: SLR Düşük pozlama çekilen sahnenin pozlamasının olduğundan az yapılmasıdır. Enstantane Perde hızını gösterir. Ayarlandığı süre boyunca algılayıcının önündeki perdenin (obtüratör) açılıp kapanmasını sağlar. örneğin 1/60 perde hızı, ışığın algılayıcının üzerine saniyenin 1/60”²ında düştüğünü gösterir. Enstantane öncelikli çekim modu Fotoğraf makinelerinde S, T, olarak gösterilebilir. Kullanıcı çekim hızını belirler, kamera diyafram aralığına otomatik olarak karar verir. Enterpolasyon Enterpolasyonun sözlük anlamı “Bir serideki eksik verilerin hesaplanabilmesi için geliştirilen bir matematiksel yöntem”dir. Kısaca “Ara değeri bulma” da denebilir. Fotoğraf sektöründe yazılım aracılığıyla bir resim çözünürlüğünün matematiksel algoritma ile daha büyük hale dönüştürülmesi anlamına gelir. Mesela 10MP'lik bir fotoğraf dosyasının 16MP'ye çıkarılması bir enterpolasyondur. Bazı kompakt makineler bu yöntemi kullanarak aslında daha düşük piksel sayısı olan algılayıcılarını daha yüksek piksel sayısına sahipmiş gibi gösterir. Gene bazı makinelerdeki “digital zoom” denen özellik de enterpolasyon ile yapılır. Sonuçta elde edilen imajdaki piksel sayısı daha çok olsa da kalite anlamında bir kazanım olmaz, hatta kalite düşebilir. EV (Exposure value) Işık ölçüm değerini gösterir. ISO100, diyafram f1.0 ve perde hızı 1 saniyelik çekimle pozlanan sahnenin ışık değeri “0 EV” olarak tanımlanır. Buradan yola çıkarak ISO100 ”“ f1.4 ”“ 1sn'lik ışığın 1 EV; ISO100 ”“ f1.4 ”“ 1/2sn'lik ışığın 2 EV olduğunu bulabiliriz. “Güneşli 16” kuralı da buradan gelmektedir. Güneşli havalardaki EV değeri ortalama 15 EV'dir, bu da ISO100 ”“ f16 ”“ 1/125'e denk gelmektedir. EV (Exposure value) Compensation Bakınız: Pozlama telafisi EVF (Electronic Vinewfinder) Bakınız: Viewfinder EXIF Fotoğraf makineleri fotoğrafın hangi ayarlarda çekildiğini belirten bir bilgi dosyasını resmin içine gizlerler. Bu dosyada fotoğraf çekerken hangi ISO değerinin kullanıldığı, diyafram açıklığı, perde hızı, beyaz ayarı gibi çekimle ilgili çeşitli bilgiler vardır. Bunlar bir sayısal kameranın JPEG ile oluşturduğu her bir resmin içinde kamera ve pozlama ile ilgili yazmış olduğu bilgiyi ifade eder ki bir çok resim işleme programı bu bilgiyi tanıyıp size sunabilir ve hangi kamera ile hangi poz değerleriyle resim çekmiş olduğunuzu bu sayede bilebilirsiniz. Bu şekilde çekimle ilgili bu bilgiler popüler resim işleme programlarının tamamı tarafından algılanıp gösterilebilir. Exposure Bakınız: Pozlama Exposure Bracketing Bakınız: Bracketing Exposure Compensation Bakınız: EV Compensation Extension tube Bakınız: Uzatma tüpü f-stop Bakınız: Diyafram Değeri Fill Flash Bakınız: Dolgu flaşı Filtre Fotoğraf makinesinin objektifine gelen ışığı süzmede kullanılan özel araçlardır. Cam, asetat, jelatin ya da benzeri malzemeden üretilirler. Birçok objektifin tam önüne, bazılarının arkasına yerleştirilerek çekim yapılır. Bazı modellerde fotoğrafa uygulanan özel efektlere de “filtre” denilmektedir. Filtre çapı Filtreler genellikle objektiflerin ön taraflarına vidalanırlar, bu yüzden filtrelerin çapıyla objektiflerin ön bağlantı noktalarının çapı birbirine uygun olmalıdır. örneğin objektifinizin ön çapı “67mm” ise satın almanız gereken filtrenin çapı da 67mm olmalıdır. Firmware Bakınız: Bellenim Fish-Eye Bakınız : Balık Gözü Fixed Aperture Bakınız: Sabit diyafram FL (Focus Lock) Bakınız: Odak kilidi Flare Bakınız: Parlama Flash Bakınız: Flaş Flash Sync Bakınız: Flaş senkronizasyon hızı Flaş Bazılarının hala “flash” dediği, fotoğraf çekimi sırasında pozlama yapılan ortamı anlık olarak aydınlatmaya yarayan ışık kaynağıdır. Genellikle fotoğraf makinelerine entegre (İngilizce: built-in flash) olarak gelir ancak gelişmiş modellere ayrıca flaş üniteleri de takılabilir (İngilizce: External flash). “Flash” olarak yazmanın anlamı yoktur. “Schizophrenic”e şizofren, “telephone”a telefon diyorsak “Flash”a da “Flaş” dememek komiktir: Türkçe'de “sh”, “sch” ya da “ph” diye bir kalıp yoktur. Flaş senkronizasyon hızı Fotoğraf makinesinin flaş ile aynı anda çekebildiği maksimum perde hızı. Bu hız DSLRlarda 1/125 ile 1/500 arasında değişir. Bazı harici flaş sistemleri 1/8000'e kadar çekime izin vermektedir. Focal Length Bakınız: Odak mesafesi Focal Length Magnifier Bakınız: Kesme çarpanı Focus Assist Bakınız: Odaklama yardımcı ışığı Format Sayısal cihazların ve yedekleme birimlerinin içindeki bilgilerin silinerek sıfırlanması ve sıfırdan kullanıma hazır hale getirilmesi demektir. FOV (Field od View) Bakınız: Görüş açısı FPS (Frame Per Second) Saniyedeki kare sayısı demektir. Fotoğraf makinelerinde saniyede çekilen fotoğraf sayısını, video çeken cihazlarda filmin saniyede kaç kare ile çekildiğini gösterir. Video için saniyede 24, 25, 29.97, 30, 50, 60 kare gibi değerler sık kullanılan değerlerdir. Video sektöründe “Frame rate” olarak da anılabilir. Free working distance Bakınız: Temiz çalışma mesafesi Gama Sayısal kamera dilinde, bir eğriye göre bir fotoğraftaki kontrast değerinin ölçümüdür. Bu eğri her pikselin algılandığı sayısal değeri ile (0-255 arası diye düşünün) gerçek parlaklık değeri arasındaki ilişkiyi gösterir. Gamma değeri arttıkça kontrast artar, ayrıca sahne genel olarak kararır. 1.0 gama değeri çok parlak görüntü verirken günümüzde neredeyse standart haline gelmiş gama 2.2 değeri (1/2.2 olarak da gösterilir) göze hoş gelen hafif kontrastlı bir görüntü verir. Geniş açı Genelde 50mm ve altındaki odak mesafesi için kullanılır. 24mm altındaki açılar “çok geniş açı ”“ ultra-wide angle” olarak adlandırılır. Görüntü algılayıcısı Sayısal fotoğraf makinelerinde ışığa duyarlı olan ve görüntünün oluşturulmasını sağlayan bölümdür. CCD veya CMOS tipinde olan bu bölümün kalitesi ve içindeki ışığa duyarlı hücrelerin sayısı elde edilecek fotoğrafın kalitesini ve çözünürlüğünü belirler. Görüntü çözünürlüğü Temelde, bir gövde+objektif sisteminin ne kadar detay verdiğini anlatmak için kullanılır. Burada algılayıcının verebildiği detay kadar, gövdeye takılı olan objektifin çözebildiği detay miktarı da önemlidir. Sonuçta oluşan fotoğraftaki çözünürlük toplam piksel sayısına değil, piksellerin kalitesine bağlıdır. örneğin 12 milyon piksele sahip Canon 5D, zamanımızda yaygınlaşan 16-18-20 milyon piksele sahip kompakt makinelerden daha çok çözünürlük verir. 16 milyon pikselli bir gövde ve düşük kaliteli bir objektiften alacağınız çözünürlük, 12 milyon pikselli gövde ve yüksek kaliteli bir objektiften düşük olabilir. Photoshop benzeri imaj işleme programlarında “çözünürlük” bazen baskı çözünürlüğü ile eşdeğer anlamlı kullanılır. Bunun için bakınız: DPI. Görüntü işleme Kamera dilinde bir görüntünün kamera tarafından yakalanıp kaydedilmesine kadar geçen işleme denir. Görüntü oranı Fotoğrafın yatay ve dikey boyutunun oranını gösterir. Genellikle kullanılan oranlar 3:2, 4:3, 16:9, 5:4'dir. Kompakt makinelerin çoğu ve m4/3 sistemi 4:3 oranlı görüntü oluştururken DSLRlar 3:2 oranlı çekimler yapabilir. 16:9 daha çok video çekimlerinde gerçekleşen bir orandır. Görüş Açısı Bir objektifin pozlama yaptığı ortamdaki alanın (açının) büyüklüğünü simgeler. Bu alan, çekim yapılan nesnenin objektife olan uzaklığına bağlı olarak değişmekle birlikte aynı zamanda kullanılan lense de bağlıdır. Odak değeri (mm cinsinden) arttıkça görüş açısı daralır. Gray Card Bakınız: Gri kart Gri kart Daha çok beyaz ayarını doğru yapmak için kullanılır. Orjinali 20×25,5cm boyutunda ve 32mm kalınlığında, ön yüzü beyaz ışığın %18'ini yansıtan gri renkli, arka yüzü ise beyaz ışığın %90'ını yansıtan yüzeylerden oluşan bir karttır (“Kodak nötr test kartı” diye de geçer). Modern makinelerde bazen bu kart yerine tam beyaz bir yerden beyaz okuması alınması daha iyi sonuç verebilir. GN (Guide Number) Bakınız: Kılavuz numarası Güneşlik Pozlama sırasında istenmeyen ışıkların objektife düşmesini engellemeyi amaçlayan ve objektifin ucuna takılan silindir şeklinde plastik ya da metal kısımdır. Güneşlik de denebilir (Türkçe'de yaygınca kullanılan “parasoley” de “güneşlik” anlamına gelir). Gürültü çekim esnasında yeterli ışık olmaması, algılayıcı kalitesi, yüksek ISO değeri, yüksek kontrast, sahnede büyük oranda tek renk bulunması (örneğin mavi gökyüzü) gibi sebeplerden oluşabilecek hatalı piksellerdir. “Gürültü”, “kumlanma” da denebilir. HDR (High Dynamic Range) Yüksek dinamik aralık anlamına gelip zamanımızda HeDeR edilmiş fotoğraf olarak uygulanır. Yüksek kontrastlı sahnelerdeki parlak ve karanlık bölgelerdeki detayları aynı anda tek çekimde yakalayabilecek algılayıcı ya da film henüz icat edilmedi, bu yüzden farklı pozlamalarda birden fazla fotoğraf çekerek (bkz. Basamaklama) sonradan birleştirme yöntemiyle bu bölgelerdeki detaylar açığa çıkarılmaya çalışılır. Bu yönteme “HDR Photography” denir, ve böyle yüksek kontrastlı sahnelere de “yüksek dinamik aralığa sahip” denir. HDSLR Yüksek tanımlı video çekebilen DSLRlara verilen isimdir. 2013 yılı itibariyle bütün DSLRlar ve aynasız makineler yüksek tanımlı video (720p ve üzeri) çekebilmektedirler. HDTV (High Definition Television) Yüksek tanımlı televizyon demektir. Normalde televizyon ekranındaki saniyede yatay satır okuma hızı 525 satır iken bu teknoloji televizyon ya da görüntü sistemlerinde saniyede satır tarama hızı 1125 satırdır ki bu daha kaliteli görüntü demektir. Hızlı objektif Diyafram değeri f2.8 ya da daha az olabilen objektiflere verilen isim. Bu tür objektifler diğerlerine gore daha fazla ışık toplayabildiğinden daha fazla perde hızlarına izin verirler, bu yüzden “hızlı” olarak adlandırılırlar. Hiperfokal Nokta Bu noktayı teorik olarak şöyle tarif edebiliriz: Fotoğraf makinesi sonsuza odaklandığında, netlik bozulmadan makinenin objektifine olan en yakın mesafedeki noktadır. Objektifi bu mesafeye odaklarsanız, oluşacak net alan derinliği “teoride” bu mesafeinin yarısı ile sonsuz arasındadır, bu yüzden sonsuz mesafeler bile net çıkar (gene teoride). Histogram Fotoğrafta oluşan muhtemel kontrast hatalarını tanımlamak ve düzeltmek için kullanılır. Amacı pozlama yapılan ortamdaki ışık yoğunluğunu ölçmek ve bunu derecelendirmektir. Histogram grafiğinde ekranın solunda yoğunlaşan çizgiler fotoğrafta karanlık noktaların yoğunluğunu, ekranın sağındaki çizgilerse aydınlık noktaların yoğunluğunu temsil eder. Hue Bakınız: Renk özü Image Processing Bakınız: Görüntü işleme Image Resolution Bakınız: Görüntü çözünürlüğü Image Sensor Bakınız: Algılayıcı. Image Stabilization Bakınız: Titreşim azaltma Interpolation Bakınız: Enterpolasyon IQ (Image Quality) Fotoğrafçılıkta “Görüntü kalitesi” anlamına gelir. Belli bir tanımı yoktur, kişiden kişiye değişebilir. Işık saçılması Işık opak (ışık geçirmeyen) bir objenin kenarlarından geçerken “dağılır”. Bir lambanın önüne madeni bir para koyup duvarda gölge oluşturursanız, oluşan gölgenin kenarlarının keskin olmadığını görürsünüz. Aynı şekilde, çok ufak açıklıklardan geçen ışık da saçılır. Objektiflerde çok büyük diyafram değerleri kullanınca (f22 gibi örneğin) keskinliğin ve kontrastın azalmasının ana sebebi budur. Algılayıcı boyutu ne kadar azsa ışık saçılması o kadar ufak diyafram değerinde başlar, örneğin kompakt makinelerde ışık saçılması f4 gibi çok ufak diyafram değerlerinde görülür. Işık Siperliği Bakınız: Güneşlik Işık ölçer Pozlama yaparken nesneden yansıyan ya da nesneye düşen ışığın miktarını ölçmeye yarayan bir cihazdır. Bu cihazın gösterdiği ışık değerine göre gerekli diyafram ve deklanşör çekim hızı ayarı yapılır. Işık ölçümü Kadrajdaki sahnedeki ışığın şiddetini ölçme işlemidir. 4 ana ölçüm metodu vardır, ölçüm yapılan alana gore sıralarsak: Nokta ölçüm (spot), kısmi ölçüm (partial ”“ sadece Canon DSLRlarda), merkez ağırlıklı ölçüm (center weighted), Değerlemeli/Matriks (Evaluative/Matrix ”“ Bazı modellerde ismi değişebilir) ölçüm. ISO Klasik fotoğrafçılıkta ASA olarak bilinen bu kavram, sayısal fotoğrafçılıkta algılayıcının ışığa karşı olan hassasiyetini ifade eder. ISO değeri arttıkça görüntü algılayıcısının ışığa olan hassasiyeti artar, ISO değeri azaldıkça algılayıcının ışığa hassasiyeti azalır. Genelde Auto, 100, 200, 400, 800 gibi standart rakamlarla ifade edilir. Bazı makineler 1/3lük ya da 1/2lik duraklarla değişime de izin verebilir. JPEG (Joint Photographic Experts Group) JPG olarak da ifade edilir. En yaygın olan fotoğraf dosya formatıdır. Fotoğrafın 4, 8 veya 16 kat sıkıştırılarak muhafaza edilmesini sağlar. Sıkıştırma oranı arttıkça fotoğrafta gerçekleşen veri kaybı da çoğalır. Kalibrasyon Renk uygunluk ayarıdır. Monitörde gördüğümüz renkler ile baskıda gördüğümüz renklerin tonlarının uygunluk arz etmesidir. İyi kalibre edilmemiş bir monitörde gerçek renkleri göremeyiz. özellikle baskı alanların monitörlerini kalibre etmeleri önemlidir. Karşıtlık Bir görüntüdeki en parlak alanla en karanlık bölgenin arasındaki ışık değeri “karşıtlığı” belirler. Kesme Bir fotoğrafın belli bir kısmını fotoğrafın geri kalanından “kesip” almak demektir. Genellikle fotoğrafın istenmeyen bölümlerini çıkarmak ya da belli bir bölgeye dikkati çekmek için kullanılır. Kesme çarpanı 35mm'den (tam kare algılayıcı) daha ufak algılayıcıların görüntüyü büyütme oranı. örneğin Nikon D7100 ile D600 ile aynı noktadan aynı objektiften yapılan çekimlerde, D7100'deki algılayıcı görüntüyü D800'e gore 1,5 kat daha fazla büyütür. İki gövdede de 300mm objektif kullanırsanız D7100'deki görüntü “sanki” 450mm objektif kullanıyormuş gibi görünür, dolayısıyla D7100'den daha fazla detay alırken aynı zamanda görüş açısı da daralır (450mm-300mm farkı yüzünden). Kesme çarpanı objektifin özelliklerini değiştirmez, sadece ufak algılayıcı yüzünden objektifte oluşan görüntünün daha ufak bir kısmını görmenizi sağlar. Kılavuz numarası Flaşların gücünü belirmek için kullanılan bir rakamdır. Kullanma kılavuzlarında bu değeri “GN” olarak bulabilirsiniz ve bu rakamlar genelde “feet” cinsinden verilir. Bu rakam genelde bir ISO değeriyle beraber verilir (örneğin “ISO200'de 43”). Bu rakamı çekeceğiniz objeye olan mesafeya bölerseniz kullanmanız gereken diyafram değerini bulursunuz. örneğin ISO100'de GN değeri 43 ise (feet cinsinden) ve çekeceğiniz kişiyle aranız 4 metre ise kullanmanız gereken f değeri 43/(4*3,28) = 3,2 çıkar, yani objektifinizde f3,2 kullanmanız gerekir. Kırmızı göz Genellikle iç çekimlerde ya da gece çekimlerinde flaşların insan gözüne çarpması ile gözde oluşan kırmızılığı ifade eder. Bu problemin ana kaynağı kameralardaki dahili flaşların objektife çok yakın olmasıdır. Flaşın objektiften uzakta olması bu sorunu azaltır. Kırmızı göz azaltma modu Kameralardaki dahili flaş modlarından biri olup kızıl göz yok edici flaş modu şeklinde ifade edilir. Bu modda çekimden hemen önce flaş patlatılır, böylece göz flaşa alışmış olur. Köşe kararması Genelde objektiften kaynaklanır, ama algılayıcının kenarlarına yeterince ışık gitmemesinden dolayı da köşe kararması olabilir. Landscape Bakınız: Yatay kadraj ya da Manzara modu Lateral Chromatic Aberration Bakınız: Yanal renk (kromatik) sapması LCD (Liquid Crystal Display) Bir çeşit ekran teknolojisidir. Renkli veya tek renk yani monokrom olabilir. Mesela kameralarda genellikle ön ve son izleme yapmak için hem renkli LCD ekran hemde bir takım makine ve çekim ayarları yapmak için monokrom LCD ekran bulunmaktadır. LED (light emitting diode) Işık saçan yarı iletken diye çevrilebilir. Genellikle elektronik aletlerde bir takım kontroller için kullanılan kırmızı, yeşil veya turuncu renkte ışık yayan ve cihazın herhangi bir bölümünün çalıştığını veya çalışmadığını gösteren ikaz işaretleridir. Günümüzde ışık kaynağı olarak ya da çeşitli ekranların üretimi için de (TV, telefon, fotoğraf makinesi vs..) kullanılmaktadır. Lens İki anlamı vardır: Fotoğraf makinelerinin önüne takılan objektif, ya da objektiflerin içindeki cam ya da polimer elemanlar. Lens elemanları objektifler içinde kullanıldığı için bu iki kavramı ayırmak önemlidir. Lens hood, lens shade Bakınız: Güneşlik LV (Live View) Bakınız: Canlı önizleme Makro Objektif çok yakından fotoğraf çekerken oluşan bozulmaları (renk bozulmaları, geometrik bozulmalar vs..) engellemek için içinde kayan eleman gibi özel lens elemanları bulunduran objektifler. Bazen “1:1 boyutta fotoğraf çekebilen objektifler” olarak tanımlansa da, birçok kaliteli makro objektifi 1:2 ve hatta daha az büyütme sağlar. Zeiss 50mm f2.0 Macro, Zeiss 100mm f2.0 Macro, Nikon 70-180mm Micro gibi objektifler 1:2 ve daha az büyütme vermelerine ragmen “makro objektifi” diye anılırlar çünkü içlerinde çok yakından odaklamaktan doğan sorunları azaltacak ya da yok edecek özel lens elemanları vardır. Manzara modu Kameralarda manzara çekimleri için fabrikasyon olarak oluşturulmuş bir hazır çekim modudur. Bu modda genelde mavi ve yeşil tonların doygunluğu ve ton karşıtlığı arttırılır. Merkez ağırlıklı ölçüm modu Bu modda makine görmüş olduğu alanın merkezindeki bir bölgeyi baz alarak pozlamayı oluşturur. Metering Bakınız: Işık ölçümü Mirror Lock-up Bakınız: Ayna kilitleme Monopod Bakınız: Tekayak Mount Bakınız: Bayonet MP (Megapiksel) 1 milyon piksel. Multiple exposure Bakınız: çoklu pozlama ND FILTRE (Neutral Density Filter) Bakınız: Doğal yoğunluk filtresi NEF (Nikon Electronic Format) Nikon tarafından kullanılan bir RAW resim dosya formatıdır. Noise Bakınız: Gürültü Nokta ölçüm modu Bu ölçüm yönteminde ışık yalnız küçük bir noktadan hesaplanır. Bazı modeller sadece orta noktadan ölçüme izin verirken bazı DSLR modelleri odaklanılan noktadan nokta ölçümü almaya izin vermektedir. Normal objektif Yaklaşık göz perspektifi gibi görüntü veren objektife denir. Farklı kaynaklarda 43mm-58mm arasındaki objektiflere “normal” denilmiştir. APS-C algılayıcılarda 35mm, m4/3 sistemlerde 24-25mm ve tam kare gövdelerde 50mm objektifler en çok kullanılan “normal” objektiflerdir. Odak mesafesi “mm” olarak ifade edilir. Objektifin gelen ışığı düşürdüğü mesafeyi ifade eder. Odak mesafesi düştükçe görüş açısı artar, odak mesafesi arttıkça görüş açısı düşer. örneğin 18mm bir objektif 55mm bir objektiften daha geniş bir alanı tarayabilir. Odak kilidi Odaklama yapılan nesneye kilitlenmeyi sağlayan bir özelliktir. Bu işlem genelde deklanşöre yarım bastığınızda, bazı makinelerde ise ayrı bir düğmeye bastığınızda gerçekleşir. Odaklama yardımcı ışığı Işık yetersiz olduğunda fotoğraf makineleri odaklamakta zorlanırlar. Odaklamanın doğru yapılabilmesi için bazı makinelerde kırmızı, beyaz ya da sarı renkli bir LED ışığı bulunur. Bu ışık objektifin gördüğü noktayı aydınlatarak odaklamaya yardımcı olur. Canon DSLRları gibi bazı gövdeler dahili flaşlarını seri olarak patlatarak odak yardımcı ışığı oluştururlar. Harici flaşların birçoğunda odaklama yardımcı ışığı bulunuz. OLED (Organic Light Emitting Diode) Bir ekran teknolojisidir. LCD'ye göre daha ince ve 160 dereceye kadar yandan hiç sorunsuz parlak görüntü verebilen bir ekran teknolojisidir. Arka ışığa ihtiyaç duymadığı için LCD lere göre daha az enerji harcar ve daha canlı ve parlak görüntü verebilir. Optical Viewfinder Bakınız: Viewfinder Optical Zoom Bakınız: Optik yaklaştırma/uzaklaştırma Optik bozulmalar Objektif hatalarından oluşan bozukluklardır. Renk bozulmaları, kedi gözü efektleri, eğrisel geometrik bozulma, odaklanma düzleminin doğrusal olmaması gibi bozukluklar bunlara örnektir. Optik yakınlaştırma/uzaklaştırma Bir objektifin odak mesafesi değişebiliyorsa (örneğin 18-55mm kit objektifler) o objektifte “optik yaklaştırma/uzaklaştırma” özelliği vardır. Bu yaklaştırma/uzaklaştırma işlemi, objektifin içindeki lens elemanlarını hareket ettirerek yapılır. OSS (Optical Super SteadyShot) Bakınız: Titreşim azaltma Otomatik odaklama Kadrajlanan obje veya alanın kamera objektifi tarafından otomatik olarak netlenmesi diye tanımlanabilir. Otomatik pozlama Mevcut ışık şartlarında makinenin en uygun pozlamayı otomatik olarak kendiliğinden yapması anlamına gelen bir sistemdir. Over Exposure Bakınız: Aşırı pozlama Panorama Bir kameranın tek bir kareninkinden çok daha geniş bir alanda çekim yapabilme kabiliyetidir. Bu tür çekimler yanyana çekilmiş 2'den fazla fotoğrafı daha sonra bir yazılım aracılığıyla birleştirerek yapılır. Bazı fotoğraf makineleri bu işlemi fotoğraf çekimi sırasında da yapabilir. Parallax Hatası Bazı fotoğraf makinesi sistemlerinde optik bakaç ile objektifin gördüğü kadraj biribiryle aynı değildir. özellikle Leica M sisteminde ve optik bakaçlı bazı kompakt makinelerde bu durum söz konusudur. Bakacın çıkış noktası objektifte değil objektifin hemen yanındadır. Telefoto çekimlerde bu sorun çok oluşturmaz, normal açılı (60-35mm arası) çekimlerde paralaks hatası vardır ama bu duruma alışması kolaydır, yakın mesafeli çekimlerde ise bu hata çok belirgindir. DSLR ya da aynasız fotoğraf makinelerinde bu sorun yoktur çünkü bakaç her zaman objektifin gördüğünü gösterir. Parasoley Bakınız: Güneşlik Parlaklık Sayısal bir görüntüdeki her bir pikselin siyahtan beyaza doğru olan parlaklık değeridir. Genellikle parlaklıkta 0 değeri siyahı, 255 değeri ise beyazı ifade eder. Parlama Işığın lens elemanından geçmek yerine bir miktarının yansımasıyla oluşan etki. Bu durumda karşıtlık azalır, fotoğraf karesinin çeşitli yerlerinde istenmeyen renkler ortaya çıkabilir. PC Fotoğrafçılıkta standart olan bir tür flaş bağlantısı. Pentaprizma Aynadan gelen görüntünün optik bakaca doğru olarak gönderilmesini sağlayan cam prizma. Bu cam parçayı üretmek büyük bir maliyettir, bu yüzden gurus seviyesi ucuz DSLRlarda bunun yerine “pentamirror” denen ayna sistemi kullanılır. Bu ayna sistemi daha karanlık bir görüntü verir. Piksel Bir algılayıcı veya ekran teknolojisinde kullanılan çözünürlük bilgisindeki her bir noktayı ifade eder. Türkçe'ye piksel olarak çevrilmiştir. Mesela 640×480 boyutunda bir fotoğrafta 307200 adet nokta bulunur ki bu noktaların her birine piksel denir. Polarize filtre Cisimlerden yansıyan ışınları kesen bir filtre tipi. Yansıyan ışınlar genelde cisimlerin kontrastını azalttığı için manzara çekimlerinde kullanılması tavsiye edilen bir filtredir. Pozlama Işık bilgisinin objektiften geçerek algılayıcı üzerine düşmesi ile resmin sayısal olarak oluşması da denebilir. “çekim” ya da “Poz” olarak da kullanılabilir. Pozlama telafisi Sayısal kamera dilinde artı/eksi yönde yani daha parlak ya da daha karanlık yönde kameranın yapabildiği pozlama değerini ifade eder. EV değeri birçok makinede +2.0 ile -2.0 arasında değişen bir cetvelde ortam aydınlatması veya karartmasının belirli ölçeklerde gerçekleştirilmesini sağlar, bazı DSLRlar -5 ve +5 EV arasında oynamaya izin verir. PPI (pixel per inch) Her bir inçe düşen piksel sayısı demektir. Prime Lens Bakınız: Sabit odaklı objektif Programmed AE Fabrikasyon olarak programlanmış otomatik pozlamaya işaret eder. Bu ayarlamada kamera diyafram ve çekim hızı değerlerini otomatik olarak oluşturur. Tam otomatik çekime benzer ama daha fazla kontrol imkanı verir. Rangefinder Türkçesi “telemetre” veya “uzaklıkölçer”dir. Günümüzde Leica benzeri makinelerin kullandığı sistemdir. RAW dosyası Fotoğraf makinesi algılayıcısında oluşan tüm bilgiyi saklayan dosyadır. Bütün DSLRlar ve aynasız makineler, ayrıca bazı kompaktlar Raw olarak dosya oluşturabilir. JPEG, TIFF gibi hazır fotoğraf dosyası değildirler, fotoğrafa dönüşmeleri için bazı özel yazılımlarla işlenmeleri gerekir. Red-Eye Bakınız: Kırmızı göz Red-Eye Reduction Mode Bakınız:Kırmızı göz azaltma modu Renk özü Temel renklerin bütün oranını ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Işığın renk değeri de denebilir. örneğin kırmızı, yeşil, mavi gibi kavramlar aslında “renk özü”nü tanımlamaktadır. Renk sıcaklığı “Kelvin” birimiyle gösterilir. Sarı renkten maviye kadar Kelvin değerleri artar. Mum ışığı yaklaşık 800 Kelvin, açık bir havada masmavi gökyüzü ise yaklaşık 10.000 Kelvin'dir. Renk uzayı Algılayıcıda, baskıda ya da monitored gösterilebilen renklerin uzayını temsil eder. Günümüzde en yaygın kullanılanlar sRGB ve Adobe RGB renk uzaylarıdır. Resolution Bakınız: Image Resolution RGB (Red Green Blue) “Kırmızı, Yeşil ve Mavi” tonları ile oluşturulan renk modelini temsil eder. Bu modda her rengin 256 tonluk (2^8) bilgileri saklanabilir. Sabit diyafram Normalde değişken odaklı objektifler geniş açıdan dar açıya doğru gittikçe diyafram artar. Eğer bir objektif sabit diyaframlıysa geniş açıdan dar açıya giderken diyafram açıklığı sabit kalabilir. örneğin 18-55mm kit objektifler değişken diyaframlıdırlar, 18mm'de f3.5 olan maksimum diyafram değeri 55mm'de f5.6'ya iner (rakam arttıkça diyafram açıklığı ufalır). Buna karşılık 24-70mm f2.8 objektifleri hem 24mm'de hem 70mm'de f2.8 olarak kullanabilirsiniz. Sabit odaklı objektif Odak uzunluğu değişmeyen objektiflere verilen isimdir. 24mm f1.4, 50mm f1.8, 300mm f2.8 gibi objektifler sabit odaklı objektiflerdir. Saturation Bakınız: Doygunluk Sayısal yaklaştırma Kamerada kullanılan bir yazılım aracılığıyla yapılan fotoğrafı büyütme eylemidir.. Bu tür büyütmeyi bir resim/fotoğraf düzenleme programında da (Gimp, Paintshop, Photoshop vs..) yapmak mümkündür. Buna interpolasyon ile yapılan büyütme de denir. Bu işlem sonucunda netliğin bozulması ve fotoğraf kalitesinin düşmesi kaçınılmazdır. Video çekimlerinde sayısal yakınlaştırma bir değere kadar kaliteyi gözle farkedilemeyecek kadar az etkileyebilir. Sayısallaştırma Analog bir görüntünün veya sesin bilgisayar ortamına taşınabilmesi için sayısala dönüştürülmesi demektir. Sepia Bazı kameralarda kullanılan sayısal efektlerden birini ifade eder. Sepia çekimleri daha çok kahverengi tonajlı tek renk şeklindedir. Scanner Bakınız: Tarayıcı Shutter Bakınız: Deklanşör Shutter Lag Bakınız: Deklanşör gecikmesi Shutter Priority AE Bakınız: Enstantane öncelikli çekim modu Shutter Speed Bakınız: Deklanşör hızı Sıkıştırma Fotoğraf sektöründe “imaj dosyalarının boyutlarını belli algoritmalara gore ufaltma” anlamında kullanılır. Normalde sıkıştırılmamış dosyalar çok büyüt boyutlarda olurlar (Sıkıştırılmamış TIFF dosyaları 50-300MB boyutlarına kadar çıkabilir). Bunun önüne geçmek için fotoğraftaki bilgilerin bir kısmı insan gözünün farkedemeyeceği şekilde sıkıştırılır, böylece benzer kalitede daha ufak dosya boyutlu bir fotoğraf elde edilir. En yaygın olarak kullanılan sıkıştırma formatı “JPEG”dir. JPEG dosyaları yaygın olarak 1:4 ve 1:16 oranlarında sıkıştrılarak saklanır. Sıkıştırma esnasında resim dosyasında her ne kadar bir çok kimse tarafından anlaşılamasa da veri kaybının olduğunu unutmamak gerekir. TIFF de istenirse sıkıştırılabilen formatlardandır. Sıkıştırma bozulması JPEG sıkıştırma algoritmaları yüzünden ya da bazen objektiften ötürü resim üzerinde oluşan renk, detay veya şekil bozulmalarını ifade eder. Slow Sync Bakınız: Yavaş eşleme (senkronizasyon) SLR (Single Lens Reflex) Objektiften gelen ışığın bir ayna ya da ayna + prizma sistemiyle bakaca yansıtıldığı fotoğraf makinesi sistemidir. Hem kadrajlama hem de çekim için ışığın içinden geçerek pozlanması bu objektiften gerçekleşir. SLR sistemde imaj film üzerinde oluşturulur. Modern SLR sistemlerinde imaj sayısal algılayıcıda oluşturulur ve bu sistemlere DSLR denir (Digital SLR). Spot Metering Bakınız: Nokta ölçüm modu Sürekli otomatik odaklama Deklanşöre yarım bastığınızda otomatik odaklamanın sürekli yapılması demektir. Bazı kompakt makinelerde bu ayarı seçerseniz siz deklanşöre basmasanız bile otomatik odaklama sürekli yapılır. Bazı fotoğraf makinelerinde video çekimi sırasında da sürekli otomatik odaklama yapılabilir. Tampon bellek Herhangi bir hafıza alanında geçici bir kayıt alanının oluşumudur. Fotoğraf makineleri fotoğrafı çekince karta yazmadan önce ışık bilgisini önce tampon belleğe yazarlar, oradan karta aktarırlar. Büyük dosya boyutu olan ya da saniyede çok fazla sayıda kare çeken (örneğin saniyede 10 kare) makinelerde büyük tampon bellek bulunması gerekir, tampon bellek ne kadar ufaksa seri çekim hızı o kadar hızlı bir şekilde düşecektir. Tarayıcı Kağıt veya film üzerindeki resim veya yazı gibi bilgileri üzerinden geçerek tarayan ve bilgisayar ortamına geçebilmesini sağlayan optik bir cihazdır. Tekayak Bir ayaklı, üzerine makinenizi monte edip sabitleyebileceğiniz bir alet. üçayak kadar etkili olmasa da genelde çekimlerde 1-2 durak arası etkisi olabilir. özellikle ağır objektiflerle kullanmak çekimi kolaylaştırır, ayrıca yanınızda taşımak üçayağa gore daha kolaydır. Teleconverter Bakınız: Teledönüştürücü Teledönüştürücü Objektiflerin odak uzunluklarını arttırmaya yarayan, içinde optik elemanlar bulunan dönüştürücü tipi. Telefoto Genellikle 60mm ve üzerinde odak mesafesine denir. Bu objektifler “dar açılı” olarak da anılır. örneğin Canon 55-250mm IS, Nikon 300mm f4 AF-S, Sony 135mm f1.8 dar açılı telefoto objektiflerdir. Temiz çalışma mesafesi Normalde objektiflerin minimum odaklanma mesafeleri algılayıcı-obje arasındaki mesafeyi gösterir. “Temiz çalışma meafesi” ise objektifin ön elemanı ile minimum odaklayabildiği mesafe arasındaki mesafedir. Yakın plan çekimlerde (özellikle makro) bu mesafe önemlidir. Odak uzunluğu arttıkça bu mesafe de artar. TIFF (Tagged Image File Format) Sıkıştırma yapmadan çekim imkanı sağlayan bir fotoğraf formatıdır. Bazı fotoğraf makineleri bu formatta çekmeye izin verir, birçok tarayıcı da taradığı görüntüyü TIFF olarak saklayabilir. Sıkıştırma yapmadan dosya oluşturulabildiği için görüntü kalitesi JPEG'den daha yüksektir ama dosya boyutları çok fazla olur (80MB'ın üzerinde). Birçok imaj işleme programı bu formatı tanır. 12-16bit arasında veri depolayabilir, ayrıca TIFF formatı sıkıştırmaya da izin verir. Titreşim azaltma çekim sırasında oluşan titreşimi azaltmak için kullanılır. Bu titreşim el titremesi, ayna hareketi gibi sebeplerden oluşur. Titreşim azaltma sistemleri optik, gövde içinde veya sayısal olabilir. Canon'un titreşim azaltma sistemine IS (Image Stabilization), Nikon'unkine VR (Vibration Reduction), Sony'ninkine SSS (A bayonetli makinelerinde gövdede, Super SteadyShot) ve OSS (E bayonetli NEXlerin objektiflerinde, Optical Super SteadyShot), Pentax'ınkine SR (gövdede, Shake Reduction), Panasonic'tekine OIS ya da MOIS (Mega Optical Image Stabilization), Sigma'nınkine OS (Oprital Stabilization), Tamron'unkine VC (Vibration Compensation) deniyor. Ton Bir rengin aydınlık ya da karanlık değeri. Rengin “parlaklığı” da denebilir. Tripod Bakınız: üçayak TTL (Through-The-Lens) Işık ölçümünün objektiften gelen ışıkla yapıldığı sistemdir. Underexposure Bakınız: Düşük pozlama UV Filtre Güneşten gelen mor ötesi ışınları geçirmeyen filtreye verilen isim. Sayısal algılayıcılar UV ışınlarına hassas olmadığı için, UV ışınlarının çok yoğun olduğu yüksek dağlar haricinde kullanmaya gerek yoktur. Uzatma tüpü Algılayıcı ile objektif arasında mesafeyi arttıran tüplerdir. Bu mesafe artınca objektifin daha yakına odaklayabilmesi mümkün olduğu için uzatma tüpleri makro çekimlerde kullanılır. Standart bir objektifi uzatma tüpü sayesinde makro objektif gibi kullanmak mümkündür. üçayak üç tane ayağı olan, fotoğraf makinesinin sabit kalmasını sağlayan bir araç. Uzun pozlamalarda, makro çekimlerinde ya da ağır telefoto objektifler ile çekim yapıldığında faydalı. Viewfinder Bakınız: Bakaç White Balance Bakınız: Beyaz ayarı Wide Angle Bakınız: Geniş açı Yanal renk (kromatik) sapma Objektif içindeki lens elemanlarının farklı dalga boyundaki ışınları farklı oranda büyütmelerinden kaynaklanır ve çoğunlukla fotoğraf karesinin kenarlarında görülür. Yatay kadraj Yatay boyutun düşeyden daha fazla olduğu fotoğraf tipi için de kullanılır. Hemen her fotoğraf makinesi normal çekimde bu tip bir çerçeve oluşturur. “Portre” tip çekimlerde genelde yatayın düşeyden uzun olması istenir, bunu elde etmek için makineyi yan çevirmek gerekir. Bu şekilde fotoğraf makinesinin 90 derece açıyla döndürülüp çekilmiş pozlara İngilizce'de “portrait” denmektedir. Yavaş eşleme (senkronizasyon) Bazı kamera modellerinde yer alan bir dahili flaş modudur. Normal flaş modunda fotoğraf makineleri minimum 1/30-1/60sn arasında perde hızında çekim yaparlar, “Slow Sync” modunda çekim hızı ne kadar düşerse düşsün flaş gene de patlar. Bu ayar sayesinde objenin arka planının da fotoğrafta çıkması mümkün olur. Zoom Lens Bakınız: Değişken odaklı objektif VC (Vibration Compensation) Bakınız: Titreşim azaltma Vignetting Bakınız: Köşe kararması VR (Vibration Reduction) Bakınız: Titreşim azaltma
    1 puan
  17. Fotoğraf makinalarında kullanılan modern diyaframlarda, merkeze yaklaştıkça kapanan, çevreye doğru açılan daire şeklindeki levhaların hareketleriyle objektif açıklığı sağlanabilmektedir. Sanayide iki ayrı vasatın arasında mutlak bir geçirmezlik gerekli görülen cihazlarda, bu geçirmezliği temin eden, kimyasal ve fiziki tesirlerle bu özelliğini kolay kaybetmeyen maddeler kullanılır. Bunlara da diyafram ismi verilmektedir. Kısaca ve anlaşılır şekilde anlatacak olursak fotoğraf çekildiği anda lensteki açıklıktır. Bunu yandaki fotoğrafa bakarak rahatça anlayabilirsiniz.Fotoğraf çekmek istediğinizde, deklanşöre bastığınızda ışık ışınları lensin izin verdiğiniz diyafram aralığından geçer ve sensörünüzde görüntüyü oluşturur. Yani ayarlarladığınız diyafram değeri, deliğin büyüklüğünü belirtir; bu da basit olarak ne kadar ışık istediğinizdir. Delik ne kadar büyük olursa o kadar fazla ışık sensöre düşer. Diyafram değerleri genellikle f-stoplarla ölçülür. Lenslerin de üzerinde mutlaka diyafram değerleri yazılır. Örneğin Canon EF 135mmf/2.0 L USM veya Nikon 24-85 f2.8-4D AF… Örnekteki Canon 135mm lens f2 sabit diyaframa sahipken Nikon 24-85 lens 2.8-4 aralığında diyafram belirtmiştir. Sabit diyaframa sahip lenslerin daha hızlı netleme yaptığını belirtelim, bu konuyu ileride daha detaylı göreceğiz. Diyafram değerleri nasıl ilerler? f/1, f/1.4, f/2, f/2.8, f/4, f/5.6, f/8, f/11, f/16, f/22, f/32 şeklinde ilerler. Bu değerler 1 f-stop değerini belirtir. Yani f-stop değeri ışığın 2 kat artacağını veya azalacağını belirtir. Yani f2.8 değerinden f4 değerine geçerseniz 1 stop daha düşük pozlama yapmış olacaksınız. Bunu kompanse edebilmek için enstantane değerinizi 1 stop yavaşlatabilirsiniz. Diyaframın alan derinliğine etkisi nasıldır? Diyaramın en önemli ve en etkili kullanım alanlarının başında alan derinliği gelmektedir. Diyaframı ne kadar fazla açarsanız o kadar sığ alan derinliği elde edersiniz. Üstteki fotoğrafta diyaframın alan derinliğine etkisini net şekilde görüyoruz. Aynı lens kullanılarak farklı diyaframlarda çekilmiş bir fotoğraf ve kısık diyaframda (rakam olarak daha büyük) alan derinliğinin çok fazla olduğu yani her yerin net olduğu görülüyor. Diyafram konusunu çalışırken en çok karıştırılan yerlerden biri de açık diyafram kısık diyafram olgusudur. Çünkü en başta ters orantılıymış gibi gelir. Kısık diyafram büyük rakamları gösterirken, açık diyafram da küçük rakamları ifade eder. Hangi durumlarda nasıl diyafram kullanılır? Portre fotoğraflarda: Genellikle arka planı flu yapmak istendiğinden açık diyafram kullanmak gerekir. Makro fotoğraflarda: Portre fotoğrafla benzerdir, konuyu önplana çıkarmak için açık diyafram tercih edilir. Manzara fotoğraflarda: Genellikle her yerin net olması istenir, bunu da kısık diyafram kullanarak elde edebilirsiniz. Gece fotoğraflarında: Işık genellikle yetersiz olduğu için alan derinliği arkaplana atılır, açık diyafram kullanılır.
    1 puan
  18. İYİ FOTOĞRAF ÇEKMEK İÇİN 50 ALTIN KURALI 1- Bakış noktanızı iyi seçin. Bunun için fotoğrafını çekeceğiniz konuyu nasıl göstermek istediğinizi düşünün. Sabit bir konunuz varsa (bina, çeşme vs) etrafında biraz dolaştıktan sonra en iyi açısını bulmaya çalışın. Perspektif hatalarını hesaba katmayı unutmayın! Farklı bakış açıları geliştirmeye çalışın. Ortalama uzunluktaki bir insanın göz hizası yerine, çok daha yukarıdan ya da aşağıdan da çekimler yapmayı deneyebilirsiniz. 2- Herhangi bir konunun fotoğrafını çekerken, kompozisyonu yatay ya da dikey oluşturmanız konusunda önceki bilgi ve deneyimleriniz size yol gösterecektir. Bazı konular yatay çekildiğinde bazıları ise dikey çekildiğinde doğru ve güzel fotoğraf verirler. Bunun için ilk başta konunuzu kadrajladığınızda, büyük boşluklar kalıp kalmadığına ve konunuzun kesilen yerlerine bakabilirsiniz. 3- Çekilecek konuya göre doğru objektif seçimi çok önemlidir. Bazı konular yakından, bazıları ise uzaktan fotoğraflanmalıdır. Bir futbol karşılaşmasında ya da vahşi hayvan fotoğrafları çekerken mutlaka belli bir uzaklıktan fotoğraf çekmemiz gerekir. Bunun için tele objektiflere ihtiyacımız olur. Doğru objektif seçimi için, objektif çeşitlerini ve nerelerde işimize yarayıp yaramayacaklarını iyi analiz etmeliyiz. 4- Özellikle insan fotoğrafları ve portre çekiyorsanız, arka planlarının sade olmasına dikkat edin. Karışık bir arka plan, konumuzla karışacak ve belirginlikten uzak, seçici olmayan sıradan bir fotoğraf karesi olacaktır. 5- Yakından tanıdığınız ya da ilk defa karşılaştığınız birinin fotoğrafını çekerken konunuzu rahatlatmaya çalışın. Kendinizden emin olun ve karşınızdaki kişiyle bir şekilde iletişim kurmaya çalışın. Fotoğraf çekerken kurulan iletişim sadece konuşarak değil, göz temasıyla ya da beden diliyle de yapılabilir. 6- Yakından çektiğiniz portre fotoğraflarda göze netlik yapın. Gözlerin net çıkması diğer alanlardan çok daha önemlidir. 7- Fotoğraf konunuza göre deklanşöre basma anınız değişebilir. Bir manzara ya da hatıra fotoğrafında başka, hız ve hareket olan fotoğraf konularında ise çok daha dikkatli deklanşöre basmak gerekir. Kısaca “kritik an” dediğimiz konu, zamanlama ile ilgilidir. Konunuzu veya olayı iyi takip ederek en can alıcı noktasında deklanşöre basılmalıdır. 8- Bir daha tekrarlanamayacak önemli bir konu çekiliyorsa mutlaka deneme çekimi yapın ve normal zamanlardan daha fazla sayıda fotoğraf çekin. 9- Güneşin tam tepede olduğu saatlerde (daha çok 12.00 ile 14.00 arası) mümkünse fotoğraf çekmemeye çalışın. Özellikle insan fotoğrafları üzerinde hoş olmayan sert gölgeler belirginleşebilir. 10- Fotoğraf çekmek için geniş vaktiniz varsa, yanınızda bir tripod taşıyarak fotoğraflarınızı tripod ile çekin. Böylece kadrajlarınızı daha kontrollü yapma ve yüksek diyafram değerleri kullanma imkanınız olur. 11- Seyahatlerinizde çantanızda mutlaka mini bir tripod bulundurun. Nerede gerekeceği hiç belli olmaz! 12- Tripodunuz olmadan elde fotoğraf çekerken, enstantane değerlerinizi mutlaka kontrol edin. Enstantane değeriniz en azından kullandığınız objektifin odak uzunluğuna yakın olmalıdır. Örneğin, 50mm için 1/60sn, 200mm için 1/250sn, 300mm için 1/500sn gibi… 13- Özellikle portre çekimlerinde ışık konunuzun arkasından geliyorsa konunuz ters ışıkta kalacak ve yüzü nerededeyse tamamen karanlık çıkacaktır. Eğer portrenizin yüzünü karanlık değil de daha aydınlık şekilde göstermek isterseniz en basit yöntem olarak dolgu flaşı kullanabilirsiniz. Böylece portrenizin yüzü de arka plan ile dengeli şekilde aydınlanacaktır. 14- Fotoğraf çekimlerinizde bir tripod kullansanız bile deklanşöre basma anınızda bir titreşim meydana gelebilir. Bunu önlemek için kablo deklanşör, uzaktan kumanda ya da hemen hemen tüm fotoğraf makinelerinde olan “self timer” modunu kullanabilirsiniz. 15- Çok büyük ya da çok küçük şeylerin fotoğrafını çekerken karemizin içerisine, konunun boyutunu gösterebileceğimiz ve herkes tarafından bilinen referans alınabilecek bir nesne koymakta fayda var. Örneğin, çok küçük bir obje çekerken, kibrit çöpü ya da bir bozuk para kullanmak gibi… 16- Ufuk çizgisi, fotoğraf karesinin alt kenarına paralel olmalıdır. Aksi takdirde hoş olmayan yamuk bir fotoğraf karemiz olur. 17- Özellikle ters ışıkta ve güneş ışığının çok parlak olduğu yerlerde fotoğraf çekerken mutlaka objektifinizin parasoleyini (güneşliğini) kullanın. 18- Panoramik çekim yapacağınız zaman makinenizi (daha çok kullanılan) yatay yerine tripodunuza dikey olarak bağlayın. Böylece çekmek istediğiniz alanda daha fazla fotoğraf çekebilecek ve perspektif bozulmalarını da en aza indirmiş olacaksınız. 19- Hızlı konuların (spor karşılaşmaları, araba yarışları…) fotoğrafını çekerken makinenizin obtüratör hızını kontrol edin. Enstantaneniz en azından 1/500sn olsun! 20- Önemli ve hızlı fotoğraf karelerini kaçırmamak için makinenizin (drive) modunu önceden seri çekime getirin. Netliği konunun gerçekleşebileceği yere önceden yaparak da zaman kazanabilirsiniz. Böylece objektifiniz netlik yapmak için ekstra zaman harcamayacaktır. 21- Fotoğraflarınıza hız efekti katmak için, nispeten düşük obtüratör hızlarında (1/30, 1/15…) makineniz ile konuyu takip edip uygun yere geldiğini düşündüğünüzde deklanşöre basın ve takip etmeyi biraz daha sürdürün. Böylece pan tekniğini kullanmış olursunuz. Bu teknikle konunuzun bazı yerleri ve arka alanı netsiz çıkacak ve konunuz hareketli gözükecektir. 22- Özel mekânlarda çekim ve tripod kullanmak için mutlaka izin alın. Başınızın derde girebileceği yerlerden uzak durun. 23- En zor fotoğraflanabilecek konulardan biri bebek ve küçük çocuklardır. Çok hızlı ve sürekli hareket ettikleri için fotoğraf karelerine ya çok flu ya da istenmeyen bir anda çekilmiş halleri yansır. Yeni doğmuş bir bebek fotoğrafı çekecekseniz kesinlikle flaş kullanmayın ve flaşınızın kapalı olduğunu bir kez daha kontrol edin. Çocuk fotoğrafları çekerken de onları oyalayacak bir şeyler bulun. Oyuncaklar bu işe yarar! Arada bir de size bakması için ona seslenin. Unutmayın, küçük bir çocuğun dikkatini sürekli olarak aynı noktada tutamazsınız. 24- Çekeceğiniz objeyi fotoğraf karenizin tam ortasına getirmeyin. Bilinenin aksine konuyu ortalamak yerine karenin alttan, üstten, sağdan veya soldan 1/3′üne yerleştirmek çok daha iyi bir sonuç verir. 25- Ormanlık veya ağaçların çok olduğu alanlarda fotoğraf çekiyorsanız çıkan sonuç genellikle gözümüzün gördüğü kadar güzel olmayabilir. Ağaçların arasından süzülen parçalı ışık fotoğraf karenizde delik deşik (açık-koyu bölgeler) bir görüntü oluşturabilir. Çektiğiniz fotoğrafları mutlaka kontrol edin. Parçalı ışık etkisini yumuşatmak için flaş da kullanabilirsiniz. 26- Çiçek fotoğrafları çekerken rüzgârın hızını hesaba katın. Çiçeğin arka alanına ve üzerine düşen ışığa dikkat edin. Bazı çiçekler ters ışıkta daha güzel fotoğraf verebilir. 27- Sis, duman ve ters ışık fotoğraflarının her zaman ilgi çekeceğini unutmayın. 28- İnsan ve yaşamlar üzerine fotoğraflar çekiyorsanız, sade kıyafetler giymeye özen gösterin. Gösterişli fotoğraf çantaları ve büyük fotoğraf makineleri işinizi zorlaştıracaktır. 29- Hemen her kompakt dijital fotoğraf makinesinde bulunan dijital zoom özelliği gerçek zoom demek değildir. Bizim tek bakacağımız optik zoom özelliğidir. Objektifin içerisindeki mercek sistemlerinin ileri geri gitmesiyle optik zoom (yani gerçek zoom) yapılır. Dijital zoom ise, çekilecek olan konunun yazılımsal olarak büyütülmesiyle elde edilir. Görüntü kalitesini negatif yönde etkileyeceğinden dijital zoom özelliğinin kapalı olmasında ve hiç kullanılmamasında fayda vardır. 30- Dijital fotoğraf makinelerimizdeki LCD ekranlar pil tüketimini en fazla artıran kısımdır. LCD ekranları mümkün olduğunca az kullanmaya çalışın. Her fotoğraf çekildikten sonra otomatik olarak gösterme özelliğini kapatın, ihtiyaç duyduğunuzda siz LCD ekrana getirin. Özellikle fotoğrafa yeni başlayanlarda LCD ekranın sık kullanılması istenmeyen kötü bir reflekse dönüşecek ve “nasıl olsa kötüyse siler yenisini çekerim” gibi bir anlayışa yol açacaktır. 31- Seyahatlerinizde, depolama işinizi nasıl yapacağınızı ve ne kadar fotoğraf çekebileceğinizi hesap etmeye çalışın. Gideceğiniz yere göre taşınabilir bilgisayar, taşınabilir hard disk veya diğer depolama ürünlerini kullanın. Kısa seyahatlerinizde ise sadece hafıza kartlarınız da işinizi görebilir. Birden çok hafıza kartı taşıyın. Ancak onlarca hafıza kartı ile çalışmak işinizi güçleştirecek ve hata yapmanıza sebep olacaktır. En az 2GB hafıza kartları alın! 32- Hafıza kartını takıp çıkarırken dijital fotoğraf makinenizin mutlaka kapalı olduğundan emin olun. Aksi takdirde hafıza kartınızdaki bilgiler kaybolabilir, kartınız ve fotoğraf makineniz bozulabilir. 33- Hafıza kartlarınızı silmek içerisindeki bilgileri güvenli şekilde silmeye yetmez. Hafıza kartlarınızı formatlayarak kullanın! 34- Yeni aldığınız bir dijital fotoğraf makinesinin kullanma kılavuzuna mutlaka göz gezdirin. Hatta üşenmeden hepsini okuyun! Makinenize özel veya daha önce hiç kullanmadığınız bir özelliği olabilir. 35- Uzun seyahatlerinizde yanınızda yedek pil bulundurmaya çalışın. Eğer makineniz kendi özel şarjlı pili ile çalışıyorsa akşamları mutlaka şarj edin. Kalem pil ile çalışan bir makineniz varsa da kaliteli alkalin piller kullanın. 36- Karanlık ortamlarda fotoğraf çekerken, genellikle 3-4 metreden uzak mesafelere flaşınızın gücünün yetmeyeceğini unutmayın. Konularınızı daha yakında çekin. 37- Makinenizin üzerine takılan bir flaşınız varsa, direkt olarak konuya doğrultmak yerine yansıtmalı olarak kullanmaya çalışın. Bunun için duvar ve tavanları kullanabilirsiniz. Bazı üreticilerin flaşlara takılabilen yansıtıcı ve yumuşatıcı gibi aksesuarları da işinize oldukça yarayacaktır. 38- Otomatik ve manuel olarak kullanılabilen ISO ve WB (White Balance-Beyaz Ayarı) özelliklerini çekimlerinizden önce kontrol etmeyi unutmayın! 39- Özellikle zor ışık şartlarında fotoğraf çekiyorsanız RAW formatını kullanın. 40- DSLR fotoğraf makinelerinde objektif değiştirirken hızlı davranmaya çalışın. Mümkünse tozun en az olabileceği tuvalet ve banyo gibi ortamlarda değiştirin. 41- Fotoğraf makinenizin temizliğine önem verin. Dijital fotoğraf makinelerinin en büyük düşmanlarından biri tozdur. Özellikle objektiflerinizi temizlerken elinize ne geçerse onunla temizlik yapmaya çalışmayın. Kolonya benzeri çözücü maddeleri asla kullanmayın. Sadece objektif ve optik malzemelerin temizliğinde kullanılan özel kimyasalları ve kâğıtları tercih edin. 42- Fotoğraf makinelerinizi ve objektifleri fotoğraf çantasında taşıyın. Fotoğraf çantanızın su ve toz geçirmemesine, darbelere karşı korunaklı olmasına dikkat edin. 43- Uzun yürüyüşlerde ve seyahatlerinizde sırtınızda, iki omuzda taşınabilen fotoğraf çantalarını tercih edin. Uzun süre tek omuzda taşınan ağır bir fotoğraf çantası belinizde ve sırtınızda ağrılara neden olabilir. 44- Fotoğraflarınızı depolarken kendinize özgü bir sistematik geliştirin. Önemli fotoğraflarınızı hem hard diskte hem de CD/DVD ortamında saklayın. 45- Kumsal ve çöl gibi ortamlarda fotoğraf çekiyorsanız makinenizi korumaya özen gösterin. Çekiminiz bittikten sonra mutlaka fotoğraf çantanıza yerleştirin. 46- Uzun süreli fotoğraf çekimlerinden sonra makinenizin bakımını yapın. Özellikle DSLR fotoğraf makinesi kullanıyorsanız görüntü algılayıcınız (CCD/CMOS sensör) kirlenmiş olabilir. Bu gibi durumlarda da en ufak bir toz tanesi bile fotoğraf karenizde kocaman bir leke olarak görülecektir. 47- Fotoğrafınızı internet üzerinde kullanacaksanız (web sayfası, mail vs) görüntü boyutunu düşürün ve mutlaka JPEG çekin. 48- Yağmur altında fotoğraf çekerken fotoğraf makinenizin ıslanmaması için özel yağmurluklardan faydalanabilirsiniz. Makineniz ıslandığında da bir an önce kuru bir bezle temizlemenizde fayda var. 49- Soğuk havalarda ve özellikle de kar altında fotoğraf çekerken pillerinizin sorun yaratabileceğini ve sizi yarı yolda bırakabileceğini unutmayın. Yanınızda mutlaka yedek bir pil bulundurun. Ani hava değişikliklerinden uzak durmaya çalışın. Çok soğuk bir ortamdan çok sıcak bir ortama geçtiğinizde, fotoğraf makinenizi direkt olarak ısı kaynağından uzak tutmaya çalışın. 50- Objektiflerinizin önünde koruyucu filtre olarak UV ya da Skylight’i kullanabilirsiniz. Böylece objektifiniz dış kaynaklı sorunlara (çizilme, tozlanma, kırılma…) karşı korunmuş olur.
    0 puan
Bu afiş şu şekilde ayarlanmıştır: İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Kullanım Şartları Gizlilik Politikası Bu web sitesini daha iyi hale getirmeye yardımcı olmak için cihazınıza çerezler yerleştirdik. Çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz, aksi takdirde devam etmek için tamam olduğunuzu varsayacağız.